Cumartesi Haziran 1, 2024

Katliamlar Diyarı Şırnak

Röportajda Vali Mustafa Malay 15 Ağustos 1992 tarihli olayda asker ve PKK'lilerin öldürüldüğünü söylüyor. Belleği kendisini yanıltıyor herhalde. Olayda asker ya da PKK'li kimse ölmemişti.

Ben o tarihte Şırnak milletvekiliydim.

15 Ağustos gecesi Şırnak'ı harabeye çeviren silahlı saldırıyı gelen telefonlarla haber aldım. Hükümetin oralarda hiçbir yetkisinin olmadığını biliyordum. Ancak bir ümit yine de İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'i aradım ve duruma müdahale etmesi istedim.

İsmet Sezgin PKK'in saldırdığını ve çatışmaların devam ettiğini söyledi.

Sonra Şırnak valisini aradım, ancak kendisine ulaşamadım. Vali'nin tugayda olduğu söylendi bana.

Şırnak birkaç ay önce Newroz'da da Devlet güçlerinin saldırısına uğramış ve onlarca insan öldürülmüştü.

O 15 Ağustos saldırısında tüm geceyi telefon başında geçirdim. Şehir gece boyunca ağır silahlarla ateş altında tutuldu. Kan ve barut kokusunun sindiği Şırnak'tan sadece top sesleri ve insan feryatları duyuluyordu.

Telefon susmuyordu, arayanlar çığlıklar arasında yardım istiyor, telefonda top ve makineli tüfek ses¬lerini dinletiyorlardı. Şehirde kıyamet kopmuştu sanki.

Telefon rehberinden rastgele numaralar çevirip anlık haberler almaya çalışırken bir taraftan da gelen telefonlara cevap veriyordum. Yaklaşık iki saat sonra telefonlar sustu. Bir ölüm sessizliği çöktü Şırnak'ın üstüne. Şehirle bağlantı kurmak için çırpınıp durdum. Nafile, telefonlar cevap vermiyordu.

Şehrin üç gün boyunca dünya ile bağlantısının kesilmesi ve sessizliğe gömülmesi işte böyle başladı.

Üç gün sonra Şırnak'a gittik. Heyette milletvekileri Mehmet Sincar, Orhan Doğan, Selim Sadak, Ahmet Türk, Ali Yiğit, Zübeyr Aydar, Naif Güneş ve ben vardım.

Gittiğimizde gördüğümüz manzara karşısında gözlerimize inanamadık. Sanki deprem olmuştu; yakılan ve yıkılan ev ve iş yerleri ile şehir bir enkaza dönmüştü.

Şehri dolaştıktan sonra valiliğe gittik. Vali Mustafa Malay'dı. Bildik devlet bürokratlarından farklı bir edası vardı. Devlet güçlerini korumaya çalışmayan düzgün bir tavır sergiliyordu. Sanki yalan söylememeye yemin etmişti. Gel gelelim yetkisiz ve çaresizdi. Açık açık söylemese de sözlerinden saldırının devlet güçleri tarafından gerçekleştiğini anlamak mümkündü.

İç İşleri bakanı İsmet Sezgin medyaya askerlerle özel timlerin verdikleri bilgilere göre açıklamalar yapıyordu. Ona göre 1000, 1500 kişilik PKK'li bir grup şehrin çevresinde kazılan mevzilerdeki askerlere görünmeden Şırnak'a girmiş ve şehri top ateşine tutmuştu. Bakanın bu sözleri havada kalıyordu. Çünkü onca insanın o ağır silahlarla mevzilerdeki askerlere görünmeden şehre girmesi mümkün değildi. Üç gün sonra da yine askerlere görünmeden şehirden çıkamazlardı. PKK ve güvenlik güçleri arasında bir çatışma çıktı ise, güvenlik güçlerinden ya da PKK'lilerden ölenlerin ölmesi gerekiyordu. PKK bu kadar ağır silahları şehir merkezine nasıl sokabilmişti! Evleri ve işyerlerini delik deşik eden on binlerce mermi üzerinde balistik inceleme yapılmamıştı.

Vali Mustafa Malay basının önünde, "Onlar (PKK'liler) bir ateş ettilerse, bizimkiler on ateş etti," dedi bize.

Vali ile görüştükten sonra şehirdeki incelememizi sürdürmeye devam ettik.

İnönü mahallesinde yıkılmayan ve zarar görmeyen ev yok gibiydi. Evi yıkılan, yakılan herkes bize evlerini göstermek istiyordu. Evlere tek tek baksak inceleme haftalarca sürerdi.

Halit Güngen adlı esnaf saldırıda eşini ve iki çocuğunu yitirmişti. Olayı sesi titreyerek iç çeke çeke şöyle anlattı bize: "Şehrin meydanındaki tanklar bizim mahalleyi bombalıyordu. Eşim, iki çocuğumun üzerine kapanmış, eve isabet eden kurşunlardan korunmaya çalışıyordu. Eve isabet eden bir tank bombası duvarın yıkılmasına neden oldu. Eşimle iki çocuğum enkazın altında kaldı."

Halit Güngen devlet güçlerinin yoğun ateşi sürdüğü için cesetlerle üç gün evde birlikte kaldığını, çatışma bittikten sonra eşini ve iki çocuğunu kendi imkânları ile gömdüğünü anlattı.

Çocuklarının enkaz altında yanarak küle dönüştükleri yeri gösteren başka bir baba, "Külleri bir naylon torbanın içine koyduk. Mezara da öyle gömdük,” dedi.

İki çocuğa mezar olan harabeye dönmüş evden çıktığımızda yanımıza yaklaşan temiz giyimli, yaklaşık kırk beş yaşlarında bir bey, "Benim evime de lütfen bakın ve yaşadığımız felaketi kendi gözlerinizle görün,” dedi.

Birlikte gittiğimiz iki katlı binanın dış kapısının önünde, toprağa bulanmış giysilerinden ve taranmamış dağınık saçlarından yıkıntıların içinden çıkarıldıkları belli olan iki çocuğu kucağında tutan ev sahibi anne hıçkırarak ağlıyordu.

İkinci kattaki evin cephesi tamamen yıkılmış, televizyon, karyola, buzdolabı, büfe evine içinde ne varsa hepsi paramparça olmuştu.

Evin beyi Trabzonluydu, Ziraat Bankası'nda memurdu. Kırılıp dökülen eşyalarını gösterirken, sesi öfke ve isyan yüklüydü.

"Ben yirmi yıllık devlet memuruyum,” dedi. "Gördüğünüz bu eşyaları almak için koca yirmi yıl çalıştım. Tüm emeğim bir anda yok olup gitti. Ben de Apocu muydum, terörist miydim? Ben Trabzonluyum, Kürt de değilim."

"Peki nasıl oldu, bütün bunlar? Evini kim bu hale getirdi? “diye sorduk.

Ön duvarı çökmüş oturma salonundan Atatürk büstünün bulunduğu karşımızdaki Cumhuriyet alanını eli ile işaret ederek, "İşte, bu alandan ateş edildi,"dedi. "Panzerlerden ateş ediliyordu; kendi gözlerimle gördüm. Zaten işin gizlisi saklısı da yoktu. PKK, diyorlar. PKK filan yoktu. Bu işi yapan, güvenlik güçleriydi. Bunlar, düşmana bile yapılmaz. Ne günahımız vardı? Gazeteciler de burada. Söylediklerimi aynen yazsınlar." Konuşurken sinirden zangır zangır titriyordu.

Taş ve toprak yıkıntısı altında kalan evi geride bıraktığımızda evine hanımı iki çocuğunu kucağına almış, gözleri yerde yaslı yaslı düşünüyordu.

25 Ağustos 1992 tarihli gazeteler o devlet memurunun feryadını, "Biz PKK'li Olduk, Tanklar Bizi Bombaladı" başlığı ile haberleştirmişlerdi.

Şırnak'ın uğradığı o vahşet o araştırılmayı bekliyor. Failler aramızda dolaşıyor.

95167

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir

 
 
Dine Savas Acmak Dini Guclendirir; Ama Dinle Uzlasmak Da Dini Guclendirir; Din Sinif Mucadelesindeki Rolune Gore Ele Alinir!
Herseyleri yalan, demogoji, carpitma, sahtekarlik...

Alevi Açılımı mı, İzzettin'in Hançeri mi ?

Başbakan Tayyip Erdoğan’ın okyanus ötesinde ikamet eden Fethullah Gülen hocayla ve Alevi toplumunun her dönem sisteme yedeklenmesi, demokrasi, temel hak ve özgürlüklerle kimlik mücadelesinden uzaklaştırılması için gönüllü olarak çalışan İzzettin Doğan’ın son asimilasyon projesi çalışması netleşmeye başladı.

 

İtiraz ahlaki[*]

 

“İnsanlarda eksik olan

güç değil iradedir.”[1]

 

Zor, ancak zor olduğu kadar da güzel ve umutlu günlerden geçiyoruz.

İnsan olma hâli(miz), bir kere daha sınanıyor.

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Sayfalar