Pazar Mayıs 5, 2024

7 Haziran genel seçimleri ve Devrimci-demokratik hareket:Umut Munzur

  

Nihayet 7 Haziran genel seçimleri sonuçlanmış, aşağı-yukarı beklentiler gerçekleşmiş ve tahmin edilen sonuçlar ortaya çıkmıştır. 7 Haziran genel seçimlerinin hâkim sınıflar cephesinden ve devrimci-demokratik güçler açısından ele alınış biçimi ve ortaya çıkan sonuçlara ilişkin tespitler ve önümüzdeki döneme dair değerlendirmeler yapılmaktadır.
13 yıldır T.C devletine tek başına hükümet olan AKP, bu dönem boyunca devletin tüm olanaklarını kendi kliği için seferber etmiş, birçok kurumu ele geçirmeyi başarmıştır. Egemen sınıfların diğer kliklerine karşı amansız mücadele eden AKP, dokunulamaz denilen Türk ordusunun paşalarını, rütbelilerini, çeşitli kurum ve kuruluşlardaki Kemalist kliğin ateşli savunucularını Ergenekon davası kapsamında kodese tıkamayı başarmıştır. Ordudan, yargıya, polis teşkilatından, sendikalara kadar tüm alanlarda kendini hâkim hale getirmiştir. Kemalist kliği ezme, hareket alanını daraltma, sindirmede büyük oranda başarılı olmakla beraber bu kliğin ve ona yedeklenen halk kitlelerinin öfkesini de büyütmüştür.

Kaypakkaya’ya yoldaşın berrak bir şekilde ortaya koyduğu gibi bu iki klik arasındaki mücadele T.C devletinin kuruluşundan beri devam etmektedir. Bu gerçeklik tek parti döneminde aynı parti içerisinde, çok partili dönemde ise farklı farklı partilerde kendini ifade ederek devam edegelmiştir. Tüm bu tarihsel süreç boyunca yarı-sömürge durumdaki ülkemizin hâkim sınıf klikleri kendilerini emperyalist devletlerden birine yaslayarak yâda daha doğru bir ifadeyle emperyalistler kendi ekonomik ve siyasi çıkarlarına uygun politik figürleri destekleyerek hükümet haline getirmiştir. Özellikle 1950’lerden sonra belirleyici emperyalist güç ise ABD olmuştur. 

Hâkim sınıf klikleri arasında gerçekleşen dalaşta en önemli ayak ise kitlelerin desteğini almaktır. Kitlelerin desteğini almanın en iyi yöntemi ise yaratılan suni gündemler etrafında kitleleri kendine yedeklemek, halk kitleleri arasına duvarlar örmek ve onları saflaştırmaktır. Egemenler bu yöntemi günümüze kadar başarıyla uygulamıştır.   
Her ne kadar kendi aralarında ciddi kapışmalar yaşasalar da -kimi dönemlerde uzlaşmalar -- halkın mücadele ve taleplerine karşı ortak bir duruş sergilemişlerdir. Halk kitlelerine saldırganlıkta, devletin bekası ve sürekliliği açısından ortaklaşmaları kendi sınıfsal çıkarları açısından normal olandır. Baskı ve zulme karşı yükselen muhalefeti kendi yedeklerine almak için bolca demokrasi nutukları atmışlardır.

Halk kitlelerinin biriken öfkesi çeşitli biçimlerde kendini dışa vurmuş olsa da en nihayetinde hâkim sınıf kliklerinden birine yedeklenmekle sonuçlanmıştır. Bunun esas nedeni devrimci-komünist önderliğin olmamasıdır.  
 
Kürt Özgürlük Hareketi  
Dili, kültürü yasaklanan, inkâr ve asimilasyon politikalarıyla yok sayılan ezilen Kürt ulusu, Kürt Özgürlük Hareketi önderliğinde uzun yıllara yayılan mücadelesi sonucu önemli kazanımlar sağlayarak günümüzdeki örgütsel gücüne ulaşmıştır. Bu güç başta Kürt ulusu olmak üzere ezilenler açısından önemli bir moral kaynağıdır. Ülkemizde hâkim sınıf klikleri dışında politik arenada halk saflarında yer alan etkin bir gücün olması oldukça önemlidir. Bu hareket tüm alanlarıyla bir bütünlük içerisinde hareket etmekte, parlamentoyu da bunun bir ayağı olarak örmektedir. Bundan dolayı büyük bedeller ödeyerek yürütmüş olduğu mücadelenin bir sonucu olarak parlamentoda da önemli bir alan kapmıştır.  

