TKP/ML-MK-SB :Yeni isyan dalgalarıyla ileri!

Elimize e-posta yoluyla ulaşan bir habere göre yazılı bir açıklama yapan Türkiye Komünist Partisi/Marksist Leninist Merkez Komitesi Siyasi Büro (TKP/ML MK SB)’nun açıklama metninin tamamını haber değeri taşıdığı için paylaşıyoruz:
Yeni isyan dalgalarıyla esmek ve yıkmak için ileri!
Kürt, Türk Çeşitli Milliyetlerden Halkımıza,
TC tarihinin en büyük soygun ve sömürü mekanizmasını inşa eden AKP iktidarı; gözü doymaz biçimde kurulduğu yağma sofrasının, yüz milyarlarca doların döndüğü rüşvet ve peşkeş pazarının en iştahlı safhasında, sınıf mücadelesinin çarklarına takılmış, düştüğü iç çekişmenin çukurunda debelendikçe, pislikler saça saça sürünmeye başlamıştır.
Gezi İsyanı’nın indirdiği darbeyle sersemleyen, ezberi bozulan ve afallayan egemen sınıflar, iktidarı yitirme paniğiyle birbirine düşmüş, ganimet kavgası içinde kendilerini tüketen bir sürüklenme içine girmişlerdir. AKP tarafından “paralel yapı” diye kodlanan Gülen Cemaati, faşist iktidarın koçbaşlığını üstlenen suç ortağından başka bir işleve sahip değildir.
Durum öyle bir hal almıştır ki, devletin bütün kurumları tarumar olmuş, sistem işlemez hale gelmiş, atılan, satılan, sürülen hâkim, savcı, polis ve bürokratların sayısı onbinlerle ifade edilir olmuştur. Karşılıklı hamleler gerçekleştirilmekte, her gün yeni bir görüntü ya da ses kaseti piyasaya sürülmekte, tehdit ve şantaj salvoları gırla gitmekte, “tencere dibin kara” döngüsü içinde ve itirafçılar eşliğinde aşağılık bir tablo resmedilmektedir.
Bu tablo faşizmin tablosudur. Bu tablo, sömürüyü, zulmü ve alçaklığı resmetmektedir. Bu tablo, nasıl bir düzen içerisinde yaşadığımızı, ülkenin nasıl bir yağma ve talana uğratıldığını ortaya koymaktadır. Bu tablo, “hukuk”, “adalet” ve “demokrasi” gibi kavramların iğreti bir palavradan ibaret olduğunu göstermektedir. Bu tablo, halk düşmanlığında sınır tanımayanların ulaştığı inanılması zor bir noktayı tarif etmektedir.
Ortada esasen bizler açısından yeni olan bir şey yoktur ama, ortalığa dökülen ve deşifre olanların pespayeliği ve pervasızlığı karşısında irkilmemek elde değildir. Kendi yasalarını, kendi koydukları kuralları dahi çiğneyen bu gözü dönmüşlük; halka küfürler yağdırmak ve alay etmekle taçlandırılan bir dip noktasıdır. Alçaklık sınırı, Berkin’in annesinin Tayyip isimli faşist katil tarafından miting kitlesince yuhalatılmasına kadar vardırılmıştır.
Faşist diktatörlüğün AKP iktidarı iflas etmiştir. İçine düştüğü aczi ve sefilliği bertaraf etmek için nafile biçimde çırpınmakta, çırpındıkça batmaktadır. Yönetememe krizi tavan yapmış, çare daha azgın ve pervasız bir idare tarzında aranmaya başlanmıştır.
Yediği darbelerin etkisini azaltmak ve sendeleyerek girdiği seçimler döneminden iktidar ömrünü uzatacak sonuçlarla çıkmak amacıyla, faşist terör ve baskıyı tam tekmil uygulayacak bir sistem revizyonu için peş peşe yasalar çıkarılmakta, koyu bir baskı ve cendere rejimi inşa edilmektedir.
Son yolculuğuna Gezi İsyanı ile çıkan AKP iktidarı yolun sonuna gelmiştir. Startın Gezi ile verildiği isyan ve direniş dalgası yeniden yükselecek, alçaklığı, hırsızlığı ve arsızlığı ayyuka çıkan AKP iktidarı yıkılacaktır.
Halk güçlerinin doğru bir çizgi ve önderlik etrafında güçlü bir örgütlenmeye sahip olmaması nedeniyle, yerine egemen sınıfların başka bir alternatifi koyabileceği gerçeği, AKP iktidarına son nefesini verdirmek için harekete geçilmemesini gerektirmez. Egemenlerin yıkılan her duvarı ve dağıtılan her mevzisi halk iktidarını kurma mücadelesinin bir adım ileriye doğru taşınması için basamak oluşturacaktır.
AKP iktidarı, yerel seçim sonuçları ne olursa olsun, çekilmesi için yükselecek halk muhalefeti karşısında, benzerleri tarihte sıkça görülen örneklerde olduğu gibi, faşist terörü koyulaştıran bir politikaya gaz verecek, konsolide etmek için çırpındığı kendi taraftarlarını da sokaklara sürme yoluyla “iç savaş” geliştirme hamlesine başvurabilecektir.
Son derece kritik bir evreye girilmiş, egemen sınıf güçleri eliyle emperyalist destekli her türlü müdahalenin gündemleşebileceği bir safhaya doğru yol alınmaya başlanmıştır. Durum egemenler için göründüğünden de vahimdir ve bu kaos ortamında devrim ve demokrasi mücadelesi lehine azami kazanımların sağlanması hedefiyle, halk muhalefetini etkili kılmak için güçlü bir seferberlik hattının kurulması şarttır.
