Cuma Mayıs 17, 2024

Bu metin bir isyandır yoldaş yüreklerden

Eğer    

O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,

arkalarında doldurulması

mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,

en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

Utanılacak bir şey değildir ağlamak,

yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer ...           

Can Yücel

Evet bir sevdaya yazılmış gibi duruyor bu şiir, değil ama, her türlü gitmelere göredir görebilene, mesela dostuna, mesela analara ve yoldaşlığa dair neden olmasın ki, kalbinin en derininde sönmeyen bir kor gibi ısıtmaz mı yoldaşlık bedenini, insanın baktığı yöne göre değişir sevdaların anlamları, kelimeler bilindik anlamlarından çıkar senin için uzak bir diyardan, mesela Munzur’dan, mesela hücrelerden, sevdalandığımız başka şeylere yelken açabilir. Ya da bir kelime içimizdeki çağlayanı ikna eder çıkarır göz kenarlarından yoldaşının öptüğü yanağına, su kadar gereklidir ömre bence yoldaşlık, parmağının ucu sızlasa sızlar yoldaşınki de, onun da sana uzanan titreyen kelimeleri yakar dilini söyleyemezsin bazen onu ne kadar sevdiğini, işte bundan güzeldir yoldaşlık sendir senden içeri.

Yalanı tanımayan bir hayat, gözlerinde açmış bir Nergisdir suyunu alır bakışlarından, Sefasını sürmedir birlikte paylaşmanın sofranda Gül kokusunu Deryalar dolusu bölüşürken…

Gülizardır koştuğun toprak gülü gülümsemesi hayat, yürüdüğün dağ Nur kadar aydınlık bir özgür gelecek için Şen tebessümlerin arasında vedalaşma anında kollarını taaa kocaman açıp sarıp sarmalamadır yoldaşlık…

Uçar konar yoksul bir işçinin sırtındaki çimento torbasına işte sen tam o anda dünyanın neresinde olursa olsun aynı hüznü paylaşırsın yoldaşınla, işte bundan çok acıtır içini ayrılık.

Daimi değil bu ayrılık bilirim lakin kendime de diyemem ki hüzünleri kov diye, meret tam gelir konar göğsünün orta yerine çık dersin çıt yok sus dersin bağırır gidiyor yoldaşın kalk sarıl… Öyle bir sarıl ki dönüşü devrim olsun

Her şey unutulur diyorlar ya yalan bu unutulmaz, çıkarsın sokağa, balkonuna evinin, dışarıdan gelen seslere bakar gözün, duymak ister gözlerini kulakların gelen olmaz yağmur da yağdı mı tamamdır burnun ucunda incecik bir sızı… Ağlasan mı ki bilemezsin kaybolmak isteyeceksin kalabalıklarda ama olamayacaksın işte böyledir ayrılık iki ucunda yoldaşların, gitsen zulüm yüreciğine kalsan onların gidişleri ölüm…

Bilirim ki sen bilirisin bildiğimi, düşünürüm, düşünürsün düşündüğümü, kelimelerimiz kirletilmemiş en saf haliyle durur bilincimizde, bilincimiz kah bir barikatın tam ortasında, kah bir deniz kenarında dalga sesinde, kah bir dağın kuytusunda düşman seslerden uzak. Ayrılığın her türlüsü yakıyor içimi ama zamansız gidişler en acıtanı, bu yüzden gittiğimiz yol gerçek ve acı ve acıtıyor, veda etmeye dilim gitmediğinden değil aklım elvermediğinden veda etmeyeceğim. Çünkü her an yanı başımızdasınız.  Elimin beş parmağı gibi, saatin beşi vurmuş gibi, tekrarlanan her beş, çoğalan her beş, on beş, beş yüz,  beş bin, beş milyon, beş milyarlarca halkların örgütlülüğü ile döneceksiniz.  Beş milyar olacaksınız, biliyor ve inanıyorum buna döndüğünüzde göreceğiz, şimdilik sadece sonlanan kelimelerim ve sizi anlatmada çok ama çok eksik kalan bu metinler. Onun içindir ki bu son değil aslında şimdi Gezide düşenler, barikatta dövüşenler, fabrikada direnenler, BAŞTA KADINLAR, işçiler, gençler, tüm emekçi halklar adına elveda değil uğruna düştüğünüz hayata ve size MERHABA… (DDSB’li bir yoldaşınız)

93926

Kaypakkaya Partizan ve Yol Ayrımları

        Bir görüşü savunmanın en mutlu yanı o görüşün çoğalması ve kitleselleşmesidir. Eğer yaptığınız iş buna hizmet ediyorsa, adımlarınız hep ileriye dönükse anlam kazanacaktır, tatmin edici olacaktır. Yaptığımız işlerin özeleştirisini yaptığımız kadar eleştrilerini de yapmalı ve gerekirse çıkmaza girildiğinde dönüp kendimize bakıp ne yapıyorum denilmelidir. Gittiğimiz yol 1 adım ileri 2 adım geri gidiyorsa burda durup düşünmek ve ortaya çeşitli tespitler koymamız gerekmektedir.

BARIŞ GÜVERCİNLERİNE KURŞUN SIKILMAZ

 

Sakine Cansız (Sara), Fidan Doğan (Rojbin) Leyla Şaylemez

 

Her biri birbirinden değerli onurlu üç Kürt siyasetçisi ,Farklı dönemlerde KUH katılmış adeta nesilden nesile devam eden  kurtuluş hareketinin bayraklaşan isimleri,

PKK nin kurucu kadrolarından olan, mücadelenin bütün aşamalarında alnının akıyla çıkan, düşmanın dahi  saygı duyduğu devrimci bir kadındır Sakine Cansız,

Cezaevi resimlerine bakıldığında zayıf, çelimsiz, üflesen düşecek gibi görünmektedir.

“Yarı-Feodal” Brezilya...?

 11.01.2013 tarihinde Özgür Gelecek gazetesinin internet portalında; “Süreç devrimcilerin lehine dönecektir!” adlı bir yazı okudum. Sanırım Brezilya Komünist Partisi (Maoist)’e ait. Yazının altında böyle bir imza yoktu. İsim konusunda yanılmış olabilirim. Burası çok önemli değil. Benim açımdan önemli olan, yazının Brezilya ile ilgili değerlendirmesiydi. Esas olarak da, böyle bir değerlendirme yazısının kendine “Maoist” diyen bir örgüt tarafından yapılmasıdır. Eğer, kendisini “Maoist” olarak adlandırmasaydı, böyle bir yazı yazma ihtiyacı da duymazdım.

 

AKP’nin Eğitim Sistemi: Milliyetçi, Maneviyatçı Ve Piyasacı…[*]

 

“Bilginin iktidarla ilişkisi

sadece uşaklıkla değil,

hakikâtle de ilgilidir.”[1]

 

Sürdürülemez Kapitalist Krizin Topoğrafyası[1]

 

Krizin içindeyiz.

Krizle sarsılıp, savruluyoruz.

Her gün, her an krizin “sonuçları”ndan etkileniyoruz.

Vs., vd’leri…

Bunlar böyleyken; hâlâ krizi “tartışıp”, “konuşuyoruz”.

“Hâlâ” dememek için sürdürülemez kapitalist krizin topoğrafyasını çıkarmak gerekiyor.

Neo-Liberal Türkiye'de Muhafazakârlaşma/ Düşkünleşme Diyaletiği[*]

 

“Yükselen her şey düşecektir.”[1]

 

Bir ‘Millî Gazete’ yazarı, Türkiye’de son yıllarda fuhuş,[2] uyuşturucu kullanımı, cinayet, gasp ve tecavüz gibi olayların hızla arttığına, içki kullanım yaşının 11’e düştüğüne,[3] boşanmaların arttığına,[4] kadınlara yönelik şiddetin yoğunlaştığına[5] vb. işaret edip soruyor: “Bu nasıl ‘Muhafazakârlık’?”

Alevilerin cennette zaten işi yok

 

TRT’de yayınlanan Açı programında Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Rektörü Sedat Laçiner’in Şiilik ve Şiilerle ilgili söylediği bir söz günlerdir sosyal medyada “Aleviler cennete gidemez” şeklinde yer alıyor ve kendisine ‘Aleviyim – Kızılbaşım’  diyen kimi basın yayın organları, kişi ve kurum temsilcilerince de Alevilere yapılan bir hakaret olarak algılanıyor ve kamu oyuna da öyle yansıtılıyor.

 

SAVAŞ, BARIŞ VE KÜRTLER

 

Savaş ve barış iki zıttın birlikteliğidir. Savaşın olduğu yerde barış olacaktır, barışın olduğu yerde de savaş olacaktır. Dünyada savaş koşulları ortadan kalktığında barış kelimesi de kendiliğinden ortadan kalkacaktır. İnsanlar artık “barış” kelimesini kullanma gereksinimi duymayarak, onu ölen kelimeler yığını içine atacaktır. Ve bunun yerine yeni bir kelime türtecektir. Bu da, ancak, sınırsız ve sınıfsız bir dünaya kurulduğu zaman gerçekleşebilecektir.

 

Nepal Halkı'nın Kerenski'ye değil Lenin'e ihtiyacı var ve Nepal Devrimi'nin Sorunları

 

Giriş:

Entellektüel Aydın Bulanıklığı Ya da Devrimi Ehlileştirme Aymazlıkları

 

BirGün gazetesinde 7 Aralık 2011 tarihinde bir röbartaj yayınlandı. Fikret Başkaya(FB) ile Gün Zileli(GZ)’nin konuşmaları. Konuşmanın ana konusu "devrimler”di. Aydınların devrim üzerine konuşmaları, fikir yürütmeleri ve üretmeleri, burjuvaziyi ve onun düzenini "teşhir etmeleri” elbette olumludur. Sorun devrim üzerine olunca, bunun değerlendirilmesi ve tartışılması da bir o kadar gerekli oluyor.

materyalist bilgi teorisi ve komünist partileri

 

“İnsan pratiği, materyalist bilgi teorisinin doğruluğunu tanıtlar.” Marks

 

İnsanın üretimdeki, üretim içindeki ilişkileri ve faaliyetleri, diğer tüm faaliyetlerinin üstünde ve onların üzerinde belirleyici bir rol oynama temel özelliğine sahiptir. Bu bağlamda, insanın bilgisi  üretimdeki faaliyetlerinden bağımsız değil, bizzat ona bağlı olarak gelişir ve şekillenir.

Sayfalar