Salı Mayıs 28, 2024

On çılgın insan arıyorum

Düzen siyasetçileri karabataklara benziyor. Bu sinsi kuşlar avlarını yakalayabilmek için şekil değiştirip onlar gibi görünür ve onlar gibi davranırlar. Zavallı balıklar kılık değiştirmiş bu katil kuşların kendi türlerinden olduğunu sanarak onlara yaklaşmakta bir sakınca görmezler. Bu tedbirsizlikleri onların feci sonu olur, tehlikenin farkına vardıklarında artık çok geçtir, kendilerini bir anda bu canavarların karanlık midesinde bulurlar.

Ankaracı düzen siyasetçileri de halkı kandırmak için bu katil kuşların yaptığını yapar, halktan yanaymış gibi görünürler. Kenan Evren bile kanlı bir diktatörlük kurarken, il il dolaşıp ne kadar halktan yana olduğunu söylemez miydi?

Tayyip Erdoğan iktidar olmadan önce ne kadar demokrat görünüyordu değil mi? Peki ya sonra ne oldu? Alanları kana buladı, gençler ve çocuklar için ölüm fermanları verdi. Halkın iş, aş ve özgürlük istemesi suç oldu. Yarın başka bir düzen siyasetçisi başa geçsin o da aynı şeyleri yapacaktır. Bu nedenle mesele sadece Tayyip Erdoğan ve AKP meselesi değildir. Mesele Tayyip Erdoğan ve tüm benzerlerinin halkı cendereye alan bu düzenle birlikte siyaset mezarlığına yollanmaları meselesidir.

Tayyip Erdoğan birkaç yıl sonra ölecek veya o zamana kalmadan Kenan Evren, Süleyman Demirel ve daha birçokları gibi eskiyip evinde ölümü bekler hale gelecek. Söyler misiniz, o zaman halk özgürleşmiş mi olacak? Düzen kendi medyasını kullanarak kendisine başka bir Tayyip Erdoğan bulacak. Halk bu defa da televizyonların parlattığı o yeni liderin peşine takılacak. Medyanın "Sarışın Güzel Kadın,"diye allayıp pulladığı Tansu Çiller başbakan olmadı mı?

Halkın piyon olarak kullanıldığı bu kirli oyun bir asırdır oynanıyor.

Bakın, halk örgütlü ve güçlü ise, bin Tayyip Erdoğan da gelse haddini bilmek zorunda kalır. Ama… Halk kendi kaderini düzen siyasetçilerinin eline vermiş ve örgütsüz ise, mecliste güya kendisini temsil eden yüz milletvekili de olsa, daha birkaç hafta önce Meclisten geçen o Güvenlik Yasası gibi devlet terör yasaları ile başına ateş yağdırılır. Bu nedenle korkulacak şey, Ahmet, Mehmet veya Tayyip değil örgütsüzlük olmalıdır.

Dikkat edin, bu düzen siyasetçilerinin hiçbiri devlet ve mülkiyet meselelerine girmiyor. Devleti ve mülkiyeti sorgulayan tek bir söz duydunuz mu onların ağzından? Oysa bu iki mesele halkın iktidar olacağı şekilde çözümlenmeden bu sömürgeci düzen devam edip gidecektir. Bu nedenle televizyonlarda birbirleriyle koltuk kavgasına tutuşan bu siyasetçilerin tüm vaatleri ve sözleri yalandır, gülücükler dağıtan pırıltılı maskelerinin altında çirkin bir yüz saklıdır.

Hatırlayın, geçen seçimden hemen sonra hepsi elbirliği ile yeni anayasa tartışması başlattılar. Güya yeni bir anayasa yapılacak ve biz de özgürleşecektik! Sonra? Sonrası yok. İki yılı bu palavrayla geçirdiler. Biz de onlara inandık! Sonra da çözüm süreci yalanını piyasaya sürdüler. İki yılımızı da böyle harcadılar. Ne oldu şimdi, ortada hiçbir şey yok! Kazıklandığımız yanımıza kâr kaldı.  

Bitmedi. Şimdi de 7 Haziran seçimlerine kilitlendik. Bilmiyoruz ki, seçim sonuçları ne olursa olsun, hangi parti veya partiler iktidar olurlarsa olsunlar bize yine bir şey yok. Çünkü bu militarist meclis halkın değil egemen oligarkların meclisidir ve onlara hizmet eder. Yüz yıldır bu meclisten sizin faydanıza olan tek bir kanun çıktı mı?

 Seçim günü biz züğürtler bizim takım kazandı diye düğün bayram ederken, bu alçak düzen yine yerinde kalmaya ve canımıza okumaya devam edecek.

Sözü fazla uzatmayayım. Gören gözler için önümüzde iki yol var: Ya biz ezilenler el ele verip devlet ve mülkiyet meselesini çözecek şekilde iktidar oluruz ya da hep olduğu gibi solucan muamelesi görmeye devam ederiz.

Sözlerim, onurlu bir hayat sürdürmek istiyorum diyenleredir. Bir yıl önce yaptığım, ancak çeşitli nedenlerle gerçekleştiremediğimiz ÖZGÜRLÜK YÜRÜYÜŞÜ çağrımı şimdi yeniden tekrarlıyorum:

İster Kürt, ister Türk emekçisi olun, ister Çerkes, ister Arap, Laz, Ermeni, Rum,  Süryani, E'zidi, Türk veya Kürt Alevi'si olun, ister kadın, ister erkek olun; bu yürüyüşe katılacak on çılgın insan arıyorum. Bu on çılgın insan halkla birlikte yeni bir tarih yazabilirler.

Yürüyüşün ne zaman, nereden ve nasıl başlayacağına ve nerede, nasıl biteceğine elbette onlar karar verecekler. Örneğin Kars-Şırnak, Şırnak- Diyarbakır arası yol düşünülebilir. Herhalde günde yaklaşık 20 km. yol yürümek mümkündür. Yol güzergâhında geçtiğimiz her yerde bu diktatörlük düzenini halka şikâyet edilir ve özgür bir yaşam kurmak için neler yapılması gerektiği halkla tartışılır.

Özgürlük Yürüyüşünü Diyarbakır'da çadır kurarak bir Özgürlük Nöbeti'ne dönüştürebiliriz. Bu nöbete ve nöbetin ne kadar süreceğine de yine yürüyüşçüler karar verecekler.

İstenirse otobüsle Diyarbakır'dan İstanbul'a da gidilebilir. Taksim meydanında da çadır kurularak Özgürlük Nöbeti sürdürülebilir.

Yola çıkmış o on çılgın insanı gözümün önüne getirdiğimde kalbim  tatlı bir heyecanla çarpıyor. 

Mail adresim aşağıdadır. Bilgisayarımın başında tarihte iz bırakmak   isteyen on çılgın insandan haber bekliyorum.      alinakmahmut@hotmail.com


74129

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Sayfalar