Pazartesi Mart 3, 2025

TKP-ML/TİKKO savaşçısı Kinem Acar: Mevzimizi sonuna kadar korumalıyız!

TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Rojava Devrimine günler kala Nûçe Ciwan ajansına bir söyleşi vererek,  Rojava devrimin günlerini anlatarak, “Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. ” Rojava Devrimin Gezi İsyanı ile bağlarına dikkat çekti.

Nûçe Ciwan’ın sitesi olan www.nuceciwan25.com  sitesinde yayınlanan söyleşi Kinem; “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır” şeklindeki sözleriyle  gençliğe devrime sahip çıkma çağrısı yaptı.

Nûçe Ciwan,  “Rojava Devrimi bir çok sosyalist hareketten savaşçının kahramanca faşizme karşı savaşına şahitlik etti bu örgütlerden biri TKP-ML TİKKO devrimci hareketi oldu. 19 Temmuz Rojava Devrimi’nin yıldönümüne yaklaşırken TKP-ML TİKKO savaşçısı Kinem Acar Ajansımıza Rojava Devrim günlerini anlattı” şeklinde yaptığı özel söyleşiyi verdi.

Nûçe Ciwan söyleşinin tamamını şu şekilde paylaştı;

“Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak”

Gezi Direnişinden Rojava Direnişine uzanan direniş gerçekliğine değinen Kinem, devlet faşizmi karşısında silahlı mücadelenin gerekliğine değindi ve devam etti: “Gezi direnişiyle birlikte ortaya çıkan isyan aslında hakim sınıfların on yıllardır sürdürdüğü ezme ve sindirme politikalarının bir sonucu oldu. Bu açıdan baktığımızda aslında herkes o isyanda kendisini buldu. Bundan kaynaklı Gezi isyanıyla birlikte Türkiye ve Bakur Kürdistan’ının her yeri büyük hak arama alanlarına dönüştü.

Dil din mezhep gözetmeksizin her kesimden insanlar bu direnişe katıldı. Ancak TC devletini ilk kurulduğu günden itibaren faşist karakterini çok iyi biliyor ve tanıyoruz. En küçük demokratik hak talebine karşı bile tüm zor aygıtlarıyla saldıran devlete karşı, şu açıktır ki yürütülecek olan devrim ve demokrasi mücadelesi şiddete dayalı olmak zorundadır. Faşist TC devleti zor kullanılmadan yıkılamayacaktır.”

Kürt halkı özgürleşmeden Türk halkı özgürleşemez

Türkiye ve Kürdistan halklarının birlikte direndiklerine ve direnmeleri gerektiğine dikkat çeken Kinem konuşmasının devamında şunları ekledi,”Gezi ayaklanmasıyla ezilenler kendi güçlerini açığa çıkartarak mücadele edildiğinde neleri başarabileceklerini çok iyi gördüler. Kürt halkının özgürleşmeden kendilerinin özgürleşemeyeceklerini tersinden Türk halkı özgürleşmeden Kürt halkının özgürleşemeyeceğini bu ilişkinin kopmaz bağlarla birbirine bağlı olduğu görüldü. Bu açıdan birlikte mücadelenin çok ciddi zeminleri oluştu Gezi ayaklanmasında.

Her isyan başka bir isyanı tetikler. Her eylem başka bir eyleme yol açar. Her kıvılcım bir yangına yol açar. Her öfke, her istek kendine bir yol bulur. Gezi ayaklanması, ardından DAİŞ çetelerinin Kobanê’ye saldırılarıyla başlayan ve her yere yayılan 6-8 Ekim serhildanlarını birbirinden kopartamayız. O gün, Gezi’yi savunanlarla Kobanê’yi savunanlar bir aradaydı. Emekçilerin ezilenlerin geziyle birlikte kazandıkları özgüven Kobanê serhildanlarıyla daha da çoğaldı. Kobanê savaşına katılan orada şehit düşen birçok arkadaş, aslında hepimiz Gezi’nin başkaldırı ruhunu taşıdık. Her iki sürecin de temel noktası: Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.”

Kadınlar sistemin onlarda yarattıkları korkuları yenerek savaştılar

Kinem konuşmasının devamında Rojava Devrim savaşında bir kadın olarak neler yaşadığından bahsediyor, “Aslında bu soruya tam olarak nasıl cevap vereceğim bilmiyorum. Neler yaşadınız sorusu insanı yeniden ilk başladığı yere götürüyor, anılar canlanıyor ve şehit yoldaşlarımız konuşuyor. Ben DAİŞ’in Kobanê merkezine yönelik saldırıları sürerken katıldım. 1 haftalık eğitimimin ardından cepheye gittim. Aslında bir kadın olarak sadece erkeğin işi olarak görülen savaş alanlarında dezavantajlı başlama durumu yaşanıyor.

Çoğu zaman hissettiklerini açıkça paylaşamama, konuşamama oluyordu. Örneğin çok insani bir duygu olan korkuyu hiç sana uğramamış gibi davranmak zorundaydın. Korku bir ana bir duruma aittir. Ama erkek egemen sistemde kadın hep korkan, erkek ise korkusuz sayılıyordu. Kısacası hep güçlü görünmeye çalışıyorsun. Ama ben daha ilk cepheye gittiğimde açık vermiştim. Arkadaşların kaldıkları yerde fareler cirit atıyordu ve ben korkudan 2 gece sandalyenin üzerinde yatmıştım. Sonradan arkadaşlar halime acıyıp pirketlerden yerden yüksekte bir yatak yaptılar. Aslında güvenlik açısından yerde uyumamın daha doğru olacağını söylemişlerdi. Hatta bak doçka gelse ilk hedef sen olursun dediler ama dinletemediler. Çünkü henüz doçka nedir bilmiyordum ama fareleri iyi biliyordum.”

Şehit Herdem’le yarım kalan bir eğitim

Devrim savaşının geliştirdiği yoldaşlık üzerine konuşan Kinem Şehit Herdem (Musa Kobanê) ile yaşadığı bir anıyı bizlerle paylaştı, “Kobanê’de bir süre suikatçi olarak cephede yer aldım. O dönemde birimimizin yönetiminde Şehit Herdem meşhur adıyla Musa Kobanê yer alıyordu. Kobanê savaşı bittiğinde Şehit Herdem bana sen yeterince eğitim almadın. Hem Türkiye’ye gideceksin sana kapsamlı bir eğitim vereyim demişti. O sıralarda Musa Kobanê ismiyle bir röportajı çıkmıştı yabancı basında Kobanê’nin en iyi suikatçisi olarak.

Bir gün yanına gittim eğitimi örgütlemek için. Biraz takıldım tabii ki. “Hani suikatçiler kendilerini gizlemeliydi, bak şimdi dünya alem tanıyor seni.” diye. Zaten çeteler şehit düşen arkadaşların telefonlarını alıp, kayıtlı olanlara tehdit içerikli mesajlar atıyorlardı. O gün Şehit Herdem’e de çokça tehdit göndermişlerdi. Bak işte DAİŞ’in içine de ne kadar korku salmışsın ki böyle mesajlar yolluyorlar demiştim. Hoşuna gitmişti tabi o da çok iyi farkındaydı, çetelerin korktuğunun. Şehit düştüğü günün sabahı gördüm onu. Akşama operasyona çıkacağını söylemişti. Eğer sağ kalırsam 2 gün sonra eğitime başlarız demişti. O sabah gerçekten de hissetmişti şehit düşeceğini. O sözünü tutmadı ve anladım ki burada yalnızca ölüm durumunda sözünü tutmazsın.”

