Cumartesi Mayıs 18, 2024

Bir Faşistin Düşündürdükleri

Kucucuk kucuk burjuvalarin kumkucuk beyinlerinin dunyasi...

Bayraksiz bir hayat, susuz bir col gibidir...ey ulu bayrak, haydi mutlu et bizi, bicare zavalli ruhumu yucelt, koyu yalnizigimi parcala, kendimi dunyanin en guclu kisisi gibi hissttir bana, ihtiyacim var sana...ne olur yalvariyorum sana...canim feda yoluna...

Bayrak bayrak soyle bana; bizden guclusu var mi dunyada??? Ezan, bayrak, kutsal devlet umacisi ile sinif sorunlarinin karartilmasina izin vermeyelim...
yillardir batidaki sinifsal-ekonomik-sosyal sorunlari ve mucadeleyi azgin bir soven kampanyalar zinciri ile orttuler; azgin bir sovenizm dalgasi yaratarak sinif iktidarlarini ve ekonomik duzeni korudular...yine aynisini yapiyorlar...bayraklari birakin, gizlenmeye calisilan gerceklere bakin...

 

Birseye inanmak isteyen bir insanla bilimi tartisamazsiniz...Bilim inanmaktan degil, suphecilikten dogar.


Marksin deyimi ile, ''bilime ciplak giriniz'' gercegi, bilimsel dusunmenin, saf gercegin, ya da saf gercege en yakin gercegin kesfinde olmazsa olmazdir.

Mantonuzu, onyargilarinizi, kuruntularinizi, inanclarinizi, duygularinizi birakmadan gireceginiz yer heryer olabilir, ama asla hakikatin ve bilimin dunyasi degil...

Dusunmek istiyorsaniz, inanmaktan vazgecin. Olgulara disardan, taraf olmadan bakin. Taraf olarak girdiginiz yerden sadece kendinizi kanitlamak cikar, gercegi kanitlamak degil...Ikisi arasindaki ayrim derin bir ayrimdir; cunku sonucta kimin kazanmak istedigine dayanir, kendi egonuzun mu, yoksa gercegin mi kazanmasina.....

Genc burjuvazi, feodalizmin bagrinda gelisen kendi uretim tarzinin hakimiyetini saglamak icin, 'esitlik, kardeslik, baris'' sloganlariyla jakopyenizme soyundu tarihte; donemi geregi ilericiydi, orta cag uretim tarzini tasfiye icin sokaklara dusmustu...
Ve tarihin o evresinde, kendi pazarina sahip cikma, kendi burjuva iktidarini ve onun kapitalist cikarlarini korumak icin vatan ve ulus kavramini gelistirdi...

Tum bir toplumun 'ulus' denilen tek bir butunden olustugu yalanina dayandi... Iscileri-koyluleri bu 'ulus' bayragi altinda-burjuvazinin iktidari altinda- birlik olmaya, 'yabanci uluslara mensup dusmanlar' karsisinda tek olmaya, birlik olmaya davet etti...Vatan ve ulus kavramlarini yasatmak icin ulusal bayraklari icat etti... 

Tum dunyayi, burjuvazinin cikarlari adina, farkli bayraklar altinda kumelenmis, ama tek bir gercege, kendi burjuva sinif cikarlarina hizmet icin, ulusal sinirlara-pazarlara boldu...Gecmiste imparatorlar icin yuruyen savaslar bu kez 'uluslar', 'vatanlar'', kutsal 'ulusal bayraklar' adina surdurulmeye devam etti....

Milliyetcilik, iste tamda kapitalizmin safaginda dogan bir burjuva ideolojisi olarak, kendini var eden kapitalizmin dogusuyla birlikte dogdu...Ama omru 50 yil bile surmeden, bu kez kapitalizmin tekelci asamasina gecmis, gericilesmis kapitalizm, ya da diger adiyla emperyalizme donusen kapitalizm olarak, bu kez milliyetciligin en buyuk dusmani haline gelen de yine burjuvaziydi...

Asiri kar hirsi, onu, kendi ideolojisi milliyetciligi atmaya, yerine kuresel salt sinif cikari olarak emperyalist bir barbara donustu...Milliyetcilik, bugun , onun sahibi burjuvazi tarafindan bile bir tarafa atilmis, ezilmeye calisilan bir ideolojidir...

Anti-emperyalizme donusen, ulusal bagimsizlikciliga donusen milliyetcilik, artik bir tehlikeydi kuresel burjuvazi icin; ve onu bogan yine kendisi oldu...Burjuvazi, bugun cikari nerseyse orda olan, salt ekonomik cikar icin ne din, ne ulus, ne milliyet, ne de herhangi bir ideoloji tanimayan ekonomik bir canavar orgutune donustu, ama aptal, aldatilmis, ya da aldatilmaya, kendini uc kurusa satmaya hazir yiginlari, yine bu kuresel cikar savaslarinda asker olarak kullanmak icin, yine de sahte milliyetcilige ihtiyac vardi, ve nitakim oyle de oldu.

Milliyetcilik ; Kapitalizmin-Burjuvazinin kendi sinif cikarlari gayesiyle toplumdan asker, bekci temin etmek icin, kucuk burjuvaziden ve Lumpen Proleteryadan kendine devsirme araci-ideolojsidir.

Milliyetcilik Lumpen Proleterlerin sadist ruhuna, kucuk burjuvazinin kompleksli, yalniz, caresiz, buyuk burjuva olma hayallerine bas vurur.

Onlari birlikte, ulus ailesi icinde buyuk ve ayrilmaz bir guc olduklarina inandirir.

Bu ofkeli, kucuk, sadist ruhlarda eksik olani, zayif olani arar Burjuvazi, ve onu bulur,iktidari icin kullanir.

Nazi ordulari bu kucuk burjuvalardan ve lumpen proleterden olusur. Milyonlarcasi akar sahte guc irmagina burjuvazinin. O kucuk askerler, buyuk burjuva ordusunun sersemletici ajitasyonunda bir cinayet makinelerine donusurler....Insanligi, kendi ulusu disinda herkesi katletmeye donusurler.

Aptallarin, sadistlerin, cinayet makinesi burjuva ordunun askerlerinin gormedikleri bir sey vardir oysa; bu ideolojinin ve onun silahlandirdigi milyonlarca kursun askerin burjuvazi icin hicbir onemi yoktur; gozunu kipmadan hepsini harcar kendi cikarlari icin....Ve fasizm ordusundan, onun savaslarindan geriye kalan; daha da zengin olmus burjuvalar ve fasist ordunun askerlerinin, Kizil Ordunun askerlerinin ve milyonlarca masum sivilin cesetleridir sadece.

Bir burjuva menfaat, onun milliyetci cagrilarina cevap veren milyonlarca sadist, aptal ve cinayet heveslilerinin tum bir hikayesi, ayni zamanda aptalligin sadistlikle harmanlanmis kanli bir tablosudur.

Milliyetcilik bugun sahibi burjuvazi tarafindan bile degersiz ilan edilmis bir ideoloji olmasina ragmen, yine de burva orduya asker toplama burosu olarak gundemdedir, belki de gundemde kalma tek gerekcesi budur; cunku ezilen uluslarda gelisen milliyetci hareketler bile cok gecmeden bu kuresel devasa emperyalizm panzeri karsisinda elleri havaya kaldirmaktan, ve sahte, gorunuste bir milliyetcilik, ama ozde yeni-somurgeci usaklar olmaktan oteye gidememektedir...

Evet, belki tuhaf ama, kelime anlamiyla milliyetci durusu, yani empertalist burjuvazi karsisinda dik durusu koruyabilecek tek sinif, yine milliyetciligin dusmani olan tek sinif; enternasyonalist proleteryadir...Emperyalizm caginda milliyetciligin gorevleri de bizim omuzlarimizda kalmistir...Cunku onu gerceklestirme gucunde bir burjuva-ulusal sinif cagimizda kalmamistir...Var olan ciliz ulusal burjuvaziyi de Neo-liberalizm oldurdu; katili ise biz isciler degil, yine emperyalist burjuvazidir.Milliyetcilik gunumuzde aclarin toklarin doyurdugu, onlara askerlik yaptigi yerdir.
Milliyetcilik cinayettir!26th November 2013,...http://dino-ibrahim.blogspot.nl/2013/11/bir-fasistin-dusundurdukleri.html

 

94718

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar