Pazar Mayıs 19, 2024

KÜRT MESELESİNDE EVRİM Mİ KANSIZ DEVRİM Mİ?

 

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın hayret verici çalımının gölgesinde süren Devlet-Öcalan görüşmesi -bana ümit vermese de- tereddütsüzce desteklenmelidir. Desteklenmelidir, çünkü anlaşma sağlanırsa hiç değilse savaş duracak ve artık gençler ölmeyecek. Bir de cezaevlerindeki binlerce insan dışarı çıkacak. Sadece bu iki nedenle de olsa görüşmelerin mutabakatla sonuçlanması için taraflar adım atmaya teşvik edilmelidir.

 

Peki, bu görüşmelerden Kürt meselesinin çözümünü beklemeli miyiz? Birçok nedenle bu hayal ne yazık ki gerçekleşmeyecek. Diyelim ki görüşmeler sonunda anayasaya tüm etnik kesimleri (Kürtleri) ve farklı kültürleri ifade eden bir madde konuldu, mahkemelerdeki Kürtçe savunmalar Türkçe olarak tutanaklara geçirildi, köylere eski adları verildi. Ve bu aralar hiç sözü edilmeyen ama Başbakanın şiddetle karşı çıktığı daha ileri bir şey yapıldı, Kürtçe eğitime geçildi. Bu halde Kürt meselesi çözülmüş ve Kürtler özgürleşmiş mi olacak?

 

Örgütlü, örgütsüz pek çok Kürt’ün bu soruya evet cevabı vereceği bir sır değildir. Hatta bunlar şimdi çoğunluktadır. Türklerin neredeyse tamamı da, E daha ne istiyorsunuz diyecek. Bu çevrelere TRT 6 örneğini vermekle yetineceğim. TRT 6, Kürtleri ne kadar özgürleştirdiyse bu değişiklikler de o kadar özgürleştirecek.

 

Meseleye milliyetçi bir gözlükle (Kürt milliyetçiliği gözüyle) bakacak olursak sözü edilen bu “haklar” yeter. Yeter, çünkü Kürt kimliği kabul edilmiş olacak ve Kürt seçkinleri ile Türk seçkinleri, ülkeyi Kürt ve Türk halkı adına birlikte yönetecekler. Ne de olsa milliyetçilikte egemenlerin-seçkinlerin çıkarları esastır.

 

Peki, Kürt seçkinleri bu düzende Kürtler adına ülke yönetimine katıldığında- ki istenen budur- Kürt halkı özgürleşmiş olacak mı? Bu soruya verilecek cevap evet ise, o halde Türk halkının mutlu ve özgür olduğunu ve cennet bir hayat geçirdiğini kabul etmemiz gerekir. Devlet; Meclisi, yargısı, eğitimi, askeri, polisi, istihbaratı, bayrağı, milli marşı, belediyeleri, nüfus ve tapu daireleri, kısacası tüm kurumları ile Türklük etiketi taşıyor. Devletin tüm uzuvlarından adeta Türklük fışkırıyor. Gel gelelim Türk halkı kendi etnik adını taşıyan bu kurumlarda ikinci sınıftır ve hiçbir rolü yoktur. Buralarda esamisi bile okunmaz. Devlet gerek gördüğünde gözünün yaşına bakmadan kamçısını onların da sırtında şaklamaktadır. Meydanlarda hak arayan Türk işçisi, memur, esnaf ve gençliğinin uğradığı gazlı, coplu saldırıları televizyonlarda boy boy izlemekteyiz.

 

Egemenler tarih boyunca nasıl ki dini kullanmışlarsa, milliyetçiliği de öyle fütursuzca kullanmışlar ve kullanmaya da devam ediyorlar. Böyle olduğu içindir ki halklar binlerce yıldır kendi etnik adlarını taşıyan devletlerin boyunduruğu altında yaşamaktadırlar. Uzağa gitmeye gerek yok: İşte komşu İran, Irak, Suudi Arabistan, Suriye, Bulgaristan, Yunanistan halklarının yaşadıkları esaret! Türk halkı da bu halklarla benzer bir durumdadır. Bu nedenle –sözü pek edilmese de- Türk halkının da Kürtler ve diğer halklar gibi kurtuluşa, özgürlüğe ihtiyacı var.

 

Siyasetin şifrelerini az çok okuyabilen biri bu hükümetin de kendinden önceki tüm hükümetler gibi Kürt meselesinin radikal-kesin çözümünü tarihe havale edeceğini görür. Böyle sürerse gelecek on yıllar ne yazık ki bugünkü gibi yine kanlı bir miras devralacak.

 

Sözü fazla uzatmadan yazının başındaki soruya tekrar gelecek olursak.. Kürt meselesi bundan sonra nasıl bir seyir izleyecek, evrimle mi yoksa devrimle mi çözümlenecek? Elbette ideal olan evrimle sonuçlanmasıdır. Evrimle gelen çözüm sancısız, hasarsız, doğal ve kendiliğinden gelen mutedil çözümdür. Keşke bunun imkânları ve zemini olsa. Örneğin yapılacak bir referandum, çözümün en basit, yumuşak ve en kestirme yoludur. Fakat devletin ve hükümetin kapıları bu tür çözümlere sımsıkı kilitlidir. Görünür Kürt siyasetlerinin de zaten böyle bir projesi, talebi, hedefi ve pratiği yoktur. Olsa da devlet ateş çemberi siyasetiyle cevap verecektir. Sonuç olarak evrimle çözümün koşulları mevcut değildir.

Geriye kansız devrim yolu kalıyor. Bunun hem yerelde ve hem de dünyada koşulları ve dinamikleri vardır. Eksik olan Kürt siyasetindeki proje ve istektir. Görünür Kürt hareketlerinin çoğu ümitlerini devletle yapmayı düşledikler müzakere ve anlaşmaya bağlamışlar. Yukarıda da belirtildiği gibi Öcalan/ Kandil ve hükümet arasında anlaşma sağlansa bile Kürt meselesi çözüme kavuşmayacak. Sorun kangrenleşerek bir kez daha ertelenecek. Ama hiç değilse gençler ölmeyecek ve cezaevlerinin kilitli kapıları açılacak. Bu da büyük bir şeydir.

 

Sonuç olarak -bugün gündemde olmasa da- düğümü çözecek olan kansız bir devrimdir. Su ve hava kadar ihtiyaç var böyle bir devrime. Kürtlerin, Türklerin ve diğer kardeş halkların devlette ve ekonomide ortaklaşa iktidar oldukları demokratik bir devrim. Barış, kardeşlik, zenginlik ve sevinçler dolu görkemli bir iktidar…

 alinakmahmut@hotmail.com

102898

Mahmut Alınak

Eski kürt milletvekillerindendir.Çeşitli kitapları bulunmaktadır.Aralık 2011 yılına kadar sitemizde sürekli yazılar yazan Mahmut Alınak,Aralık 2011'de KCK tutuklamalarına maruz kalarak tutsak edilmiştir.Temmuz 2012'de tahliye edilmiş olup,zaman zaman yazıları ile okur kitlesine ulaşmaktadır.

alinakmahmut@hotmail.com

Mahmut Alınak

Devletin Sokak Çeteleri Mafyanın Ortak Organizasyonuna Karşı Devrimci Tavır Ne Olmalıdır! HASAN AKSU.

Bu gerçeklik bugüne has bir karşı devrimci bir organizasyon değil. Devletin başında olanların derin organizasyonudur ve de süreklilik göstermektedir.

Bu Dünya Komünizmi de Yaşayacaktır!

 

Ekim Devrimi’nin 96. Yılını Kutlarken!...

Sınıf bilinçli bir devrimcinin,
her zaman devrim beklemesi,
onun düşünce ve eylem
diyalektiğinin bir gereğidir

ÇIRILÇIPLAĞIM SOKAK ORTASINDA UTANIYORUM!

Yoksullar için bir cehenneme dönüşen dünyanın şu utançlı haline bir bakın! İçinde çocuk ve kadınların da olduğu yüzlerce kaçak göçmen bindikleri tekne alabora olunca, İtalya'nın Lampedusa Adası açıklarında denizin zifiri karanlığında kaybolup gittiler.

         Dünyayı aralarında ülke ülke parselleyen kudretlilerin para havuzları dolarlarla dolup dolup taşarken, yoksulluk mengenesindeki bu insanlar bir lokma ekmek için bin bir umutla yollara düşmüş, bilmeden ölüme koşmuşlardı.

Aşk ve Sanatın hayatı yani Gezi, Kızılay, Gündoğdu, vd’leri 1

“İyi ki hatırlattın

Başkaldırı diye bir şey var

İsa’dan beri insanı güzelleştiren

Şimdi daha güzel her şey

Daha insan herkes.”[2]

 

BEN BEHZAT FİRİK! Hasan Aksu

GÖZLERİMİ DAĞLADILAR WAYE, ATEŞLERDE YAKILDIM ANNEY!
 Ben BEHZAT FİRİK:  Tabi beni çoğunuz tanımazsınız, çok azınız beni tanır. 12 Eylül 1981’in 10 Ekim’inde,  karanlığın dağılmaya yüz tuttuğu bir fecir vakti, Dersim’de Ovacık’ın Dere Karedesi’nde yani köyümde ağabeyimle birlikte Kayseri komando tugayınca yaka paça gözaltına alındık.    Operasyon timinin başında “Kulaksız Yüzbaşı” lakaplı Aytekin İçmez vardı. Biliyorum hala beni tanımadınız, ne demek istediğimi hala anlayamadınız, tanıyamadınız beni.

Akp'nin yeni oyunu‘’Demokratikleşme Paketi’’

Kamuoyunun uzun bir süredir beklediği  ‘’Demokratikleşme Paketi’’ nihayet 30 Eylül 2013 tarihinde yeni Başbakanlık binasında, bizzat hükümetin başı Erdoğan tarafından açıklandı.  Hiçbir muhalif gazete ve televizyon kuruluşunun yer almadığı basın toplantısında,  Bakanlar Kurulu üyeleri ve yandaş basının Ankara temsilcilerinin yer aldığı basın toplantısında, Erdoğan tek kişilik bir tiyatro oyunuyla ‘Demokratikleşme Paketi’’ni açıklayarak salondan ayrıldı.

Alman Bernsteincılığın, Rus Struveciliğin Günümüz Versiyonları 'Özgürlükçü Sosyalizm' Ve HDP-HDK



Ekonomistler , Legal Marksistler ve Menşeviklerin bir bölümünün Rus Devrimi süreci içinde toparlandığı Kadetlerin(Anayasal Demokrat Parti) iç savaş sürecinde karşı-devrimci Beyaz Muhafizlara dönüşmeleri size ilham vermelidir...

Geri dönüp baktığımda

Kürt hareketi iyimserlikle tedirgin bir karamsarlık arasında gidip geliyor. Bir bocalama içinde, şüpheci, kaygılı ve tereddütlü. Tayyip Erdoğan’ın ne yapacağını ve ne yapmak istediğini kestiremiyor. Kendisini kuşatan puslu havayı aralayamıyor, önünü göremiyor. Tayyip Erdoğan’a sert çıksa  “hassas süreci” baltalamış olmaktan çekiniyor. Alttan alsa direksiyonu büsbütün AKP’ye kaptırmaktan ve bir bilinmezlikte irtifa kaybetmekten korkuyor. 

Suyun başını Tayyip Erdoğan kesmiş, Kürt hareketi ise ona kilitlenmiş, ne söyleyecek, ne yapacak onu bekliyor.

Korkaklar Zafer Anıtı Dikemez, Hele Sen Asla…

Recep Tayyip Erdoğan gibi, tek millet, tek din düşüncesinin sadık bir savunucusundan, paketin içine sıkıştırdığı nefret suçları ifadesine tamamen zıt bir karakterli, kendi inancı dışındaki herkese ve her inanca, her farklılığa düşman birinden Alevi ve Alevilik inancıyla ilgili çözümler beklemek, beklentiler içinde olmak bile başlı başına büyük bir hayalciliktir.

 

AKP"nin "Demokratikleşme" Oyunları

Başbakan Erdoğan’ın bugün (30.09.2013) açıkladığı AKP’nin “demokratikleşme paketinde, demokratikleşmenin dışında her şey var dense yeridir. Türk burjuvazisi, 1923’den beri “demokratikleştiğini”, “demokrasiye adım attıklarını”, her yeni hükümet dönemlerinde birden fazla “demokratikleşme” paketleri çıkarmalarından bilinir. Önceleri, “sınıfsız, imtiyazsız kaynaşmış vatan-millet”, sonraları ise,  “vatana millete hayırlı uğurlu olsun” burjuva çiğ sözleriyle ortalığa sürülen “paketler” ortaya çıktı. 

 

Kürt krallığı için mi Halepçelerde öldüler ?

 

            Gazeteler geçenlerde Mesut Barzani ile Celal Talabani'nin İstanbul'daki mülklerini sıralayınca, Halepçe'de soykırıma uğratılan Kürtler geldi gözümün önüne.

Sayfalar