Cuma Nisan 26, 2024

Marx’tan Mao’ya Marksist Düşünce Diyalektiği

Bu kitap, polemiksel bir üslupla, esas olarak düşüncenin diyalektiğini ele almaktadır. Bu bağlamda, proletaryanın sınıf mücadelesinde teorinin maddi bir güç halini alması ve maddenin düşünceye, düşüncenin ise maddeye dünüşmesi nesnel gerçekliği tartışmasını devam ettirmektedir.

Düşüncenin nereden geldiği, ne olduğu ve maddeyle ilişkisinin nasıl olduğu gibi sorular, ilk filozoflardan bu yana tartışılan ve üzerinde düşünce üretilen bir konudur. Ozellikle

Yunanlı filozoflar bu konuya oldukca fazla kafa yormuşlardır.Ancak, Hegel’e gelene kadar diyalektiğin düşünme bilimine uygulanması, “ilkel” bir biçimde kalmıştır. Hegel ile birlikte diyalektik, düşünmenin en yüksek biçimi haline gelebilmiştir.

“Bir nehirde iki defa yıkanılmaz, her şey vardır ve yoktur,her şey akıcıdır, durmadan değişmektedir, durmadan yok olmaktadır”diyen Heraklitos’dan sonra, diyalektiği düşünceye gerçek anlamda uygulayan Hegel oldu. Ancak o da, onu kendi nesnelliğinden, esas olarak maddi kaynağından kopararak “İDE”ye, kainatta önceden var olan bir yaratıcı düşünceye bağlayarak, diyalektiğin ayaklarını havada, başını yerde bıraktı.

Düşünce diyalektiğindeki bu tersliği düzelten ve onu ayakları üsüune diken Marx oldu. Boylece, düşünce diyalektiğini tarihinde ilk kez niteliksel bir değişim meydana geldi.

Marx, düşünce diyalektiğine nesnel bir akış kazandırarak,Hegel’in idealist diyalektiğine materyalist bir öz vermiş oldu.Marx ve Engels’le başlayan diyalektiğin geliştirilmesi,

Lenin, Stalin ve Mao ile devam ettirildi.Bilimin geliştirilmesi ve ozellikle proletarya ile burjuvazi arasındaki sınıf savaşımın kesintisiz sürmesi, proletaryanın sınıf savaşımından edindiği deneyimlerin artması ve bunun teorileştirilmesi, materyalist diyalektiğin, bir başka söylemle, marksist düşünce diyalektiğinin geliştirilmesini de beraberinde getirdi.

Modern bilimlerin gelişmesi kapitalizmle ortaya çıktı. Toplumsal gelişmeleri, toplumun sahip olduğu maddi üretimden kaynaklı daha ileri götürecek düşüncelerin ortaya

çıkması ise proletaryanın burjuvaziye karşı verdiği sınıf savaşımının ürünu olarak doğdu.

“Bilinç maddeye, madde bilince dönüşebilir” önermesiyle,Mao, marksist düşünce diyalektiğini gelişmesini sağlayan ve marksist bilgi teorisini salt maddecilikle sınırlayan anlayışlara karşı da bir panzehir oluşturmuş oldu.

Bu kitap, Mao’ya getirilen bazı eleştiriler temelinde, Marx’tan Mao’ya, proletaryanın büyük öğretmenlerinin görüşlerine de başvurarak, ozellikle marksist düşünce diyalektiğinin incelenmesini içermektedir. Tartışma zemini uzerinde yükselen ve süren bu çalışmanın, Marksist felsefeyi ve marksist bilgi kuramını oğrenmek isteyen herkes için olduğu kadar, özellikle sınıf bilincli proletaryanın militan savaşcıları için yararlı olacağını umuyorum. Çünkü sınıf savaşımında ilerlemenin ve burjuvaziden siyasal iktidarı almanın yolu; marksist düşünce diyalektiğine sahip olmaktan geçiyor.

Son olarak, kitabın hazırlık aşamasında eleştiri ve önerileriyle katkıda bulunan yoldaşlarıma teşekkür ediyorum.

Şubat 2015

İÇİNDEKİLER

Önsöz ................................................................................... 9

I.                   BOLUM

DÜŞÜNCENİN MATERYALİST DİYALEKTİĞİ

Giriş ...............................................................................

Felsefenin Temel Sorusu Karşısında Marx’tan Mao’ya

Marksistler ........................................................

Marx’tan Mao’ya Düşüncenin Diyalektiği ..................

Çelişmeli Yönlerin Yer Değiştirmesi ...........................

Diyalektik Materyalist Felsefede Karşıtların Özdeşliği

Toplumsal Varlık ve Toplumsal Bilinç .........................

Doğru Fikirler Nereden Gelir ......................................

Uzlaşır Olan ve Uzlaşmaz Olan Çelişmeler ...............

Maoizmin Tarihsel Gelişiminin Ana Halkaları ........

II.                BOLUM

MATERYALİST YÖNTEMLE TEORİK ATILIM

Sınıflar ve Çelişmeler ....................................................

Marksizmin Sınıf Karakteri ........................................

Teori ve Komünist Partisi ............................................

İşçi Sınıfının Örgütlenme Zorunluluğu .....................

Teorinin Maddi Guç Olma Hali .................................

Dipnotlar ......................................................................

Kaynaklar ......................................................................

Dizin ...............................................................................

 

57305

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Yusuf Köse

Bu Senin Hikâyendir

Sen bir halksın. "MÜMİN VE EFENDİ" bir halksın.

Halkların devrimci birliği

Emperyalizm bir yandan ranta dayalı sermayesini büyütürken diğer yandan ezilen dünya halklarının yaşamında büyük bir ağırlık olarak duran sefaletin yaratıcısı ve sorumlusudur. Dünyada var olan ve yaşanan köleliğin ve yoksulluğun yaratıcısı ve sürdürücüsü durumunda olan emperyalizm bütün faşist-gerici ulus devletlerle birlikte yaşatılan soykırım ve katliamlarında baş sorumludur. Emperyalistler ve yerli gerici faşist iktidarlar Ortadoğu’da ve ülkemizde ulusal-dinsel-mezhepsel çatışmaların düşmanlıkların yegane sorumlularıdır.

Kürdistan boşalıyor!

Özyönetim ve Hendek

Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Oysa birkaç ay öncesine kadar umutlanmış ve özyönetimle kendi kendimizi yöneteceğimize dair hesaplar yapmıştık.
Devletin Moğol psikozuyla Kürdün kendi kendini yönetme isteğini bastıracağını kimse düşünememişti, düşünemezdi, zira Erdoğan, İran mola rejiminin sünni versiyonlu dinci rejiminin ayak yerini yapmak için yapay bir barış ortamı yaratmıştı. Bu barış ortamına hepimiz kandık, "yetmez ama evet" lerle destekledik, rehavete kapıldık ve işlenen tüm suçlara da ortak olduk.

Umudun Yazarı Sizler Gibi Olmaksa ...

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri için üretikleri değil ki .

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri dışındaki insanlar içinde üretmesidir .

Vallah zenginlere döndük. Billahta zenginlere döndük. 

Hani şu nasıl kazanıldığını bilmeyen,  har vurup harcayan,  çocukları olan zenginler var ya,  ha…  onlara döndük.

Bu kadar da olmaz ki .  

Dünyanın neresinde halkın sosyal yaşantısının içerisinde çıkıp gelen tınılar  çalındığında devrimcide burçak tarlasına iştirak etmez ki .

Bir şeyde diyemiyorsak .

Berlin’e Savaşı Öldürmek İçin Gitmek

„Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın;Bizler, kadınlar olmasaydık,1945’inİlkbaharı da olmazdıYaşanmazdı”(Nonna Aleksandrovna)[1]

Berlin’e Savaşı Öldürmek,Sur’a Kürt katliamını Durdurmak İçin Gitmek...

 II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın en vahşi günleriydi. Bütün emperyalistlerin dört gözle, Sovyetlerin Nazilerin eline düşmesini beklediği anlardı. Ama, Nazilerin hesaplayamadığı bir şey vardı. Sovyet kadınları...

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Koçgiri'nin Onurlu Direnişi‏

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /

Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir.

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Sayfalar