Cuma Mayıs 10, 2024

19 Aralık; Mavi bir gökyüzüne umudumuz! Ganime Gülmez

“İsteklerimiz, arzularımız, özlemlerimiz uygunsa ilkelerimize, kendi ölülerimizle dolmaz içimiz. Duygularımızın hangisi galip gelirse gelsin vurulmaz kimse…” -Kutsiye Bozoklar-

Bugün 19 Aralık’ın 14. yıldönümü.

O zaman aklı yetmeyen, yeni yürümeye başlayan çocuklar; şimdi gençliklerini yaşıyorlar.

Hiç görmediler, hapishanelerin önündeki ziyaretçi kuyruklarını. Hiç görmediler, görüşçülerin bir düğünden çıkar gibi sokaklara karışışlarını. Hiç görmediler, zindanlarla sokaklar arasındaki DUVARSIZLIĞI!

Onlar hayatı öğrenmeye-anlamaya başladıklarında, isyan etmek-karşı gelmek; “F Tipi Hapishaneler”le çizilmiş bir resim olarak çıktı karşılarına. Bunu öğrenerek yaşama başladılar, bizim öğrendiğimiz resimlerden çoook daha farklı resimlerle…Tıpkı her kuşak arasındaki o derin uçurumlara, bir tanesi daha eklenerek!
14 yıl! “2014” yazarken şaşırıyorum hala. İzi-sızısı daha dün gibi sıcak birçok yürekte!

Usulca, hiç sezdirmeden yitmekte olan hayatımız bize, paylaşmayı, neşeyi, duyguları, sevinçleri; bunlar için, bunlarla birlikte mücadeleyi hatırlatıyorsa, mutlu bir yaşamdan söz edebiliriz. “Yas tutmak yok”, “ya hep beraber, ya hiç birimiz”…cümlelerini çığlık çığlığa attığımız geçmişimiz, coşkumuz, yanımızda taşınabiliyorsa, bunu paylaşmaya susamışlığımız sürüyorsa; vurulmaz kimse!

Hep deriz, çelişki yoksa yaşamda yoktur diye. Geçmişin gelecekle çarpışması da koca bir çelişkiler yumağı; heryerde hala kurşunlar vızıldıyor, bombalar uçuşuyor, küçücük bebelere kan gölleri içerisinde boğulmak reva görülüyor.

14 yıl geçti aradan! Dün hapishaneler yerle bir edilirken, bugün Kobane ve yanıbaşındaki Türkiye sınırları içerisinde kalan toprak parçası bir kez daha, kan gölüne çevrilmiş durumda. “Kobane’yle Dayanışma” başlığı altında birçok gösteri, etkinlik gerçekleşti-gerçekleşiyor bulunduğumuz yerlerde. Yaklaşık yarım asırlık bir savaş sürecinin ardından Murat Çakır’ın yaptığı konuşmadan birkaç satır paylaşmak istiyorum sizlerle; “Kobane’de, Rojava’da bir kadın devriminden bahsediyoruz hep. Orada hala kapitalizmin sermayesini direk işletemediği-sanayisini direk kuramadığı bir sistemden bahsetmeyi unutmadan. Orada kadın, savaşla birlikte; üzerindeki erkek egemenliğinden bağımsızlığı, ilk kez ama ilk kez yaşıyor. Kadınların savaşın zorunluluğundan dolayı kaldıkları kamplarda, ilk kez ellerine birlikte okuyabilecekleri, birlikte paylaşabilecekleri şeyler geçiyor. Bu o toprak parçalarındaki iktidarı devirmeye yetmez, hepimiz biliyoruz. Ama kafalarda ve yaşamın kendisinde devrilen bir iktidardan sözetmekte gerçeğin kendisini ifade ediyor. Umutlarımızı çook uzak yarınlara ertelemekten bahsetmiyoruz. O savaş, bize-kapitalizmin bu bataklığında bir ışık sunuyor. Taraf olmak, bizi bu bataklığın kirlerinden biraz da olsa arındırıyor…”.

Yine 25 Kasım’da bir Kürt genç kızın, “Kadına Yönelik Şiddete Hayır” ve Kobane ile ilgili yaptığı konuşması; “Burada büyüdüm ben. Kobane’ye gidip görme imkanım da oldu. Ama herkesin gidip görmesi gerekmiyor. Ben burada oradaki Kürt kadınlar için-savaşanlar için sadece üzülüp yürüyüşlere giderken, Sakine Cansız bana; ‘dur dur bir dakika. Hep kadına, kadınlar ve çocuklar için üzülmek öğretildi. Sende mi bir genç kız olarak, nenelerimizin öğretileriyle yürüyeceksin. Kendi haline bak önce! Bir kadın olarak hayatın ne kadar bağımsız? Ayakların üzerinde duracak gücün var mı? Avrupa’nın göbeğinde üzerimizde süren erkek gölgelerinden çıkmaya gücün var mı? Devrim için gidenlere destek vermek, önce kendi devrimini yapma cesaretinden geçer’ deyiverdi. Kobane’deki kadınlar onlar için gözlerim dolduğunda bana fısıldadılar; ‘biz ilk kez özgürlüğe koştuğumuzu bu kadar hissettik. Üzüleceğimiz çok şey var, ama önümüz açık, değiştirebileceğimiz çok şey var….’ ”.

Geçmiş-gelecek arasındaki bağda, geçmişi unutmamak-ama geleceğe kucak açmak; hangi yönümüz yenilirse yenilsin, sonuçta hep galip gelmek, umutla donanmak! “Devrimciliğin” en temel ilkeleri, insani değerlerin inşa denemeleri, dünyanın neresinde olursa olsun böyle örüldü, böyle sürdürüldü. “Umut-gelecek” kavramları; kapitalizmin bugün üzerimizde estirdiği hızdan-resimlerden-görüntülerden-hayallerden çok farklıydı!!!

Kış geldi yine! Sokaklarda insanlar hediye alma telaşındalar her yıl ki gibi. Ocak kapıdan girene kadar böyle! Mutsuzluk, umutsuzluk, doyumsuzluk, huzursuzluk dolanıyor heryerde. 14 yıl sonra, böyle sokakları arşınlıyorum. Bir kez daha gülümseyerek; “dünya bizden ve bizim görmek istediklerimizden ibaret değil” diyorum.

Nasıl hüzünlü bir ay bu, sert! Rüzgar esiyor keskince, masmavi ama masmavi bir gelecek düşlüyorum gülümseyerek. Masmavi, insanın insana kıymadığı bir dünya düşlüyorum, yürüyüşümün düzeldiğini hissediyorum bu umudu keskin hissedince!! “Kobane’de soğuktan titreyen çocuklar bile, buradaki çocuklardan daha iyi tanımlayabilirler huzuru-coşkuyu-mutluluğu” diyorum. Ve içimde çığlıklar atarak; “yaşadığımız mutluluklar, yaşamadıklarımızdan kat kat daha fazlaydı. En zor anlarda, su-şekeri bile beklemek zorunda kaldığımız anlarda, milyarlarca insanın tatma şansını yakalayamadığı mutluluklardaydık biz. Umut yolundaydık. Ve bir daha hiçbiryerde yakalayamayacağımız paylaşımları, kendimizi en temiz halimizle tekrar gerçekleştirmeyi, mutluluğun en halisini yaşadık biz…” diyorum.

Burada gaz bombaları, delinen duvarlar, kurşun vızıltıları yok. Gaz bombalarından simsiyah, ama simsiyah olmuş sularımız, sözüm ona maske diye düşündüğümüz-ama zift gibi kullanılması mümkün olmayacak hale gelen havlularımız yok, inadına yürüyeceğimiz. Rüzgarın keskinliğine bırakıyorum kendimi, ona inat yürüyorum gidenlerimizle-hücrelerde kalan yüreklerimizle beraber!

Dehşet bir sevgiyle, incecik olmuş, o hallerine rağmen gülümseyen çehreleri-bedenleri hatırlıyorum; “çıkarsızlaşmanın-hesapsızlaşmanın, insan kalmanın en doruğuna kadar yürüyebildiniz” diyerek onları hergünkü gibi, bir de bugünün özelliğiyle daha sıcak anıyorum.

Onlara, insana sarılma şansı dahi verilmeden uğurlanışlarını hatırlıyorum. Bunca insan içerisinde; huzursuzluğa-mutsuzluğa-coşkusuzluğa karşı öfkem artıyor. “İlke-bilinç” anahtar sözcükleri geziniyor beynimde. Gülümsemeyle, coşkuyla, huzurla, mavi günlere özlemle yürüyorum….

İYİ Kİ VAROLDUNUZ! ANILARINIZ HER ADIMIMIZA IŞIK TUTUYOR!
İYİ Kİ VARIZ!

73794

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar