Cumartesi Nisan 27, 2024

Partizan “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye!”

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı bir açıklama yayınlayan Partizan “Bugün “Allah’ın bir lütfu olarak” ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi “darbe-darbe karşıtlığı” üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir. En büyük güç, darbeciliğe ve bugün kaptan köşkünde oturan AKP iktidarına yönelik ezilen yığınların birliği ve mücadelesidir” dedi.

15 Temmuz akşamından başlayarak 16 Temmuz gecesi boyunca devam eden askeri darbe girişimine karşı “Darbenin her türlüsüne karşı direnişe, mücadeleye” diyerek bir açıklama yapan Partizan “15 Temmuz gecesi, TC ordusu içinden bir grup asker tarafından bir darbe girişimi yapılmış, ancak söz konusu hamle AKP tarafından kısa sürede bertaraf edilerek püskürtülmüştür. Darbe girişimi, İstanbul ve Ankara'da karşılık bulmuş, girişimin boyutu, Meclis ve Genelkurmay karargâhı ile kimi askeri hedeflere yönelik saldırı ve çatışmalar, bunun dışında köprü ve otoyolların kesilmesi, tankların havaalanlarına getirilmesi ile sınırlı kalmıştır” dedi.

“AKP darbe girişiminin rüzgarını büyüttü”

“TSK içindeki komuta kademesinden destek bulmadığı anlaşılan darbe girişiminin bu nedenli çapsız bir şekilde açığa çıkmasına dair bir dizi senaryoyu ortaya atmak mümkündür. Ne var ki gerçek olan AKP’nin devrilmesine yönelik hazırlanan bir plan kapsamında harekete geçildiğidir.Darbenin girişim boyutunda kalması, devrilmek istenen gücün sürece bir müdahalesi ve söz konusu kalkışmayı, kendi hedef ve planları doğrultusunda değerlendirmede başarılı olduğunu göstermiştir. Kuşkusuz bu başarıda en önemli faktör, darbecilerin emperyalistlerden destek görmemesidir. TC tarihi, yığınla deneyimle göstermiştir ki başta ABD emperyalizmi olmak üzere efendilerin desteği ve olurunu almayan bir darbenin sonu, kimi istisnalar dışında girişim olarak kalmaktadır.

AKP,açıkki kendisine yönelik bu hamleyi ustaca savuşturmakla kalmamış, mağdur sıfatıyla girişimin daha güçlü bir ses getirmesi adına ciddi bir çaba sarf etmiştir. Önemli toplumsal olaylarda ilk elden basın, yayın üzerinde sansür uygulayan AKP’nin tam tersi adımları; TV ekranları ve sosyal medyanın aktif kullanımı, AKP’nin söz konusu girişimin açığa çıkardığı rüzgarı büyütmek ve şiddetini artırmak için elinden geleni yaptığını göstermiştir” diyerek darbe girişiminin yarattığı ortamın AKP tarafından daha da provoke edildiğini belirten Partizan açıklamasını şu şekilde sürdürdü:

 “Kutuplaşma ve açık çatışmalar büyüyecek”

“Açık ki AKP, söz konusu darbe girişimini kendisi için paha biçilmez bir fırsata dönüştürmekten geri durmamıştır. ‘Millet iradesi’, ‘darbecilere karşı demokrasinin savunulması’ ambalajlarıyla, kitleler sokağa çağrılmış ve harekete geçirilmiştir. Böylece AKP, tabanı nezdinde ‘askeri vesayete’ karşı mücadele eden, muhafazakar demokrat, ama güçlü ve aynı zamanda mağdur kimliğini yeniden ama daha güçlü bir şekilde üretme fırsatı bulmuştur.

Erdoğan’ın ‘Allah’ın bir lütfu olarak’ ifade ettiği durum tam da budur. AKP, başarı şansının olmadığını kısa sürede anladığı bir avuç darbeciye karşı kitleleri sokağa çağırarak gücünü tazelemiş, tabanıyla bağlarını güçlendirmiş, aynı zamanda söz konusu kesimin kendine olan güveninin gelişmesine büyük katkıda bulunmuştur. TC’nin kuruluşundan bu yana Kemalistler tarafından sürekli bir şekilde horlanan ve dışlanan toplumsal kesimlerin buna yönelik tepkisinden beslenen AKP, gelinen aşamada bu kesimi büyük oranda kendi politikalarına angaje etmeyi başarmıştır.

Egemenler, gericiliği ve ırkçılığı besleyerek kutuplaşmayı ve açık çatışmaları büyütecektir!”

“Yaşanan iktidar dalaşıdır!”

Her darbenin/cuntanın, hâkim sınıfların anayasa, parlamento, seçimler vb. siyasal görünümler alan maskeyi atarak açık faşizmi devreye sokması anlamına geldiğini belirten Partizan “TC devleti yukarıdan en küçük hücresine kadar ırkçı Kemalist ideoloji ile yoğrulmuş, faşizm devlet aygıtının bir yönetim biçimi olarak kurulduğu günden bu yana sürgit devam etmiştir. Bu yüzden açık fiili askeri darbecilik ile seçimler, ‘millet iradesi’ ve ‘parlamento’ örtüsüyle gizlenen darbecilik arasında bir tercih yapmak durumunda değiliz. Nihayetinde her iki seçenekte de kaybeden ezilen yığınların demokrasi, özgürlük ve insanca bir yaşam kavgası olacaktır.

AKP, mevcut faşist sistemin üstüne atılan anayasal çerçeve içinde ortaya çıkmış, şekillenmiş ve giderek büyümüş, her uygulaması ve politikasıyla onu yeniden üretmiş/üretmekte olan bir partidir.

Açık ki; AKP’nin darbeye karşı yüzüne taktığı demokrasi maskesi büyük bir aldatmacadan ibarettir. Bir sistem partisi olarak AKP’nin, demokrasi bayrağını göndere çekmesi yanıltıcı olmamalıdır. Her adımı ve uygulamasıyla kendi hukukunu bile çiğnemekten bir an geri durmayan, yakın bir örnek olarak 7 Haziran seçimlerini tanımayarak “darbe” yapan AKP’nin, ‘darbeye karşı demokrasi’ ve ‘seçilmişlerin iradesi’ söylemi büyük bir yalandan ibarettir.

Bu bağlamda, AKP’nin kendisini devirmek isteyenlerden öz itibariyle bir farkı yoktur. Fark, yüzlere takılan maskelerde ve kullanılan yöntem ile söylemlerdedir. Aradaki fark özü aynı kalmak şartıyla sadece zulmün derecesine dairdir. AKP, söylemde askeri vesayete karşı mücadele ettiğini belirtirken, gerçekte 14 yıllık iktidarı boyunca tam da askeri vesayeti inşa etmiştir. Örneğin bu kavgada ağzından düşürmediği EMASYA’yı yeniden meclisten geçiren yine AKP olmuştur. Özellikle de 20 Temmuz 2015 Suruç Katliamı’ndan sonra ülkenin dört bir yanında uygulanan fiili OHAL politikaları, dahası T. Kürdistanı’nda gerçekleşen katliamlar daha taptazedir.

Darbecilik, taht kavgaları bu devletin genlerinde vardır. Devletin bekası adına devletin kardeş katlini vacip gören bir gelenektir söz konusu olan. AKP ile rakipleri arasındaki çatışma klik dalaşıdır,  devlet iktidarına hâkim, etkin olma kavgasıdır” dedi.

“Darbeciler ve ona karşı mücadele eden AKP diye iki kamp yok”

“Darbeciler ile buna karşı mücadele eden AKP” şeklinde ifade edilen iki kamp olmadığına vurgu yapan Partizan “Söz konusu olan, rakipleriyle yürüttüğü iktidar kavgasında AKP’nin mevzilerini geçen süre içinde olabildiğince tahkim etmesi ve etki alanını giderek güçlendirmesidir. Fethullahçılarla birlikte Ergenekoncuların tasfiyesi, sonrasında eski dostlara karşı düşmanlarıyla kurduğu ittifakın anlamı budur” dedi.

Darbe girişiminin bu mücadelede AKP’ye altın tepsi içinde büyük olanaklar sunduğuna dikkat çeken Partizan “İlk olarak; girişim sayesinde tam da YAŞ öncesinde, TSK içindeki çok sayıda Fethullah kadrosunun tasfiyesi için uygun koşullar oluşmuştur. İkinci olarak, tasfiyenin parantezine Danıştay, Sayıştay ve Yargıtay başta olmak üzere bir bütün yargı organları da alınarak bu alanlarda hala mevcut “Kemalist pürüzlerin” ortadan kaldırılmasının yolu açılmıştır. Üçüncü olarak ortaya çıkan atmosfer, Erdoğan’ın gücünü artıracak, devlet içindeki etkinliğini ve hâkimiyetini, başkanlık rejimi için hayallerini büyütecektir. Dördüncü olarak, özellikle emperyalist/kapitalist ülkelerin metropollerinde gerçekleştirilen DAİŞ saldırılarının ardından, tescilli TC/DAİŞ işbirliği üzerinden AKP’ye yönelik gelişen tepkilere karşı emperyalist efendilerine ‘hala çok güçlü olduğunu’ gösterme fırsatı sunmuştur” dedi.

“Darbeleri üreten sisteme karşı mücadelemiz esastır”

“Yaşanan açık bir klik dalaşıdır. Ancak tıpkı tarih boyunca olduğu gibi her klik dalaşının faturası yoksul emekçi halka kesilmek istenmektedir.

‘Darbeciler yenilmiş’, ‘demokrasi şahsında’ AKP kazanmıştır ancak tüm bu sürecin bedeli açık ki başta Kürt halkı olmak üzere devrimci ve ilerici güçlere, işçi sınıfına, emekçilere, Alevilere, kadınlara ve LGBTİ’lere ödetilmeye çalışılacaktır. Rakip klik geriletildikçe mızrağın ucu geniş emekçi yığınların kazanımlarına ve muhalif güçlere daha fazla dönecektir.

Bu bağlamda, hangi kliğin kazandığının öz itibariyle bir farkı yoktur.

Erdoğan’ın ‘tek adam’ olma yolunda attığı her adım; Türk, Kürt ulusları ve azınlık milliyet ve inançlardan emekçi yığınlara daha fazla yoksulluk ve sefalet getirecektir. Darbeciler kazansaydı da ortaya çıkan tablo aynı olacaktı. Dolayısıyla, zaten (ve hatta baştan) kaybetmiş bir darbe karşıtlığı üzerinden soyut mücadeleye değil, kendisi de darbeci olan AKP şahsında darbeleri üreten sisteme karşı mücadelemiz hala esas durumdadır.”

 “Ezilenlerin birliği ve mücadelesi en büyük güçtür”

“Bugün ‘Allah’ın bir lütfu olarak’ ifade edilen darbe girişimiyle daha güçlenen ve halka yönelik saldırılarına artıracak olan resmi ve resmi olmayan sistem güçlerine karşı, emekçi halkın kendisini korumak için tedbirler alması, darbeleri üreten ve kendisi de bir darbe ürünü olan AKP şahsında sisteme karşı mücadeleyi yükseltmesi ‘darbe-darbe karşıtlığı’ üzerinden yapılmaya çalışılan bölünmeye karşı çıkması varlık-yokluk sorunu haline gelmiştir. En büyük güç, darbeciliğe ve bugün kaptan köşkünde oturan AKP iktidarına yönelik ezilen yığınların birliği ve mücadelesidir!” 

44425

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Son Haberler

Partizan'dan

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Mısır'ı Mesken Tutan Türk Tekelleri

Deutsche Welle (DW)'de Aram Ekin Duran'ın, „Türk Şirketleri Mısır'a Kaçıyor“ adlı bir haberi yayınlandı. Sıradan bir haber gibi gözüküyor, ama, Türkiye ekonomisinin ve Türk devletinin niteliğini araştıranlar, sorgulayanlar için küçük bir haber olmaktan öte bir anlam taşıyor. Özellikle de kendine ML ve Maoist diyen komünist örgütler için daha fazla önem taşıması gerekiyor.

Hesaplaşma mı? Kutlama mı?

Faşist TC devleti hem ülke içinde hem de bölgesel düzeyde, resmi ve sivil militarist güçleriyle başta Kürt halkı olmak üzere demokrasi ve özgürlükten yana olan herkesi yok etmek ve devlet terörüyle susturmak için çalışmaya devam ediyor. Bu süreç aynı zamanda TC’nin kuruluşunun da yüzüncü yıl dönümüdür.

TC, yüz yıl önce Osmanlı yıkıntıları üzerinde tekçi bir zihniyetle kuruldu. Ermeni soykırımında, diğer azınlık halkların yok edilip sindirilmesinde aktif rol alan ittihatçı birçok ırkçı kadro da kuruluş sürecinde rol aldı.

Sayfalar