Pazartesi Nisan 29, 2024

Nasuh Mitap geçti bu dünyadan…ismail cem özkan]

İlk söz bir bildirge ile söylendi, son söz henüz söylenmedi. Çünkü mücadele bitmedi. Devrimci yol engebelidir derdik, ama en önemlisi bir devrimci yolcu kutuplara gitse kendi yaşayacağı alan açar ve fikrimizin yayılması için nüveler kurar, geliştirir ve mücadeleyi kucaklar derdik...

Nasuh, Mahirlerin yarattığı mücadele geleneğini taşıdı, bir devrimcinin nasıl olmasını yaşamı ile gösterdi. O içeriden çıktıktan sonra geçmiş üzerine fazla konuşmadı, küskünlükleri büyütmedi, danışıldığında düşüncesini söyledi ama illa ben bunun başına oturayım yönlendireyim demedi. Gençlerin önünü açtı, elinizde geçmişin birikimi var, iyi değerlendirin ve bizim hatalarımızdan ders çıkarın dedi... Ama pek sesini sanırım duyuramadı, çünkü henüz Devrimci Yol fikrini aşabilmiş bir örgütlenme yaratılamadı. Bugün dahi hala Devrimci Yol dergisinden alıntı yapılıp konuşuluyorsa, geçmişin deneyimlerine güzellemeler yapılıyorsa ortada henüz başlanamamış bir mücadele ve örgüt sorunu duruyor demektir...

Nasuh Mitap ismi polis kayıtlarına ilk defa ne zaman düştü bilemiyorum ama THKP-C süreci Mahir Çayan ve arkadaşlarının bıraktığı mirası Kızıldere sonrasında Devrimci Yol bünyesinde yeniden yorumladığı bir kurul içinde aktif rol oynadı. Devrimci Yol kurucu üyesidir ve Ankara’da merkezi davada yargılanan önemli bir sanığıdır. İşkencede beli kırılmış, DAL sürecinden sağ olarak çıkmayı bilmiş bir direnendir. O, iki faşist askeri darbe sürecini yaşamış, her iki süreçte de yoldaşlarını kaybetmiş, yenilgiyi tatmış ama yeniden ayağa kalmayı bilmiş bir devrimcidir. O devrimciliği, ‘insanın insanlığa sahip çıkması’ olarak algılamış ve yaşam ilkesi haline getirmiştir.

Devrimcilik dayanışmadır.

Okula ilk gittiği yıllarda emeği ile ekmeğini kazanmış, ömrünün son deminde de yine ekmeğini emeği kazanmasının onurunu yaşamıştır.

Devrimci Yol süreci çok kısa sürede çok işler yapmış, belki de yaşlarının gereği tam örgüt olamadan yenilgiyi yaşamışlardır ama yenilgi geçmişte başarılan güzellikleri yok etmemiştir. Fatsa deneyimi üçüncü bir yolun varlığını kanıtlamış ve toplumun yeniden bir arada yaşayabileceği bir sistemin ilk nüvelerini yaşatarak kanıtlamıştır. Direniş Komiteleri ile Çorum’da ve diğer katliam denemelerinde Maraş olayının tekrarlanması engellenmiş ve birlikte mücadeleyi öne çıkarmıştır. Dönemin koşulları içinde sol içinde siyasi çatışmaların sıcak çatışmalara dönmemesi için orta yolcu kabul edilen tutum sergilemiş olmasına rağmen kısa süreli çatışmadan da kendisini kurtaramamıştır. Devrimci Sol ayrılığı gücünün önemli bir bölümünü yok etmiş olmasına rağmen, mücadeleye devam demiş ve inandıkları yoldan geri adım atmamışlardır. Devrimci Yol geleneğinde özgün söz söyleme ve özgün eylemler geliştirme vardır. Her ne kadar dikey örgütsel yapısı olmuş olsa da yatay örgütlemenin her türlü olanağından yararlanmış ve 12 Eylül mahkemelerinde birden fazla Devrimci yol davalarının açılmasına sebep olmuştur.

Mamak süreci yenilgi sürecidir, cezaevlerinden bugüne taşınan eteklerde birikmiş taşlar durmaktadır. O taşlar yeni bir örgütlenme yöntemi ile ortadan kaldırılabilirdi, fakat ne yazık ki Devrimci Yol örgütlenmesini aşan ve mücadele içinde yarattığı pratiği ile Devrimci Yol eleştirisini yaratan bir süreç oluşmadı. THKP-C eleştirisi Devrimci Yol olmasına rağmen, Devrimci Yol eleştirisi henüz yapılabilmiş değildir. Teoride yapılan eleştirilen hayatta karşılık bulması önemlidir, Nasuh ve yoldaşlarının taşıdığı gelenekte ise eleştiri pratik süreç ile olur.

Nasuh Mitap bir sürecin önemli bir tanığıdır, onun yaşamı bir dönemi anlamak için ipuçlarını içinde barındırır. Onun hayatını anlatmak demek siyasi gelişmeleri gözden geçirmek ve onun duruş noktasından yeniden yorumlamak demektir. Köşe yazısı boyutunda bunu yapacak ne yazık ki gücüm yok. Başaran Aksu sözünü ödünç alarak diyebilirim ki; Nasuh Mitap “iradenin etik suskunluğu”

Ölenler bu dünyadan gittiler ama onları yaşatacak şey mücadeledir... Onları aşıp güzel günleri görmektir...

Tek tek gidiyorlar geleneği yaratanlar...

Gelenek ancak mücadele içinde yaşar. Ölenleri sözler ile anmak önemli değildir, onları aşan ve pratiğimize onların eksiklerini tamamlamaktır. Onlar, Mustafa Özenç duygularında seslendirdiği gibi; “o büyük gün geldiğinde...” zaten aramızda olacaklar.

İsmail Cem Özkan

 

“O büyük gün geldiğinde 
ben kimbilir kaç yıldan beri 
ebedi yatağımda toprağın derinliklerinde 
sonsuz bir uykuda uyuyor olacağım 
fakat alınca ne zamandır beklediğim haberi 
uyanıp, sesimi kimse duymadan 
o büyük zaferin tarifsiz coşkusuyla 
kara toprağın altından, ben de haykıracağım. 
Unutup geçmişte kalan acı dünü 
kimbilir belki bir kış günü 
üzerimi yorgan gibi kaplayan 
bembayaz karın soğuğundan.... 
ya da sonbahar mevsiminde 
kemiklerime işleyen yağmurdan duyacağım 
ve milyonları saran o doyulmaz sevince 
ben de sessizce ortak olacağım. 
Mevsim ilkbahar sıcak bir yaz olsa da 
gece gündüz farketmez ben her zaman hazırım 
adımın yazıldığı taş bile yıkılsa da 
kalmamış ta olsa şu dünyada mezarım 
hatırlayıp tek canlı gelmese başucuma 
o müjdeyi ben doğadan alacağım 
nasırlı ellerce yaratılan o görkemli bayrama 
hiç kimse farketmeden ben de katılacağım.”

 

Mustafa Özenç

78618

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

“Bir Tek Mücadele Kaybedilir; O Da Terk Edilen Mücadeledir.” (Kadınların birliği)

Cumartesi Annelerinin eylemi, bu ülkenin en uzun soluklu mücadelesidir… Birçok kez engellendi, saldırıya uğradı, sürekli hale gelen polis saldırısı nedeniyle 1999’dan 2009’a kadar ara verildi, pandemi döneminde online olarak yapıldı ama ne olursa olsun Cumartesiler, 1995 yılından bu yana yani 28 yıldır “kaybolan” çocuklarını, eşlerini, babalarını, annelerini, arkadaşlarını, yakınlarını arayan insanların ama en çok da annelerin eylem günü oldu.

Yeni Emperyalistler Eski Emperyalistlere Karşı

Kapitalizmin; gelişmesi, genişleyerek yoğunlaşması ve üretimin her geçen gün artmasıyla ortaya çıkan tekelleşme ve uluslararası yönünün esas hale gelmesi, onu daha saldırgan bir aşama olan emperyalist bir aşamaya ulaştırdı. Bu gelişme, sınıfların netleştiği ve sınıflar arası mücadelenin keskinleştiği kapitalist ekonomik sisteminin diyalektik gelişiminin bir karakteristiğidir. Kapitalizm derinlemesine ve enlemesine geliştikçe yeni emperyalist ülkeler ortaya çıkacak ve bu da  emperyalistler arası çelişmeyi artan ölçüde derinleşecektir.

BRICS'in Johannesburg'da zirve toplantısı

Çin yeni emperyalist konumunu genişletiyor

Bugün Güney Afrika'nın Johannesburg kentinde Vladimir Putin'in yalnızca sanal olarak katıldığı yeni emperyalist BRICS ülkelerinin (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika) zirve toplantısı sona eriyor.

Altı ülke eklendi

Tartışmaların merkezinde 14 yıl önce kurulan BRICS grubunun "BRICS Plus" olarak genişletilmesi yer alıyordu.

“ECDAT” HİKÂYELERİ[*]

 

“Geçmiş içinde yaşanacak bir şey değildir.

Eyleme geçerken içinden bir şeyler çekip

çıkarttığımız bir sonuçlar kuyusudur.”[1]

 

KADINLARIN BİRLİĞİ | Halk Okulu Devrimcilik Adı Altında LGBTİ+ Düşmanlığı Yapmaya Devam Ediyor!

Bir süredir Halk Okulu’nda LGBTİ+lar ve LGBTİ+ mücadelesi üzerinden genelde ilerici, devrimci harekete özelde proletarya partisine yönelik “değerlendirme”lerde bulunulmaktadır.

Bu “değerlendirmelerin” temel anlayışına ve üslubuna, devrimci kamuoyu da bizler de aşinayız.

Sayfalar