Çarşamba Mayıs 29, 2024

Aliboğazı direnişinin ortaya çıkardığı görevler

Aliboğazı direnişi halk ordusunun savaş tarihinde ayırt edici önemli bir yer tutmaktadır. ALİBOĞAZ direnişi Seyfi Batar yoldaşların düşmanla uzun süreli çatışmaya girerek kahramanca çatışmalarıyla yarattıkları Amed-Piran (Dicle) direnişine eklenen yeni bir direniş ve savaş halkası denilebilir. Aradan uzun yıllar geçmesine karşın halen günümüze kadar Piran’ın (Dicle) yoksul emekçi Kürt köylüleri-çobanları halk ordusunun direnişini unutmayarak çarpıştıkları yere “KOMA TİKKO” adını verip onların direnişinden bahsediyorsa ortaya konan direnişin büyüklüğünü anlamak gerekir. Halk ordusunun neferlerinin ölümsüzlüğünü görmek gerekir.  

Düşmanın bütün fiziki-teknik-sayısal üstünlüğüne karşın yürek ve akıllarıyla baş eğmez direnişleriyle düşmana vurdukları darbenin gücüyle halk ordusunun neferleri ölümsüzleşiyorsa orada büyük bir kahramanlığın yaratıldığını eşsiz bir fedakarlığın ortaya konduğunu görmek gerekir. Direnişin öncekilerden daha uzun süreye yayılarak daha zorlu geçtiğini düşünürsek Aliboğazı direnişi Amed-Piran direnişine eklenen güçlü yeni bir halka olduğu rahatlıkla görülür. Aliboğazı faşist Türk ordusunun geçilmez boğazıdır. Boğazına takılı kalan direnç halkalarıdır. İrade kararlılığıdır.

Aliboğazı direnişinin savaş sanatı ve komuta pratiği savaşçıların feda ruhu açısından değerlendirilecek birçok başlığı vardır. Olası düşman operasyonuna karşı hazırlığı ve çalışmaları önceden yapılmış, geçmiş deney ve tecrübeleri doğru bir tarzda sentezlenmiş, doğru planlama-konumlanma-mevzilenme-etkili ve örgütlü darbeleme pratiklerinde başarıların olduğu rahatlıkla görülür. Arazinin en sarp noktalarında düşmanı en etkili bir şekilde karşılayacak darbeleyecek tarzda konumlanmak başarının ilk adımıdır. Savaşçıların moral ve motivasyonu, irade ve kararlılığı, emir ve komuta içinde örgütlü ve koordineli hareketi direnişin başarısını artıran niteliktedir. Gerillaların devrime-halka-partiye olan koşulsuz ve sonsuz bağlılıkları, kararlılık ve sağlam iradeleri direnişin tayin edici özneleri olmalarını yaratmıştır.

Savaş sadece birbirine tezat farklı iki ideoloji-farklı iki dünya görüşünün çatışması ve karşı karşıya gelmesi değildir. Aynı zamanda iki farklı irade ve kararlılığın çatışması ve savaşımıdır. Aynı zamanda birine zıt ve farklı iki amacın karşı karşıya gelmesidir.

Boşalan mevzileri doldurmak…

Düşmanın saldırı sonucu kahraman şehitlerimizin boşalan mevzilerini doldurmak başta gelen görevlerden biri olmalıdır. Her alandaki her genç kadın-erkek yoldaş Aliboğazı direnişini ve kahramanlığını bir savaş çağrısı ve bir direniş bildirisi aynı zamanda bir katılım “emri” olarak algılamalı ve ideolojik-psikolojik hazırlığını-çalışmalarını bu görevin yerine getirilmesi için yapmalıdır. Boşalan her gerilla mevzisi en ileri sayıda katılımla doldurulmalıdır. Bire beş, bire on katılımla mevzileri doldurmak esas alınmalıdır. Katılımlar hem düşmanın topyekun saldırı ve yok etme seferberliğine yanıt amacını taşımış olacaktır hem sınıf düşmanlarına karşı direniş ve savaş mevzilerini büyütüp çoğaltmak hem de şehitler yaşayan gerilla güçlerine güçlü bir moral motivasyon sağlayacaktır.

Unutmamak gerekir ki silahlı mücadele geliştirilip büyütülmeden farklı alanlara açılmadan düşmana etkili ve geriletici darbeler vurulamaz. Çalışmanın- mücadelenin-örgütlenmenin iki farklı yönü birbirini geliştiren, güçlendiren ve tamamlayan şekilde ele alınmalıdır. Ancak esas ve tayin edici yan silahlı mücadelenin geliştirilip güçlendirilmesi olmalıdır. Hiçbir gerekçe ve öncelik silahlı mücadeleyi geliştirme ve güçlendirme görevinin önüne geçemez. Kölelik dolu yaşamdan memnun olmayan, hoşnutsuzluk duyan acı ve çile çeken her emekçi aynı zamanda objektif olarak bir militan adayıdır.

(Bir Partizan) 

46240

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

2017 Fransa parlamento seçimleri sistemin tıkanması mı?

Fransa Cumhurbaşkanlığı ile 11 ve 18 Haziran 2017 tarihlerinde 2 tur şeklinde olmak üzere gerçekleştirilen parlamento seçimleri, sonuçları ve etkileri ile ortaya ilginç bir panorama çıkartmıştır. İlk dikkat çeken olay katılım oranının giderek düşmesi ile ortaya çıkmıştır. Öyle ki, 11 Haziran’da gerçekleştirilen ilk turda 5. Cumhuriyet seçimlerini tarihinin en düşük katılımı % 49 olarak ortaya çıkarken, bir hafta sonra gerçekleştirilen 2. Tur da bu oran % 42’lere kadar gerilemiştir.

Oğlum(uz) ölümsüzdür (*)

“ve hiç istemedim seni unutmak.”[1]

“ve biz pimi çekilmiş yürekle/ dalmıştık karanlığın ortasına/ dilimizde kurtuluş türküleri mataramızda ab-ı hayat/ ve düşerken/ özgürlük renginde bir gülüş vardı yanağımızda,”[2] haykırışını anımsatıyor bize hep…

Dal gibi, civan mert bir delikanlıydı; bakmaya kıyamadığım(ız), gözümüzden esirgediğim(iz) oğlum(uz)du

Ve birgün, bize “Öldü” dediler.

Elimizin ayağımızın canı çekildi; donduk kaldık, kaskatı.

Tek bir kıvılcım tüm bozkırı tutuşturabilir!

Türkiye'nin içinde bulunduğu mevcut durum düzenin yarattığı sorunları çözemediği gibi daha zorlu bir sürece giriliyor. Devletin yönetici kademelerindeki iktidar kavgası ve ezilen sınıflar üzerindeki baskı ve sömürü mekanizması egemen güçleri daha saldırgan kılıyor. Bunun sonucu devlet erki emekçi kitlelere, Kürt ulusuna ve tüm ezilen kesimlere yönelik baskı ve tahakkümünü giderek daha üst boyutlara tırmandırıyor. Devlet bu saldırılarıyla toplumu sindirmeyi hedefliyor. Onlar üzerindeki egemenliğini pekiştirmeyi amaçlıyor.

CHP'de mi Adalet arıyor? Davut Kurun

CHP istanbul milletvekili Enis Berberoğlu tutuklanınca,CHP bütün illerde adalet yürüşüsu başlattı. Adalet arıyor. Kılıçdaroğlu, “adalet herkese lazımdır. Adalet için bir bedel ödenmesi gerekirse, bu bedeli ödemeye hazırım” diyor. Kılıçdaroğlu hala anlamamış, Adalet için bugüne kadar bedel ödiyen, Kürteler, Ermeniler, Rumlar, komünistler ,1970 sonrası da demokrasi güçleri, kürdistan halkıdır, dün CHP bugünde AKP diktatörlügüne karşı adaleti savunup bedel ödediler. Adaletin sahipleri bedel ödeliyen bu güçlerdir. AKP ve CHP ancak adaletsizliğin temsilcisi olabilirler.

“İktidar savaşında, proletaryanın, örgütten başka bir seçeneği yoktur!”*

"1980’li yıllara göre “sol muhalifler” olarak isimlendirilebilecek kesimler içerisinde örgüt ve örgütlenme meselelerine yaklaşımda çok ciddi değişimler yaşanmıştır. Aslında bu değişimler birden bire ortaya çıkmadı. Avrupa’da gelişen Batı Marksizm’inin yanısıra Latin Amerika’nın bilinen anarşist ve Troçkist etkilerinin ideolojik/politik alandan sonra doğal bir sonuç olarak örgütsel alana da yansımasıydı yaşanan. Türkiye özgülünde elbette ki hesaba katılması gereken etmenlerin sayısı az değildir.

15-16 Haziran'dan Gezi'ye

Her toplumsal olayları hazırlayan ekonomik ve siyasal koşular vardır. 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin hazırlayan da koşullar vardı. Her şeyden önce kapitalist sanayide önemli bir gelişme olmuştu. Ve bu alanda çalışan işçi sınıfı sayısı nicelik ve nitelik olarak bir gelişme göstermişti.

Devrimci'ler ölür ama devrimler sürer ;

İttihat ve Terakki Partisi'nin,'' Yeni Türkiye '' versiyonu olan AKP Erdoğan iktidarı,15 yıllık icraatları ile hem Türkiye,hem de ortadoğu coğrafyasında tehlikeli ve savaş kışkırtıcısı olarak tehlikeli olmaya devam ediyor.Osmanlı'nın son döneminde Talat,Enver,Cemal üçlüsünün çılgın politikaları ülkeyi savaşa sokmuş,Ermeni soykırımı'nı planlayarak yeni bir yüz yılın başlangıcında insanlığa karşı suçlar işlemişlerdir.İ ve T Partisi'nin yüz yıl önceki politikalarının bir ve aynısını bugün hayata geçirmeye çalışan Erdoğan kliğinin bölge ülkeleri ile barışık olmayıp savaş içinde olması kaygıland

Madımak’tan Mercan’a, Koray’dan Dursun’a‏

Biri henüz 11 yaşında, Pir Sultan Abdal’ın elinde dünyanın en güçlü direnç, bilinç ve isyan silahına dönüşmüş Bağlamaya, Semaha ve Türkülere sevdalı, 2 Temmuz 1993’te Madımaktaki 33lerin en küçüğü Koray Kaya… Diğeri yüzyıllardır özgürlük meşalelerinin yandığı, sefer edilip zafer elde edilemeyen Jaru Diyara, Kaypakkaya’nın destanlaştığı Munzurlara, Zel dağına, özgürlüğün diyarına giden, 17 Haziran 2005 Mercan Dağlarında kimyasal silahlarla katledilen 17lerin en küçüğü Dursun Turgut..

Kapitalizmin Kabulenebildiği Devrim Mümkün mü ?

Komprador burjuvazinin korkusu rojavada olmanız değil kapitalizmin emperyalizme yaptırabildiklerinden.

Her halde edebi değildir.

Bundan sonra ne olacak ?

Hizip, statükocu falan filan derken bundan sonra ne olacak ?

Herkesin aklında bu soru.

Aslında olacak olan belli.

Proletaryanın mahpus tarihi değişmeyecek.

Astlarında darbe yiyenler işi daha sıkı tutacak.

Tutsak Dilek Keser’in kaleminden: “Kurtlar sofrasında doğa!”

Güneş doğmak üzereydi. Xece her zamanki gibi erkenden kalkıp, ocakta ateşi yakıp, kara çaydanlığı üstüne koymuştu. Burnuma yanan odunların kokusu geliyordu. Bu koku bana her zaman bir şeylere geç kaldığım hissini veriyordu. Ben uyurken Xece ne yapmıştı acaba?

Işık hüzmesi büyüyor kadınlar, fark ettiniz mi? Baykuşlar kaçışıyor! -Aslı Ceren Aslan

“Erkten arınmış kadın alanları” üzerine bugüne kadar çokça tartışma yürüttük. Konu üzerine yapılan tartışmalar üzerine pek çok yazı yazıldı, pratiğe geçirildi ve geçirilmeye devam ediyor. Kadının özgürleşme mücadelesindeki yerini; kadının güç kazanması, erkek egemen sisteme karşı donanımını yükseltmesi hedefiyle önümüze koyduğumuz bu alanlar, kadın bilincinin açığa çıkacağı yerler olarak birincil derecede önemli bir yere sahip.

Sayfalar