TKP/ML MK:Yaşamın her zerresinde bilenen, örgütlenen ve savaşan bilinçtir Kaypakkaya!

Sınıf mücadelesinin ülkemiz topraklarındaki seyrini, ihtilalci komünizmin bayrağını yükseklerde dalgalandırarak iktidar hedefine kilitleyen İbrahim Kaypakkaya, 50 yıllık suskunluğu sosyal pratiğin içerisinde ileri atılarak parçalamıştır. Türkiye proletaryasının, ezilen ulus ve inançlara mensup halkımızın kurtuluşunu müjdeleyen Marksist-Leninist-Maoist bilim bu coğrafyada Kaypakkaya ile yeniden filizlenmiş, yaşam bulmuştur. Bahar tufanını andırırcasına gerçekleştirdiği kopuşla her türden reformist, revizyonist akımla arasına mesafe koyarak bozkırın kuru yerlerine yönelmiş, çelişkilerin odağında Demokratik Halk Devrimi'nin görevlerini yerine getirmeye kilitlenmiştir.
Kabaran kitle hareketleri içerisinde militan şekilde yer alarak gerçekleştirdiği ideolojik, politik ve ardından örgütsel bir kopuşla egemenlerin kanlı kılıcına sırtını dağlara yaslayarak meydan okuyan Kaypakkaya Türk hakim sınıfları tarafından “en tehlikeli” olarak kodlanmış, bu nedenledir ki işkenceli sorgularda katledilmiştir.
Kemalizm’in faşist bir diktatörlük olduğu tespitini yaparak, ulusların kendi kaderini tayin hakkını döneminde rastlanılamayacak netlik ve berraklıkla savunan Kaypakkaya; hakim sınıfların halk üzerindeki baskı ve zor aygıtı olan devletin niteliğini, devrimin yolunu politik iktidar hedefli açıklığa kavuşturmuş, illegal örgütlenme ve silahlı mücadeleyi zaman kaybetmeksizin başlatmıştır.
18 Mayıs günü Amed işkencehanelerinde hakim sınıfların cellatları karşısında suskunluğa kilitlenen dili ve ölüme meydan okuyuşu gücünü proletaryanın devrime zincirlenmiş haklılığından, devrime ve halka olan bağlılığından alıyordu. Devrimden çıkarı bulunan milyonların bir avuç büyük toprak ağası ve komprador burjuvazi tarafından insanlığından çıkarılırcasına sömürülmesine ve köleleştirilmesine duyduğu öfke, bilinç ve cüretle ileri atılmasını, direniş tavrıyla hakim sınıfların karşısına dikilmesini sağlıyordu. Kaypakkaya yoldaş; Değirmen köylülerinin toprak işgalinde yer alan köylüleri sınıf bilinciyle aydınlatmaya çalışırken, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’ne katılarak barikatlarda omuz omuza çarpışıyor, halk gençliğinin sorunlarına yöneliyor, bitmez tükenmez öğrenme isteğiyle Türkiye devriminin manifestosunu yazınsal bir eyleme girişerek hazırlıyordu.
Kimi zaman şiddeti azalan ama asla akışı durdurulamayan bir akarsu gibi denizin köpüklü dalgalarıyla buluşmaya azmeden ardılları, Kaypakkaya'dan devraldıkları bayrağı dalgalandırmaya devam ediyor. Hakim sınıfların korkularına hasıl olan Kaypakkaya halkın bilincinde, onurlu yüreğinde teslim olmaz yerini koruyor.
Adını anmanın, fotoğrafını taşımanın, adına yazılmış ağıtları, türküleri söylemenin, mezarını ziyaret etmenin faşist baskıya neden olduğu Kaypakkaya korkusu hakim sınıflar cephesinden güncelken, ülkemiz devrimi açısından Kaypakkaya'nın hiçbir kalıba sıkıştırılamayan düşünceleri de ilk günkü kadar güncel ve dokunanı yakacak sıcaklıktadır.
İhtilalci komünizmin ülkemizdeki temsilcisi Kaypakkaya'nın sınırsız ve sınıfsız bir dünya kurma düşüyle ısınanlar “Nerede mücadele ve direniş varsa orada yaşıyor ve savaşıyor” şiarıyla ezilenlerin öfkesinden aldıkları gücü mücadelenin ve yaşamın her alanına taşıma gayreti sürüyor.
Onu anmanın anlamı direnişin ve mücadelenin olduğu her yerde kavgaya atılmak, isyanı büyütmek ve örgütlü mücadeleyi geliştirmektir.
Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren emperyalist haydutların ve bölge gericiliğinin cihatçı çeteler eliyle sürdürdükleri katliama zafer armağan ederek direnmenin, enternasyonal dayanışmayı büyütmenin adıdır Kaypakkaya.
Dizginsiz sömürüye, ağır çalışma koşullarına ve işçi katliamlarına karşı grev ve direnişlerde, fabrika işgallerinde sınıf dayanışmasını yükselterek yer almanın adıdır Kaypakkaya.
Mazlum Kürt ulusunun uğratıldığı tarihsel haklılığa isyan, dili, kimliği ve özgürlüğü için savaşmanın, Newroz ateşi gibi alazlanarak yanmanın adıdır Kaypakkaya.
Ezilenin ezileni olarak emeği sömürülen, yok sayılan, ötekileştirilen, taciz ve tecavüze saldırısına karşı isyanlaşan kadınların esin kaynağıdır Kaypakkaya.
Geleceksizleştirilen, eğitim hakkı gasp edilen, uyuşturucu ve çeteleşme bataklığına çekilmeye çalışılan halk gençliğinin öfkesidir Kaypakkaya.
Doğanın ve yaşam alanlarının, yoksul ve emekçi halkımızın barındığı mahallelerin yıkımına ve talan açılmasına karşı direnmenin adıdır Kaypakkaya.
Dağ başlarında, fabrika ve atölyelerde, tarla ve amfilerde, yaşamın her zerresinde bilenen, öfkesini mayalayan, örgütlenen ve savaşan bir bilinçtir Kaypakkaya.
Onu anıyor, devraldığımız bayrağı bulunduğumuz yerden yükseklere taşıyoruz.
Mayıs ayını kanlarıyla kızıllaştıran Denizleri, Dörtleri, Haki Karer'i, İsmail Oral ve Hatice Dilek'i, Armenak Bakır'ı, Sinan Cemgilleri anıyor ve sahipleniyoruz.
Onlar her daim kavgamızın ileri mevzilerinde, savaşımızın içinde yaşayacak/yaşatacağız.
Nerede mücadele ve direniş varsa orada yaşıyor ve savaşıyor Kaypakkaya!
Öfkemizdeki bilinç, mücadelede rehberimizdir Kaypakkaya!
Mayıs ayı şehitleri ölümsüzdür!
TKP/ML MK
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.