Pazartesi Mayıs 6, 2024

Devrilen “Çözüm” Masası Ve Topallayan Barış Süreci Üzerine…

7 Haziran seçimlerinin yaklaşması ile birlikte, seçimler ve ardından gelişecek süreç de şimdiden görünür hale gelmeye başlamıştır. Anketlere yansıyan rakamlar AKP’nin, son süreçte daha da ivmelenen gerilemesinin resmiyken, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı ardından yaşanan AKP içerisindeki çatırdamalar ve güvensizlik iklimi bu gerilemeyi büyütmektedir.

Tüm bu tablo içerisinde ise, Kürt Hareketinin on yıllara yayılan mücadelesinin sonucu olan ve AKP’nin de büyük beklentilerle yaklaştığı “barış ve müzakere” süreci, AKP’nin kaderi açısından belirleyen pozisyondadır. Erdoğan’ın başkanlık hayalleri kurduğu bir süreçte, alanlarda “400” milletvekili istediği bir dönemde, bu belirleyici pozisyondan ötürüdür ki, AKP en çok da bu alanda kart oynamakta, kaderi ile imtihanı olacak olan seçimlerde, kendi saflarını sıklaştırmak adına bu alandan gerilimi yükselterek girmektedir.

Tüm bunların son görüngülerinden olan “barış ve müzakere” süreci açısından ciddi kırılmalar yaratan bir dizi gelişme de, son günlerde yaşanmıştır. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Kuveyt dönüşü yaptığı “çözüm masası da yok, Kürt sorunu da yok” ve ardından İmralı Müzakere Heyeti’nin yaptığı “masa devrildi, süreç hükmünü yitirdi” içerikli açıklamalar, bu gelişmelerin topluma yansıyan ve seçimler sürecinde de belirleyici etkide bulunacak olan gelişmelerdir.

AKP’nin son sığınağı: Kaos

Seçimlere bir ay kala gerçekleşen bu açıklamaların, kuşkusuzdur ki ne Erdoğan’ın iktidar merakı ile açıklanacak hali vardır, ne de egemenlik sevdası ile. Olayın kodları, AKP’nin seçim sürecine yaklaşımı ve toplumsal dinamiklerin bu seçimlerde nasıl konumlandığı ile ilintilidir.

Şöyle ki, AKP’nin 12 yıllık iktidarı boyunca Kürt sorununu temel bir politik argüman olarak işlediği bilinmektedir. Özellikle 2007’den beri süren çatışmasızlık iklimi AKP’nin iktidarının sürdürülebilirliği açısından işlevsel bir alan olagelmiştir. Tüm bu süreç içerisinde ise AKP bu sorunu, kendi hareket salahiyeti açısından işlevsel olarak kullanırken Kürt hareketini ise özellikle KCK operasyonlarından da görüleceği gibi sürekli bir markajlama çabasında olmuş ve özü imha ve asimilasyona dayanan faşist saldırganlığı çeşitli biçimlerde (Roboski katliamı vb) sürdürmüştür.

Temel eksen böyle olması ise süreci ve sürece AKP’nin mecbur kılındığını gölgelememektedir. Şöyle ki, temeli açıktan Kürt ulusunun reddine dayanan TC klasiği çizgide yaşanan değişim ve bunun egemenleri müzakere çabasına zorlaması, Kürt Ulussal Mücadelesi’nin ürünüdür. Ancak gelinen aşamada bu tablo varlığını korurken, AKP’nin sürece yaklaşımı ise üstte bahsettiğimiz temelden ayrılmamıştır.

Bu ahval içerisinde ise, AKP kendi gerilemesinin kaynağında, özellikle de HDP’nin son süreçte yakaladığı gelişimle de birlikte bu konuyu görmektedir. Zira bilinmektedir ki, Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişi ile birlikte, AKP’nin devreye soktuğu hiçbir araç bu gelişimi engellememiş; AKP eliyle üretilen yolsuzluk ve faşist saldırganlığın artması HDP’nin çekim merkezi olmasını sağlamıştır.

Tam da bu temelde, Ortadoğu yöneliminin çökmesi, parti içi bunalımların da artmasına paralel AKP, durduramadığı bir gerileme evresine girmişken HDP’nin barajı aşma sinyalleri vermesi, hükümeti de toplumsal gerilimi arttıracak bir dizi adıma itmiş bulunmaktadır. Bunun en çarpıcı görüngüsü ise, Ağrı’daki askeri operasyon ve sonrasında yaşananlardır. 15 askerin açıkça ölüme terk edilmesi toplumu yeniden bir provokasyon ortamına itme çabasının ürünü iken, buradan umduğunu çıkartamayan hükümet şimdi de “masadan onlar kalktı” yaklaşımı ile kendi tabanında safları tahkim etmeye girişmiştir.

AKP’nin yeniden çatışmalı bir süreci göze alabilmesi, kendi ipini çekmesiyle eşdeğerdir ancak hükümetin iç dinamiklerinde yaşadığı sarsıntı, gerilimden beslenen bir ortamı ihtiyaç haline getirmektedir. Tıpkı Kobanê serhıldanı sonrasında olduğu gibi, AKP her gerileme yaşadığı dönemde saldırganlık düzeyini arttırmayı borç bilmektedir.

Zira bilinmektedir ki,  parti içerisindeki güvensizlik hali ve bunun AKP tabanında bulduğu yansıma, AKP açısından gerileme ve güç kaybı demek olup; bu da, buradan HDP’nin kazanımla çıkması ise “hedef 2023 konseptine” darbe anlamı taşımaktadır.

“HDP’nin barajı aşması tehlikelidir”

Bu nedenledir ki, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan seçimlere dair yaptığı bir açıklamada “HDP’nin barajı aşması tehlikelidir” demektedir. Yani temel kaygı, hükümetin yaşadığı gerilimden, parti içi çatışmalardan sıyrılmak adına, ülkeyi kaosa sürükleme girişimidir. Yani AKP’de görmektedir ki, güncelde AKP sultasını yıkacak tek güç HDP’dir ve bu nedenledir ki böylesi bir süreç ihtiyaç haline gelmiştir.

Ve HDP…

HDP ve müzakere heyeti açısından ise açıklama isabetli ve seçim sürecinin temel kaygılarına uygun bir niteliktedir. Kastımız, HDP güçleri açısından uzlaşı yolundan radikal bir kopuşun gerçekleştiği şeklinde gerçek dışı bir yorumda bulunmak değildir. Ancak görünen odur ki, AKP’nin krizini derinleştiren bu adım, iktidar sultasına ve onun oyalayıcı hamlelerine güçlü bir darbe niteliği taşımaktadır.

Ek olarak, seçimlere ramak kala atılan bu adımla, HDP güçleri sadece hükümetin maskesini düşürmemiş, aynı zamanda seçimler ve sonrası süreç için safları sıklaştırarak, daha güçlü mücadelelere hazırlanarak (kendi niteliğine uygun şekilde) “AKP’ye ve Başkanlık sistemine geçit vermeme” mücadelesine daha fazla kenetlenme mesajı da vermiştir.

 

50157

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar