Cuma Mayıs 24, 2024

Rojava Nasıl Kurtulur...-Dursun Ali Küçük

*Bütün dünya devleri ve bölge güçleri Suriye'de..
Suriye denkleminin çözülmesi zor görünüyor. Daha süreceğe benzer. O zamana kadar Rojava-Kürdistan'ı da belirsizliğini korur.
Suriye fiilen 3 bölünmüş durumdadır. Büyük devletler anlaşmadığı sürece Suriye'de bir çözüme gitmek mümkün görünmüyor..daha çok yol var..

*ABD-Fransa ve batı işin bir tarafını oluşturuyor. Suriye'den vazgeçmeyecekler.

Rojava Kürdistan'ı ve Rakka, Deyrezor hattını bırakmayacakları görünüyor. Kürtlerin ve Rojava Kürdistan'ın kaderi buna bağlı görünüyor. Rojava denklemin bu yanıyla kurtuluşunu resmileştirebilir.
ABD ve Batı daha çokta ABD burada alacağı bir yenilgiyle bölge üzerindeki hakimeyetini tartışma konusu yapar...
Türkiye, İŞİD ile ABD ve Batıyı sattı. Tek egemen olmak istiyordu. Kobane direnişi ve Koalisyon güçlerinin Kürtlere açık desteğiyle tablo tersine döndü. İŞİD ve El Nusra, kısaca TC yanlısı İslamcı teröristler yenildiler.
İdlip'e sıkışıp kaldılar...
ABD ne olursa olsun Suriye den bir yenilgiyle çıkmak istemez. İŞİD sorunu haledilse bile İran, Hizbullah ve Haşdi şabi'yi durdurmak ve geriletmek ve yenmek stratejisini sahipler.
İran ordusu ve güçlerini, Hizbullah'ı, Haşdileri Suriye de kesinlikle istemiyorlar.

İsrail bu denkleme fazlasıyla dahildir.

Bu güçler yerelde tutunmak için Kürtlere ihtiyaç duydular. Yoksa sadece dışarıdan müdahale ile bölgede tutunamayacaklarını çok iyi biliyorlar.
ABD-Batı ve İsrail öncellikle kendileri için iş yapıyorlar. Bunun siyeset bilimine göre böyle bilinmesi şart...
Rojava-Kürdistanı-Bın Xet şüphesizki sergiledikleri kutuluş mücadelesiyle kendilerine yer açtılar. Fiilen federasyon statüsüne sahiptirler. Hatta denebilirki şimdiki haliyle bağımsız güçtürler.
ABD, Irak ve bölge poltikası gereği Rojava dan vazgeçmesi zordur.

*Rusya,İran, Türkiye, Suriye bir bloktur Suriye'de..

Poltikaları itibariyle bir bütünlük sağlayamıyorlar.
Türkiye açık iktidara ortak olmayacağını biliyor. O halde işgal ettiği yerlerde Suriye'nin bilinmeyen denklemi sürdükçe işgalci güç olarak kalmak istiyor. Asıl hedefi işgal ettiği yerleri Efrin ile birlikte kendisine katmaktır.Temel amac ise; Kürtler hiç bir statüye kavuşmasın..
Şüphesizki bu oldukça zor ve pahalıya mal olacak bir poltikadır. Rusya, Türkiye yi yanına alma pahasına Türkiyenin oraları işgal etmesine ve bunu devam etmesine göz yumabilir. Neticede Türkiye'yi kazanmak istiyor. Rusya safına TC geçse bile dünya işgal ettiği yerleri TC'ye yedirmez.
Rusya aslında hem İran ile birlikte hemde Suriye'de İran'ı istemiyor. Bu ileride nasıl pazarlıklar konusu olur hala belli değildir.
Bu gidişle Suriye'de asıl iktidar İran'ın elinde olur. Pazara zaten Rusya hakim olamaz. Pazar ilişkileirinde kaybeder. Rus malları orada rekabet yapamaz. Çin örtülü destek veriyor. Pazara Çin vb leri hakim olur.
Suriye Esad rejimi İran'a muhtaç durumdadır. İran İŞİD e karşı savaşta bölgede kendine alan açarak güçlendi. İran'ın etkisi siyasi ve askeri olur. kendi güçleri ve diğer bağlı paramiliter güçlere dayanacaktır. Daha şimdiden İsrail'in açık hedefi durumuna gelmiştir.

İdlip'e sıkışan İslami çetelerin yardımına Recep ve TC koşuyor. Şimdilik operasyon ertelendi. Ama bu iş burada bitmeyecektir. Sözde Recep bütün teröristlerini “ulusal kurtuluş cephesi” ası altında toplamak istiyor. İdlip haledilirse buradakilerin Kürtlere karşı kullanılmak isteneceği çok açıktır.
Putin-Erdoağan görüşmesi Suriye’yi memnun etmedi. Dün akşamki Lazkiye, Humus vb yerlere yapılan füze saldırılarıda Erdoğan-Putin görüşmesine bir cevaptır.
İran ve TC Suriye poltikasının asıl nedenlerinden biride Rojava Kürdistan'ına hiç bir hak tanımamak ve yenmektir. İran ve TC, Kürdistan sorununun hiç bir biçimde çözülmesini istemeyen iki güçtür.

*Rusya İran dan kurtulsa ya Türkiye'den nasıl kurtulacaktır?
Püf noktalardan biri budur. TC yanlısı İslamcı çetelerle, Suriye ve İran iktidara ortak olmalarını kesinlikle istemez. TC, orada işgal ettiği yerlerle güç olmayı ve fırsatlar bulursa kalmayı tercih ediyor.
Rusya; safına katılmayan bir Türkiye'ye işgal ettiği yerleri bırakmaz.
Aşağı tükürsen sakal yukarı tükürsen bıyık...

*Rejim Kürtlere statü tanımaya yanaşmıyor...
Bu kafa değişmez. Mecburiyetten diyalog vb laflar ediyorlar. istedikleri tek merkezci Suriye..ABD ve Batı güvencesi olmazsa ve Rojavayı uçuşa yasak bölge ilan etmeseler, kesinlikle Suriye, İran ve türkiye Rojava Kürdistan'ının ezilmesi için çalışırlar. Rusya destek sunar...
Bırakınız demokratik felan lafları... federasyon ve bunun uluslararası güvencesi ve siyaset belgesi olursa olur..
Başka lafla birlik ve beraberlik felan deyip tedbirleri elden bırakılırsa sonuç hüsran olur...
Şimdiye kadar PYD-YPG akıllı poltika yürüttüler. Umarım bundan sonrasını daha dikkatli sürdürürler.
Deyim yerindeyse Rojava Kürdistan'ı bir bisiklete binmiştir. Yalpalarsa ve durursa düşer...
Aman ha aman kılı kırk yarınız...Gece gündüz gelişmelere ve politik dengelere kafayı yorunuz...

*Büyük devletlerin hepsi oarada...
Ya anti-emperyaist geçinen kim? Bırakınız bu laflar karın doyurmuyor. Esad rejimi mi anti-emperyalist.. TC ve İran mı anti-emperyalist.. İki taraf bloklaşmasında küresel güçler vardır.. Rusya mı anti emperyalist oluyor. Bu laflar politika gereği ve özelliklede Kürtleri karalamak için söyleniyor..
Bu tür laflara hiç aldırış etmeyiniz..
Büyük oyunlar oynanmazsa Kürtlerin sonuçta kazançlı çıkması büyük ihtimaldir. Eh burası Ortadoğu.. Her an bazı şeyler değişebiliyor.. Demokraik Suriye Güçleri son İŞİD kalesini de düşürüyor..
Suriyede demokratik partiler yok ki demokratik yollarla çözüm olsun.. Herkes silahlı ve savaşıyor. Buna göre yer ediniyor ve politikada söz sahibi oluyor. Statü kazanma da ilişkiler ve ittifaklar belirleyici olur..
Ancak Amerika ve Rusya ve diğer büyük devletler anlaşıp İran ve Türkiye'yi ve onların paramiliter güçlerini çıkarırlarsa Kürdistan'a yine statü olur.
Bunun dışında mevcut durum üç aşağı beş yukarı devam ederse Kürtler ittifak güçlerini değiştirme lüksüne sahip değildirler..
Umarım bu sefer son gülen ve iyi gülen Kürtler olsun..
Hepimiz sizinleyiz...

Dursun Ali Küçük
18.09.2018 

32922

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Emperyalizme Boyun Eğme ve Yarı-Sömürgeliği Kabul Etme Antlaşması Lozan

Kasım 1922’de başlayan ve Temmuz 1923'te sona eren Lozan Konferansı'nda emperyalist devletlerle Türk Devleti arasında yapılan görüşme de çizilen sınırlarla Türk Devletinin kuruluşuna onay verildi. Konferans belgelerinde Sovyetler Birliği'nin de katıldığı geçse de Sovyetler Birliği Boğazlar Meselesi dışındaki görüşmelere katmamıştır. Görüşmelere 1. Emperyalist Paylaşım Savaşının galipleri İngiltere, Fransa, Yugoslavya, İtalya, Romanya ve Yunanistan katılmıştır. Görüşmede belirleyici konumda İngiltere ve Fransa olduğunun altı çizilmelidir.

TC’nin Kuruluş İdeolojisi Kemalist Faşizm ve Günümüzdeki Varyantı

Ülkemizde sorun ve çelişkiler çözülmediği gibi mevcut durum giderek daha çetrefilli bir döneme girmiş durumdadır. Bunun sonucu işçi sınıfı ve emekçi yığınların sömürüsü had safhaya varmıştır. Yoksullaşma en üst düzeye çıkmıştır. Ülkenin girdiği sarmal durumun bedeli tamamen emekçi sınıflara yüklenmiştir. Elbette ki yoksulluk ve işsizlik her zaman var olmuştur. Sınıf çelişkileri, sömürü, baskı ve diktatörlük dönemleri her zaman yaşanmıştır. Bundan sonra da sınıf çelişkileri var olduğu müddetçe baskı mekanizması varlığını devam ettirecektir. Lakin günümüzdeki mertebeye çıkmamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin Kuruluşunda İzmir İktisat Kongresi, ya da Emperyalizme Bağımlılığın Belgesi

Osmanlı iktisat tarihinde önemli bir yer tutan kapitülasyonlar ilk olarak 1352 yılında Cenevizlilerle olan ticareti artırmak maksadı ile verilmiştir. İlerleyen yıllarda ise ticaret yollarında yaşanan değişiklikler ve dünya ticaretinin yeni rotalar edinmesi sonucunda başka bazı ülkeler de kapitülasyonlar yani ticaret yaparken kimi ayrıcalıklar edinme hakkı elde etmişlerdir.

Yüzyıldır Tarihin Dışında Bir Rejim: TC!

 

Türk devletinin kuruluşunun yüzüncü yılında, Türk devletinin kuruluşu ve adına “Milli Mücadele” ya da “Kurtuluş Savaşı” denilen süreci ve bu sürece önderlik eden sınıfları kısaca ifade etmek, Türk devletinin hangi temeller üzerinden yükseldiğini ve sınıfsal niteliğini tanımlamak açısından önemlidir.

TC'nin Yüzyıllık Tarihinde İşçi Sınıfı ve Mücadelesi

Giriş:

İşçi sınıfının tarihi kapitalist sistemin gelişmesinden ve burjuvaziden ayrı ele alınamaz. Burjuvazinin ortaya çıktığı yerde işçi sınıfı da vardır. Ve bir çelişmenin iki yanı olan işçi sınıfı ve burjuvazi, birlikte var olurlar. Bu iki zıt kutup hem birbiriyle mücadele ederler ve hem de biri olmadan diğeri olmaz. Bu iki toplumsal sınıfı yaratan kapitalist sistem olmuştur.

 

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

Sayfalar