İdeolojik ve örgütsel yapısının ana gövdesini Kürt Özgürlük Hareketi’nin oluşturduğu HDP, seçimlere parti olarak katılma kararı almış, yürütmüş olduğu çalışma, belirlemiş olduğu perspektif ve yakaladığı sinerjiyle barajı aşmayı başarmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi’nin önceki seçimlerden farklı bir biçimle –parti olarak- seçime katılmış olması 7 Haziran genel seçimlerinin esas gündemini oluşturmuştur. HDP barajı aşacak mı yoksa baraja mı takılacak en çok merak edilen ve üzerinde çokça tartışılan mesele olmuştur. Çünkü her iki durumda önemli sonuçlar doğuracaktı. Birinde anti-demokratik baraj uygulaması sonucu HDP’nin parlamentoda yer alamaması, yürütülen ”sürecin” akıbeti, anti-demokratik bir uygulama olan baraj ve meşruluk tartışmaları, yeni siyasi krizlere yol açacaktı. İkinci durum yani barajın aşılması ise AKP’nin tek başına hükümet olma dönemine ve onun liderinin başkanlık isteğine büyük bir darbe vuracaktı. Nihayet seçim sonuçlanmış ve HDP barajı aşarak parlamentoda yerini almıştır.  Bu anlamıyla “seni başkan yaptırmayacağız” çıkışı hayat bulmuştur. HDP’nin barajı aşması AKP’ye vurulan en büyük darbe olmuştur. HDP’nin barajı aşmasının kendisine vuracağı darbenin farkında olan AKP, seçim boyunca HDP’yi hedef almıştır. HDP bürolarına ve çalışanlarına yönelik yüzlerce saldırı gerçekleştirilmiştir. Yine Adana ve Mersin’de teşkilatlara bombalar konularak patlatılmıştır. Son olarak Diyarbakır mitinginde patlatılan bombalar sonucu 5 yurtsever şehadete ulaşmış, çok sayıda kişi yaralanmıştır. AKP eliyle gerçekleştirilen bu saldırılar Kürt halkının yoğun tepkisiyle karşılanmıştır. Kürt Özgürlük Hareketi, tüm bu saldırıları ve provokasyonları püskürtme yeteneğini göstererek AKP’nin kendisini çekmek istediği zemine düşmemiştir.  HDP’nin Kürdistan’da AKP’yi dibe göndermesinde Kobane direnişi ile başlayan ve AKP’nin meseleye yaklaşımının büyük bir payı olduğunu belirtmek gerekiyor. Bu açıdan değerlendirildiğinde oyalama, aldatma siyasetine karşı biriken öfkenin patlaması olarak da okunmalıdır.
 
Türkiye Solu ve Seçimler
Türkiye solunun önemli bir bölümü 7 Haziran seçimlerinde HDP’yi desteklemiş ve HDP listelerinde yer alarak seçimlere katılmıştır. HDP içerisinde yer alan ESP, SDP, SYKP gibi partilerle beraber EMEP, DHF, Halkevleri, Partizan gibi parti ve kurumlar ise HDP’yi dışarıdan destek veya ittifak ile seçimlere katılmıştır. Tüm bu hareketler yaptıkları açıklamalarla neden desteklediklerini kamuoyuna açıklamışlardır. Aslında bu blokta yeni olanlar DHF ve Halkevleri’dir. DHF ittifak, Halkevleri ise listelerde yer almayarak destek açıklaması yapmıştır. DHF, yeni bir bileşen olması ve Dersim’deki özgün gücü itibariyle yürüttüğü tartışmalar nedeniyle ittifak açıklamasını en geç yapan hareket olmuştur. HDP ile yürüttüğü tartışmalar sonucu İstanbul 1. Bölgeden bir milletvekili çıkartmış, Dersim’deki başarıda önemli bir etkisi ve ağırlığı olmuştur.  HDP içinde ve dışında yer alarak seçimde ortak hareket etme kararı alan ismini saydığımız parti ve kurumlardan Partizan hariç tüm hareketler birer milletvekili çıkartmıştır. EMEP’in seçim sürecindeki yaklaşımlarından anlaşıldığı kadarıyla pazarlıklarda istediği sonucu alamamıştır. EMEP’e “dargın destekçi” diyebiliriz. Partizan’ın adayı ise İstanbul’dan seçilemeyecek bir yerden aday gösterilmiştir. Bu anlamıyla Partizan’ı saymazsak listelerde yer alan bileşenlerin ve destekleyenlerin birer tane milletvekili olmuştur.

 Kürt Özgürlük hareketinin yürütmüş olduğu haklı ve meşru mücadele, politik arenada kazanmış olduğu ağırlık, ittifak politikaları, Türkiye Solu’nun önemli bir bölümünü kendi politikaları etrafında kenetlemeyi sağlamıştır. Kendi önderliğinde gelişen Kobane direnişine, Haziran ayaklanmasının kimi dinamiklerini de katmayı başarmıştır.  Özellikle büyükşehirlerdeki Alevi gençlerin oylarını almayı ve kendine yakınlaştırmayı başarmıştır. Türkiye Solu’nun destek nedenleri arasında saydığı “Kürt halkıyla ilişkilenme” meselesi ne kadar gerçekleşti bilinmez ama Kürt Özgürlük Hareketi’nin Gezi’nin önemli dinamiği Alevi gençleriyle ciddi bir ilişki yakalamıştır.

