Perşembe Mayıs 23, 2024

Bir direniş destanı: Cezayirli Cemile

Cezayir, Kuzey Afrika coğrafyasında emperyalizme karşı belki de en çetin direniş dönemlerini yaşayan ülkelerin başında gelir. Anti-emperyalist direniş geleneğinin yanı sıra Marksist düşüncenin de Kuzey Afrika’ya yayılmasında önemli yerde duran Cezayir, emperyalizme karşı direniş geleneğinin Ortadoğu’da aldığı dini biçimler açısından kendisini ortaya koymuştur. Cihad algısı ile donatılmış bu anti-emperyalist direniş inancını ve ideolojisini büyük oranda İslamiyet’ten alıyordu. Dolayısıyla Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde olduğu gibi Cezayir’de de anti-emperyalist direniş dinin bir buyruğu şeklinde biçim kazanıyordu.

Fransa’nın daha 1830’larda Cezayir’i işgal etmesi ile başlayan direniş, 1950’lerde farklı bir biçime evrilir. Fransa’nın Cezayir’i işgali bir başka evreye, ilhaka dönüşmeye başlamış ve yerli halkın nüfusu giderek azalmaya başlamıştır. Bu süreçte genel olarak kırsal alanlar giderek güç ve direnişin merkezi haline gelirken şehirler ise bu ilhak politikası nedeniyle çözülmeye başlamıştır.

Direnişin kırsal alanlarda yayılması ve güçlenmesi nedeniyle 1960’larda Marksizm içinde tartışmaları alevlenen Maoist düşüncenin varlığı Cezayir’de de kendisini göstermiştir.

Sovyet tipi örgütlenme takıntısı ve ekonomik indirgemeciliğin yarattığı ivmedeki düşüş, Maoist düşünce ile yeniden hareketlenmiş ve emperyalist işgaller neticesinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Çin Devrimi’nin ve Maoist düşüncenin kendisi varlık kazanmıştır. Emperyalist ilhakın cenderesinde olan kent merkezi, zaman içinde emperyalist ekonomi politikalarının ve kültürel gelişmelerin eşliğinde giderek asimile olmaya başlamasıyla kırsal alanda süregelen direniş, kırlardan şehirlere bir askeri harekatla zafere ulaşacağını bilince taşımış ve bu durum onu illegal bir mücadele ve kurtarılmış bölgeler yaratma şeklindeki halk savaşı teorisine yaklaştırmıştır.

Direnişin giderek ülke geneline yayılması sonucunda Fransa emperyalizmi, saldırılarına start vermiş ve Setif kasabasında başlayan eylemler giderek yayılırken Fransa ordusu bu eylemlere dönük saldırılar gerçekleştirerek resmi kayıtlara göre Mayıs 1945’te 45 bin Cezayirliyi katletmiştir. Bu katliam tarihe Setif veya Uçaksavar Katliamı olarak geçmiştir.

 

“Unutma, sen bir Cezayirlisin!”

Cemile Buhayrad işte böylesi bir politik dönemde dünyaya geldi. SetifKatliamı gerçekleştiğinde Cemile henüz on yaşındaydı. Ailenin tek kızı olarak dünyaya gelen Cemile, enerjisiyle  öne çıkarken özellikle Fransa’nın ilhak politikalarına karşı da erken yaşta tavır almaya başladı.

Bulunduğu okulda ilhak politikasının bir dayatması olan “Annemiz Fransa” andı okunurken sadece kendisi “Annemiz Cezayir” diye haykırırdı. Müdür onu ağır ceza ile cezalandırmasına rağmen Cemile bu tavrından bir gün bile geri adım atmamıştır. Okul müdürünün cezalandırmasına karşın her gün annesinin onu okula yolcu ederken kulağına fısıldadığı o şiddetli sesle hareket ederdi:“Unutma sen bir Cezayirlisin!”

Cemile 20 yaşına geldiğinde amcasının tutuklanarak idam edilmesi onun için bir dönemeç olur. Amcası Kurtuluş Cephesi’ne üyesiydi. Amcasının katledilmesinin ardından 15 yaşındaki kardeşi de tutuklandı ve işkence ile katledildi. Bu katliamların yarattığı öfke ve giderek gelişen ulusal bilinçle Kurtuluş Cephesi’nin askeri lideri Yusuf el Saadi ile görüşmeler gerçekleştirdi ve gerillaya katılma kararı aldı.

Gerilla faaliyeti içindeki ilk görevi gerilla ile Yusuf el Sadi arasındaki istihbaratı sağlamaktı. Bu zaman onu hem gerilla savaşı konusunda deneyimli hale getirdi hem de şehir faaliyetinde illegal çalışmanın detaylarını kavramasına yardımcı oldu.

Cemile’nin çalışma tarzı gerillanın eylem ve güvenliğini giderek güçlendirdiğinden Fransa, Cemile’yi yok etme planlarına başladı ve kısa bir sürede bir bildiri yayınlayarak Cemile’nin başına 100 frank ödül koydu. Fransa emperyalizminin bu bildiriyi yayınlamasının hemen ardından Cemile, Fransız birliklerinin geçtiği güzergaha dönük yapılacak eylemde gönüllü oldu ve bu güzergaha güvenli bir şekilde bomba yerleştirerek eylemi başarılı bir şekilde gerçekleştirdi. Bu zaman içinde Cemile direnişin sembolüne dönüştü.

İşkencede tek söz: “Annemiz Cezayir!”

Cemile, 1957 yılında Yusuf el Saadi’yle olan bir randevusuna giderken takip edildiğinin farkına varması sonucu kaçarken açılan ateş sonucunda omzundan yaralanmıştır. Takibi fark ettiğinde randevu yerine yaklaşık 1 kilometre mesafede bulunurken düşmanın Yusuf el Saadi’yi yakalamaması için mevcut güzergahın tersine koşmuş ancak bu güzergahın açık alan olması yakalanmasına neden olmuştur.

Kaçarken ve yakalanırken de soğukkanlılığını koruyan Cemile, yol boyunca işkenceye maruz kalır. İşkenceler sırasında yarasını 17 gün boyunca elektrikle yakarlar, gördüğü işkencelerden dolayı bilincini kaybeden Cemile kendine geldiğinde ağzından tek kelime çıkıyordu: “Annemiz Cezayir!”

18 saat boyunca süren işkencelerde Cemile işkencecilere karşı direniş destanı yazdı. 50’li yıların en ünlü işkencehanesi olarak bilinen Barbados Zindanı’nda destanlaştı. Gerillaların yerini ve Yusuf el Saadi’nin nerede olduğunu öğrenmeye çalışan işkenceciler hiçbir şey elde edemeyince Cemile’yi tanımalarına rağmen ondan en azından ismini söylemesini istediler. O ise sadece tek bir cümleyi tekrarlıyordu:“Annemiz Cezayir!”

 

Ezilenlerin haykırışı: Cemile seninleyiz!

İşkencelerin ardından Cemile’nin davası, Fransız sömürgeci mahkemeleri tarafından sürekli ertelendi, avukatları ölümle tehdit edildi. Bu süreçte sokak eylemleri giderek yaygınlaşırken hapishanelerde de direniş büyümeye başladı. Hapishanelerdeki tutsaklar Cemile için isyan ve açlık grevleri örgütlediler.

Bu eylemler kısa bir sürede dünya geneline yayıldı. 7 Mart 1958’de mahkemenin Cemile hakkında verdiği idam kararından sonra eylemler giderek büyümeye başladı. Sömürge mahkemelerindeki Cemile’nin “Cezayir’i istiyorum” sloganı sokaklarda eyleme dönüşürken dünya genelinde yayılan eylemler kimi ülkeleri de tavır almaya itti.

Oluşan tepkiler neticesinde 18 Nisan’da Cemile’nin idam kararı  “ömür boyu hapis” cezasına dönüştürüldü. Bu gelişme üzerine Cemile mahkeme salonunda “tutuklu kalmaktansa idam daha iyidir. Beni idam edin. İşkencelerinizden korkmuyorum… Ben vatanımı seviyorum ve onun özgürlüğünü istiyorum. Bunun Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin saflarına katıldım. Siz beni idama mahkum edeceksiniz… Unutmayın ki hiçbir zaman bağımsızlığı elde etmeye karşı durmada başarılı olamayacaksınız” diyerek tavrını ortaya koydu.

Cemile’nin tutsaklığının 5. yılında Fransa ülkeyi terk etti ve onun da tutsaklığı sona erdi. Tahliyesinin ardından çalışmalarına devam eden Cemile,Cezayir Kadınlar Birliği başkanlığına seçildi.

Bu dönemde Cemile’nin hayatı filmlere konu oldu. GilloPontecorvo imzalı “Cezayir’in Mücadelesi” (The Battle of Algiers) adlı filmde onu Ulusal Kurtuluş Cephesi’nin üç kadın bombacısından biri olarak betimlendi. Mısırlı yönetmen Yusuf Şahin, özgürlük mücadelesinin Afrika’daki simgesi olan Cemile’nin hayatını 1958 yılında “Cezayirli Cemile” adıyla sinemaya uyarladı.

10452

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar