Pazartesi Nisan 29, 2024

“Manipülasyona ve ayrıştırma siyasetine son verin, işgal ettiğiniz kurumumuzu terk edin!”

“Sorunları, onları yaratırken kullandığımız düşünce biçimleriyle çözemeyiz. Sorunlar onları yaratanların mantığı ile çözümlenemez!”

Ülkemiz ezenler ve ezilenler cephesindeki gelişmeler ile birlikte keskin bir dönemeçten geçmektedir. Tüm devrimci ve dost güçler tarafından bilinmektedir ki, hakim sınıflar ciddi bir saldırı dalgasının içinde ve daha da büyüklerinin arifesindedir. Amaçları; yurtsever, devrimci ve demokrat güçleri yok etmektir.

Böylesi bir süreçte sınıf mücadelesine önderlik iddiası ile mücadele arenasında yer alan bizlere düşen görev, bizi beklemekte olan ve devrimcileri yok etmeye, halkı bir bütün sindirmeye odaklanan saldırılara karşı tüm enerjimizle hazırlık yapmaktır. Ancak dün itibariyle Özgür Gelecek İstanbul-Aksaray irtibat büromuzu işgal eden bir grup tarafından çeşitli manipülatif söylemlerle kurum içi düşmanlık, uzun bir süredir sistematik ve bilinçli bir şekilde geliştirilmektedir. Bu manipülasyon çalışmaları ile birlikte kurumumuzun gerçek sorunları çarpıtılarak sorunlar çözümsüz bırakılmak istenmekte ve aynı zamanda bizi bekleyen saldırı dalgasına karşı köklenmek ve etkili bir karşı koyuş örgütlemekten uzaklaştırılmaya çalışılmaktayız.

Bugün kendisini “hiziple mücadele” yalanı arkasına saklayan ve bu yalanla ayrıştırma ve bölme çalışmalarına meşruluk kazandırma çabası içerisinde olan bu azınlık grubun artık fiiliyata döktüğü pratiklerinden ve benzeri tutumlarından kurumumuz tarihi boyunca hiçbir şey kazanmamıştır. Esas tartışma ve sorunlarımızın yakınından geçmeye dahi fersah fersah uzak, altı boş onlarca argüman ile nereye varılmak istenmektedir!? Bir örgüt gibi hareket etme; baştan sona, merkezden çevreye, tüm kolektif mekanizmalarını işlevli kılma ve aynı zamanda kurallar bütününe uygun hareket etme sorunumuz yerine farklı suni sorunlarla kolektifimizi boğmak kurumumuza hiçbir şey kazandırmamıştır. Tam tersine bu suni, manipülasyonlarla üretilen gerçek dışı -en iyi haliyle esası oluşturmayan- sorunlarla boğuşmak bize güç kaybetmekten başka bir şey getirmemiştir/getirmeyecektir.

Örgütlülüklerimize yaptıklarının hesabını vermekten korkan ve hesap vermemek için kurumumuzu ayrıştırmaya odaklanan bu grubun faaliyetleri, ülkemizde Nisan ayında gerçekleştirilecek olan referandum sürecini de fırsat bilerek hızlanmıştır.

Baştan belirtmek isteriz ki ilk olarak resmi sayfamızda ve ardından da birçok yayın organında yayımlanan “Hayır” tavrımızdan önce, örgütlülüklerimiz referandum sürecini tartışmış, hayır tavrımız bu tartışmalarımız sonucunda çoğunluk kararı olarak alınmıştır. Yani referandum sürecine ilişkin öncelikle alan örgütlülüklerimiz ve kitlemiz konuyu tartışmış ve bu tartışmalar sonrasında merkezi kararımız netlik kazanmış/açıklanmıştır. Fakat bu açıklamamızın hemen ardından nerede tartışılıp nerede alındığı belli olmayan “boykot kararı” bütün örgütlülüklerimize dayatılmıştır. “Tepeden” inme bu “karara” tüm alanlarımızın biat etmesi beklenmiştir. Bu gelişmelerin ardından işleyiş ve hukuku savunan kurumlarımız hizipçi ilan edilmiş ve devamında ilk olarak Erzingan ve Dersim Özgür Gelecek irtibat bürolarına zorla girilmiş, kapı anahtarları değiştirilmiştir. İki kez anahtarı değiştirilen Dersim irtibat büromuza yönelik tehdit hala devam etmektedir.

Erzingan’da ise irtibat büromuzun anahtarının değiştirilmesinin ardından alan faaliyeti ile alakası olmayan kişiler tarafından faaliyetçi üç yoldaşımızın isimleri teşhir edilerek büromuza ve taraftarlarımızın evlerine alınmaması çağrısı yapılmıştır. Erzingan örgütlülüğümüzün daha sonra yaptığı bir toplantı ile bu pratik mahkum edilmiştir. Sorumluluğumuz gereği yinelemekte fayda görüyoruz ki, devrimcilere halkımızın, taraftarlarımızın kapılarını kapatılmasını yalnızca ve yalnızca düşman istemektedir. Yukarıda bahsini ettiğimiz pratiği uygulayanların düşmanla aynı pratikleri sergilemekten bir an önce vazgeçmelerini tavsiye ediyoruz!

Bu iki büromuzda yaşananların hemen ardından 26 Şubat tarihinde İstanbul/Aksaray’da bulunan merkez büromuz, kendisine “Partizancı” diyen ve çetevari hareket eden bir grup tarafından basılmıştır. Bu baskın sırasında büroda bulunan biri kadın biri erkek iki yoldaşımız darp edilerek büromuzun bulunduğu apartmandan dışarı atılmış ve büromuz işgal edilmiştir. Büromuzu gasp etmeye geldikleri sırada kamera çekimi yapan bu grup, iki yoldaşımıza şiddet uyguladıkları sırada ise kameraları kapatmış ve kadın gazeteci arkadaşımızın telefonunu kırmışlardır. Bu açıdan bakıldığında büromuzu gasp eden bu grubun uyguladığı tam bir devlet mizansenine dönüşmüş, bu arkadaşlar egemen sınıfların bile pratiklerinden öğrenmek gerektiği tutumunu nasıl anladıklarını ortaya sermişlerdir.

Öncelikle çağrımız, büromuzu işgal eden grup arasında yer alan ve henüz devrimci duygularını yitirmeyenlerin yaptıklarını sorgulamaları ve yaptıkları yanlıştan bir an önce dönmeleri yönlüdür.

Bu işgal pratiğini örgütleyenleri ise bir an önce bu pratiklerini sonlandırmaya, kurumumuza ve alanımıza özeleştiri vermeye davet ediyoruz. Bilinmesini isteriz ki bu pratiğiniz yoldaşlığı değil düşmanlığı büyütüyor, düşmana-karşı devrime hizmet ediyor!

Devrimci demokrat kamuoyuna, Partizan siyasetimize gönül vermiş halkımıza, devrimci ve dost güçlere çağrımız ise, sol içi-kurum içi şiddeti yeniden canlandırma gayreti taşıyan, bunu pratik olarak uygulamaya döken bu anlayışa itibar etmemeleri ve tavır almaları yönlüdür.

Partizan 27 Şubat 2017

46660

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Sayfalar

Partizan'dan

Siyasi partiler ve İslami sermaye ilişkileri içinde Fethullah Gülen

Türk siyasetinde bir tiyatro oyununa daha tanık olduk. Türk devleti, yıllardır bağrında büyüttüğü, hatta 12 Eylül darbesinden sonra Anavatan Partisi döneminde Türkiye Umumi Vaizi yapılan Fethullah Gülen’i terörist ilan edip darbe yapmakla suçlayarak demokrasi oyunu oynamaya başladı.

15 Temmuz Darbe girişimi, Yenikapı mitingi ve burjuvazinin kendi arasındaki uzlaşması

15 Temmuz 2016 tarihinde geçekleştirilen darbe girişiminin üzerinden bir ay gibi geçmeden devletin yeniden yapılandırılması adı altında AKP’nin dizginsiz saldırıları devam etmektedir.

AKP, 2011 yılında siyasal çıkarlarına ters düşmesiyle yollarını ayırdığı Fetullah Gülen’le girdiği hesaplaşmayı bugünlere kadar aralıksız sürdürse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaptığı hamle, geride kalan süreyle kıyaslandığında, 5 yılda yapamadıklarını bir ay gibi kısa bir sürede başarmış oldu.

Düzen İçi Sol’culuk;Özgür Yıldız

Her toplumsal yapı kendi karşıtını da içinde taşır. “Sol”da, kapitalist sistemin karşıtı olarak ortaya çıktı ve gerçek kimliğini Komünist Manifesto’nun yayınlanmasıyla buldu. Bu süreçten sonra işçi sınıfı, kendisi için bir sınıf olarak burjuvazisinin karşısına, ütopik olmayan gerçek sosyalizm alternatifiyle çıktı. Elbette, burjuvazi boş durmadı. “Sol” hareketi reforme etme yollarını seçti. Proudhon, Bernstein ve Kautsky kadar sol”u reformizme etmenin teroik zeminlerini hazırladı.

Milliyetçi Enternasyonalizm

Bir kavramın, bugünün üretim ilişkileri içerisinde neyi ifade etmeye çalıştığını bilince çıkarabilmek için O kavramın, ilk ortaya çıktığından bugüne geçirdiği evrimı, hangi sınıfta ortaya çıktığını, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, diğer bir deyişle hikayesini incelemek en etkili yöntemlerden biridir, çünki kavramların ifade edildiği dillerde sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak gelişen, gerileyen canlı organizmalardır, bir kavram ilk çıktığı dönemde „olumlu“yu „iyi“ yi, „doğru“ yu işaret ederken sonraki dönemlerde karşıtına dönüşerek „olumsuz“ u, „kötü“ yü, „yanlış“ ı işaret edebilme

BATI BAĞIMLISI TÜRK BURJUVAZİSİ YÖN MÜ DEĞİŞTİRİYOR?

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, darbenin arkasından tartışılan konulardan birisi de; “Türkiye eksen mi değiştiriyor?”

AKP-Erdoğan çevresine ve yandaş medyada yazılıp çizilenlere bakıldığında ise, darbenin arkasındaki ABD ve AB istenmiyor. ABD ve AB medyasına bakıldığında ise Erdoğan'ın artık istenmediği gerçeği vardır.

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

Sayfalar