Cuma Mayıs 3, 2024

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  bugün artık çok az,küçük rakamlarla ifade edilir duruma gelmiştir.

 

               Cumhuriyet döneminde ekonomik kültürel siyasal bir proje olarak devletin önüne  koymuş olduğu Tek Devlet,Tek Millet,Tek Dil,Tek,Bayrak olarak ifade edilen Türkiye'de yaşayan herkes Türk'tür ve bunun için Türkleştirme uygulamaları yürürlüğe konuldu.''Vatandaş Türkçe Konuş'' kampanyaları ile azınlıklara korku verildi.Bu yüzden Cumhuriyet tarihi azınlıkları yani Ermeni'leri,Rum'ları,Yahudi'leri yoketme tarihidir.Azınlıklar yok edilerek ulus devlet inşası süregelmiştir.1924 yılında Rum'lar için yapılan nufüs mübadelesi,1934 yılında Türkiye'de Yahudi'lere karşı yapılan saldırılar,1944 yılında azınlıklara konulan Varlık Vergisi neticesinde,Aşkaleye sürgüne gidip bir daha dönemeyenler,artık bu memlekette yaşa- ma hakkı olmadığı kanaatine vardılar.Varlık vergisinden  12 yıl sonra meydana gelen 6/7 Eylül linç,yağma, vandalizm olayları aynı zamanda cumhuriyet tarihinin en kanlı,kara lekelerinden biridir.1960 yıllarından sonra hayat hakkı tanınmayan Rum'lar Türkiye'den kitleler halinde doğup büyüdükleri toprakları terkederek Yunanistan'a göç ettiler.

 

                AZINLIKLARA  KARŞI  İKTİDAR-MUHALEFET  EL  ELE,

 

               1955 yılında bir İngiliz sömürgesi olan Kıbrıs'ta bağımsızlık mücadelesi Kıbrıs bu nalımına sebep oldu.1955 yılında Dışişleri Bakanları düzeyinde Londra'da gerçekleşen  toplantıda,Yunanistan Dışişleri Bakanı Mc Millian Stefanapulo ile Türk Dışişleri Bakanı Fatih Rüştü Zorlu arasında sürmektedir.İngiltere-Yunanistan-Türkiye arasında süren görüşmelerde Yunanistan self determinasyon hakkını savunmaktadır.Türkiye bu hakkın Yunanistan ile birleşme anlamına geleceği için şiddetle karşı çıktılar.Toplantı tarfların anlaşamaması yüzünden tıkandı.F.Rüştü Zorlu görüşmelerde daha etkili bir politika elde etmek için Ankara'ya şifreli bir telgraf yolladı.Bir şeylerin yapılmasını istedi.Ve toplantıyı terk etti.

 

             F.Rüştü Zorlu'nun istediği şeylerin yapılabilmesi için MİT (Milli İstihbarat Teşkilatı) önceden ,CHP'lilerin yönetimde olduğu paravan Kıbrıs Türk Cemiyeti  adı altında bir dernek kurdu.Görüşmelerin çıkmaza girmesi durumunda Türkiye'de yaşayan Rum'ların rehine olarak kullanılacağıını,basında çıkan ırkçı,şoven ''Kıbrıs Türk'tür,Türk kalacak'' kışkırtmaları ile önceden tasarlanan plan program çerçevesinde hareket edilecekti.

 

             MİT mensubu Mithat Peri'nin çıkardığı DP yanlısı İstanbul Ekspres Gazetesi özel sayı ile  ''Selanik'te Atatürk'ün evine bomba atıldı'' haberi ile okuyucularına  duyurdu.Olay-ların gelişim seyrine bakıldığı zaman,DP  Başkanı,Başbakan Adnan Menderes Kıbrıs Türk Cemiyeti başkanı Hikmet Bil ile özel bir görüşme yaptı.Olayları başlatan,kitleleri sloganlarla galayana getiren CHP dernek yöneticileri   6/7 Eylül olaylarında bilfiil rol oynadı.Devletin başında bulunan Celal Bayar ile iktidarda olan DP Başkanı Adnan Menderes,Dışişleri Bakanı F.Rüştü Zorlu muhalefette CHP dernek yöneticilerinin katkılarıyla Devlet organizasyonu olduğu ortaya çıktı.Devlet üçlüsünün bilgi ve onayı dahilinde gerçekleşen saldırılarda ateşi tutuşturan CHP'liler oldu.Sonradan  ise Kıbrıs Türk Cemiyeti 'nin, Özel Harp Daire – si'nin kurduğu bir örgütlenme olduğu ortaya çıktı.

