Cuma Eylül 20, 2024

2013 Gezi Olimpiyatlarını kazanmıştık

kaypakkaya-partizan
“Ağlamakta ustayım. Şahsıma pek hastayım. Mursi’ye çok yastayım. Muhalefete postayım. Obama’ya sustayım. Olimpik bir paspastayım. Geldi Eylül kâbustayım.”

 

Benito Mussolini: Duce.

Adolf Hitler: Führer.

Don Vito Corleone: Baba.

Malum Şahıs: Usta…

Yani? Malum Şahıs (MŞ), artık namı diğer Malum Usta (MU) diye anılmalı… Ama maalesef  “Ustanın Hikâyesi” belgeseli reyting kurbanı oldu, ilk 100'e bile giremedi. Üstüne bir de olimpiyat hezimeti eklendi. Yazık.

Hırsını Suriye’den çıkarmaya çalışacak. Yetmedi, Kürtlere ve Çapulculara öfkeyle bir kez daha saldıracak. 

Önce (elbette münafıkça) bir uyarı: “Usta” biraz netameli bir kavram ve akla hemen Masonluk filan gelebilir. Operatif masonlar arasında Çırak, Kalfa ve Usta olarak belirlenmiş, becerilere ve bilgi birikimlere göre şekillenen bir derece sistemi mevcutmuş… 

Neuzibillâh… 

En iyisi sadece “MU” diye devam etmek…

Peki MU ne demek? Hakiki belgeseli çekildiğinde, MU’nun ibretlik hikâyesi Hausa dilinden İngilizce’ye hicranlı bir geçiş ardından Türkçe’de noktalanan bir seyir izleyecek!

Neyi kastettiğimi anlatmadan önce, köşe yazarı görevim gereği, belgesel tadında bazı güncel olayları ele alabilirim:

“Yiğit” lakabıyla anılır. Bu yüzden o şahıstan “jöleli” diye söz edildiğinde kim olduğunu şıp diye anlarız ya, MU lakabından aldığımız gazla pekâlâ haftanın tahlilini de yapabiliriz.

Ufaklıkken hasta numarası yaptığımda annem “hasta değil ustasın” derdi bana... “Yeşilin hastasıyım” diyen MU, son olarak ODTÜ’nün yeşiline, kendi meşrebindeki “şiirsellikle” savaş açtı:

“Ağlamakta ustayım. Şahsıma pek hastayım. Mursi’ye çok yastayım. Muhalefete postayım. Obama’ya sustayım. Olimpik bir paspastayım. Geldi Eylül kâbustayım.”

Arjantin’de yağmadı yağmur, çakmadı şimşek, hasta oldum yatak döşek minvalinde devam eden bu belgeselde, muhtemelen TOMA’ya bile “tombişim” demiştir… Böylece TOMA’sına binmiş yüzlerce yobaz polis, pervasızca ODTÜ’de “başı açık” kadın öğrencilere biber gazı sıkmıştır! Peki ama o öğrencilerin arzusu neydi? 

“Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir ODTÜ gibi kardeşçesine.”

Ayrıca MU Kürt çözümünde bilhassa çamura yattı. PKK de gerillayı geri çekmeyi durdurdu. Ama neyse ki hemen silaha sarılmayacaklarını açıkladı… Rojava’yı da gözeten Kürtler belli bir süre, kendi ifadeleriyle “Gezi ruhuyla da bütünleşerek” kitlesel tepkilerini dile getirmekle yetinecekler… Kürt Ulusal Kongresinin ertelenmesine ise Ortadoğu Kürtlerinin lideri kim olacak tartışmasının sebep olduğu rivayet ediliyor. Barzani mi? Öcalan mı? MU elbette Barzani’yi tercih ediyor, bakalım ne olacak? 

Suriye güzergâhında Yandaş Medya derhal isim değişikliği yaptı: Şimdi o asker, şimdi o Savaş Medyası:

“Can satarııım, kan satarııım, ustaaa-möldürmüş ben satarııım.”

Her şey ayan beyan ortada. TC’nin savaşa girmesi için TBMM tezkeresi değil ABD kongresi kararı gerekiyormuş…

İyi de, MU belgeselinin mutlu sonla bitme ihtimali var mı? Aslında belgeselin sırrı, yukarıda ima ettiğim üzere, adeta MU’nun kavramsal ve anlamsal hikâyesinde saklı gibi…

Şöyle ki, MU, çoğunlukla Nijer ve Nijerya'da kullanılan Hausa dilinde, “Biz” anlamına geliyor. Manidar değil mi? Çünkü biz yerine hep MU konuşur, düşünür ve eylerdi, tek adamdı. Ama MU İngilizce’de “hiçlik” anlamında da kullanılıyor. Bu da manidar. Çünkü gelinen noktayı, geldiği noktayı işaret ediyor. 

Ama “en son nokta” bakımından asıl ibretlik yan Türkçe’de taşıdığı başka bir anlam! Şu sözlüğe (http://tinyurl.com/q6cwlov) baktım ki, ne göreyim: 

Meğer, MU, “kıl, tüy” demekmiş…

Duce gibi, Führer gibi: Kılmış…

2218