Perşembe Mayıs 2, 2024

Kandıra’dan Tutsak Partizan: “Pandora’nın Kutusu’nu açan kadınların siyaset sahnesine çıkması oldu”

Gazetemiz Özgür Gelecek’in bürolarına dönük gaspın devam etmesine ilişkin gazetemize mesaj gönderen Kandıra 1 Nolu F Tipi Hapishane’den Tutsak Partizan Resmiye Vatansever “…dinamiklerini yapıya kurumsal olarak mal etmeye kalkışan kadınlar değişmek isteyenlere cesaret, statükoculara ise sıkıntı vermiştir. Bu nedenle saldırıların kadınlara ve kadınların daha fazla çalıştığı, söz sahibi olduğu kurumlara yapılması tesadüf değildir” dedi.

“Pandora’nın Kutusu’nu açan kadınların siyaset sahnesine çıkması oldu”

Devrim ve demokrasi arayışlarının kitleler tarafından her zamankinden daha acil bir ihtiyaç haline geldiği bu süreçte enerjimizi bundan daha farklı sorunlara yoğunlaştırmak durumunda kalıyor olmamızın rahatsızlığını yaşadığımı belirtmek istiyorum.

Yıkıcı güçlerini egemenlere değil de ezilenler ve öncülerine yöneltenlere söylenecek çok söz var! Şiddeti kadınlara ve devrimcilere karşı kullanmayı, ideolojik- politik mücadele sananların, gözünü kırmadan birçok maddi ve manevi değerimizi heba edebilenlerin özeleştiri vermeleri beklenirken aynı tutumlarını devam ettirdiklerini öğreniyoruz. Saldırıya uğrayan ve halen bu risk altında çalışmalarını sürdüren arkadaşların yanında olduğumu bildirmek istiyorum.

Kitlelerde ve yoldaşlarda bu yanlış tutum sonucu oluşmaya başlayan güvensizliğin durdurulması ve özgür gelecek umuduna bağlılığın güçlendirilmesi için bu yaşanan saldırılara ve işgallere son verilmelidir. Sorunlar devrimci tarzda ve onun en güzel örneği Partizan kültürü ile ideolojik- politik yollardan ve hukuki süreçler sağlıklı işletilerek çözülmelidir.

 

“Bu süreç bağrında kültür devrimin potansiyelini de taşımaktadır”

Bu kabul edilemez saldırılar ve ayrışmalar birden bire oluşmuş değildir. Yıllardır işletilmeyen mekanizmalar sorunları kangren haline getirmiştir. çözüm arayışları ve farklı sesler bastırılmıştır. “Kol kırılır yen içinde kalır” anlayışı ile yetkileri elinde tutanların yanlış yöntemlerinin alışkanlığa dönüşmesinin önü açılmıştır. Sol sekterlik ve psikolojik şiddet sıradanlaşırken, bugün karşımıza bunun sonucu olarak devrimcilere ve kadınlara fiziki şiddet uygulamayı “normalleştirmiş” bir anlayış çıkmıştır. Buna benzer farklı tıkanıklık biçimleri dünya ve ülke sınıf örgütlerinin bir gerçeği olsa da komünist öncümü bu sorunlardan bir daha tekrarlanmamak üzere kurtulmalıdır.

Ayrıca yaşanan bu sorunları ifadelendirirken dogmatizmin bizi soluksuz bırakan yöntemlerine tepki duymakla sınırlı da kalmamalıyız. Zira, bu süreç bağrında aynı zamanda kültür devrimin potansiyelini de taşımaktadır. Asıl önemli olan ve yoğunlaşılması gereken boyutu da budur. Statükoları aşağıdan yukarıya parçalama gücüne sahip bu kültür devriminin ebesi ise son yıllarda devrimin ihtiyaçlarına dönük yakalamaya başladığımız yeni şeyler olacaktır. Bu sıcak temasın öncüsü ise esasta kolektifin kadınlarıdır.

“Mücadele bağrında örgütü dönüştürecek kadın aydınlanmasını taşımaktadır”

Birçok sınıf hareketinde olduğu gibi bizde de “eşitlik” adı altında yıllarca cins körü siyaset izlenmiştir. Erk dili, kültürü, yöntemi ile yapılan siyaset kadının özne olarak kitlesel katılımına izin vermediği gibi kadın devrimi gerçeğine de aykırıdır. “Makbul” ve sembolik katılımlarla sınırlı siyaset yapma biçim ise kadınlar tarafından artık kabul edilebilir değildir! Zira kadınlar bu aşamaya gelirken bile tüm engellere rağmen özgür politika üretebilmeyi başarmıştır. Kısa zamanda statükonun dışına çıkabilen kadın politikaları değişimi ihtiyaç gören kadın, erkek, LGBTİ yoldaşlara güç ve umut vermiştir. İktidarları sarsılanların buna karşılık vermemeleri beklenemezdi. Zira sürecin sarsıntısız, çatışmasız yaşanması değişim değil kadınların yenilgisinin işareti olurdu. Fakat yoldaşlara uygulanan şiddet ve işgaller asla bu mücadelenin bir parçası olamaz! Olmamalıydı! Her ne gerekçeyle olursa olsun ilkelerden uzaklaşılarak kazanılacak zafer de gerçek bir zafer olmayacaktır. Değerli ve kalıcı olan değişerek-değiştirerek, demokrasinin işletilmesiyle yaratılacak en geniş birliktir.

Bununla birlikte dogmatizm ve sol sekterlikle mücadele tarihimizde ilk kez yaşanmadığı gibi bu süreç geçmişin bir tekrarından da ibaret değildir. Zira bu kez bağrında örgütü dönüştürecek kadın aydınlanmasını da taşımaktadır. Geçmişteki örneklerde hep erk’ler arasında yaşanan ve sonucunda bir şekilde erk iktidarlarının bölünerek bizi ufaladıkları “küçük olsun benim olsun anlayışı ile yürütülen “siyaset” bugün en çok kadınlar tarafından reddedilmektedir. Devrimci cins bilinciyle politika üretmeye çalışan kadınlar iki çizgi mücadelesine erk sahiplerine göre daha derinden kavramaktadır. Aynı zamanda kolektivizmde çoğulculuk on binlerce yıllık deneyimi ve mirasıdır. Süreçte erk’in tepkisini çeken de kadınların bu sağlam ve sağlıklı varlığıdır.

 

“Bunlar karşısında susacak ve ‘eşit’mişiz gibi davranacak değiliz”

Kısacası ayrışmayı yaratan nedenler daha farklı boyutlar taşısa da “Pandora’nın Kutusu”nu açan, hareketin öncü kadınlarının kendileri adına siyaset sahnesine çıkmış olmalarıdır. Bu gerçekli ilerleyen süreçlerde daha da görünür olacaktır.

Son beş-on yılımıza baktığımızda ön açıcı politikaların en canlı ve dinamik şekilde kadınlar tarafından üretilmiş ve kabul görmüş olduğu ortadadır. Dogmatiklerimizin ulusal sorunun çözümünde yıllardır sürdürdükleri “suya sabuna dokunmama” anlayışına karşı da kadınlar pratik ve anı yakalayan politikalarıyla İbrahim’in çözümlemelerini sahaya taşımışlardır. Bu süreçte dogmatizm ise kadınları ve gençleri yani en dinamik en devrimci güçlerimizi kontrol altında tutmaya odaklanmıştır.

Tüm bu dinamiklerini yapıya kurumsal olarak mal etmeye kalkışan kadınlar değişmek isteyenlere cesaret, statükoculara ise sıkıntı vermiştir. Bu nedenle saldırıların kadınlara ve kadınların daha fazla çalıştığı, söz sahibi olduğu kurumlara yapılması tesadüf değildir.

Bunlar karşısında susacak ve “eşit”mişiz gibi davranacak değiliz. Kolektifteki eşitlik ve adaleti bu kez kadın rengi ile yeniden tesis edene kadar mücadelemiz sürmelidir. Şiddeti politika yapma yolu sananlar ise ya değişip kazanacaklar ya da tümden kaybedecekler.

Yeniye omuz verenlere başarılar diliyorum. Yanınızda olduğumu bir kez daha belirtmek istiyorum.

42642

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

Kanlı Maraş’ta kılıç artıkları - Mehmet Söğüt

1978’de kızıl kana boyanmıştı Maraş. Sebebini bilmedikleri bir kinle karşılaşmıştılar. Ellerinde kara ciltli Kuranlar vardı katillerin. Kimileri de cüppeliydi. Sarkık bıyıklardan kan damlıyordu. Tek bir ağızdan tekbir getiriyorlardı: Allah u Ekber.

Devrimci kadının görünmeyen emeği üzerine

Devrimci yaşamdaki cinsiyetçi ortam ve tutumlar kadının mücadeledeki emeğini ve varlığını görünmezleştiriyor. Her ne kadar toplumdaki durumla kıyaslamak doğru olmasa da yine de onun mücadeledeki gelişimini sekteye uğratacak kadar güçlüdür bu durum. Zira erkek egemen kültürün saflardaki uzantısı nitelik olarak toplumdakiyle aynıdır. Yani devrimci kadın da hemcinsleriyle benzer yükleri taşır. Sadece yüklerinin görünürlüğü biraz daha azalmıştır. Kadının bu yüklerinden kurtulması mücadeleye katılımını daha da artıracaktır. Bunun için cinsiyet ayrımcılığıyla sürekli bir mücadele şarttır.

Kuşlar bile tedirginken

“Tuşlarda acının nal sesleri

sevi ölüm kaçış çağrı

ve direniş tuşlarda

neredesiniz unuttuklarım

uçup giden sayısız kuş

bir mut kokusu getirdiniz odama

hoş geldiniz.”

Süleyman Okay

Soykırımın-şövenizmin panzehiri KAYPAKKAYA

Yüzyıl oldu, hâlâ kadim bir ulus olan, "Ermenilerin soykırıma uğrayıp uğramadığını" tartışıyor olmak, yaşadığımız utanca, bir utanç daha yüklemektedir. Hangi sebepten olursa olsun kendisiyle yüzleşmeyen, yaptığı soykırımı savunan, es geçen veyahut inkâr eden bir ulus ve bu ülkenin devrimcileri, sosyalistleri öncelikle kendileri özgür değildir. Adalet, eşitlik ve kardeşlikten bahsedemezler.Çünkü kendi pazara hâkim olma, egemenliklerini kurmak için, başka bir ulusu soykırıma uğratmış, bir buçuk milyon masum Ermeni sivil insanın ölümüne sebep olmuştur.

Korkunç Plan Kuzey Kürdleri Kurban mı Ediliyor – Dursun Ali Küçük

“Fermano bira-vahefermano
Fermano maho.
Dujmin amo sere ma
Cence pile makirkeno
Made xaîn xaîn nadano
EwroterteleserîKurdano-Kirmanciyano
Sere madevetelino, bira terteleo,
ProjeyaTırkano”

*TC  SÖMÜRGECİLİĞİNİN KORKUÇ PLANIYLA YÜZYÜZEYİZ

Halkların Birleşik Devrim Hareketi’ne yaklaşımımız!

Halkların Birleşik Devrim Hareketi (HBDH) 12 Mart tarihinde ilan edildi. Bu gelişme Türkiye işçi sınıfı ve halkının demokrasi, özgürlük ve devrim mücadelesine sempati duyan, yanında yer alan ve mücadele içinde olan geniş kitleler tarafından ilgiyle karşılandı. Aynı “ilgi”nin hakim sınıflar cephesinde ve onların sözcüleri tarafından da gösterildiğini ifade etmeliyiz.

Doğu Perinçek'in dişine kan değdi

Önceki gün Ulusal Kanal iflah olmaz Halk düşmanları Doğu Perinçek ile Yalçın Küçük'ün tartış malarına sahne oldu.Baştan sona hararetli geçen tartışmalardan sonra çıkan sonuç,ikisinin de gelenekçi,ittihatçı,ırkçı,faşist TC Devleti'ni savunan unsurlar olduğunu bizzat kendi ağızlarından duyduk ve dinledik.Şarlatan ikilinin bu kadar hararetli tartışmaları,aralarında ilkin nitel bir görüş ayrılığı gibi algılansa da,özleri aynıdır.Aralarındaki farklar niceldir.Yok birbirlerinden farkı ikisi de Osmanlı torunlarıdır.

Terörden ne anlıyoruz?

Terör amacı olmayan, hedefi belirsiz kör kurşun misali sivil toplumlara yapılan toplu katliam saldırılarıdır. Çoğunlukla sermaye gurupları tarafından finanse edilirler. Örgütlenmesini, eğitilmesini, silah ve mühimmat teminini sermaye devletleri yaparlar. Yeri ve zamanı geldiğinde bu devletler tarafından harekete geçirilip toplu katliamlara imza atarlar. Bu tür eylemler karşı devrimci eylemlerdir. Emperyalist lojistik desteğe sahiptirler.

“Zaferi, halkın özgürlük savaşımına nasıl kazandırırız?”

Ayaklanma ve halk savaşı ateşten bir sanattır. Devrimci savaş sanatında gösterilmesi gereken hassasiyet bütün sanatlarda ortaya konandan daha ilerde ve gelişkin olmak zorundadır. Bu sanat bütün sanatlardan daha bir derinlik ve incelikle ele alınmak zorundadır. Çünkü savaşta yapılacak bir hata ağır bir kayıp ve büyük bir acıyla sonlanabilir. Devrimci savaş sanatında yapılacak ciddi bir hata bazen bütünü kaybetmeye götürebilir. Devrimci sanat yürek ve aklın en ileri temelde birleştirilmesi, karar vermeden önce üzerinde kırk kez düşünülüp, yoğunlaşılarak yürütülmesi gereken bir sanattır.

“Newroz coşkusuyla gözaltı, tutuklama ve yasakları hükümsüz kılalım”

“Devrimci, demokrat, ilerici güçleri pres operasyonlarıyla sindirmeye, korkutmaya, yıldırmaya yönelik hiçbir baskı politikası bugüne kadar başarıya ulaşamadı, bugünden sonra da başarılı olmayacak” şeklinde açıklama yapan Partizan açıklaması şu şekilde sürdürdü: “Faşist Kemalist Diktatörlüğün geleneksel olarak uyguladığı katliam politikaları devam ediyor. Bugün de başta Kürt ulusu olmak üzere azınlık milliyet ve inançlara, ezilen yoksul halka, işçi sınıfına, kadınlara, LGBTİ’lere yönelik imha, inkar ve asimilasyon politikaları hız kesmeden devam ediyor.

Sedat'a….. Ihsan Feridun Berkin

Sen’inle 1977 yılında, kavurucu bir Ağustos gecesinde, İzmir Karabağlar’da bir gecekondu’da tanışmıştık. Sen, Ben ve bir arkadaş daha, el yapımı iptidai bir matbaa ile, sabaha kadar binlerce bildiri basmıştık. Bildirilerin mürekkepleri kuruyup, üst üste istifledikçe keyfimize diyecek yoktu doğrusu ; rotatif misali çalışıyordu körpe kollarımız ; rotatif ne kelime….ertesi günkü mitingde dağıtılacak binlerce bildiriyi, o gece sabaha kadar sadece biz üçümüz basacaktık.

Sayfalar