Pazar Mayıs 19, 2024

“Ermenilerin hepsi ASALA olsun” (Nubar Ozanyan)

Yaklaşık 45 gündür Artsakh, vicdansız ve eşitsiz bir kuşatma altında. Artsakh halkı buz kesen soğukta direniyor. Dünya sağır ve suskun.

Kurtuluşunu arıyor Artsakh. Yanıbaşında bulunanlardan çözüm bulamayınca, bu kez, geçmişte faşist Türk devletinden hesap soran ve intikam eylemleriyle ses getirenlere yüzünü dönüyor. 1980’li yıllarda geçtiği her yerde iz bırakan, dönemin “Nemesis”leri olan Ermenistan’ın Kurtuluşu İçin Ermeni Gizli Ordusu’ndan (Armenian Secret Army for the Liberation of Armenia-ASALA) umut ve çözüm bekliyor. ASALA’nın onları kurtaracağını düşünüyor ve aradan 30 yıl geçmesine karşın halen bunu hayal ediyor. Var olan mevcut parti ve temsilcilerinden umut beklemiyor.

ASALA bugün yok. Mücadele ve eylemleri geçmişte kaldı. Marksizm-Leninizm’den önemli oranda etkilenen, küçük burjuva devrimci bir örgüt olan ASALA’nın aradan geçen onlarca yıldan sonra Ermeni halkı için yeniden umut olmasını nasıl yorumlamalı?

Ermeni fedai geleneğini yeniden canlandıran bu devrimci örgüt, önemli eksik ve hatalarına karşı faşist Türk devletine kök söktürdü. Dahası bırakalım kabul etmeyi, inkar edilen Ermeni Soykırımı gerçeğini bütün dünyanın gündemine soktu. Tarihsel bir rol oynadı ve zamanı geldiğinde kendini feshetti. Ancak görülüyor ki, yarattığı umut, Ermeni halkı arasında halen yaşamaya devam ediyor. Ermeni halkı umudunu, öncüsünü aramaya devam ediyor. Bir yol açıcı arıyor.

Bu gerçeği ifade etmemizin nedeni Yerevan’da bir gazetecinin ASALA’nın “Van Grubu”nun eylem komutanı Vasken Sisliyan’la yaptığı röportajdır. “ASALA ismi Ermeni halkında büyük bir umut yarattı. Her zor dönemde mutlaka ASALA bir umut yaratır ve bir çıkış eylemi yapar. Halkın beklentisi hep bu yönde olmuştur” diyor gazeteci.

Verilen yanıtı uzun olması pahasına aktaralım. Vasken Sisliyan soruyu şöyle cevaplıyor: “45 yıl önce kurulan 40’ın üzerinde şehidi olan ASALA, bir intikam hareketi olmaktan çok bir özgürlük hareketiydi. Elbette bu mücadele içinde intikam eylemleri de vardı. ASALA bugün de kendi varlığını başka bir biçimde sürdürüyor. Geçmiş mücadele biçimlerinden farklı mücadele yöntemlerini uygulayarak varlığını sürdürüyor. Ancak Batı-Ermenistan’ın kurtuluş mücadelesi henüz sonlanmış değildir. Çünkü Batı-Ermenistan henüz kurtulmamıştır.

Mücadelemiz sadece Türk devletine etkili ve sarsıcı darbeler vurmak değildi. Aynı zamanda Diasporadaki Ermeniler’i uyandırmaktı. Köklerinden ve kimliklerinden uzaklaşan Ermenileri sarsmak ve kendi gerçekliklerine dönmelerini sağlamaktı. Onlara Ermeni olduklarını hatırlatmaktı.

Elbette ki, Hay halkı her şeyini ASALA’ya bırakarak kurtulamaz. Bütün Ermeni halkı özgürlüğüne ve kurtuluşuna inanıp bu uğurda mücadele etmelidir.

Halkımızın umudunu ASALA’ya bağlaması ve her dara düştüğünde ASALA’nın mutlaka kendilerinin yardımına yetişir fikrine inanmaları ve ASALA’ya umut bağlamaları ve ondan beklentiye girip mucize beklemeleri iyidir.

‘Havadk-Huys-Ser’ (İnanç-Umut-Sevgi) ilkemiz olmuştu. İnanç, mücadeledir. Umut yapılması gerekenlerdir. Sevgi ise Ermenistan’dır. Amacımızın özlü üç ifadesi.

Halkın ASALA’ya umut bağlaması iyidir. Ancak halkımız bilmelidir ki, onların bizden hiç de eksik yanı, bizlerin de onlardan hiç de fazla yanı yoktur. Ermenilerin bir kısmı Ermenistan’ı seviyorlar ancak bizim gibi güçlü sevmiyorlar. Biz güçlü sevdiğimize canımızı feda ettik ve etmeye hazır olduk. Esas mesele buradadır. Bütün mesele; sevmek, inanmak ve bunun için kendini feda etmeye hazır olmaktır. Biz eyleme giderken ölmek için gitmiyorduk. Ancak biliyorduk ki, eylemin içinde öldürmek kadar ölüm de vardır. Bir an olsun ölümü düşünmüyorduk.

Şimdi çok sayıda gençle karşılaşıyorum. Benden daha fazla askeri olarak eğitilmiş ve donatılmışlar. Nedir eksik olan? Bu soruya yanıt aramalıdırlar. Ermenilerin hepsi ASALA olsun. İsmini değiştirebilirler. Fark etmez. Ancak mücadele fikri ve savaşma ruhu, sevgi ve umutları kadar büyük olsun.

Bugün Arsthak kuşatmasının bu kadar uzun sürmesinde mevcut hükümetin suçu büyüktür. En alttakinden tutun en üste kadar herkes suçludur. En alttaki Ermeni’nin küçük günahı vardır. En yukarıdaki Ermeni’nin büyük günahı vardır. Durum çok kötüdür. Çözüm bizim güçlenmemizdedir. Birlikte hareket etmemizdedir.

Geçmişte Hrimyan Hayrik’in hikayesini herkes bilir. Bugün bu hikayeyi benzer bir şekilde yaşıyoruz. Hrimyan Hayrik derdi ki; ‘Eğer demir kepçemiz varsa pişen çorbadan payımızı alırız. Eğer kağıttan kepçemiz varsa sıcak çorba içinde kağıttan kepçemiz erir. Dağılır. Ve aç kalırız.’

Ben Ermeni halkına güveniyorum. Onlara inanıyorum. Çok değerli ve kendilerini özgürlükleri için feda edecek yetenekli Ermeni gençleri vardır. Onlara yol göstermek ve zaman gereklidir.

Ermeni halkının bugün en büyük sorunu ve en büyük eksiği, güvenilir sağlam bir lidere sahip olmamasıdır. Halkın güvenini kazanacak ve arkasından yürüyecek bir önderin olmamasıdır.”

Böyle diyor ASALA’nın “Van Grubu”nun eylem komutanı Vasken Sisliyan.

Ermeni halkı dün ASALA’yı yarattı. Özgürlüklerine inanan kahraman savaşçılar çıkardı. Onlar geçmişteki Ermeni fedai geleneğinin sürdürücüsü oldular. Ermeni fedai geleneği, kendisini Martager Nubar Ozanyan’da sürdürdü. Bugün de Ermeni halkı mutlaka yeni umudunu ve kendi öncüsünü yaratacaktır. Bunu gerçekleştirecek iradeye ve tarihsel gerçekliğe sahiptir.

1792

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Sayfalar