 

             1946 yılında hazırlamış olduğu ''azınlıklar raporu''nda çarpıcı konuların başında, İstanbul'un fethinin 500.yılına kadar İstanbul'un Türkleştirilmesi,Rum'lardan arındırılması belirtiliyordu.Çünkü 1950'li yıllarda istanbul'da seçmenlerin 1/3'ni gayri müslümler oluşturuyordu.Tek partili sistemden,çok partili düzene geçişte teşhir ve tecrit olan CHP'nin görevini DP üstleniyordu.Büyük oy çoğunluğu ile iktidara gelen DP'lilerin programında yeni bir şey yoktu.

 

             10Yıllık iktidarı döneminde,1950 yılında Türkiye'nin Kore savaşına BM kuvvetlerine Türk Tugayı ile katıldı.Uzun tartışmalardan sonra NATO'ya üye oldular.1952 yılında NATO'nun isteği ile komünizme karşı gayri-nizami harp yapacak Seferberlik Tetkik kurulu,sonraki adıyla Özel Harp Dairesi kuruldu.DP  iktidarı içeride sol ve aydınlara karşı azgın terör estirdi.Behice Boran'lar Kore'ye asker gönderilmesine karşı oldukları için Barışseverler Cemiyeti kuruldu.DP hükümeti derhal kapatarak sorumlularını 15 ay hapis cezasına mahkum etti.1951 Tevkifatı denilen dönemin solcularına karşı tutuklama furyasında TKP yöneticilerine Şefik Hüsnü,Mihri Belli,Enver Gökçe,Arif Damar,Ruhi Su,Behice Boran,Şükran Karakul'ların yer aldığı 187 kişi tutuklandı.Askeri mahkemelerde yargılandılar.Bugün bile devam eden 141-142 ceza konularında yapılan ağırlaştırılmış değişilklikler hep DP iktidarının eseridir.Muhalefette iken sendikalara grev ve toplu sözleşme hakkı vereceğini ilan eden DP iktidara gelince,ilgili yasa tasarısına karşı TBMM'de onaylanmasını istemediği gibi sendikalardan gelen taleplere karşı baskı uyguladı.10 yldan fazla hapishanelerde yatan dışarı çıktıktan sonra bir fırsatını bulup Sovyetler Birliğine sığınan dünyanın tanıdığı,saygın,büyük şaiir NAZIM HİKMET RAN yine DP döneminde vatandaşlıktan çıkarıldı.

 

             NİKO'LARIN,SİMON'LARIN,YORGO'LARIN TASFİYESİ

 

             İki gün süren 6/7 Eylül 1955'de Rum,Ermeni,Yahudi azınlıklara karşı yürütülen saldırılar ''Atamızın evi bombalandı''haberi ile başladı.Cumhuriyet tarihinde görülmemiş 200 bin civarında olduğu tahmin edilen Başta Taksim azınlıkların oturduğu Adalar,Kumkapı Şişli,...Tünel civarında toplanan kalabalık her yeri ateşe verip,yağma yıkım,linç olaylarına giriştiler.Ev ve işyerleri,ibadet yerleri,mağazalar,vitrinler parçalanarak yollara atılıp yakıldı yıkıldı.Önlerine gelen insanlar linç edildi.Taciz,ölüm,vahşet kol gezmeye başladı.

 

            Önceden 20 bin olan İstanbul Ekspres gazetesi tirajını 290 bine yükselterek her tarafa dağıttılar.İstanbul'da 60 bin civarında olan Rum'lar korku ve dehşet içerisinde ölümü beklediler.Kıbrıs Türktür Cemiyeti nerede Türk, nerede gayri müslüm yaşıyor hepsinin listesini almışlardı.Kimi yerlerde rum ve Ermeni evleri Haç şeklinde işaretlenmişti.Kitlelerin yetersiz olduğunu görünce ternlerle,kamyonlarla şehir dışından insanları getirip,milliyetçi propagandalar ile galyana getirdiler.Devlet tarafından örgütlenen  binlerce kadın,erkek yağmacılara muhtarlardan alınan adresler verildi.Kiliseler ve işyerlerine saldırılarak talan edildi.

 

           İstanbul dışında da cereyan eden olaylar Ankara,İzmir,Adana,Eskişehir'de devam etti. Kalabalığın içerisinde birileri hareketi yönetiyor ,nerelere saldıracaklarını gösteriyordu.Sonradan hükümetin muhalefetteki CHP ile,Kıbrıs Türktür Cemiyeti ile ortak hareket ederek saldırıları organize ettiği ortaya çıktı.Adalara giden 200-300 kişilik kalabalık bir gurup Rum,ermeni ve işyerlerini tahrip ettikten sonra polisin gözleri önünde ellerini kollarını sallayarak geri döndüler.Polisten yardım isteyen bir Rum vatandaş ''ben bugün polis değilim,Türküm''cevabını aldı.O gün polislere  karakolları terketmemeleri için emir verilmişti.Yağmacılar sanki anlaşmışlar gibi hepsinin söylediği şuydu:''Canınıza zarar vgermeyeceğiz,sadece yıkıp gideceğiz''.Ama olaylar hiç de öyle olmamıştı.Bilanço çok ağır oldu.4214 ev,1004 işyeri,73 kilise,1 sinagog,2 manastır,32 rum 8 ermeni okulu,fabrika otel gibi yerlerin bulunduğu 5317 mekan saldırıya  uğradı.16 Rum öldürüldü,sakat kalanlar oldu.ABD konsolosluk raporlarına göre 200 Rum kadına tecavüz edildi.

 

            Kıbrıs olaylarını bahane edip,kitleyi harekete geçirecek bombayı atan kişinin yani  Oktay Engin'in MİT görevlisi olduğu ortaya çıktı.Selanik Siyasal Bilgiler Fakültesine  sözde öğrenci kılığında görevlendirilmişti.Görevi Atatürk'ün evine bombayı koymaktı.Bu görevi de yerine getirdi.Aynı kişi 1992 yılında Nevşehir'de Vali olarak atandı.7 Eylül'e kadar devam eden olaylarda akşam üzeri Olğanüstü hal ilan edildi.Geri dönmek üzere Haydarpaşa tren garına gelen insanların üzerlerinde yağmaladıkları mallar ele geçirildi.Ertesi gün Adnan Menderes olayların sorumlusu olarak solcuları,komünistleri işaret etti.Birçok insanı gözaltına aldılar.1.Şubede önceden fişlenen solcu ve komünistler adreslerinden teker teker  alındılar.İstanbul'a hayatta uğramamış insanlar tutuklandı.Ölmüş,mezarda olan insanlar için tutuklama kararları çıkarıldıAziz Nesin,Nihat sargın,Boratay,Kemal Türkler,H.İzzettin Dina-mo...bunlar aylarca Harbiye'de hapiste kaldılar.44 kişi haksız yere aylarca tutuldular.Fatura aydınlara,solculara,komünistlere kesildi.

 

             TANIKLAR   VE    GERÇEKLER

 

             Olaylar o kadar korkunç boyutlara ulaşmıştı ki TBMM gündemine oturdu.Şiddetli tartışmalara sahne oldu.DP İstanbul milletvekili olan Aleksandros Haçopulos yaptığı konuşmada başından geçenleri şu şekilde anlattı:Evimin yanında polis karakolu var.Bizi tanırlar,anne ve babamı bilirler.Tahripçiler evimin içine girdiler.tamamiyle tahrip ettiler.Evimin önünde duran jandarmalar ise hiç bir müdahalede bulunmadı.Bu hadisede evim değil,tahrikçiler muhafaza edildi.Babam ve annem 80 yaşındaydı.Yataktan atılmış ve gece yarısı yatakları dahil her şeyi tahrip edilmişti.Başbakanlık müsteşarı Salih Korur evimin halini gözleriyle gördü.Saldırganların sarf ettikleri cümleler de şunlardı :''Kırın yıkın mebusun evini bedavadan para alıyor''.

            Güvenlik kuvvetlerinin önlem almaması konusunda soruları cevaplayan Başbakan yardımcısı Fuat Köprülü ''bu hadiseden hükümet önceden haberdardı.Ona göre bazı tertibat da almıştı.Fakat hadisenin günü ve saati belli değildi'' diye açıklama yaparak ağzındaki baklayı çıkardı.

            ABD'nin İstanbul konsolsu Arthur Richard raporunda ''polis hiç bir şey yapmadan durdu,bir sürü dükkanların yağma edilişini gözlerimle gördüm'' dedi.Trabzon milletvekili Selahattin Karayavuz 12Eylül 1955'de TBMM'de yaptığı konuş mada ''asıl safha bir tertiptir.Yunanistan'da muhterem Atatürk'ün evine atılan bomba hadisenin işaretinden başka bir şey değildir.O işaret üzerine buradaki fesat unsurları harekete geçirmiştir'' diye gerçekleri işaret ediyordu.

