Cuma Mayıs 3, 2024

Barış için Savaş !

Silahlanma yarışına, Emperyalist, gerici, haksız savaşlara karşı çıkalım!Dünya`da nihai Barış için, Sosyalizm ve Sınıfsız Toplum yolunda devrimci Mücadelelere omuz verelim !

Hitler Almanyası Nazi ordularının 1 Eylül 1939’da Polonya’ya saldırması ile başlayan II. Dünya Savaşı 60 milyon insanın ölümüne yol açtı. Savaş bittiğinde, emperyalist saldırganlığın yol açtığı bu felaket unutulmasın diye, Sosyalist Kamp tarafından 1 Eylül, savaşa karşı dünya barış günü olarak ilan edildi. Emperyalist devletlerin hegomanyasındaki Birleşmiş Milletler (BM) 1981 den bu yana ,bu geleneği değiştirmek için çaba harcıyor. 1 Eylül ün savaşa karşı barış için mücadele günü olması geleneğini ve II.Dünya savaşında Faşizme karşı Sosyalizmin zafer kazanmasına hatırlatma ve çağrışım yapmasına mani olmak için 1 Eylül`ün yerine, sahte “barış” şovları yapılan 21 Eylül tarihini barış günü olarak kutlamaktadırlar.

1 Eylül „Dünya Barış Günü`ne yaklaştığımız bu günlerde, Ortadoğu, Kuzey Afrika ve dünyanın bir çok bölgesinde, emperyalist-kapitalist sistemin çıkarları ve hegomanyaları uğruna yürütülen savaşların, saldırıların ve katliamlarln artarak devam ettiği bir süreç yaşamaktayız.
Savaşının kalbi şimdilik Ortadoğu’da atıyor. Asya’dan Afrika’ya, Latin Amerika’dan Batı Avrupa’ya pek çok kara parçası ise emperyalist güçlerin uğruna tepiştiği paylaşım pastasını oluşturmakta. Gerilim tırmanmakta ve savaş iklimi sertleşmektedir.

Emperyalist devletler ve uşakları gerici-faşist iktidarlar ile maşaları olan gerici çetelerin, işbirliğiyle dünya işçi ve emekçilerine,halklarına ve ezilen uluslara tam bir vahşet yaşatılmaktadır.

Orta doğunun ve Dünyanın dört bir yanının kan gölüne çevrildiği günümüzde, yapılanlar, insanlığa „terörizme karşı mücadele „ adı altında yaşatılmakta ve sunulmaktadır.
Emperyalist güçlerin beslemesi ve semirtmesi, emperyalist hegomonya planlarının uygulanmasında maşa görevi gören, insanlık düşmanı şeriatçı-gerici çeteler ve gerici faşist diktatörlüklerin ele ele vermesiyle, başta Suriye, Kürdistan,Libya,Irak,Afganistan olmak üzere Orta-Doğu, Kuzey Afrika ve dünyanın bir çok bölgesinde sürmekte olan savaşlarda tam bir vahşet ve barbarlık uygulanmaktadır.

Silahlanma yarışı ve savaş bütçeleri artıyor!

Emperyalistler arası silahlanma yarışı dörtnala giderken devletlerin savaş bütçeleri de artıyor
Küresel Silahlanma Raporuna göre dünyada silah ihracatı son 5 yılda yüzde 14 artışla 65 milyar dolar seviyesine yükseldi. 23 milyar dolarlık ihracatla en büyük ihracatçı konumunu devam ettiren ABD’yi, Rusya ve Çin izliyor. Dünya genelinde silah ithalatının büyük kısmı ise şaşırtıcı olmayan biçimde savaşın yoğunlaştığı Asya ve Ortadoğu ülkelerine yapılmaktadır.
Bugün dünyada kullanıma hazır 9 ülkede yaklaşık 20 bin nükleer başlık bulunmakta, nükleer silahlanma yarışına yüz milyarlarca dolar harcanmaktadır Stockholm Barış Araştırmaları Enstitüsü (SIPRİ) nin saptamalarına göre sadece ABD 7 bin, Rusya 7 bin 290 nükleer başlığa sahip. İngiltere, Fransa, Çin, Hindistan, Pakistan, İsrail ve Kuzey Kore’nin elinde ise toplamda 4 bin 120 nükleer başlık bulunuyor. NATO üyesi Belçika, Almanya, İtalya, Hollanda ve Türkiye’deki üslerde ABD’ye ait olarak bulunan yaklaşık 200 nükleer silahı da göz önüne aldığımızda, dünyanın nükleer cephaneliğe döndüğünü söyleyebiliriz.

„Emperyalizm var oldukça, savaşlar kaçınılmazdır“ gerçeğine ; bugün dünyada yaşananlara bakıldığında,. Emperyalistler arası rekabetin kaçınılmaz sonucu olarak pazar kavgası,iktidar kavgasına yönelik bölgesel savaşlar çıkarttıklarına, Mezhepsel,dinsel,etnik ayrıştırıcı politikalarla, kışkırtarak, halkları ve ulusları birbirlerine düşman eden politikalar güttüklerine bir kez daha tanık olmaktayız.

Emperyalist politikaların sonucu çıkartılan savaşlardan ve güvensiz ortamlardan kaçan, ülkelerini terketmek zorunda kalan milyonlarca göçmenin ve Mültecinin kötü ve zor yaşam koşullarına mahkum edildikleri,göç yollarında denizlerde binlercesinin yaşamlarını yitirdikleri yetmezmiş gibi, Avrupa`da ırkçı saldırıların arttığını ve dışlayıcı politikalarında gerici hükümetler eliyle uygulamaya koyulduğunu bilmekte ve görmekteyiz.
AB ülkelerini temsilen Alman Başbakanı Merkel `in Faşist Türk devletinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Mültecilerin AB ülkelerine geçişlerinin engellenmesine yönelik kirli çıkar pazarlıklarına şahit olmaktayız.

Topyekün Savaş çağrısına karşı, Topyekün devrimci Mücadeleyi yükseltelim !

Kuruluşundan bugüne tarihi kanlı katliamlarla dolu olan, devlet terörü uygulamada pek marifetli olan T.C devleti, AKP hükümeti eliyle özellikle 2014 Temmuz undan buyana vahşet ve saldırganlıkta sınır tanımamaktadır. Faşist Türk devleti, başta Kürt ulusu olmak üzere, tüm işçi,emekçilere,ezilenlere, demokratlara, aydınlara ve devrimci –komünist güçlere yönelik topyekün saldırı halindedir. Suruç, Ankara,istanbul, Amed, Sur, Cizre, Nusaybin, Antep ve bir çok yerde Türk devletinin dümenindeki bugünkü AKP hükümeti ve diktatör olma heveslisi Tayyip Erdoğan ve çetesi tarafından sürdürülen topyekün savaş ve İşid gibi desteklenen ve semirtilen, işbirliği yapılarak cihadist gerici örgütler eliyle gerçekleştirilen kitle katliamları ve vahşet artık bir sır değil !
AKP, Gülen klikleri arasındaki iktidar dalaşının krize dönüşmesi ve 15 Temmuz başarısız darbe girişimi ardından tüm hakim sınıf faşist burjuva partilerinin Olağanüstü Hal ( OHAL) ilan etmede ittifak yapmaları ve Kürt ulusal mücadelesine karşı birleşmeleri, faşist tekçi politikaları gereği Yenikapı mitinginde birlikte hareket etmeleri, hepsinin ortak korkularının sonucudur. Bu korku yükselen Kürt Ulusal direnişi ve devrimci mücadelelerdir.
TC Devletinin Rusya ile anlaşmaları sonucu, Rusyanın sessiz kalması ve ABD` nin onayıyla Suriye topraklarına yönelik başlattığı askeri işgal ile, içte şovenizmi körükleyerek Milliyetçi Cepheyi genişletmeyi ve Balyoz, Ergenekon süreçleri ile 15 Temmuz başarısız darbesi sürecinde yıpranan ve yerlerde sürünen Türk ordusunun itibarını düzeltmeyi amaçlarken,

Işid ile mücadele adı altında Suriye topraklarına, Cerablus`a yönelik askeri işgal ile amaçlanan ise, Kürtlerin Rojova`da kazanımlarının önüne geçilmesi ve Kürt Ulusal mücadelesinin geriletilmesidir.

Türk devletinin Işid ile kayıkçı kavgası yaptığı ve işbirliğine devam ettiği de artık Almanya gibi Avrupa ülkelerininde parlementolarınca konuşulan ve İstihbarat örgütlerince rapor edilen gerçeklerdir.

Dünya`da nihai Barış için, Sosyalizm ve Sınıfsız Toplum yolunda devrimci Mücadelelere omuz verelim !

Günümüzde reformist, liberal uzlaşmacı sol çevrelerin „ barış“ „demokrasi“ özgürlük“ söylemlerinin içi boş ve yığınların bilincini körelten niteliktedir. Sömürücü burjuva emperyalist, Kapitalist ve gerici sistemler yıkılarak tarihin çöplüğüne atılmadan, kalıcı ve nihai barış, özgürlükler ve adil paylaşım mümkün değildir.

Kapitalist-Emperyalist sistemin yarattığı çelişkiler, çatışkılar ve savaşlar yumağının üzerinde duran dünya işçi sınıfı ve ezilen halkları, emperyalistlerin elinde harabeye dönen dünyanın kurtarılması için, sınıfsız, sömürüsüz, özgür bir dünya için, devrim ve sosyalizm kavgasının kızıl sancağını dünya üzerinde daha güçlü dalgalandırmalıdır. 

55082

NEDEN KAYPAKKAYA

“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.

KÜRTLER TARIH YAZIYOR!

 

KÜRTLER TARİH YAZIYOR!

Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.

Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.

Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.

NEWROZ ATEŞİ!

 

Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.

İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.

"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY

 

Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...

Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...

AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]

 

“Alev, başka şeyleri aydınlattığı

kadar aydınlatmaz kendini.”[1]

Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…

KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK

 

ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]

"Çocukluk saflığını kaybetmeyen

insana büyük insan denir."[2]

 

I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...

Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3

 

Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN,  ELP ve M-19

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -2

 

“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1

 

“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti

SINIF KONUŞMAZSA MEYDAN ÇAPULCULARA KALIR

 

HAVUÇ AYDINLAR (MAYALARIN ANISINA)

 

Burjuvazi, kendi sistemini “ilerici” ve insanlığın sahip olabileceği “en iyi toplumsal sistem” olarak tanıtmaya devam ediyor ve bu sistemi savunanları, bu sistemin sürdürülmesinin teorisini yapanları da toplumun karşısına “aydın” olarak çıkarıyor. Elindeki devletin baskı gücünü ve üretim araçlarına sahip olmanın getirdiği tüm avantajları kullanarak;  burjuva ideolojik manipüle araçlarını her saniye, her saat topluma empoze ediyor.

Sayfalar