Bu hattın sağlam biçimde örülebilmesi için Gezi İsyanı sürecinde olduğu gibi en geniş ittifak cephesinin oluşturulması gerekmektedir. Gezi öncesine göre çok daha fazla teşhire uğrayan, halk düşmanı kimliği daha açık deşifre olan ve buna paralel daha da saldırganlaşan faşist diktatörlük karşısında geniş halk yığınları büyük bir öfke biriktirmektedir. “Sandığa gömme” algısı ile 30 Mart’ı bir fırsat görerek beklentiye giren ezilen kitleler, patlamanın eşiğinde gün saymaktadır. Berkin’i selamlamak ve uğurlamak için ayağa kalkan milyonların dindirilemez öfkesi, durumun özeti gibidir…
İşçiler, Kadınlar, Gençler, Her Din ve Mezhepten Emekçiler,
AKP; her türlü devlet olanağını sonuna kadar kullanma, “kutuplaştırma” politikasını var gücüyle işletme ve yıkım halinin getirdiği panik sonucu çevresindeki kümelenme sayesinde, olması gereken düzeyde bir oy düşüşüne ya da çok sayıda belediye yönetimi kaybına uğramayacak olsa da, Türkiye Kürdistanı başta olmak üzere birçok il ve bölgede kayda değer bir gerileme gösterecektir. Bu, büyük bir manipülasyon ve aldatma ile tutunduğu “milli irade/sandık” isimli son dalın kırılması ya da kırılmak üzere çatırdaması demektir.
AKP için seçimler dönemi başlamadan bitmiştir. Son derece emin ve güvenli görüntü vermeye çalışması, hiçbir şey olmamış/yokmuş gibi davranması bu tip rejimlerin doğası gereğidir; mezarlıktan geçerken ıslık çalmaktan başka şansı yoktur. Dün en büyük düşman olarak ilan ettiği “ulusalcı” faşistlerin ve karşı-devrimcilerin bir bölümünü yanına çekmek için “kumpas” manevrası ve tahliyelerine girişse, MGK üzerinden TSK’yı devreye sokan yeni denklemler kurmaya çalışsa ve Kürt kartına sıkı sıkıya sarılmaya çalışsa da kaçınılmaz sonunu uzatamayacaktır. Çırpınacak, sürünecek ve de yenilmekten kurtulamayacaktır…
Bu gerçekliğin en önemli güvencesi Gezi iradesiyle duruma gerçek manada el koyan halk muhalefetidir. Bu irade, bütün zaaf ve eksiklerine karşın yıkıcıdır; yıkım sürecinin işaret fişeği burada atılmıştır. Ezilen, sömürülen, ayrımcılığa uğrayan ve yok sayılan kitlelerin gücü politik sahneye yansımış ve taşları yerinden oynatmıştır.
Bu gücün etkinliğini koruduğu ve sahnede rol oynadığı süre zarfında üretecekleri, demokratik halk devriminin kaderi üzerinde tayin edici katkılar üreteceği içindir ki isyan dalgasının dinamikleri, devrim ve demokrasi güçlerine, bu çatışma denizine var güçleriyle atılma çağrısı yapmaktadır.
30 Mart’ı takip eden, 1 Mayıs ve Gezi’nin yıldönümünü kapsayan dönemde, AKP’nin geride bırakılacağı ve sınıf mücadelesinde yeni parametrelerin oluşacağı bir aşama için tüm gücümüzle hareket geçmememiz gerekiyor. Kürt Ulusal Hareketi’nin “tasfiye süreci”yle pratik olarak hesaplaşmasını da içerecek bu dönem, tarihe kalıcı notlar düşmenin şartlarını barındırmaktadır.
Faşist diktatörlüğe karşı mücadele hattının en sağlam mevzisini tahkim etmek için büyük önem taşıyan devrim ve demokrasi güçlerinin ittifakı pekiştirilmelidir. Bunun için 30 Mart seçimleriyle ortaya çıkacak tablo önemli veriler sunacaktır. BDP ve HDP adaylarının desteklenmesine dair politikamız bütün yerleşim birimlerinde en etkili biçimde işlerli kılınmalıdır. AKP’nin açık ya da örtülü desteğiyle geliştirilen linç kampanyaları ile HDP bina ve konvoylarına yönelik faşist saldırıların püskürtülmesinde en önde saf tutma pratiği sergilemeliyiz.
Dünya çapında tutuşan isyan yangını, krizin pençesinden kurtulamayan emperyalist karargâhları sarsmakta, dağlarda, sokaklarda ve alanlarda ezilen halk ve ulusların bayrağı dalgalanmaktadır. Sömürü ve zulüm zincirinin Türkiye halkasını parçalamak için giderek artan bir enerji ortaya çıkmaktadır. Bu potansiyeli doğru yöne ve hedefe yöneltmek sanıldığı kadar zor değildir. İşçi ve emekçiler bu yolda yene yenile kaderlerine hükmetmeyi başaracaklardır.
MEHMET, ABDULLAH, ETHEM VE MEDENİ’NİN CESARETİYLE!
ALİ İSMAİL, AHMET VE BERKİN’İN DİRENCİYLE!
GEZİ’NİN RUHU NEWROZ’UN ATEŞİYLE!
KORKMADAN, YILMADAN, DURMADAN SAVAŞACAĞIZ!
HIRSIZLARIN, KATİLLERİN VE ZORBALARIN İKTİDARINI YIKACAĞIZ!
DEMOKRATİK HALK İKTİDARI KURACAĞIZ!
TKP/ML
MK-SB
20 Mart 2014
Son Haberler
Sayfalar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler
Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!
Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)
Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet
İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.
Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.
Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?
Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?
Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?
Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.
Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?
Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.
Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun!

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)
Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.
İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir
Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.