Perşembe Mart 20, 2025

Tutsak YDK’lı yazdı “Riha zindanlarından yükselen sloganlarımız birçok yerde haykırıldı! Umutluyuz!”

Dışarıda yeni bir gün doğuyor. Bugün diğerlerinden çok farklı bizler için… Günlerdir hazırlığını sürdürdüğümüz, büyük bir heyecanla karşılamaya hazırlandığımız bir gün… Yeni günün ilk saatlerinde güneşin doğuşunu doyasıya seyredemiyoruz belki ama heyecanımız, coşkumuz ve inancımızla koğuşun içerisinde kendi güneşimizi doğuruyoruz. Bütün arkadaşlarımızla (toplamda 22 kişi olduk bile) uyandığımız andan itibaren saçlarımızı şekil şekil örgülerle bezeyerek, kollarımıza burada yaptığımız mor ağırlıklı bilekliklerimizi takarak, en güzel giysilerimizi giyerek güne hazırlanıyoruz. Bu hazırlıklar biraz uzun sürüyor ki, günün anlam ve önemin haykıracağımızı, sloganları atacağımız saati birkaç dakika kaçırıyoruz. Kaçırdığımızı ise diğer siyasi koğuştan gelen zılgıtlar ve sloganlardan anlıyoruz. Koşarak havalandırmaya çıkıyoruz. Kadın özgürlük mücadelesinde yaşamını yitiren tüm kadınlar için saygı duruşunun ardından Türkçe, Kürtçe sloganlarımızı, zılgıtlarımızı diğer koğuştan gelen seslere katıyoruz. Sonra başlıyor halaylarımız…

“OHAL’e, erkek ve devlet şiddetine karşı kadınların kocaman HAYIR’ı…”

Bugün 8 Mart dünya Emekçi Kadınlar Günü. Katledilen, şiddetin her türlüsüne maruz kalan, emeği yok sayılan kadınlar olarak isyanımızı haykırdığımız, erkek ve devletin saldırılarına karşı akın akın sokakları-meydanları doldurduğumuz bir gün. Bizler, yani erkek devlet tarafından bedenleri tutsak edilen ancak kadın bilinciyle bu duvarları da yıkan kadınlar olarak sokaklardaki ve meydanlardaki hemcinslerimizin sesine Riha zindanlarından ses katıyoruz.  İçeriden yükselttiğimiz sesimiz, dışarıda binlerce kadın tarafından haykırılıyor biliyoruz ki. Nitekim akşam saatlerinde izlediğimiz haberler bunu gösteriyor. Kadınlar meydanları doldurarak; OHAL’e, erkek ve devlet şiddetine karşı seslerini yükseltiyorlar.  Sesimizi kısmaya, sokağa çıkmamızı engellemeye, kendisine yönelik muhalefeti tümden yok etmeye çalışanlar, kadınların kocaman HAYIR’ı ile karşı karşıya kalıyorlar.

“Akşam oldu, havalandırma kapandı diye durur muyuz hiç?”

Tutsak kadınlar olarak bizler de HAYIR’a gün boyu ses veriyoruz. Sabah saatlerinden havalandırmanın kapatıldığı 17.30’a kadar sloganlarımızı zılgıtlarımız izliyor, zılgıtlarımızı halaylar… Her duraksadığımız anda diğer siyasi koğuştan kadın arkadaşlarımızın sesini alıyoruz. Yani gün boyunca kadınların isyan-direniş sloganları hapishaneden eksik olmuyor. Havalandırmanın kapatılması için gelen gardiyanlara “Jin, Jiyan, Azadi” diyoruz inatla. Akşam oldu, havalandırma kapandı diye durur muyuz hiç? Elbette ki durmuyoruz, yapacağımız etkinliğin hazırlıklarına girişiyoruz. Hepimiz günlerdir hazırlığını sürdürdüğümüz görevlerimizi layıkıyla yerine getirmek için didiniyoruz.

Ve etkinlik saati gelip çatıyor. Yatakhane kısmını sahne ve seyircilerin oturacağı kısım olarak ayırıyoruz. Herkesin bir görevi var etkinlikte, seyirci kısmında oturan yüzler değişiyor bu nedenle. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihinin anlatılarak başladığı açılış konuşması, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında OHAL ve KHK’lerle kadına yönelik saldırılardan bahsedilerek devam ediyor. Kapatılan kadın kurumları, emeğine sendikalı olarak sahip çıktıkları için ihraç edilen emekçi kadınlar, tutuklama furyasının kadındaki yansıması ile devam eden konuşmada darbe girişiminin ardından arşa çekilen “erkek iktidarı”nın saldırılarına da yer veriliyor. Bu saldırıların kadın mücadelesini engelleyemediği ve engelleyemeyeceğini söyleyen kadınlar Kürtçe-Türkçe yapılırken son söz “biat etmeyeceğiz” oluyor. Tiyatro, şiir ve koro ile devam eden program boyunca her “eksiği”mizi, aynı şekilde yanlışımızı alkışlar örtüyor, zılgıtlar heyecanımıza yenik düşmemizi engelliyor. Kadın dayanışmasının somutta ne olduğuna hapishane koşullarında tanıklık ediyoruz bir kez daha.

“Düşlerimiz yarım kalmayacak biliyoruz!”

Günlerdir hazırlandığımız programımızı bitirirken tatlı bir yorgunluk sarıyor hepimizi. Sanmayın ki uyuduk sonrasında! Saatler sürecek olan sohbetlerimizi, paylaşımlarımız başlıyor bir çay ve günümüze özel çıkardığımız lokum eşliğinde. Hayaller kuruyoruz dört duvar arasından sıyrıldığımızda neler yapacağımıza dair. Yarım kalmış hayallerimizi tamamlayacağımız günleri düşünüyoruz. Düşlerimiz yarım kalmayacak biliyoruz!

Umudumuz, coşkumuz ve inancımızla güneşi doğurduğumuz koğuşta, bu defa akşamı içimizde kendimize ve birbirimize verdiğimiz sözlerle bitiriyoruz. Karanlık basmıyor hiçbir yanı! Lambaları kapatırken bile! Umudumuz bizim ışığımız, o ışık hiç sönmeyecek…

Riha 2 No’lu T Tipi Hapishanesi’nden tutsak bir YDK’lı

47807

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler

Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.

Diktatör 'Reis' çıkış arıyor ..

Malum olduğu üzere T.C.

NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!

Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.

Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)

Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?

Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet

İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.

Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.

Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?

Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?

Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?

Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?

DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.

Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.

ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?

Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.

BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.

Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun! 

Oy Zemano (Nubar Ozanyan)

Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.

CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.

İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.

Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir

Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.

Sayfalar