Cuma Mayıs 17, 2024

Ateşin Yobaz Elinde Sınanışı Unut/MADIMAK/lımda

25 yıl önce insanlık dışı gerici, şeriatçı, faşist güruhlarca tutuşturulan insanlık ve Madımak Oteli halen yanmaya devam ediyor. 2 Temmuz 1993’te 33 Can, 33 fidan, 33 aydın, yazar, şair ve genci yitirdi bu ülke toprakları. Madımak’tan yükselen çığlıklar ve dumanlar ülkenin dört bir yanından duyulur ve görülür oldu.. Ancak gerçekleşmeyen adalet sebebiyledir ki, sadece Madımak’tan değil, bu ülke coğrafyasının her karışından dumanlar tütmeye, çığlıklar gelmeye devam ediyor..

Osmanlının gerici, feodal ve baskıcı düzenine şiirleri, bağlaması ve devrimci, direnişçi düşünceleriyle başkaldıran Pirim Pir Sultan’ı darağacına gönderen zihniyet, aradan geçen yüzlerce yıl sonra bile, O’nun fikirlerinin yaşamaya devam ettiğini görünce tahammülsüzlüğü arttı. Ve Pir Sultan Abdal’ı şiirlerle, türkülerle, tiyatroyla anmak için Sivas’a giden sanatçı, aydın, yazara ve Alevi semahçıya da tahammül edemedi. Sivas Madımak Oteli devletin askeri, polisi, valisinin gözleri önünde ateşe verildi..

Selçuklunun Baba İshak ve Baba İlyas, Osmanlının da Abdal Musa, Şahkulu Sultan, Kalender Çelebi, Şeyh Bedreddin ve Pir Sultan gibi düzene başkaldıran, haksızlıklara karşı halkın öncülüğüne savunan önderlerimize tahammül göstermesini zaten beklemiyoruz.        

Bu gerici düzenlere karşı halkları örgütlemiş bu büyük önderler, ya binlerce Kızılbaş Alevi ile kılıçtan geçirilmiş, ya da darağacına gönderilmişlerdir. Pir Sultan Abdal da, inancın, bilincin ve direncin sembolü olarak darağacına kendisi yürümüş, inancı, düşünceleri ve toplumu için serini vermiştir. Hınzır’ın sadece bir dörtlükte bile “şah” sözcüğünü kullanmaması halinde kendisini affedeceği şeklindeki biatçı istemine “Hızır Paşa bizi berdar etmeden / Açılın kapılar Şah’a gidelim / Siyaset günleri gelip çatmadan / Açılın kapılar Şah’a gidelim” diye yanıt verir ve darağacını yürür. İşte egemenleri korkutan tam da bu inanç, bilinç ve dirençtir. İşte bizleri Malya Ovası’nda, Tokat, Antalya, Ege, Koçgiri, Dersim, Maraş, Gazi ve Madımak’ta yakmalarının, katletmelerinin, bombalamalarının altında yatan gerçek de bu Kızılbaş duruşa tahammülsüzlüktür. . 

Öyle bir düşmanlık, öyle bir tahammülsüzlüktür ki, Şeyhülislamlar Kızılbaşlarla ilgili “Kızılbaşların malı da, canı da, namusu da helaldir” şeklinde fetvalar vermiş, sadece katletmekle kalmamışlar, aynı zamanda inanç ritüellerimiz, dergahlarımız, pirlerimiz, hatta Alevi ozanların türküleri, deyişleri, hatta bağlamaları bile yasaklanmıştır. Ancak egemenlerin unuttuğu çok önemli şeyler var. O da tarihin akışının hiçbir tiran, diktatör tarafından kesilemeyeceği gerçeğidir. Tüm baskılara, yasaklara, katliamlara rağmen 400 yıldan sonra bile Pir Sultan’ın deyişlerini, türkülerini, şiirlerini söylemeye ve bu büyük önderlerimizi sahiplenmeye devam ediyoruz.

         Ve bu sahiplenme Koçgiri, Dersim, Maraş, Sivas, Çorum, Madımak ve Gazi katliamlarına rağmen, baskı, yıldırma, sindirme ve asimilasyon politikalarına rağmen devam edecektir. Bizler eşit yurttaşlık hakkını elde edinceye, Alevi inancı bir statüye kavuşturuluncaya, asimilasyon politikalarından vazgeçilinceye kadar, her gün, bir önceki günden daha bilinçli, daha dirençli ve daha güçlü olarak bu mücadeleye ve sahiplenmeye, adalet aramaya devam edeceğiz. Gerçek suçlular ve sorumlular, ki asıl suçlular dönemin Cumhurbaşkanından Başbakana, İçişleri Bakanından Sivas Valisine, Genelkurmay Başkanından Garnizon komutanına, Belediye Başkanından Emniyet Müdürüne, İtfaiye Müdürüne kadar tümü ve daha sonra katliama bizzat karışmış, oteli ateşe vermiş olan katilleri kollayan, savunan, korunan, iş sahibi yapan, saklayan AKP zihniyetindekiler yakalanıp yargı önüne çıkartılıncaya, suçlular gerekli cezaları alana kadar mücadeleye devam edeceğiz.

         Madımak Katliamı, yüzlerce yıldan bu yana Mezopotamya ve Anadolu topraklarında asimile edilmek istenen, inkâr edilen, yok sayılan ve imha edilmek için katliamlara, soykırımlara tabi tutulmuş tüm Alevi ve Kızılbaşlarla birlikte ülkemizdeki aydın, sanatçı, yazarları da içine alan ve ülkedeki tüm demokrasi güçlerine karşı yapılmış bir katliamdır.

         Katliamları unutturmak için örtbas edip suçluları koruyan, suçluların avukatlığını yapan, kimi suçluları da ödüllendirip Belediye Başkanı, Milletvekili yapan ve de Roboski’de, Gezi’de yeni katliamlar gerçekleştirmeye devam eden bu tekçi, ırkçı, gerici zihniyetler iktidardan uzaklaştırılmadıkça, gerçek suçlular yargı önüne çıkarılıp adalet sağlanmadıkça, Madımak yanmaya,  Madımak’tan çığlıklar gelmeye devam ediyor. 

Madımak katliamı bir insanlık suçudur. İnsanlık suçlarında ise zamanaşımı olmaz. Bu sebeple, kendisine insanım, adaletten, eşitlikten, insan haklarından, özgürlüklerden yana ve demokratım, yurtseverim, devrimci ve sosyalistim diyen herkesi Madımak katliamının gerçek suçlu ve sorumlularının ortaya çıkartılması, yargı önüne getirilmesi için sürdürülen mücadeleye omuz vermeye davet ediyorum.

Madımak’ı unutmadık, Unutmayacağız. Unutmak İhanettir.

Erdal YILDIRIM 

41380

Erdal Yıldırım

2012 yılı sonlarından itibaren sitemize yazılarıyla yeni bir soluk katan yazarımız genellikle Aleviler ve sorunları üzerine makaleler yazmaktadır.

erdalyildirim@kaypakkaya-partizan.net(hazırlanıyor)

Son Haberler

Erdal Yıldırım

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

Sayfalar