Çarşamba Mayıs 8, 2024

“Cabbar”laşan Ermeni (Nubar Ozanyan)

Sonu gelmez Ermeni-Kürt düşmanlığı üzerinden yaratılan büyük korku, bilinçleri kuşatıp yürekleri tutsak almaya devam ediyor. Aradan 108 yıl geçmesine karşın Ermenilerin baskı görme, işini kaybetme vb. korkularından dolayı kendilerini inkar ederek kimliklerini gizlemelerinin trajik hikayeleri yazılmaya devam ediyor. Her an baskı görecekleri endişesiyle güvercin tedirginliği içinde yaşamaya devam ediyorlar. Eğer halen bir kısım sanatçı, gazeteci, yazar devlet korkusundan, toplum baskısından korkup bir ömür boyu kendilerini inkar ederek, kimliklerini gizleyerek yaşamaya çalışıyorsa bu, soykırımın devam ettiğinin açık göstergesi değil midir?

Bilinen ismi Cabbar, gerçek ismi Rana Solakiyan, kimliğini gizlemek zorunda kalan bir tiyatro sanatçısıydı. 78 yıl gerçek kimliğini gizleyerek görünmezlik içinde yaşadı ve öldü. Onunla birlikte sahne alanlar, onu izleyenler, onu bir Türk olarak tanıdı ve bildi. Rana sadece sahnede değil, yaşamında da rol yaptı. Yaşamını bir tiyatro gibi oynadı. Dışı Cabbar içi Solakiyan, görüntüsü Türk, özü Ermeni olarak yaşadı. Ankara’nın göbeğinde milyonlarca kalabalığın ortasında yalnızlık içinde, sahte bir kimlikle yaşadı ve öldü. Ve öldüğünde Ermeni olduğu anlaşıldı.

Rana (Cabbar) Solakiyan, bu zulüm dolu topraklarda Ermeni kimliğini gizleyen ilk sanatçı değildi elbette. Kaç sinema ve tiyatro sanatçısı, gazeteci, aydın, devrimci gerçek kimliğini gizleyerek yaşadı. Mezar taşlarına kendilerinden zorla alınmış isimleri yazılmadan bu toprakların derinliğine gömüldüler. Kimisi kimsesizler, kimisi Müslüman, az sayıda olanı ise Ermeni mezarlıklarına gömüldü.

Cabbar’ın Ermeni kimliğini öğrenen, yaşananı anlamaktan oldukça uzak ve zulmü tanımlamaktan kopuk bir şekilde tepkilerini dile getirdiler. Türk’ten başka kimseye özgürce yaşama hakkının tanınmadığı topraklarda Ermeni olarak yaşamak bedel ister. Kürtlere, Alevilere yönelik ırkçı saldırganlık örneklerinde olduğu gibi ayıplanıp lanetlenmesi gereken faşist zulüm yerine saldırıya uğrayanların, kimliğini gizlemek zorunda kalanların lanetlenmesi ırkçılığın geldiği boyutu gösterir.

Oysa sormazlar mı insana! Nasıl bir zulüm yaşanıyor ki, insanlar kendi kimliğini, dilini, inancını, cinsiyetini bir ömür boyu koynunda gizlemek zorunda kalabiliyor? Bu nasıl bir zulümdür, 78 yıl karanlık içinde, her gün kendini inkar ederek görünmezlik içinde yaşamak! Yaşamın her anında, sanatın her sahnesinde kendini yok ederek, kendisi olmayanı, sahte olanı oynamak?

Irkçı-şoven karanlığının her yeri kuşattığı bir ülkede inkar ve imhanın her yerde korkuyu büyüttüğü topraklarda görünmezlik içinde yaşayanların sayısının hayli kabarık olması faşizmin hakimiyetini gösterir. Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt, Alevi, LGBTİ … her gün kendilerini gizlemek, kalabalıklar içinde saklamak zorunda kalıyorsa bundan daha büyük bir zulüm olabilir mi?

Ezilenler ya kendilerini inkar edip kölece yaşamaya boyun eğecekler ya da başkaldırdıklarında zulümlerden zulüm beğenecekler!

Dilini, kimliğini, inancını, cinsiyetini gizleyerek görünmezlik içinde yaşayanların sayılarının çokluğu yaşadığımız topraklarda var olmayan demokrasinin rengini gösteriyor. Özgürlüğün kırıntı halinin bile yaşanmadığını ispatlıyor. Bu ülkede Türkçe bilmeyen analar baskı ve asimilasyon sopasıyla Kürtçe bilmeyen evlatlar yetiştirmeye zorlanıyorsa orada haktan-adaletten insanlıktan bahsedilemez.

Bu topraklarda sadece bitmeyen faşist zulüm yaşanmamaktadır. Aynı zamanda bir elini demokrasiye diğer elini ırkçılığa, sosyal-şovenizme uzatan sayısız Kemalist solcunun zulmü de yaşanmaktadır.

Bu sahte solcuların sosyal şoven fikirleri seçim sürecinde daha çirkin bir şekilde ortaya çıkmaktadır. Bilinç altları Kemalizm zehriyle kirlenmiş solcuların söz ve yaklaşımları inciticidir. Ahmet Şık’ın Kürt halkını aşağılayan sözleri bu duruma örnektir. Bilinçaltı Kemalizm ideolojisiyle zehirlenmiş, “Ne mutlu Türk’üm diyene” duygularıyla bozulmuş, “Dört nala gelip Uzak Asya’dan Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan” şiirlerle şahlanmış, işgalcileri öven Kemalist solcuların varlığı faşizmin can suyu olmaktadır. Irkçılığın bu kadar azgın ve pervasız olması biraz da bu sahte solcuların varlığından aldıkları destekten kaynaklanmaktadır.

Mazluma sadece korkaklık ve vicdansızlıkla beslenen faşizm zulmetmiyor. Aynı zamanda Kemalist solcular da zulmediyor.

Bu ülkede kendisinden olmayana yaşam ve konuşma hakkı tanımamaktadır. Çoğunluk olmayan, dilini, dinini, kimliğini, cinsiyetini saklayarak yaşayanların birliği, ortak mücadele etme fikriyatı ve ihtiyacı her zamandan daha acil bir şekilde orta yerde durmaktadır.

Seçim süreci “Birlik mücadele zafer” şiarının bir vesilesi olmalıdır. Yaklaşan seçim gününde faşizmin en koyu ve en karanlık suratına güçlü bir çizik atma zamanıdır.

Ağaçları kanla ve ırkçılıkla sulayanlara ağacın dalları intikamla cevap verecektir.

1325

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar