Pazartesi Nisan 29, 2024

“Aliboğazı’ndan Rojava’ya direnişimiz sürüyor!”

Halk ordusu savaşçıları kısa süreli aralıklarla iki farklı alanda farklı iki ayrı direniş mevzisi olan Aliboğazı ve Rojava topraklarında büyük bir kahramanlık örneği sergilediler. Birincisi Aliboğazı ikincisi ise DAİŞ çetelerine karşı direnip savaşarak, düşmana darbe vurup mevzilerini korudular.

Aliboğazı’nda yaratılan direniş kahramanlığı aradan uzun zaman geçmeden bu kez Rojava’da, “Gentari”de yaşatıldı. Bu iki direniş halk ordusunun savaş tarihine eklenen önemli ve anlamlı tecrübe notları niteliğindedir. Halk ordusu, yaratılan direniş mevzileri üzerinde yükselerek daha ileri ve gelişkin savaş adımları atmanın zemini ve dinamizmini hazırlıyor. Her bir direniş ve savaş pratiği, bir önceki yaratılan gelişim zemini üzerinde yükselerek ilerler. Gelecekte yaratılacak direnişlere güçlü itim sağlar.

Aliboğazı, hak ordusunun, özgürlük güçlerinin, gerillanın bir direniş ve yaşam mevzisidir. Buraya yönelik saldırıda halk ordusunun savaşçıları düşmanın her türlü teknik ve sayısal üstünlüğü karşısında şehitler pahasına muazzam bir direniş ortaya koyarak mevzilerini savunup korumuştur.

Aliboğazı direnişinin yarattığı kahramanlık, devrime-halka bağlılık geleneği bu kez “Enternasyonal Özgürlük Taburu’nun” bileşeni olan halk ordusu savaşçıları tarafından Rojava’da yaşatıldı. Halk ordusunun savaşçıları Aliboğazı direnişinin esintisini ve savaş pratiğini bu kez Rojava topraklarında yaşattı. DAİŞ çetelerinin kalabalık bir gücüne karşı savaşçılar enternasyonal özgürlük güçleriyle birlikte büyük bir direniş sergileyerek saatlerce süren çatışma sonucu en az on altı çete mensubunu savaş dışına iterek, büyük bir bölümünü de etkisiz kılarak inisiyatif ve morali elinde tutmayı başarmıştır. Rojava-Gentari mevzisi, enternasyonal özgürlük güçleriyle birlikte savaşılarak savunulmuştur.

Halk ordusu savaşçılarının Rojava-Gentari direnişinde sergiledikleri pratik Aliboğazı direnişinin yarattığı ve yaşattığı iddia ve cürettir. Gökyüzüne saldırı cesaretidir. Halka ve devrime olan bağlılık yeminidir. İdeallere ve devrimci görevlere sıkı sıkıya sarılma geleneğidir. Düşmanın fiziki ve teknik üstünlüğüne karşı devrimci iradenin ortaya konmasıdır. Sergilenen kararlılık bir “uzlaşmazlık” tezidir. Emperyalizmin ve faşizmin hegemonyasına teslim olmama-zulmüne boyun eğmeme-irade ve yönetimini kabullenmeme, varlığını reddetmedir. Düşmanın ideolojisine-felsefesine-politikasına-askeri varlığına ve iradesine karşı savaş açmadır. Düşmanın sömürü ve zulme dayalı dünyasına karşı koyuş bildirgesidir. Sayısal-teknik donanım olarak ne kadar sınırlı ve zayıf olursa olsun devrimci kararlılık ve irade ortaya konulduğunda, silahlı ve örgütlü direniş sergilendiğinde düşman ve zorluklar alt üst edilir.

Aliboğaz ve Rojava-Gentari direnişlerini sadece askeri bilim-strateji-taktik–emir komuta işleyişi-inisiyatif-esneklik-planlama-koordineli hareket etme boyutları temelinde ele alıp değerlendirmemek gerekir. Bundan daha önemli ve tayin edici olan her şeye olduğu gibi askeri harekete de yön veren ideolojik temeldir. İki zıt askeri gücün, çatışma ve savaşımına yön veren, birbirine zıt iki farklı ideolojinin gerçekliğidir. İki zıt sınıfın amacı, hedefi, iradesi, kararlılığı ve insanın savaşımıdır. Savaşı sadece askeri sahada birbirini alt etmek yok etmek isteyen iki askeri gücün savaşımı-çarpışması olarak algılamamak gerekir. Savaş aynı zamanda iki zıt ideolojinin, politikanın, amacın savaşımı ve bir birini alt etme mücadelesidir. Birbiri üzerinde üstünlük sağlama pratiğidir. Hangi sınıf, hangi ideoloji, hangi irade ve kararlık birbiri üzerinde üstünlük sağlayacaktır? Kim kazanacak? Kim alt edilip yok olacaktır?

Birlikte savaşma kararlılığı…

Aliboğazı-Rojava direnişinde kazanan proletarya ve ezilen mazlum halklardır. Rojava-Gentari’de kazanan enternasyonal devrimci dayanışmadır. Kazanan omuz omuza birlikte yoldaşça-kardeşçe savaşan farklı devrimci örgütlerin birleşik iradesi, gücü ve dayanışmasıdır. Ortaya koydukları savaş ve direniş kararlılığıdır. Rojava’da direnme savaşı aynı zamanda güçlü devrimci dayanışmayı, kardeşliği, yoldaşlığı ve enternasyonalizmin birlik ruhunu da yaratmaktadır. Onun zorunluluğunu, bilincini, olmazsa olmazlığını dokumaktadır. Aynı amaç ve hedef için silahlı mücadele ve direniş zemininde bir araya gelindiğinde yaratılmayacak, yapılamayacak, kazanılamayacak hiçbir şeyin olamayacağını göstermektedir. Enternasyonalizmin-direniş ve eylem birliğinin-birlikte ortak hareket etme, yürüme ve ilerlemenin devrimci örneklerini göstermektedir. Dayanışmanın pratiklerini sergilemektedir. Yaklaşık iki yıla yakın bir zamandır yaratılan ve yürüyen enternasyonal özgürlük taburu “birlik-mücadele-daha ileri birlik” ilkesiyle hareket etmektedir. Kürt-Arap-Türk-İspanyol-Yunan-Fransız-Kanadalı-Süryani-Ermeni-Çeçen- Türkmen vb.lerinin ortak mücadele geleneğini yaratan bu direniş, sadece birlikte nasıl savaşılabileceğini değil aynı zamanda farklılıklara ve özgünlüklere karşın birlikte nasıl yürüneceğini, ortaya çıkan ve çıkabilecek sorunların nasıl çözülebileceğini de göstermekte ve öğretmektedir.

Her devrimci Aliboğazı ve Rojava-Gentari direnişine bakarak ideolojik duruşunu-tavır ve tutumunu-yönünü belirlemelidir. Yaşamını-alışkanlıklarını-konumlanmasını-mevzilenmesini-hareket tarzını-görev ve sorumluluk karşısındaki pratiğini yeniden ve yeniden düzenlemek-örgütlemek-devrimcileştirmek gibi ciddi bir görevle karşı karşıyadır. Direnişin-savaşın-demokratik halk devrimin yolu mu tercih edilecektir? Yoksa pasifizmin-reformizmin-düzen içi yaşam ve duruşun yolu mu tercih edilecektir?

Aliboğazı-Rojava-Gentari direnişi bir uzlaşmazlık felsefesidir!

Devrim iddiası ve amacı taşıyan her devrimci hiçbir tereddüde düşmeden ve kararsızlığa yer vermeden, hiçbir küçük çıkara değer biçmeden kendisini uzlaşmazlık ilkesi temelinde sorgulamalıdır. Sınıf düşmanları-ideolojisi-felsefesi-alışkanlık ve yaşamı karşısında uzlaşmazlık temelinde kendini sorgulamalı-eleştirmeli-hesaplaşmalı-çatışmalı yeniden kendini sınayacak güçlü devrimci pratiklere atılmalıdır. Nitelikli-köklü devrimci bir kopuş ve sıçrama yaşamalıdır. Ciddi bir uyanışa, silkinip ayağa kalkmaya ve devrimci görevlere sıkı sıkı sarılmaya ihtiyaç vardır. Aliboğazı-Rojava direnişleri bir savaş çağrısıdır. Her devrimci kendisini bu savaş ve direniş çağrısının bir öznesi-adayı olmak için ideolojik-psikolojik olarak hazırlamalıdır.

Elbette herkes kendisine yakışır yolu tercih edecektir. Ancak sınıf bilinçli proleterler-proleter devrimciler-Partizanlar kendilerine yakışır yol olan Aliboğazı-Rojava direnişinin çizdiği savaş yolunu çoktan seçmiştir. Aliboğazı şehitlerinin çağrısını çoktan savaş çağrısı olarak kabul etmiştir.  Ve bu yolda yürümeyi bir görev olarak kabul etmiştir. Bu yol en ileri direniş yoludur. Bu yol, sınıf savaşımları ve devrimler tarihi boyunca denenmiş ispatlanmış özgürlüğü ve kurtuluşu yakınlaştıran en güvenilir en sağlam devrimci yoldur.

Rojava’dan bir Partizan

45751

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Devrim Bir Maceradır

Devrim bir maceradır. Kayıtsız kuyutsuz, şartsız koşulsuz, sorgusuz sualsiz devrim denen bir deryanın içine atmaktır kendini devrimcilik. Geriye bakmadan, arkada kalanları kara kara düşünmeden, hep ileriye yönelmektir devrimcilik.

Geceyi gündüze, yeri geldiğinde gündüzü geceye çevirmektir, yarınların getireceği yakıcılığı düşünerek, devrim denen maceranın içine hesapsızca atılmaktır devrimcilik.

Kürt siyasetinin kurtlarla bitmeyen dansi

Bir halk için tarih tekerrür ediyorsa, bu o halkın tarihten ders çıkarmadığını gösterir ki, vay o halkın haline. Burada kastedilen elbette halkın kendisi değil önderleridir. Kürtler de, önderleri tarihten pek ders çıkarmayan talihsiz bir halktır. Kürt önderleri yüz yıldan beri Türk devlet yöneticileriyle diyalog kurmaya çalışmış ama hep hüsrana uğramışlardır. Hatırlanacağı gibi daha birkaç ay önce devletle müzakere havası esiyordu Newroz' un barış güvercinleri uçurulan Kürt semalarında. Şimdi ise bir ümitsizlik rüzgârı esmekte halaylar çekilen o meydanlarda.

On’ların Öğrettiği

birer birer, biner biner ölürüz

yana yana, döne döne geliriz

biz dostu da düşmanı da biliriz

vurulup düşenler darda kalmasın…//

çünkü isyan bayrağıdır böğrüme saplanan sancı

çünkü harcımı öfkeyle, imanla karıyorum…

sıkılmış bir yumruk gibi giriyoruz hayata…”[1

 

Yukarıdaki dizeler Orhan Kotan’ın, Diyarbakır Zindanı’nda kaleme aldığı “Gururla Bakıyorum Dünyaya”sındandır; yazmaya gayret edeceklerimin özetidir sanki…

Aysel Tuğluk ve ekrad-i bi idrak

Fazla söze gerek yok.2007’de Kemalist bürokrasinin yaklaşan tasfiyesini öngöremeyip “Kurtarıcı motif, tarihsel imge Mustafa Kemal ve onun tarihsel eylemselliğinin büyüklüğü kendisini gösterdi ve gösterecek. O bir mucizedir, ölümsüzdür. Uluslaşmada temel direktir.

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

Sayfalar