Perşembe Mayıs 9, 2024

Çutak (Nubar Ozanyan)

Rakel Dink yaşam arkadaşına, çocuklarının babasına, Hrant’a “Çutak” diye seslenirdi. Rakel’in neden sevgili eşine Çutak dediğini ancak onları yakından tanıyanlar bilir ve anlar. Ermenilerin bir kısmı, çok sevdiklerine “Çutak” yani keman diye hitap eder. İnsanlar duygularını sözlere döker, sevgilerini notalara, melodilere işler.

Aradan 15 yıl geçti. Ne gerçekleri açığa çıkaran bir soruşturma ne de adaletin tecelli etmesi için doğru dürüst bir yargılama gerçekleşti. Bütün soykırım ve katliam suçlarında olduğu gibi failler korundu ve emir verenler özenle gizlendi. Bütün acılı yürekler gibi Rakel’in gözyaşları ve adalet arayışı da hiç durmadı.

Suruç’ta evladını ve eşini kaybeden Emine Şenyaşar ananın acısı dinip adalet arayışı sonlandı mı? Ya on iki yaşında on üç kurşun yiyen Uğur Kaymaz’ın annesinin acısı?

Berkin’in annesinin acısı ve arayışı bitti mi? Minik Ceylan’ın kara gözlerini unutmayan annenin arayışı hiç durdu mu? Peki ya Taybet Anayı toprağa yıkıp, cesedini günlerce yerde bekleten katiller bulundu mu?

Rakel Dink’in dediği gibi dünyada zulüm bitmiyor. Bu dünya ne zalimler, ne sultanlar, ne padişahlar, ne diktatörler gördü. Yerlerini yenilere bırakarak çekip gittiler. Çivisi çıkmış dünyanın zulmü eksilmiyor. Faşizm karanlık, bütün paralı katilleri ise korkak ve küstahtır. Cesaret edemediler Hrant’la yaşamaya.

O gün orada kaya gibi yere yıkılan yalnız Hrant değildi. Adaletti yere yıkılan ve yıkılan adaleti ayağa kaldıracak olan ancak aç ve yoksul kalabalıklardır. Ona sağlam ve dayanıklı gömlek giydirecek olan acı dolu Kürt ve Ermeni anaları olacaktır. Ancak yoksul kalabalıklar yere düşen adaleti ayağa kaldırabilir.

2022 yılının 19 Ocak’ında Agos gazetesinin önünde toplanan belki on binler değildi. Ancak inançlı ve eksilmeyen binlerdi. Bugün bu kalabalık bile umut ve cesaret veriyor. Vurulup düşeni ancak böyle yerden kaldırabileceğimizi öğretiyor. Özgür bir gelecek özleminden geri durmayanlar yarın daha fazla çoğalarak yaralı adaleti ayağa kaldıracaklardır.

Aradan 15 yıl geçmesine karşın neden halen Hrant bu kadar çok sayıda insanı etkileyebiliyor? Yıllar geçse de dün gibi hatırlanıyor? Onu unutulmaz bir mertebeye yükselten, yüz binlerin sevgilisi yapan tılsım nedir?

Bunun yanıtı hakikatı korkusuzca arayanların unutulmayacağıdır. O, zalimlerin söylemi ve tehditleri karşısında dik durdu. Bunun için herkes aradığı Hrant’ı, ayakkabısı delik Çutak’ta buldu.

Ve Hrant yüksek sesle seslendi kalabalıklara “Herkesin olana ‘benim’ diyene inanmayın! Adaleti ve özgürlüğü ararken zalim iktidarlar tarafından hainlikle suçlanabilirsiniz!

Zindan ve ölüm tehdidi alabilirsiniz! Ancak unutmayın ki, dünyada zulüm bitmese de dünya ne zalimlere, ne sultanlara, ne de padişahlara kalmıyor. Arkadan sıkılan kalleş kurşun pahasına dağ gibi hakikatı savunmaya cesaret edin” dedi.   

Hrant’ın aklı ve vicdanı, hakikatin sesiyle doldu. Hep hakikatin sesini dinledi. Adaletsizliğe karşı her sesini yükselttiğinde hainlikle suçlanan bir iktidarla karşılaştı. Ancak o halkların acı dolu ruhlarını özgürleşme kavgasını vermekten geri durmadı. Bunun için, doğmadığı İstanbul topraklarının derinliğine uzatıldı.  

Bugün herkes ciddi bir sınavla karşı karşıyadır. Hiçbir gerekçe ve neden, halkları karanlığa ortak olmaya götürmemelidir. Herkese ait olanları ellerine alarak, zorbalık ve zulüm saçarak yaşamımızı cehenneme çevirmelerine izin vermeyelim!

Hrant, çöle çevrilmiş Hay topraklarının derinliğinden suyunu alarak çelikleşti. Armenak’la çıktığı zorlu özgürlük yolunda tek başına kalsa da dik durarak yürümeyi öğrenerek çelikleşti.

İttihatçı-Kemalist diktatörler zannettiler ki, onu tehdit ederek durduracaklar. Ya da kalleşçe vurarak susturacaklar. Bilemediler ona suyunu veren bir çelik vardır.

Ve o çelikleşerek aldığı suyun kaynağını unutmadı. Karanlığa karşı dağı uyandıran sesiyle türküler söyleyen Armenak’ın kadim yoldaşıydı. Armenak ki, adını aldığı Ermeni fedaisinin yolundan yürümekte yeminliydi.

Bunun için onun gülüşü Karakoçan’ı Kızıl Koçan yaptı.

Bizim fedailerimiz…

Hrant ve Armenak, Ermeni halkının yiğit fedaileridir. Aynı zorlu yollarda yürüyerek fedaileştiler. Biri tertemiz sayfalara halkların kardeşliğini kanıyla yazarken diğeri güvercin tedirginliğinde yükseklerde uçmayı bırakmadı.

Artlarında yürünecek on binler yaratmayı başardılar. Ermeni halkı, zulümle, soykırımla ve sürgünle tanışık ve yaşadıklarını unutmayan bir halktır. Yetiştirdiği fedaileri türkülere, şiirlere mısra yapmıştır. 

Hrant ve Armenak’ın yolunda yürüyen Manuel’i bir gece karanlığında İstanbul işkencehanelerinde sır vermediği için urganla boğdular. Manuel tıpkı Armenak gibi boyun eğmedi zalimlerin önünde. İddia ve özgürlük değerlerine sadık kalarak bir Ocak karanlığının sabahında yanan meşale oldu.

Hrant’ın arkadaşları, yoldaşları bilmelidir; Hrant’ın olduğu her yerde Armenak Bakır vardır. Onun her cesur duruş ve söyleminin arkasında hakikatin sesi Armenak vardır. Kürt halkı için Mazlum Doğan ne kadar değerli ve ölümsüzse Ermeni halkı için de Armenak o kadar ölümsüzdür. Mazlum Doğan’ın doğup büyüdüğü topraklarda Armenak vurulup toprağa düştüğünde, Mazlum Doğan Ermeni halkının fedai sesine ciddiyetle kulak verdi.

Eğer bugün ve yarın Hrant’ın anıldığı ve konuşulduğu her yerde eğer Armenak konuşulmuyorsa her şeyden önce Hrant’ın kendisi yaralanır. Hrant iyi bilir; Armenak olmadan Hrant bir eksiktir.

Hrant olmadan Ermeni fedaileri ve aydınları daha fazla eksiktir. Biri dağa diğeri Rakel’e aşık olurken de yolları hiç ayrılmadı. İki kadim yoldaş olarak kaldılar. Ve yükseklere çekili bayrak oldular.   

Ocak ayının buzunda son sürecin Ermeni fedaileri Armenak, Manuel, Nubar, Hayrabet, Hrant, Martager Hay halkının bağrında açan kardelenler oldular. Onları anarken ayak izlerine basıp yürüyerek acılarımızdan kurtulacağız.

2462

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

Sayfalar