Devrim savaşında vardılar, inşa da ve sonrasında da yer alacaklar

Kinem devrim içinde aktif bir şekilde yer alacaklarını, güçlerini ona göre konumlandıracakalrını ve özsavunma güçlerini de geliştireceklerini belirtti, “Rojava’da Kobane’den itibaren, Tel Abyad, Tişrin,Hol, Şeddade, Minbiç, Tabqa, Raqqa, Efrîn ve Derazor hamlelerinde yer aldık. Aslında tüm Türkiyeli devrimci hareketler bir eksik bir fazla bu hamlelere katıldılar. Rojava devriminin savunmasında Türkiye Devrimci Hareketi olarak çok sayıda yaralı ve şehit verdik. Aslında enternasyonal dayanışmanın yeniden güçlenmesi ve bizleri yan yana getirmesi açısından çok olumlu oldu. Rojava Devrimine sadece askeri olarak değil, devrimin inşa süreci çalışmalarına katılıyoruz.

Kuşkusuz sorunuz genel Rojava Devriminin nereye evrileceği sorusundan yani genel konjektürel durumdan bağımsız değil. Ama bir yanıt vermemiz gerekirse, bugün Rojava Devriminin ve Ermeni halkının örgütlenme ihitiyacından hareketle kurduğumuz Şehit Nubar Ozanyan Ermeni taburunun büyütülmesi ve geliştirilmesi hedefimiz var. Elbette ki Rojavadaki güçlerimizi, önümüzdeki süreçte olası herhangi bir saldırı ve işgal girişimlerine karşı devrimi halkı savunacak şekilde konumlanacağız.”

Rojava Devrimi alternatif yaşam seçeneğinin somutlaşmış hali

Kinem, Rojava Devrim direnişinin birçok ülkeye ve inanlara umut olduğunu belirtti ve devam etti, “Rojava karanlığın iradesine karşı aydınlık dünyanın zaferi oldu. Rojava Devrimi, aslında tüm ezilenlere bir umut verdi. Yani “Sadece fazla ileri gitme riskini göze alanlar ne kadar ileri gidebileceğini öğrenir.” sözünün eylemle pratikle ortaya konmasydı Rojava devrimi.

Bu devrimden önce kim düşünebilirdi, bu kadar ileri gidileceğini, eğer ilk adımlar atılmasaydı. Mücadelenin zafere dönüşmesi, o her zaman ezilen, baskı gören, katledilen, yok sayılan politikaların hepsini paramparça ederek “Biz halkız, biz varız’ı” gösterdi. Rojava Devriminin ardından Bakur Kürdistan’nın da başlatılan özyönetim direnişleri devrimin en büyük yansıması oldu. Devrimden alınan güçle, özgüven ve kararlılıkla, tecrübelerle, tıpkı Rojava halkı gibi bizde direnirsek kazanırız umudu çok büyüktü. Her devrim büyük fedakarlıklar, adanmış insanlar ister. Rojava Devriminde gösterilen büyük fedakarlıkların benzeri aynı zamanda Sur, Cizre, Silopi gibi Kürdistan’nın her yerinde gösterildi.

Rojava Devrimi, Ortadoğu’daki dinci gerici faşist zihniyetin karanlığına karşı alternatif bir yaşam sunması, başka bir yaşam mümkün fikrini geliştirmesi bakımından çok önemli bir yerde duruyor.”

Mevzilerimizi canımız pahasına korumalıyız

Son olarak gençlerin başta Rojava Devrimi olmak üzere devrim mücadelesinde aktif yer alması gerektiğini belirten Kinem şöyle devam etti, “Emperyalist kapitalist sistemin her türlü asimilasyon, yozlaştırma sistem içileştirme politikalarından en çok nasibini alan gençlik iken, bu sisteme karşı mücadelede en dinamik rol oynayacak kesim yine gençlik oluyor. Esas olarak gençliğin Rojava Devrimini anlaması gerekiyor. Şayet iyi kavranırsa neden bu devrime sahip çıkmak gerektiği de doğal olarak anlaşılacaktır.

Yani gençliğin Rojava Devrimine katılması, bizzat deneyimlemesi meselenin bir tarafını oluştururken, gençliğin bulunduğu alanlarda Rojava Devrimini anlatma,tanıtma görevi önemli bir yerde duruyor. Faşist TC devletinin Rojava’ya dönük saldırılarını içerden mücadeleyi daha da yükseltecek devleti zorlayacak eylemsellikler geliştirmeli ve bu mevziyi canımız pahasına savunmalıyız.” (Haber Merkezi)

Kaynak: www.nuceciwan25.com  

8403

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

TKP-ML AVRUPA KOMİTESİ:50. MÜCADELE YILIMIZDA PARTİMİZ TKP-ML ÖNCÜLÜĞÜNDE DEMOKRATİK HALK DEVRİMİ MÜCADELESİNE SEN DE EMEĞİNLE KATIL!

Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza!

Açlık, yoksulluk, savaş ve göçler ezilen dünya halkları için kader değildir. Tüm bunların sorumlusu emperyalist kapitalist sistemdir. Emperyalistler bitmez tükenmez kâr hırsla dünyanın tüm yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını sömürmeye devam ediyorlar.

ANALİZ | Kim Geri Adım Attı?

Açıkça görüleceği üzere emperyalistler bir kez daha “sevgili diktatörlerine” sahip çıktılar! RTE’nin içine düştüğü durumdan çıkması için “diplomasi oyunu”na başvurdular. Bir çeviri oyunuyla ona gereken çıkış yolunu gösterdiler. Geri adım atan elbette TC oldu.

AİHM aylar önce S. Demirtaş ve O. Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına karar vermişti. AİHM kararına rağmen serbest bırakılmayan O. Kavala ve eski HDP Eş Genel Başkanı S.

Ermenilerin uyanışı (Nubar Ozanyan )

Ölüm tarlalarından ve yollarından geçerek sağ kalmayı başaran Ermeniler, bir baştan diğer uca dek Suriye’nin sınır bölgelerine yerleşirler. İlim, gül ve bal diyarı yaptıkları anavatanları Hayastan’a bir gün geri dönme umudu ve hayaliyle yaşama tutunurlar.

Soykırım külleri içinden ayağa kalkan Ermeniler, mahir elleriyle yeniden toprağa, taşa, demire, çeliğe, bilime, sanata, yüreğe dokunurlar. Müzik, ekmek ve şarap kadar kutsal sofralar kurarlar. Yeniden kapılarını açarlar inanana ve inanmayana…

Devrimci zor ve burjuvazinin terör kavramı (Sentez)

Marks, “zor, yeni bir topluma gebe eski toplumun ebesidir” derken tam ve eksiksiz bir şekilde şiddet olmadan burjuvazinin devrilemeyeceğini ifade etmiş oluyor.

“Mahşerin Atlısı” İşçi Sınıfı Gelecek

Türkiye’nin uluslararsı tekel sahipleri ve sözcüleri Erdoğan yönetimi altındaki gidişattan memnun olmadıklarını bir kaç defa tekrarlamışlardı. Bu kez, tavırlarını net olarak ortaya koydular. Erdoğan başkanlığındaki yönetimle devam edilmeyeceğini, ortaya koydukları programla netleştirdiler. Ve CHP, İyi Parti gibi muhalefet partilerinin oluşturduğu “Millet İttifak (Mİ)”ına “programınız budur!” dediler. Kendi programlarının adını da :” Yeni Bir Anlayışla Geleceği İnşa” koydular.

Karanlığın iki rengi (Nubar OZANYAN)

Öbür dünyanın cennetini halkına anlatarak yaşanılan dünyayı cehenneme çeviren faşist R.T.Erdoğan, Türkiye’yi yoksulluğun ve yolsuzluğun dibine batırdı. Türkiye, dünya sefalet endeksinde 56 ülke içinde 21. sırada yer aldı.

Halkına iyiye gitmeyen ekonomi ve artan işsizlikten başka bir şey veremeyen İttihatçı-Kemalist AKP-MHP faşizmi, Avrupa ülkeleri içinde sefalet endeksinin en yüksek olduğu ülke ünvanını elde etti.

Birer Birer Duran Mohikan Yürekler ve Düşündürdükleri (Emre Erdal)

Gözünü açtığı yüzyılın devrimci başarılarıyla kanatlanan, yenilgilerine derinden hüzünlenen, yoldaşları düştüğünde ağlayan, kavga saatinde ise şahinleşen, düşlerinin ardından hesapsız yürüyen, pek çok şeyi yarım yaşayan ama zorunluluklarından kurtulmuş bir dünya sevdasından asla vazgeçmeyen bir devrimci kuşağın artakalan mohikanlarını birer-ikişer kaybediyoruz.

Avrupa’dan Ermeni Devrimciler:Şehit Nubar Ozanyan Taburu'nu selamlıyor kampanyayı destekliyoruz!

Rojava’da 2011’den beri devam eden karşı-devrimin güdümündeki azgın saldırılar günümüz koşullarında farklı boyutlarda da olsa devam ediyor. 2011’de TC, S. Arabistan, Ürdün, İsrail gibi ülke devletlerinin Suriye’ye saldırıları, 2012’de Rojava’yı da hedef almıştır. 12 Temmuz 2012’de Kürt Yüksek Komitesi kuruldu ve PYD önderliğinde YPG/YPJ güçleri üzerinden bu saldırılar göğüslendi. 24 Temmuz 2012’de iç asayişten sorumlu Asayiş Güçleri de oluşturuldu. Ve devamında Afrin, Kobane, Cizre’de oluşturulan kanton yönetimler üzerinden özerk Rojava yönetimi ilan edildi.

TKP-ML Temsilcisi Orhan Ünal: “Örgütlenmekten başka çıkış ve mücadele etmekten başka kurtuluş yolu yoktur”

“Faşizmi Yıkacağız, Özgürlüğü Kazanacağız” devrimci hamlesinin 1 yılı geride kaldı. “İleri…Daha İleri…” şiarıyla Türkiye’de ve Kürdistan’da birleşik devrimin bayrağı devrimci hamle çerçevesinde büyümektedir. Faşizme karşı, sömürgeci ve işgalci güçlere karşı yürütülen eylemler ile işçi sınıfının, gençlerin, kadınların, Alevilerin, Kürtlerin ve sistem tarafından sömürülen-ezilen bütün halkın kurtuluşu mücadelesinde önemli ilerlemeler kaydedildi.

Neden Öcalan’ın özgürlüğüne karşı sessizsiniz? (Vedat Yeler)

Üzülerek böyle bir yazıyı yazdığımı belirtmek istiyorum. Galiba ilk başta ifade etmem gereken mesele, ben ve benim gibi Marksizm suyuna bulaşmış birçok Kürdü ‘hüsrana uğratan bir konunun’ hüznünü dile getirmek oldu. Çok basit ve sade bir dille, hiçbir teorik ve ideolojik kriz yaratmadan 9 Ekim Komplosu’nun yıldönümünde 23 yıldır ağır tecrit altında olan bir halkın önderliği için örgütlenen bir kampanyaya ve bu kampanya nezdinde açığa çıkan Türkiye sol, sosyalist, devrimci, demokrat… kesimin sessizliğine değineceğim. Kişisel ve duygusal bir sitem olarak da ele alabilirsiniz.

EYLÜL’den sonra EKİM (Nubar OZANYAN)

Eylül’de kaybettik, Peru gerillalarının önderi Gonzalo yoldaşı. Ekim’de Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi Öcalan’ın özgürlüğünü kaybetmeyelim. Ağır tecrit koşullarında hiçbir devrimci önderin ve öncünün tutsak kalmasına müsaade etmeyelim. Halklar ve önderler üzerinde sallanan sermayenin kanlı kılıcını aşağı indirelim.

Önderlik, tarihsel süreç ve birikimlerin sentezidir. Önderlik, ileri bir bilinç, ileri bir hamle ve değişim gücüdür. Bazen en ağır tecrit koşularında yıllarca bir yoldaş sesi duymadan direnmektir.

Sayfalar