Cumartesi Mayıs 18, 2024

Genç yürümek /Nubar Ozanyan

25 Ekim’de “Özgürlüğümüz İçin Faşizme Karşı Birlikte Yürüyoruz!” kampanyasının duyurusunu yapıp amaçlarını açıklamak isteyen gençlik örgütlerine polis saldırdı. Gençliğin dinamik ve militan sesini kesmek, birleşik mücadele fikrini boğmak için yapılan bu saldırıda, dikkat çeken bir nokta vardı. O da polisin İbrahim Kaypakkaya’nın posterini bahane edip eyleme saldırmasıdır. Polisin saldırısında, devrimci gençlik kararlı bir karşı koyuşla önderlerini sahiplendi. Yürüyüşlerinin zorluklarla dolu olduğunu daha işin başında gördüler. Düşmanı korkutan yolun hangisinin olduğuna bir kez daha tanıklık ettiler. Şimdiye kadar birlikte, ortak yürüyüş yapılmasının önündeki darlık ve gerilikler önemli oranda aşıldı. Yürünecek yolun önü açıldı. Herkesin farklı neden ve gerekçelerden kaynaklanan kaygıları, belli oranda kırıldı. Görüldü ve anlaşıldı ki; birlikte ortak-mücadele etmek gereklilik ve zorunluluktur. Bu yol kolay ve rahat yaratılmıyor. Ortak yürüme başarılırsa gençlik, güven verici bir çekim merkezi haline gelir, yürüyüşünü güçlendirip örgütleyebilir. Bu yolda yürünürse, ince dereler nehir olur. O zaman, gençliğin önünde ne sultanlar ne de paşalar durabilir. Bugün her alanda işçilerin, gençliğin, kadınların, LGBTİ+’ların, Kürtlerin, inanç ve dillerin yanyana gelip omuz omuza yürümesine ve nehir gibi akışına ihtiyaç vardır.

Devrimci gençlik hareketi her dönem, devlet açısından tehlikeli olmuştur. Birleşik devrimci gençlik fikri ve hareketi daha da tehlikeli olmuştur. Bunun böyle olduğunu pratik bir kez daha gösterdi. Yanına, etrafına aynı aklı, aynı irade ve kararlılığı koyanların biraraya gelmesine; hiçbir hesap gütmeden, hiçbir kaygı taşımadan sadece özgürlük ve kazanma amacını omuzlayanların birleşerek ve çoğalarak devrimci irade göstermesine bugün fazlasıyla ihtiyaç vardır.
AKP-MHP faşist yönetiminin herkesi susturup, sindirerek diz çökerttiğini, ülkenin bekası için sükuneti sağladığını düşündüğü bir süreçte, gençliğin birleşik iradesini ortaya koyması ve bunun kararlılığını göstermesi, düşmanda ciddi kaygı yarattı. Gençliğin yürüyüşünün önünün derhal kesilmesi gerektiğini düşündü.

Sesin, sözün, türkülerin, şiir ve sanatın zalimlerde korku yarattığı, Kürt ıslığının bile devleti ürküttüğü bir ülke de yaşıyoruz. Gerçeğin dilinin, direnişin fotoğraflarının yasaklanarak devrimci basının susturulmaya çalışıldığı bir dönemde, her şeyin iyi gittiğini düşünen egemenler, fena halde yanıldıklarını anlayacaklardır. Devrimci gençlik örgütlerinin biraraya gelip birlik, mücadele ve zafer sözü vermeleri, faşizmi birlikte mücadeleyle yıkma kararlılığı göstermeleri sadece devletin korkularının büyütmedi. Aynı zamanda gençlik saflarında umut, heyecan ve coşku yarattı. Atılan adımın ne kadar gerekli ve ihtiyaç olduğunu gösterdi.

Hem genç hem devrimci olunacak; hem birleşik olunacak hem de devrimci öncülerin fotoğrafları taşınacak! Devletin korkusunun başladığı yer burasıdır. Türkiyeli-Kürdistanlı devrimci gençliğin bir araya gelmesi, birlikte düşünce üretmeleri, ortak eylem programı çıkarıp, birlikte yürümeleri bugün atılması gereken adımların neler olması gerektiğini göstermesi bakımından değerli, bir o kadar da önemlidir.

İttihatçı-Kemalist devlet neden ve kimden korkuyorsa, kendisine tehdit ve yıkım olarak hangi yolu hangi eylemi görüyorsa gelişmenin yolu oradadır. Herkes korkmadan o fotoğrafa bakmalı ve yapması gerekeni oradan almalıdır.
Şovenizmle zehirlenen, Türkçülükle kirletilen, yönü şaşırtılmaya çalışılan devrimci gençliğin aynı hedefe, aynı amaç için yürümesi herkesten çok yoldaş İbrahim Kaypakkaya’nın benimsediği ve savunduğu fikirlerdir.

Deniz-Mahir-İbrahim-Mazlum şahsında, devrim önderlerinin yarattığı gelenek, kazandırdığı devrimci fikirler oldukça değerlidir. Gerçektir. Somuttur. Akılcıdır. Ve gereklidir. Her dönem dönüp bakacağımız, tekrar tekrar okuyup büyük bir dikkat ve ciddiyetle anlamaya ve kavramaya çalışacağımız önderlerimiz, eylem ve mücadele kılavuzumuzdur. Faşizme karşı savaş ve direniş yolunda, her zaman örnek alacağımız öncülerdir. Devrimci duruşlarıyla, zaman aşımına uğramayan fikir ve kararlılıklarıyla burjuva-feodal sistemin nefesini tutan, soluğunu kesen devrimci önderler, bugün de sultanlarının ve paranın efendilerinin ve onların önlerinde diz çöken Saray şarlatanlarının korkulu rüyası olmaya devam etmektedir.

Nedendir, sultanların paşaların bu bitmeyen korkuları? Yıllar önce katledilen önderlerin posterlerine olan bu tahammülsüzlük nedendir? Basın açıklaması yapan 60 genç, nasıl oluyor da bu devleti bu kadar korkutuyor? Nasıl oluyor da üst üste üç kez saldırıyla karşı karşıya kalıyorlar? Nedir bu Kaypakkaya ve Mazlum Doğan korkusu? Neden bu tahammülsüzlük? Çünkü muktedirler çok iyi biliyor ki; Somalı-Ermenekli maden işçilerinin, her türlü tehdide rağmen sokakları terk etmeyen kadınların ve LGBTİ+ların, özgürlüğü ve geleceği uğruna savaşan Kürt halkının birleşik ayak sesleri muktedirlerin saraylarını yıkabilir. Ancak nasırlı ve yaralı emekçi eller birleşirse, AKP-MHP faşistlerini gerçek anlamda yargılanmaları için beyaz tülbentli özgürlük analarının ellerine teslim edebilir.

2766

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Sayfalar