Perşembe Mayıs 30, 2024

Cumhurbaşkanlığı Seçiminin Öğrettikleri

İlk defa yurt dışında yaşayan Türkiye vatandaşlarının da oy kullanabildiği Cumhurbaşkanlığı seçimi, beklenildiği gibi R.T. Erdoğan’ın kazanmasıyla sonuçlandı.

Bu seçimin diğer seçimlerden iki noktada farkı vardı. Birincisi yukarıda da belirttiğimiz gibi, yurt dışındaki Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da oldukları ülkelerde oy kullanabilmeleri idi. İkincisi de yine ilk defa olarak Cumhurbaşkanını doğrudan halk oylaması ile “seçilmesi” idi.

T.C Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) yaptığı incelemeler sonucunda, Türkiye dışında  yaşayan ve oy verme yaşında olan  (18 Yaş ve üzeri) 2.780.757 seçmenin olduğunu açıkladı.  Tabii, bu rakamlar bizler açısından yeni bir istatistik olmasına rağmen, bu AKP açısından, seçimden önce böyle bir yasa çıkarmalarından da anlaşılacağı üzere bilinen bir gerçeklikti. Erdoğan’ın esasen hedefi yurtdışından gelecek oylarla HDP’ye giden oyları telafi etmekti. Aşağıda vereceğimiz istatistiklerden de anlaşılacağı gibi evdeki hesap çarşıya uymadı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde YSK’nın verilerine göre 54 ülkedeki 2.780.757 seçmenden 230.938 i oy kullandı. Bu oyların 1.857si çeşitli nedenlerden dolayı geçersiz sayıldı. Seçime katılım oranı belki de hiç kimsenin beklemediği oranda % 8.32 gibi çok düşük bir seviyede kaldı. Oyların genel dağılımı ise  şöyle olmuştur: R.T. Erdoğan %62.3 (143.873), E. İhsanoğlu %27.92 (64.483), S. Demirtaş %9.78 (22.582).

Avrupa‘da da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminde ülkelere göre adayların aldıkları oy oranı ( % olarak).

Yurtdışı seçmenlerinin %49 u Almanya’da yaşamaktadır.

Seçim öncesinde yapılan tartışmalarda dinci olarak tanımlanan kesimin daha örgütlü olduğundan ve sandıkların burada açılmayacak olmasından (Türkiye’deki seçimlerde göz önünde yaşanan o kadar sahtekarlıklarda düşünülünce)  kaynaklı ciddi bir oyun AKP’nin hanesine yazılacağı düşünülüyordu, ama olmadı, olamadı. Yaşanan süreç bizlere, Gülen cemaatinin gücünü nasıl abarttığımızı gösterdiyse, dincilerin örgütlülüğünü de öyle abarttığımızı gösterdi.

ATİK olarak bu seçimlerde boykot kararı almıştık. Ve bundan kaynaklı başta yurtsever arkadaşlar olmak üzere birçok devrimci, demokrat ve ilerici çevreler ve kişilerden hiçte hakketmediğimiz eleştirilere maruz kaldık.

Boykot kararı konusunda gerekli ve yeterli çalışmayı yapamadığımızdan dolayı tüm kamuoyuna özeleştiri vererek iş başlayalım.  Hayat bizlere bir kez daha gösterdi ki, siz ne kadar doğru tespitlerde  bulunursanız bulunun o kararın gereğini yerine getirmediğinizde yaşam bunun hesabını sizden sorar.

Seçime katılım oranının bu kadar düşük olduğu bir coğrafyada gerekli çalışmalar yeteri kadar yapılsaydı, hem bu bahaneyle hedeflediğimiz insanlarla ilişkilenebilir, hem de kitlelere politikalarımızın doğruluğunu kavratabilirdik.

Ayrıca, katılımın %10 bile olmamasını bir kısım aklı evveller göçmenliğe bağlayabilir, ama onlar bize; bu insanların Türkiye’de yaşanan olaylara karşı bu kadar duyarlı olmalarını (Gezi, Köln, Berkin Elvan protestoları vb.), oradan hala mülk satın almaların ve en önemlisi Türkiye vatandaşlığından çıkmamalarını vb. açıklayamazlar. Oysa bizce bu veriler; halkımızın Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nden bir beklentisinin olmadığının,  egemenlerin  düşündüğü kadar rahat onu manipüle edemediğini, kendine yurtsever, devrimci demokrat diyen çevre ve insanlardan daha ileride düşündüğünü  göstermiştir.

Tekrarlarsak hayat bize insanların bizim politikalarımıza yatkın olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bizlere düşen hatalarımızdan ders çıkararak çizgimize ve halkın gücüne inanmak ve bunu örgütlü bir güce çevirmek için daha fazla cesur ve özverili olmaktır.

87319

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

ÖNCE SERMAYE, SONRA, YİNE SERMAYE

13 Şubat 2024 tarihinde Erzincan iline bağlı İliç'de Çöpler Madencilikte meydana gelen toprak kaymasında 9 (bu rakamın daha  yüksek olduğu iddiası da var) işçi toprak altında kaldı. Bu son olayda, “maden kazası” olarak adlandırılan işçi katlimının, doğa katliamı ile birlikte olağan hale getirildiği ve bu seri katliamların, sermayenin birikimi ve büyümesi için olmazsa olamaz kuralı olduğu  gerçekliğiyle karşı karşıyayız.

Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)

Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.

„Dijitalleşme“ Kitabım Üzerine

Kitabın konusu, işçi sınıfının nicel ve nitel varlığıyla doğrudan ilgilidir. Özellikle üretim sürecinde dijitalleşmenin artmasıyla, işçi sınıfının sınıfsal niteliğine yönelik ciddi saldırılar gelmeye başladı. İşçi sınıfının ortadan kalkacağı, burjuvazinin, ücretli iş gücü sistemi olmadan, salt makineler üzerinden artı-değer elde edeceği gibi, doğrudan kapitalist sistemi var eden temel olgular yok sayılmaya başlandı.

Yavuz Proletarya Ev Sahibini Bastırırmış

-Seçimleri Boykot-

Zavallı kılıçdaroğlu.

Kazanınca (parlamentarizme) geçmeyi başarabilince) kazanabilmek için yaptığı her şeyin anlamsızlaşacağıyla o kadar ilgilenmişti ki ...

Aman neyse biz proletaryalara ne.

Ulusalcıların - sosyal demokratların ağır bedellerle anlamsızlaştırdığı parlamentarizm komplolarla tarihin tozlu sayfaları içerisinde kaybolup giderken...

imamoğlu'nun şapkada çıkardığı tavşan özgür özer'e eşbaşkan'ım diyerek itibar kazandırma yarışına düşen dem'liler ile...

Tarih bilgisi ve gelecek tasavuru (Deniz Aras)

Geçtiğimiz hafta içinde bir dönem TC içişleri memuriyeti görevinde bulunan ve bu “vatani görevi” sırasında devletin başta gözaltında kaybetmeler olmak üzere Kürt halkına ve devrimcilere yönelik katliam saldırılarını sürdürmesini “başarı”yla yerine getiren, günümüzde özü başına muhalif bir faşist partinin lideri Meral Akşener’in “mertçe cinayet” sözü çok konuşuldu.

Ermeni bir devrimci: LEVON EKMEKÇİYAN (Nubar Ozanyan)

Özgürlük uğruna yürütülen savaşımda her savaşçının önüne çıkan tehlikeli yol ayrımı ve kararlardan biridir “Ya onurunu ayaklar altına alıp teslim olacaksın! Ya da ölümlerden ölüm beğenerek direneceksin.” Levon Ekmekçiyan birkaç günlük yaşam uğruna kendini düşmana satmadan yaşamayı esas aldı. Düşündü fedailerin komutanı Kevork Çavuş’u, Antranik Ozanyan’ı, Mariam Çilingiryan’ı ve yanıbaşında çatışmada şehit düşen yoldaşı Zohrab Sarkisyan’ı. Sonra çocukluğunda anlatılan ve dinlemekte zorlandığı soykırım hikayelerini. Hangi Ermeni gencinin yüreği yaralı hafızası intikam dolu değildir ki?

“Unutturulan” Bir Devrimcinin Ardından 29 Ocak 1983, Kanlı Şafak

Çeşitli milliyetlerden Türkiye halkının başına kara bulut gibi çöken 12 Eylül Askeri Faşist Diktatörlüğü’nün elebaşı olan Kenan Evren, Muş halkına yaptığı ve tarihe geçen konuşmasının bir bölümünde “Asmayalım da besleyelim mi?” sözünü, Ermeni devrimci Levon Ekmekçiyan için söylemişti.

12 Eylül faşist cunta yılları idamların, işkencelerin, gözaltında kayıpların, vatandaşlıktan atılmaların, azgın devlet terörünün yaşandığı yıllar olmuştur. Bu dönemde siyasi nedenlerle aralarında 17 devrimcinin de olduğu 51 kişi idam edilerek katledilmiştir.

Almanya'da Faşizme Karşı Kitlelerin Büyük Protestosu

Alman emperyalist burjuvazisi, son yıllarını ekonomik kriz içinde geçirdi ve bu krizi savuşturabilmiş değildir. Tersine, giderek derinleşmektedir. Kendileri için söylenen “Avrupa'nın hasta adamı” sözüne karşı, ekonomi bakanın Lindener'in doğrudan ağzıyla; “hasta değil, yorgun adamı” olduğunu kabul etti.

Çutakımız Hrant (Nubar Ozanyan)

Soykırımcıların, hafıza katillerinin tüm çabalarına karşın Ermeni halkının ve ilerici insanlığın hafızasında halen dipdiri olan Hrant Dink; özgürlüğün ve adalet arayışının simgesi olarak anılmaya devam ediyor. Yüzbinlerin hem kalbine hem de duygularına bu denli etkili ve sarsıcı dokunmayı başaran Hrant Dink, bu gücü Ermeni soykırım gerçekliği kavrayışından, özgürlüğe ve adalete olan güçlü inancından, tutarlı duruşundan alıyordu.

Bir Sol Liberal Aydının Ezilen Ulus Milliyetçiliği Temelinde Ulus Sorununa Yaklaşımının Eleştirisi

Giriş:

Uluslar kapitalizmin şafağında ortaya çıkmıştır. Ancak, kapitalizmin emperyalizme evrilmesiyle de ulusal sorunlar çözülebilmiş değildir. Hala ezilen uluslar ve bunların kendi kaderlerini özgürce tayin etme mücadeleleri sürmektedir. Özellikle emperyalizmin ortaya çıkmasıyla birlikte, ezilen ulus sorununun çözümü doğrudan proleter devrimlere bağlanmıştır.

Dağın Sara’sı (Sakine Cansız), Nubar Ozanyan

Aradan yıllar geçse de direngenliğin hikayesini yazan Sara (Sakine Cansız), unutulmadan konuşulup anılıyorsa bu onun istisna bir kişilik olduğunu gösterir. Unutulmayacak kadar değerli çalışmalar yürüten, her dönem geride okunacak notlar bırakan Sara, Kürt Özgürlük Hareketi’nin öncü soluğu olmayı başarmış bir devrimcidir.

Sayfalar