Çarşamba Mayıs 15, 2024

ABD Başkanlık Seçimi Ve Geride Bıraktıkları!

4 Kasım 2020 tarihinde ABD'de yapılan başkanlık seçimi geride bir çok tartışmayı bıraktı. Geride kalan tartışmaları bir kaç başlık altında şöyle toparlayabiliriz.

1. ABD Başkanlık seçiminin neden bu kadar önem arz ettiği.

2. Trump'ın gitmesinin neden bu kadar önemli olduğu.

3. Jeo Biden'le esen barış havası gerçekçi mi?

ABD, Trump'la birlikte belli bir tecrit olmuşluk yaşamış olsa da dünya üzerindeki önemini hala koruyor. Doların ticari alışverişte fiyatları belirlemesi, değişim aracı olması dünya borsalarını ve ticaretini etkilemeye devam ediyor olması.

ABD, dünyanın tüm coğrafyaların da önemli sayıda yarı-sömürgelere sahip olan emperyalist bir güç olarak önemli nufüs gücüne sahip. Etkisi altına aldığı bu ülkeler üzerinden etkin bir güç olarak diğer rakip emperyalist güçlere bir üstünlük sağlayarak dünyaya yön veriyor.

ABD, Mirleşmiş Milliyetler, NATO, Dünya Bankası ve İMF üzerinden etkin güç bir olarak askeri, politik ve ekonomik olarak dünyayı yöneten emperyalist bir güç olarak önemli bir yerde duruyor.

Bu, ve daha fazla sayacağımız nedenlerden dolayı ABD, rakiplerini, ittifak güçlerini ve uşaklarını yakından ilgilendiriyor.

ABD'nin zayıflayarak istikrasız bir güç olması rakiplerinin işine gelir. ABD'nin gerilemesi, ekonomik olarak krize girmesi diğer emperyalist güçlerin ABD'nin önüne geçmesi demektir.

ABD'nin gerilemesi ittifak ettiği güçlerin çıkarına değildir. BM, DB ve NATO'da birlikte iş yaptığı ittifak güçlerinin de bir şekilde etkileneceği istikrarsız bir ABD, aynı blokta yer aldığı güçlerin işine gelmez. ABD'nin gerilemesi, krizde olması yarı-sönmürge ülkelerindeki uşaklarını da etkileyecktir. Bir uşak, efendisinin kötü duruma girmesini istemez. İstikrarsız bir ABD, yarı-sömürge ülkelerdeki işbirlikçi devletlerin de geriye düşmesi tehlikesini getirdiği için bu uşaklarda istikrarsız bir ABD'den yana olmazlar.

Trump, başa geldiğinde yeni bir strateji geliştirerek içe yönelik bir ekonomik kalkınmayı esas aldı. Çin sosyal emperyalizmine açtığı ticari savaşın nedeni de buydu. Çin mallarına uyguladığı yüksek gümrükle Çin mallarının ABD'ye girişini sınırladı. Trump, uluslararası birçok anlaşmadan geri çekildi. Dünya Sağlık Örgütünden ayrılması Trump'ın gitmeden önce yaptığı icraat olarak büyük tepki çekmişti. Trump, işgal edeceği yeni yerler için o coğrafyasındaki ülkelere ''parasını verirseniz güvenliğinizi sağlarız'' diyerek savaşı paralı bir savaş haline getirdi.

Trump, ırkçılığı körükledi. Din ve ırkçılığı birleştirerek siyahi halka şiddetin önünü açtı. Kadın düşmanı bir lider olarak kadınları karşısına aldı. Sağlığa önem vermeyen Trump, Covid 19 pandemisinde önlem almayarak on binlerce insanın ölümünden sorumlu tutuldu. Trump, içte işsizliği düşüremediği gibi, covid 19 salgınıyla birlikte artan işsizliğe milyonlarca yeni insan işsizler ordusuna katıldı.

Tüm bunlar toplumda ve uluslararası alanda Trump'a karşı bir tepkiye yol açtı. J. Biden, Trump'un tepki çeken iç ve dış politikasındaki açıkları iyi kullandı. J. Biden, genç nüfusun oylarını almayı iyi başardı. Siyahi halk, Trump'ın ırkçı politikasına karşı duyduğu tepkiyi sandığa yansıtarak J. Biden'in kazanmasında belirleyeci bir yerde durdu.

Uluslararası kamuoyu (Trump destekleyicileri hariç) J. Biden'in kazanmasını istiyordu. Bunun açık nedeni Trump'ın anlaşmalardan çekilmesi, ticaret savaşları vb nedenlerdir.

Bu değerlendirme, sevinç ve tepkiler ABD'nin ittifak güçleri, uşakları ve liberal insan hakları savunucuları açısından önemli bir yerde dursa da, devrimciler ve komünistler için fazlaca önemi yoktur. Biden ya da Trump, her ikisi de ABD tekelci burjuvazisinin temsilcidir. Birinin gelmesi, birinin gitmesi arasındaki fark sadece niceldir. Esas olan her zaman ABD'nin çıkarlarıdır.

Demokrat Parti, ya da Cumhuriyetçi Parti, hangi parti kazanırsa kazansın ABD'nin temel politikaların da bir değişim olmaz.

J. Biden'in seçim programına aldığı başlıkların tümü ABD'nin çıkarlarına uygundur. J. Biden'in uluslararası anlaşmalara geri dönecek olması, İran'la yeni bir anlaşma imzalamak istemesi, NATO'da ilişkileri düzeltme arzusunun tümü, hepsi ABD'nin çıkarlarına denk gelmektedir. J. Biden, ABD'nin çıkarına olmayan hiç bir şeye imza atmayacağı bilinmelidir.

J. Biden'le esen 'barış' rüzgarının dünya da yarattığı iyimserlik havası geçicidir. Aynı iyimserilik havası on iki yıl önce B. Obama'nın seçilmesi döneminde de olmuştu. B. Obama'yla öyle bir 'barış' havası yaratılır ki, bir anda, dünya da artık 'savaş ve işgallerin' artık olmayacağı havasına kapılanlar da az olmamıştı.

B. Obama'nın rengine bakarak politik tahliller yapanlar ne kadar yanılıkalarını anladıkların da iş işten çoktan geçmişti.

B. Obama'nın başkan seçilmesinden sonra siyahi halk, artık rahat bir nefes alacaklarını sanmıştı. Ne yazı ki böyle olmadı. B. Obama döneminde, Trump'ı aratmayan cinayetler işlendi.

Siyahi George Floyd'un polislerce öldürülmesinden sonra eski başkan Barack Obama, "Bu ülkenin protestolarla kurulduğunu unutmayın. Buna Amerikan Devrimi deniyor" diyen Obama'nın, kendi döneminde öldürülen siyahları unuturcasına verdiği tepkinin anlamsız olduğu açıktı.

B. Obama döneminde Ferguson'da, 18 yaşındaki Michael Brown bir polis tarafından öldürüldüğünde mahkemenin verdiği takipsizlik kararına karşı oluşan tepkilere, "ABD kanunlarla yönetilen bir ülkedir. Karara saygı duymalıyız. Sakin olun" diyen yine B. Obama olmuştu.

Aynı dönemde New York'ta 44 yaşındaki Eric Garner ırkçı bir polis tarafından boğularak öldürüldünğün de susan yine B. Obama'ydı. Keza, 2014 yılında Ohio'daki bir süpermarkette, 22 yaşındaki John Crawford, ırkçı bir polis tarafından vurulup öldürüldüğünde B. Obama başkanlık görevindeydi. Güney Karolina da, 50 yaşındaki Walter Scott, sekiz kurşunla vurularak öldürüldüğünde, Baltimore'da ırkçı altı polis tarafından 25 yaşındaki Freddie Gray linç edilerek öldürülğün de B. Obama bir kınama mesajı dahi yayınlamadı.

B. Obama iş başına geldiğinde dünya'da esen 'barış' havasının için boş olduğu bizzat yapılan silah anlaşmalarıyla tersine döndü. B. Obama iş başına geldiği ilk yıllardan 2016 yılına kadar toplamda ''278 milyar dolarlık silah satışına'' imza atarak, Buch döneminde imzalanan

''128,6 milyar dolarlık satışın' iki katı silah satışı yapmış oldu.

B. Obama, Buch döneminde alınan 'teröre karşı savaş politikalarına karşı savunma'' harcamalarını kendi dönemin de en yüksek seviye çıkarttı.

B. Obama, henüz Başkan Adayı olduğu 23 Mayıs 2008 tarihinde Florida yaptığı bir konuşmada, Küba’ya yıllardan beri uygulanan izolasyon politikasının doğru olmadığını, Başkan seçildiği takdirde Küba lideri Raul Castro’yla görüşmek istediğini açıklamıştı.

B. Obama'nın iş başına geldiği dönemde Küba'yla yaptığı anlaşmanın 'barışın' ilk adımı ve simgesi olarak yorumlanırken. Aynı B. Obama 2009 yılının Eylül ayında yaptığı bir açıklamada, ''Küba’ya yönelik Amerikan ambargosunu bir sene daha uzat''ığının açıklamasını yapıyordu.

Arap Baharıyla birlikte Libya'nın işgal edilmesine imza atan yine B. Obama oldu. Keza, Suriye iç savaşında Esad'ı devirmek için El-Kaide içinden çıkarıp büyüttüğü IŞİD'i vekalet savaşında Suriye iç savaşına süren yine B. Obamay'dı.