 

            Fenerbahçe'nin Rum asıllı efsane oyuncusunun başına gelenler için ne dersiniz?Büyük adada bulunduğu evde saldırıya uğradı.Her gün çay içtiği,sohbet ettiği komşuları tarafından evi taşlandı.İçeri girmeye çalıştılar.Lefter silahıyla kapıda sabaha kadar nöbet tutmak zorunda kaldı.En yakın arkadaşları ''vurun şu gavura'' diye bğırıyorlardı.Lefter'in evinin basıldığını okuyan Fenerbahçe'liler hemen Kartal'dan motora binip  adaya koşturdular.Evinin önünde barikat kurdular.''Sana bunu kim yaptıysa söyle haddini bildirelim'' diye isim sordular.Hepsini tek tek tanıdığı halde kimseyi ihbar etmemiş.Lefter Fenerbahçe'lilerin verdiği destekten güç almış,her toplumda böyle şey olur demiş.

 

           Dostluk,dayanışma,ezilene yardım etme,zor günlerde  destek verme ile komşusuna ihanet etme,arkadan vurma,fırsatçılık olaylarına 6/7 Eylül olaylarında insanlar tanık oldu.Bazı yerlerde bir kısım müslüman vatandaş ,hristiyan olan komşularını ihbar ederek yağmacılara yol gösterdiler.Bir kısmı ise ne pahasına olursa olsun komşularını korudu.İşte bunlardan biri olan kapıcı Mehmet bütün gece  elinde Türk bayrağı ile kapının önünde oturdu.gelen kalabalıklara ''burada Rum yok'' diyerek geri çevirdi.

 

              Markaris edebiyat öğretmeninin kendisine ''Petro bilmeni isterim Halkım adına utanıyorum ve senden özür diliyorum'' dediğini hiç bir zaman unutmadı.

 

              Büyükada'da yanlışlıkla saldırıya uğrayan bir otelin müdürü.kaymakamı arayarak önlem alınmasını ve saldırıların durdurulmasını istemiş ; ''Kaymakamın cevabı su olmuştur :''nasıl olur sizin otel listeye dahil değildi'' demiştir. Bunun için Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği ,aynı zamanda Özel Harp Da  iresi başkanlığı yapmış olan Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu bir reportajında ''Ne mükemmel özel harp harekatıydı amacına da ulaştı ''demiş bir anlamda  devlet organizasyonu olduğu itirafını da yapmıştı.Resmi olarak ise T B M Meclisinde 1990 yılında çıkarılan bir yasa ile idam edilen Menderes ve arkadaşlarının itibarı iade edildi.1955 yılında yaşanan olaylar bir  anlamda savunuldu ve aklandı.Bugün ise R T Erdoğan bu katilleri ''demokrasi şehidi'' olarak anıyor.

 

              Sonuç olarak :

 

              6/7 Eylül olaylarında göçe zorlanıp,vatanlarını terk eden azınlıkların yerlerini,işgal, tehdit ile müslüman Türk burjuvazisi almıştır.Baskı ve katliamlarla dolu cumhuriyet tarihi

sadece azınlıklara değil başta Kürt ulusu ile Alevilere aydınlara,solculara ,komünistlere kendinden olmayan herkese zulüm uygulamıştır.İnsanlığa karşı işlenen suçlar ile yakın geçmişte işlenen kitle katliamları ,işlenen her cinayet için devletin önündeki tek görev yüzleşmekten başka bir çare yoktur.Aksi hallerde bu tür olayların önüne geçmek mümkün değildir.

 

              AKP iktidarı Kürt ulusal kurtuluş mücadelesini yok etmek için Açılım veya Paket'ler ile oyalamaya zaman kazanmaya devam etmektedir.Mısır,Suriye ,Irak...ortadoğu barut fıçısına dönüşmüş durumdadır.sadece bir kıvılcım savaşların çıkmasına yeterli olacaktır.Savaşın baş kışkırtıcısı,Arap halklarının düşmanı,her mazlumun ölümünden sorumlu Recep Tayip Erdoğan (Kimyasal Recep) dır.Emperyalist devletlerin taşeronluğuna soyunan R T Erdoğan akan kandan sorumlu olup tarihin yargısı önünde elbet bir gün mutlaka hesap verecektir.

Hak ve özgürlüklerin elde edilmesi için yapılan BARIŞ görüşmelerinde süreç ha tıkandı,ha tıkanacak derken geçilen hassas süreçte Kürt özgürlük savaşçılarının Bitlis'in Ölek köyü  Şehitliği ile Nusaybin Bağok dağında bulunan Ağit Suruç Şehitliklerine yapılan saldırılar ve Şehitliklerin yok edilmesi,hatta bir cenazenin çekilip çıkarılması kabul edilebilir gibi değildir.

Hiç bir dinin ,kendine insanım diyen hiç bir vicdanın kabul edebileceği bir olay değildir.Bu

vahşeti uygulayan devletten Barış,Hak,Adalet beklemek mümkün değildir.

 

            Eylül 2013

104079

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

Sayfalar