Seçimler öncesinde oluşturulan Haziran Hareketi ise ikircikli bir tutum sergileyerek ne dediği “anlaşılamamış” bir açıklama yapmıştır. CHP ve HDP’yi birleştirme gibi beyhude bir çaba içerisine girişmiştir.  Haziran Hareketi içerisinde yer alan “KP” ortak kararın dışına çıkarak seçimlere katılmıştır. Bu bloğun içerisinde en çok merak edilen ÖDP’nin tavrı olmuştur. Diyarbakır saldırısı sonrası ÖDP, üyelerine açıklama yaparak sandıklarda HDP müşahidi olma çağrısı yapmıştır. Haziran Hareketi seçim sürecinde etki gücünün çok altında bir performans sergileyerek neredeyse izleyici koltuğuna oturmuştur.

40 yılın boykotçuları Partizan ve DHF Kürt Özgürlük Hareketinin perspektifi etrafında yer alırken, devrimci hareketin bu ikisi dışında yer alan güçlerinden Halk Cephesi ise sandığa gitmeme çağrısı yapmıştır. Bu çağrının halk kitlelerinde karşılığı olmadığı sonuçlarla ortaya çıkmıştır. Elbette ki Halk Cephesi’nin buradaki tavrı ilkesel bir yaklaşım olarak okunmalıdır. Yasalcılık ve düzeniçicilik eleştirileri üzerine oturttuğu eleştirilerin haklı olduğu ne kadar gerçekçiyse Halk Cephesinin sosyal-şovenizmin etkisi altında olduğu da o kadar gerçekçidir. Kürt Özgürlük Hareketi’nden sınıf tavrı beklemenin hiçbir gerçekliği yoktur. Halk Cephesi’nin seçimlerde ki tavrı devrim iddiasındaki ısrar olarak okunmakla beraber sosyal şoven yanları da görülmelidir. Türkiye Solunun HDP’yi destekleyen kesimlerince yapıldığı gibi Halk Cephesi’nin tavrını tek başına sosyal şovenizm ile açıklamak yetersiz olacaktır.
 

Türkiye Devrimci Hareketi ve Önümüzdeki Dönem
Önümüzdeki dönem TDH’ni daha fazla tasfiyeci girdabın içerisine çekeceği açıktır. Reformizm güçlenen akımdır ve bu HDP eliyle daha güçlü yapılmaktadır. HDP’nin ülkeyi hükümetsiz bırakmamak için verdiği demeçler, CHP-MHP koalisyonuna destek açıklaması, TÜSİAD’la yapılan görüşmede gülen yüzlerle verilen fotoğraf karesi yeterince veri sunmaktadır.  
HDP’nin barajı aşması önemli bir başarı olmakla beraber esas görev bundan sonra ortaya çıkacaktır. HDP sokağın sesi mi olacak yoksa uzlaşmacı bir tavır takınarak kitlelerin mücadelesini düzen içine çeken bir araç mı olacaktır? Türkiye Devrimci Hareketi açısından esasta cevaplanması gereken soru tam da budur. Bu soruya verilecek cevap TDH’nin bundan sonraki süreci nasıl örmesi gerektiği sorusuna da vereceği cevaptır.  

Önümüzdeki süreç; ezilen ulusun demokratik taleplerinin desteklenmesi, reform için mücadele, hiçbir mücadele aracının reddedilmemesi gibi genel ilkesel doğrulara sığınarak, bunları işine geldiği gibi yorumlayarak karşılanamaz. Reformizm ve tasfiyecilik bir hastalık gibi bütün bünyeyi sardığında işin için çıkılamaz bir durumla karşılaşılacağı açıktır.  
Buradan yukarıda saydığımız ilkesel meseleleri es geçtiğimiz düşünülmemelidir. Yâda elindeki mühürle sosyal-şovenizm damgası vurulmamalıdır. Ulusal demokratik taleplerin desteklenmesi ve reformlar için mücadeleyle, reformizmin gemisine binmenin arasında ince bir çizgi olduğuna ve bu çizginin giderek silikleştiğine dikkat çekmek istiyoruz. Bu anlamıyla bu ince çizgide politika belirlerken reformizmle aramıza kalın çizgiler çekmek gerekmektedir.

TDH’nin Halk Cephesi dışında yer alan bileşenleri Partizan ve DHF’nin bu noktada ince bir çizgide yol aldıkları, çizginin silikleştiği görülmelidir. Nasıl ki Halk Cephesi ezilen ulus sorununa sosyal-şoven bir yaklaşımı var ve eleştirileri hak ediyorsa keza aynı şekilde DHF ve Partizan da çokça kullandıkları sağ tasfiyecilik eleştirilerinin muhatabıdır.

     
48136

7 Haziran genel seçimleri ve Devrimci-demokratik hareket:Umut Munzur

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar