Pazar Nisan 28, 2024

Melkonyan, Nubar’ı anlattı: “İnançlıydı ve kendi idealleriyle, kendi ilkeleriyle öldü”

Proletarya Partisi üyesi ve TİKKO komutanı Nubar Ozanyan’ın Rojava’da ölümsüzleşmesinin ardından yoldaşları, dostları, cephede sırt sırta direnişi büyüttüğü siperdaşları onu anlattı.  

Gözlerini açtığı Yozgat’ta yetim kaldıktan sonra yerleştiği Şişli Karagözyan Ermeni yetimhanesinden arkadaşı Nubar Melkonyan, 1964 yılından itibaren yetimhanede aynı sıraları paylaştıklarını aktardı. Aynı sıralardan Armenak Bakırcıyan, Nubar Yalım, Hayrabet Hancer, Manuel Demir, İmam Boztaş ve Hrant Dink’in de geçtiğini aktaran Melkonyan, “Nubar okulumuzun verdiği en son şehit oldu ” dedi.

Yetimhane dönemi: “Ne yaparsa yapsın bunlar!”

Melkonyan, Nubar ile tanıştığı yetimhane günlerini şöyle anlattı:

Çoğunluk okula doğudan geliyordu. Gelenlerin çoğu Türkçe bilmiyordu zaten. Ortaokul ve liseyi Surp Haç Tıbrevank’ta okuduk. Bizim dönemimizde okul müdürümüz Mıgırdiç Margosyan’dı. Ben de öksüz ve yetim büyüdüm, küçük yaşta çalışmaya başladım. Hepimiz aynı durumdaydık. Hırçındık! Okula ilk başladığımız dönemde tanışma faslından sonra okulun yaramazları, iki üç gün içerisinde belli olmuştu.

Kendi sınıf arkadaşlarımızla bahçede top oynamaya giderdik. Martager de alır giderdi topu, biz de onun arkasından giderdik. Büyükler (Hrant Dink, Armenak Bakırcıyan) bizi kovalarlardı. Nubar’la köşe kapmaca oynardık, sınıfımızın en yaramazları bizdik.

Ortaokulda kavgalar çok olurdu. Bizim üst sınıflar, Nubar, Gabro ve ben bir araya geldiğimizde bizimle baş edemiyorlardı. Okulun o dönemki müdürü Mıgırdiç Margosyan bizimle baş edemez hale gelmişti. Margosyan yaramazlıklarımızdan dolayı birkaç kez bizi cezalandırmaya çalıştı. Fakat o da bizimle uğraşmaktan vazgeçti. “Ne yaparsa yapsın bunlar” dedi sonunda. Müzik öğretmenimiz de, “Bunlar nereden geldi!” derdi. Okul yıllarımız böyleydi.

Türkiye’de Ermeni’ysen…

Ben okulu erken bırakmak zorunda kaldım ama Nubar ile görüşmelerimiz devam ediyordu. Kumkapı’da aynı mahallede oturuyorduk.

Halterde başarıları vardı. Antrenmanlarda Naim Süleymanoğlu’ndan daha ağır kaldırıyordu. Peki, nasıl olur, sen daha ileri pozisyondayken nasıl engellendin diye sordum. Şunu dedi bana: “Ondan ağır kaldırdığım ilk antrenmandan sonra antrenörlerim tarafından açıkça uyarıldım ve dışlanmaya başlandım” dedi. Sonra Nubar Avrupa’ya geçti. Tabi o Avrupa’dayken de haberini alıyordum. Filistin’e, Ermenistan’a gittiğinde de haberini aldım. Keza Rojava’ya gittiğinde de.

“Orada işim var, hemen gitmem gerek!”

Nubar için anlatılanlar, tanık olanlar için unutulmaz. Bu dönemde güzel anılarımız oldu. Yetimhane zamanında ranzamız vardı ikimizin. Yapalım bir ranza şu köşeye derdi. Suzan Suzi şarkısını çok severdi. İnternetten açıp dinlerdik. Sasna Şaran oyununu da severdi. Çalar oynardık. Bir de ülkesini çok severdi. “Hayrenik” derdi. Gideceği tarihe göre takvimde her geçen güne bir çizgi atıyordu. “Orada işim var, hemen gitmem gerek” diyor, ona göre kendisini gideceği güne hazırlıyordu. Dokunmadım takvime. Olduğu gibi duruyor. Şehit düştüğü haberini aldıktan sonrada yapraklı takvim de 14 Ağustos’ta kaldı. Elim varmıyor o yaprağı kesmeye.

Nubar’ın elinden her iş gelirdi. Kendine has mimikleriyle o işin kendisinin halledeceğini belirtir sonra da yapılacak iş ne ise hallederdi. Nubar israfı asla sevmezdi. Düşünün, çürümeye yüz tutmuş bir meyve gördü müydü onun hoşaf ya da reçelinin yapılması gerektiği söyler ve kendisi yapardı. Koşulları gereği tanımadığı insanlarla kimliğini gizler, kurduğu ilişkilere özen gösterirdi. Gösterdiği özenle üzerlerinde bir etki yaratırdı. Bu etki hala devam ediyor. Onu hala soruyorlar.

Nubar gerçekten de birlikte yaşanılması gerekilen insan. Derler ya “anlatılmaz yaşanır” öyle işte. Şu örnek biraz tanımlar umarım. Bir gün dilenen bir çocukla karşılaştık. Nubar’ın yanında her zaman para olmadığını onu tanıyanlar çok iyi bilir. O gün cebinde para vardı ve Nubar çıkarttı cebindeki paranın bir kısmını çocuğa verdi. Niye veriyorsun dediğimde de, “baksana! Bu garip bir Kürt çocuğu bu işi yapmak zorunda kalmış” dedi. Böyle de koca bir yüreğe sahipti.

Nubar’ın yeni elbise, ayakkabı vb. şeylere karşı isteksizliği vardı. Sevdiği bir ayakkabısı varsa onunla gidebileceği yere kadar tamir eder ve kullanırdı. Gömleklerini de aynı şekilde kullanırdı.

“Aklı hep Rojava’daydı”

Gece gündüz arasındaki farktan tutalım da hangi gecelerde ay ışığının olacağını hesap eder öyle plan yapardı. Ve aklı hep Rojava’daydı “geç kalmayalım, hemen gidelim” derdi.

Kulakları çok iyi duymuyordu. Roketatar kullandığı için bir kulağı neredeyse işitmez hale gelmişti. İşitme cihazının kulağında olup olmamasını da umursamıyordu. Her haliyle özel bir kişiliğe sahipti. İnançlıydı ve kendi idealleriyle, kendi ilkeleriyle öldü.

40546

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Tarihsel bir şahsiyet TKP/ML'nin Kurucusu kurucu Önderi İBRAHİM KAYPAKKAYA-Halil Ahmet

Kimilerince genç Komünist diye bilindi. Yaşı 24’dü, ortaya koymuş olduğu eser ise bir dâhinin ortaya çıkarmış olduğu esere benzerdi. Amacımız, Komünist öndere dahi sıfatı yükleyip, olmayacak, başarılmayacak şeyleri başarmış olmasını göstermek değil. Bizler Komünist öndere dahi misyonu biçmiyoruz. Zira dahi demek, burjuvazinin bir takım insanları yüceltmesi, her yüzyılda bir gelen insanlar kategorisi çıkartmak, mucit icat vb şeyleri bulanları toplumlar tarihi sınıf savaşımında iyi şeyler gerçekleştirmiş olanlara da içteki ve dıştaki burjuvazi tarafından payeler biçilmesidir sadece.

Kiminle Çuvala Girdiğini Bilmek- Fikret Başkaya

 HDP’li milletvekillerini Meclis dışına atma operasyonunun terörle mücadeleyle uzaktan-yakından bir ilgisi yok. Tam tersine savaşı şiddetlendirmek ve faşist tırmanışı kurumsallaştırmak için öyle bir yola giriliyor. Asıl amaç tek adam diktatörlüğünü tesis etmek!

Rakka Operasyonu Emperyalizmle Kurulan Köprüdür!- Marco Karakaya

Suriye’de 2011’den bu yana yaşanan toplumsal gelişme ve karmaşa hali derinleşerek devam ediyor. Artık Ortadoğu sisteminin nasıl şekilleneceğine dair bir mücadele ve savaş süreci yaşanıyor diyebiliriz. Uzun süre muhalif denen ve geniş bir emperyalist blokun ve bölge gerici devletlerinin desteğiyle ayakta duran kesim gerek askeri gerekse de siyasi anlamda Esat rejimi karşısında ciddi bir başarı üretemedi. Rusya ve İran’ın Esat rejimine sunduğu destek Suriye’de ki “savaşın” tam bir “vekalet savaşı” niteliğine bürünmesine neden oldu.

Rakka’ya Sefer Tutarlı Devrimci Çizgiye Yönelik Seferdir!

Ortadoğu’da emperyalist güçler kendi sermaye egemenliklerini kurmak için her alanda savaşıyor. Ortadoğu halkları emperyalist kan emici  haydutların kırımından,vahşetinden, zulmünden inim inim inliyor. Yüzbinlerce mazlum kadın, çocuk genç-yaşlı katledidi.milyonlarcası yerinden, yurtlarından zorla koparıldılar. İşkence, zulüm gördüler. Binlerce kadın aşağılık haydutlarca seks kölesi olarak pazarlandı.

“Zübük devrimci” dedikoducular üzerine

Öncelikle şunu söylemeliyim ki, bir devrimci durüst olmalı, yalan söylememeli. Düşündüklerini,eleştirilerini,yargılarını açık ve net söylemelidir. Kişilerin arkasında konuşmamalı, eleştirisi veya söyleyeceği birşeyler varsa  muhatabı olan kişilerin yüzüne söylemelidir. Geyik muhabbetlerini yaparken gizli , imalı ,deyim yerindeyse; “sinsice, hin’ce ” iğneleyici laflarla kişiler eleştirilmektedir. Ömrüm boyunca ne bir devrimciye şiddet uyguladım nede uygulayanlara müsade ettim. Her zaman ve her koşulda  karşılarında oldum, teşir ettim.

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan,18 Mayıs’ı anmak direnişi tüm Kürdistan’a ve Türkiye’ye yaymaktır’

TİKKO savaşçısı Sefagül Aslan: “Benim Kaypakkaya yoldaşın yolundan gidişimin nedeni Kürdistan topraklarının derininde, halkın yüreğinde oluşundadır”

TKP/ML TİKKKO savaşçısı Sefagül Aslan, “18 Mayıs ölümün, yaşamın, direnişin, kararlılığın, cüretin, ısrarın, ölümlerden yeniden doğuşun simgesi olmuştur” dedi.
Aslan, İbrahim Kaypakkaya’yı, Haki Karer’i, Dörtler (Necmi Ferhat, Eşref ve Mahmut) gibi devrimci öncülerin ölümsüzleşmelerinin yıldönümünde andığını ifade etti.

Dünyayı kurbağa gözüyle değil, Kaypakkaya gözüyle görmeliyiz

Madem başaramadık? Neden olmamız gereken yerde değiliz? Yaşadığımız deneyimler diyor ki,  hiçbir şey bizimle başlamadı, bizimle de bitmedi. Böyle düşünmek hem bencillik hem de metafizik bir bakış acısıdır. İnsanoğlu tabiatı gereği bencil-egoisttir. Edinilen erkin özelliği doğru kavranmazsa; Erk’i insanları egemenliğine alma yolu benimsenir ki, bu da birçok yanlışa, sekterliğe yol açar.
  

TKP/ML - TİKKO ROJAVA KOMUTANLIĞI

18 Mayıs karanlığı parçalama günüdür

18 mayıs, karanlıkları parçalama özgürlük ateşini her tarafa yayma günüdür. Özgürlük idealini ve kurtuluş düşünü can bedeli bir mücadeleyle sonsuza dek yaşatma günüdür. Karanlığın en koyu anında özgürlüğe ve kurtuluşa sahip çıkmanın adı, direnişi büyütmenin günüdür.

 
18 Mayıs şehitleri özgürlük düşüyle yürümenin gerçek yoludur. Onların aydınlık yolunda kararlılıkla savaşılırsa sömürü merkezleri parçalanır ve zulmün kaleleri yıkılır. Onların ideallerine sahip çıkıldıkça emperyalizm-feodalizm ve her türden gericilik alt edilir.

TKP/ML-MK: “Şehitlerimizi, iradelerinden öğrenerek anacağız”

“Ülkemiz devrim mücadelesinin devrimci önderlerinden Deniz Gezmiş, Mahir Çayan, Yusuf Aslan'ı, Amed zindanında direniş meşalesi olan Dörtleri, komünist önder İbrahim Kaypakkaya'yı katledilişinin 43. yılında andığımız Mayıs günlerinde ölümsüzlüğe uğurladık yoldaşlarımızı. Bir kez daha Mayıs ayı muştuladı zaferi, bir kez daha haykırdı direnişi, baş eğmezliği, teslim olmamayı…

Türk-Kürt ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız!

YDG “Kaypakkaya yoldaş: Ölümsüzlüğünün 43. yıldönümünde halkımızın bağrında umut, zalimlerin zihninde korku olmaya devam ediyor!

 “İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer ve Dörtlerin 18 Mayıs ölümsüzlüğü, Kürt ulusunun ve ezilen tüm kesimlerin kader ve kurtuluş birlikteliğinin simgesel değeridir. Türk devletinin ortak mücadele ve birlikte hareket etme iradesine yönelik bu denli saldırmasının temelinde de bu öz yatmaktadır. Onun için 18 Mayıs’ta Kaypakkaya yoldaşı anarken ortak mücadele ve en geniş bileşenle Kaypakkaya yoldaşı sahiplenme temel çıkışımız olmaktadır” ifadelerine yer verdi. Açıklamada şu ifadeler yer alıyor:

“Fiili saldırılar artarak devam ediyor”

"Kaypakkaya, devrimin kutup yıldızı, direnişimizin meşalesidir!"

"Komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın faşist cellâtlar tarafından Amed Zindanı’nda katledilmesinin üzerinden 43 yıl geçti. Faşist diktatörlük, önder yoldaşı fiziken imha ederek ondan duyduğu büyük korkuyu ilan etmiş ve böylece onun düşüncelerini yok edebileceğini düşünmüştür.

Sayfalar