Üç gerilla önderinin yanındayız! (Nubar OZANYAN)
TC devletinin soykırım aklı ve imha kılıcı yine devrede. Kürdistan’ın parça parça ilhak ve işgal hareketi sürerken gerilla direnişi de görkeminden bir şey kaybetmeden devam ediyor. Kağıttan kaplan olan ABD emperyalistlerinin PKK’nin üç öncü komutanı ve önderine karşı aldığı imha kararı asla kabul edilemez. Bu köhne kararın halklar nezdinde, özgürlük ve adalet karşısında hiçbir meşruluğu ve hükmü yoktur.
Kimdir bu üç değerli komutan? Onlar, Kürdistan dağlarında olanakların en az, zorlukların en fazla olduğu bir coğrafyada bütün ömür ve zamanlarını Kürt halkının özgürlüğü ve onuru için adamışlar. Haklı mücadelelerine bir an olsun bile ara vermeden devam etmişler; yüreklerinde halk ve bilinçlerinde gerilla sevgisi bir an olsun eksik olmamıştır. Onlar sadece Kürt halkının özgürlük ve onuru için dağlarda mücadele yürütmüyor aynı zamanda Ortadoğu’nun tüm ezilen halklarının özgürlüğü ve onuru için de mücadele ediyorlar. Bu açıdan onlar, yargılanmayı değil sahiplenilmeyi hak ediyor.
Yarım asırlık ömürlerinin tümünü, hiçbir kişisel çıkar gütmeden ve hiçbir kaygı taşımadan, hiçbir övgüye tenezzül etmeden ortaya koymuş, yüreklerini Kürdistan dağlarına ve ideallerini halkın özgürlüğüne emanet etmişlerdir. Kürdistan dağlarına sevdalı, ideallerine ve yaşama büyük bir tutkuyla sarılmışlardır. Uzun süreli gerilla yaşamları, bilgi-birikim-tecrübe ve bedel anılarıyla doludur. Örnek alınacak duruşları ve yoldaşça bir yaşamları vardır.
Bu üç gerilla komutanının her birini ayrı zaman ve yerlerde tanıma ve sohbet edip birlikte zaman geçirme şansım oldu. Son derece alçakgönüllü, her sözlerinde yoldaşlık, her yaklaşımında dürüstlük gördüm. Hemen her konuşmalarında kendi pratiklerine dair özeleştirel yaklaşan bu değerli devrimcilerden mücadelemizin ayrıntılarında saklı çok şey öğrendim. Heval Cemil Bayık, PKK örgütünü yönetme ve örgütleme ustasıdır. Heval Duran Kalkan, birleşik devrimci mücadelenin mimarlarından, tarih ve devrim bilimin mahir bir devrimcisidir. Heval Murat Karayılan, gerilla savaş stratejisinin ve zengin yaratıcı taktiklerin ustasıdır; bir yoldaş sevdalısıdır.
Tüm ömürlerinde bir çift gerilla elbisesi, bir adet silah, bir adet kareli defter ve bir tükenmez kalem dışında hiçbir şeye sahip olmamışlar. Yaşamlarının yegane amacı önderliklerinin ve Kürt halkının özgürlüğünü kazanmaktır. Yoldaş ve dost canlısı bu onurlu insanlar, bütün pratiklerinde ve çalışmalarında Türkiye devrimine katkı sunmaya çabalamaktadırlar. Ufukları sadece Kürdistan devrimiyle sınırlı değildir. Türkiye devriminin de gelişip güçlenmesi için çabaları vardır. Onlar sadece Türkiyeli devrimcilerin sağlam dostu değildir. Aynı zamanda Ermeni-Süryani-Rum-Êzîdî-enternasyonal halkların da sağlam dostu ve güvenilir yoldaşıdırlar.