B. Obama'nın Başkan yardımcısı olan J. Biden, tüm bu saydıklarımızda imzası olan biri olarak beklenen 'barışı' getirmeyeceği, ABD'nin yeni işgaller yapmayacağını kim garanti edebilir? Tersi ABD'nin varlık nedenine terstir. J. Biden, ABD'nin çıkarına olmayan hiç bir şeyin uygulayıcısı olmayacaktır. J. Biden'in İran'la yapmak istediği yeni anlaşma dahi ABD'nin çıkarınadır. İran'la anlaşma, ABD'nin Ortadoğu'da güçlü bir ülke olması anlamına geliyor.

Güçlü bir NATO, ABD'nin de güçlü olması demektir.

ABD Başkanlık Seçiminde Devrimci Tavır Adına Sergilenen Sınıf İşbirkçi Tavır Üzerine

ABD başkanlık seçiminde tartışılmaya değer bir diğer konudur da ABD-Devrimci Komünist Partisi'nin seçim tavrıdır. ADKP, hep sol çizgisiyle bilinir. Dünya çapında Halk Savaşı tezi en popüler politikalarıydı. Böyle bir partinin soldan en sağa, revizyonizme gelip demirlemesi şaşırtıcı olmamıştır.

ADKP Başkanı Bob Avakian, ABD başkanlık seçimin de kaleme aldığı “Uyur gezer Olmak ve Trump/Pence Rejimi Kabusu” başlıklı yazısında J. Biden'e verdiği desteği şöyle teorileştiriyor: “Adaletsizlikleri ve gezegenimizin tahribatını umursadığını, daha iyi bir dünya için çalıştıklarını iddia eden pek çok kişi halen Trump/Pence rejiminin faşizmini ve dünya için nasıl bir tehlike olduğunu (abç) saçma sapan bir şekilde rasyonalize etmeye çalışıyor ve bu rejime gerekli şekilde muhalefet etmiyor.” “Trump’ın diğer siyasetçilerden bir farkı olmadığını ve Trump’a karşı çıkmak, Trump/Pence rejimini defetmek için kitlesel bir şekilde mobilize olmak için bir ihtiyaç bulunmadığını iddia ediyor” dedikten sonra J. Biden'in neden desteklenmesi gerektiğini ise şöyle formüle ediyor: “açık olmak gerekirse, bu durum kazanma şansı olmayan bazı adaylar için “tepki oyu” vermek değildir, Trump’a karşı etkili şekilde oy kullanmak Demokrat Parti adayı Biden’e oy vermek anlamına gelir.” (aktaran Gazete Patika) belirmesiyle sınıf işbirlikçisi politikasıyla, halkı, eli kanlı iki klikten biri olan Demokrat Parti adayı, J. Biden'e oy vermeye çağırdı.

ADKP, Devrimci Enternasyonal Hareket (DEH) döneminde sol çizgisinden taviz vermeden hep 'doruklarda' dolaşarak sağa sola akıl veren bir parti olarak şimdi, kendi özüne dönmesi bizi hiç şaşırtmadı. ADKP, DEH içinde önce Peru'ya dayandı. PKP'nin verdiği mücadeleye yaslanarak, dünyada Halk Savaşının keskin savunucusu kesildi. Gonzalo yoldaş esir düştükten sonra, PKP'den uzaklaşarak bu sefer de sırtını Nepal Komünist Partisi'ne dayamaya başladı. ADKP, DEH içinde dünya komünist hareketinin 'önderi' gibi hareket ederek, ona buna ders vererek varlığını sürdürmeye çalıştı. NKP'nin devrimi satması ve DEH'in de dağılmasıyla birlikte Bob Avakian, ''Yeni Sentez'' tezleriyle bir yere oturmak istediyse de başarılı olmadı.

ADKP'nin bu tavrını net olarak belirlemek gerekirse sınıf işbirlikçi bir tavırdır. Bu tavır, doğru ile yanlış çizgi arasındaki duruşun revizyonizme gelip demirlemesidir. Türkiye'de belediye seçimlerine katılmayı dahi sağ bir çizgi olarak mahkum eden, seçimlere katılmayı 'ihanet' olarak gören bir ADKP'den söz ediyoruz!

Bu çizgi, ABD'deki devrimci durumdan ayrı olarak değerlendirilemez. İşçi sınıfını örgütlemeyen, emekçiler içinde esamesi dahi okunmayan bir parti, ve esas neden olarak da; mecali kalmayan, devrim iddiasını kaybeden bir partinin umudu burjuvazide görme tavrıdır. Biz, bu tavrın aynısını ikinci Enternasyonal dönemin de görmüştük. İkinci Enternasyonal Partileri de, 'ana vatan' savunması kisvesiyle burjuvazinin yanında olmuş ve savaş bütçelerine evet diyerek işçi sınıfına ihanet etmişlerdi. Aynı ihanetin ADKP içinde geçerli olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır!

2282

Özgür Gelecek

Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Özgür Gelecek

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Sayfalar