TC devleti sadece soykırımcı, inkarcı ve imhacı değil, aynı zamanda mafyalaşmış bir çete devleti ve suç örgütüdür. Topal Osman’dan Sedat Peker’e, Mehmet Ağar’dan Süleyman Soylu’ya dek sayısız kez kanla yıkanmış adalet ve hukuk anlayışı ve pratikleri devam ediyor. Kirden ve kandan beslenen mafyalaşmış çete devletinin ne meşruiyeti ne hukuki bir yanı vardır. Çete ve mafyaya dayanarak Ermeni-Rum-Süryani halklarına karşı katliam ve suikastlar gerçekleştirenler, mal ve mülklerine el koyanlar bugün de Kürt düşmanlığı üzerinden suikast ve katliam yapıyorlar.
Kürt halkının özgürlük idealleriyle sembolleşmiş üç gerilla önderi hakkında imha kararı, Kürt soykırımının başlangıç kararıdır. TC devletinin patronu olan ABD’nin bu kararının hiçbir bağlayıcılığı yoktur. Bu karar, Kürt halkının soykırımına yeşil ışık yakmadır.
Üç gerilla önderi ve değerli komutana yönelik soykırımcı bu kararı tanımıyoruz/tanımayacağız. Başta Heval Cemil Bayık, Heval Duran Kalkan ve Heval Murat Karayılan olmak üzere Kürt ulusunun haklı ve meşru mücadelesinin yanında olduğumuzu bir kez daha yineliyoruz. Onlar sadece Kürt halkının özgürlüğü, adaleti ve onuru değildir. Türkiyeli devrimcilerin Ermeni-Rum-Süryani-Asuri-Êzîdî halklarının da onurudur. Asıl suçlu olan ve yargılanması gereken soykırımcı-inkarcı suç örgütü TC devletidir. Ve ona her türlü desteği veren ABD’dir. Kapitalist emperyalist sistemin sömürgen tekelleridir. Ve onların siyasetçileridir.
Dem Dema Azadiyê. Dem Dema berxwedanê!
Son Haberler
Sayfalar
Somut Duruma Dair Bazı Gerçekler
Gerek uluslararası planda ve gerekse yaşadığımız coğrafyada devrimci ve komünist hareket emperyalizm ve dünya gericiliğine karşı mücadelede geniş emekçi yığınların desteğine sahip değildir. Yine kendiliğinden gelişen kitle hareketlerini örgütlemede ve uluslararası dayanışmayı geliştirip büyütmede de yetersizdir.
NATO, SAVAŞ KIŞKIRTICISI BİR ODAKTIR; DERHAL DAĞITILMALIDIR!
Başını ABD’nin çektiği, emperyalist bir saldırganlık paktı olarak kurulan ve icraatlarıyla bunun gereğince davranan NATO’nun 75. Kuruluş yıl dönümü vesilesiyle gerçekleştirilen zirvede, ABD Başkanı Biden, NATO’nun: “Saldırganlığa ve saldırganlık korkusuna karşı bir kalkan yaratma umuduyla kurulduğunu” söylüyorsa da ama tarihsel gerçekler bunun külliyen kaba bir yalandan ve de arsızca bir manipüle edişten ibaret olduğunu kolayca gözler önüne serer.
Bozkurt’un anlamı (Nubar Ozanyan)
Yoksullar ve ötekiler için her yer ölüm kokan mayın tarlasına döndü. Türk olmayanların, -ötekilerin- Türkiye’de soluk alması ve yaşaması zulme dönüştü. Öteki olarak yaşamak, çalışmak, kendi ana dilinde Kürtçe, Arapça konuşmak, şarkı söylemek, yasak ve suç olan bir ülkede demokrasiden, özgürlükten, insan haklarından bahsedilebilir mi?
Seçimler ve siyasi parti konusunda proletaryalarla sohbet
İstanbul'u kazanan türkiye'yi kazanır.
Nedir bu tayyip'in sözleriyle vücut bulan yaklaşım.
Bir hayel mi yoksa bir gerçeklik mi?
Veyahut da burjuvaların içerisinde bir insanın söyledikleri hala dört nala giden atlarıyla şehirlerin surlarını yıkabileceğini düşünen bizim insanların söylediklerinden daha gerçekçi sözler mi?
Gerçekten noelibarel politikaların en yoğun olarak hissedildiği şehirleri kazanmak türkiye'yi kazanmak mı demek?
Peki bunu böyle kabul etmek kolay mı?
DEVRİMCİ SİYASAL MÜCADELEYİ ANIN SOMUT GÜNCEL TOPLUMSAL SORUNLARI ÜZERİNDEN ÖRGÜTLEMEK.
Temel hedefleri, mevcut kurulu düzeni devrimci bir kitlesel kalkışmayla tasfiye edip, yerine sosyalist bir sistem kurmak olan devrimci sol-sosyalist ve komünist güç ve yapıların, devrimi gerçekleştirebilmeleri esasen, devrim öncesi süreci, devrimi örgütleyebilme hedefiyle ele almalarına ve bundaki performans ve başarılarına bağlıdır.
ADİL OLAMASINI BECEREMEYECEKSEK; BU SİSTEMİ YIKMAYA NE GEREK VAR Kİ?
Bugün, Devletin “üst aklı” denilen birimlerince organize edilip, şeriat özlemcisi dinci yobaz karanlık güçlerce gerçekleştirilen Sivas-Madımak vahşetinin 31. Yıl dönümü. Tam iki gün sonra da yine devletin aynı karanlık derin güçlerinin bir şekilde yönlendirdiği besbelli olan bir başka vahşetin, Erzincan-Başbağlar katliamının 31. Yıl dönümü.
BUGÜN ARTIK ÇOK DAHA AÇIK BİR HÂL ALAN ŞERİAT TEHDİDİNE KARŞI LAİKLİĞİ SAVUNMAK, SÜRECİN ÖNE ÇIKAN ACİL VE ÖNEMLİ GÖREVLERİNDENDİR.
Kendisini “Anayasal Hukuk Devleti” olarak tanımlayan bir devlet düşünün ki Anayasasında hâlâ; “Türkiye Cumhuriyeti, (…), demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” İlkesi yürürlükteyken; bu ülkede şeriat propagandası yapmak serbest olsun ve ama dayanağını mevcut Anayasa ve yasalardan alan, şeriata karşı çıkmak ve de laikliği savunmak suç olsun!
Oy Zemano (Nubar Ozanyan)
Her yönüyle çürümüş sistemin katilleri, Kürdistan topraklarını yakmaya devam ediyor. Amed ve Merdin’de hem insanları hem de buğday ve mısırları yaktı. Evlat kokan Kürdistan toprakları şimdi duman kokuyor. Ateş ve dumanla yazılı TC’nin yüz yıllık tarihi “yakma ve yıkma”nın tarihidir. Bilmeyenler bilsin, duymayanlar duysun. Dün Ermeni kadın ve çocukları kiliselerde, Alevileri inanç ve ibadet mekanlarında, Kürtleri mağaralarda, köylerde yakanlar bugün yine Kürdü kadim topraklarında yakıyor.
CHP’NİN “Türkiye yüzyılı maarif modeli ”Ve kürtlerin iradesinin gaspı karşısında laisizm ve hukuk sınavı.
İslamo-faşist Erdoğan diktatörlüğünün, “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” ile yapmaya çalıştığının, tam olarak,eğitim ve öğretim sistemininSunni İslamcı dini esasları üzerine oturtulması olduğu, daha önceki iki yazıda ve keza Kürtlerin iradesine karşı bir sömürge siyaseti olan kayyum uygulaması da bir başka yazıda özetlenmişti.
Kadro Olmak Aynı Zamanda Kendimize Karşı da Kadro Olmak Demektir
Bir kadronun ihtiyaç duyduğu nitelikler bugün sürekli ideolojik saldırı altındadır. Burjuvazi sadece protestoları, teoriyi, örgütleri değil aynı zamanda doğrudan tek tek kadroları da hedef almakta ve onları ideolojik etki yoluyla etkisizleştirmeye ya da kendi tarafına çekmeye çalışmaktadır.