Cuma Mayıs 17, 2024

Rojava’da Özerk Yönetimin petrolünü sahiplenmesi ve tepkiler

Uzun bir süredir SDG'nin denetiminde olan topraklarda bulunan petrolün çıkarılması, işlenmesi ve ticaretinin yapılması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KvDSÖY) Amerikalı Delta Crescent Energy LLC adlı şirketle bir anlaşma yaptığı/imzaladığı basına yansıdı. Anlaşma petrolün pazarlanması, mevcut sahalarının geliştirilmesi ve modernize edilmesini öngörüyor.

ABD’li emperyalistler Ortadoğu’daki zenginlik kaynaklarını –petrol, doğalgaz- ve enerji yollarını ele geçirip, bir bütün denetimlerine almak ve buradaki yerel iktidarları kendilerine daha fazla bağımlı hale getirmek, karşı çıkanları alaşağı ederek yeni uşaklarını iktidara getirmek amacıyla (Genişletilmiş) Büyük Ortadoğu Projesi ile bu bölgede karışıklıklar yaratarak saldırıların, müdahalelerin zeminini yarattılar.

Irak’ta Saddam rejimine son verdikten, Irak’ın zenginlik kaynaklarına el koyduktan, burayı istikrarsız ve kendisine muhtaç bir hale getirdikten sonra Suriye’ye yöneldiler. Suriye’de de muhalefeti örgütleyerek karışıklıklar yarattılar. B. Esad’a karşı ayaklanmalar gerçekleşti. Başta demokratik istem ve taleplerle başlayan eylemlilikler kısa bir süre sonra silahlı ayaklanmalara dönüştü. Cihatçı çeteler Hama, Humus, Halep gibi bölgelere saldırdılar, petrol zengini Deyr el Zor ve Rakka’yı ele geçirdiler. Suriye’de yaşanan bu çatışmalar sırasında cihatçı çeteler Irak’ta da belirli bölgeleri ele geçirmişlerdi. Irak’ta Musul kentinin ele geçirilmesinin ardından cihatçı çeteler IŞİD’i (Irak Şam İslam Devleti) ilan ettiler. Dünyanın çeşitli bölgelerinden cihatçılar B. Esad’a karşı savaşmak için Türkiye üzerinden Suriye’ye sokuldu. Türkiye’nin sınır bölgeleri adeta cihatçı otobanına dönüştü. IŞİD belirli bir süre sonra Türk devletinin de yönlendirmesiyle Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin oluşturduğu özerk bölge Rojava’ya saldırdı. YPG ve YPJ tarafından büyük bir yenilgiye uğrayan cihatçılar çekilmek zorunda kaldılar.

ABD tarafından B. Esad’a ve rejimine karşı başlatılan ayaklanmaların cihatçı çetelerin “eğit-donat” projesi kapsamında eğitilip Suriye’ye sokulması politikası sonuç vermedi. İrili ufaklı cihatçı çeteler IŞİD tarafından yutuldu. Başlangıcında ABD emperyalizmi tarafından desteklenen IŞİD kontrolden çıktı. T.C. faşizmi ise IŞİD’e üstü örtülü desteğini sürdürdü. IŞİD’in kontrolden çıkması beraberinde emperyalistlerin “terör” bahanesiyle bir koalisyon kurup Suriye’ye müdahalelerini getirdi. Rusya Esad rejiminin resmi davetiyle Suriye’de bulunurken ABD önderliğindeki koalisyon gücü fiili durum yaratarak Suriye’ye müdahale etti. Bu koalisyon güçleri özellikle Kürtlerin Kobanê direnişinde havadan IŞİD’i bombalamasıyla görünür oldu. Ardından da omurgasını YPG’nin oluşturduğu SDG’nin (Suriye Demokratik Güçleri) IŞİD’i topraklarından temizleme operasyonlarında -özellikle Deyr el Zor ve Rakka’da- destek verdi.

Petrol Bölgeleri Elden Ele…

Suriye 2011 yılında cihatçı çetelerin saldırıları -iç savaş- başlamadan önce günde 380 bin varil petrol üreten bir ülkeydi. Ancak 9 yıldır devam eden IŞİD ve türevi cihatçılarla savaşta Suriye hükümeti ülkenin geniş kesimlerinde, kuzey ve doğusundaki petrol sahalarının çoğunun denetimini kaybetti. Petrol kuyularını ele geçiren IŞİD buradan elde ettiği petrolü yasadışı yollarla satarak, (Hem çeşitli aracılarla Esad rejimine hem de başta Albayraklar olmak üzere T.C. rejimine) savaşı petrolden elde ettiği gelirle devam ettirdi. YPG ile girdikleri çatışmaları/savaşı kaybettikçe petrol bölgelerinden çekilmek zorunda kaldı. SDG ile savaşı kaybeden IŞİD bu bölgelerden tamamen temizlendi. Petrol bölgeleri ABD’nin (ve koalisyon güçlerinin) destek verdiği SDG’nin denetimine geçti. Bugün açısından SDG’nin Suriye petrol ve gaz rezervlerinin %70’ini kontrolünde tuttuğu belirtiliyor.

ABD Emperyalizmiyle Yapılan Petrol Anlaşması

Uzun bir süredir SDG’nin denetiminde olan topraklarda bulunan petrolün çıkarılması, işlenmesi ve ticaretinin yapılması için Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi’nin (KvDSÖY) Amerikalı Delta Crescent Energy LLC adlı şirketle bir anlaşma yaptığı/imzaladığı basına yansıdı. Anlaşma petrolün pazarlanması, mevcut sahalarının geliştirilmesi ve modernize edilmesini öngörüyor.

Suriye hükümetinin hırsızlık olarak niteleyip, şiddetle kınadığı anlaşma KvDSÖY ile ABD arasındaki ilişkinin boyutunu değiştirmiş durumdadır. Daha önceden askeri sahada süren taktik iş birliği, giderek ekonomik ve diplomatik sahaya da yansımaktadır. Suriye hükümeti, ABD’nin uygulamaya koyduğu Sezar Yasaları gereği bölgedeki petrolden aracılarla da olsa artık pay alamayacak ve buradan çıkarılan petrolden yararlanamayacak. Yani Suriye’deki petrol işine ABD’nin girmesi her şeyden önce Suriye devletini hala kendi sınırları içerisinde olan petrolden mahrum bırakacaktır. Zaten ABD’nin amacı Suriye hükümetini ekonomik olarak yıpratmak/çökertmek. İkincisi ise Fırat’ın doğusundaki projeleri için istikrarlı bir finansman temin etmektir.

ABD’li Delta Crescent Energy LLC şirketinin KvDSÖY ile petrol anlaşması imzalaması Şam, Ankara ve Tahran’da tepki yarattı. KvDSÖY’nin Suriye’nin kuzeyindeki özerkliğini güçlendirebilecek, ABD destekli bu hamleye art arda tepki gösterdiler. Yapılan açıklamalarda anlaşmanın uluslararası hukuk açısından geçerliliği sorgulandı.

Şam yönetimi de yapılan petrol anlaşmasına tepki gösterdi. Suriye Dışişleri Bakanlığı hafta sonu yaptığı açıklamada bunun Suriye’nin petrolünü “çalma girişimi” olduğunu ve anlaşmanın uluslararası hukuka aykırı olduğunu savundu.

Türkiye Dışişleri Bakanlığı anlaşmaya, “terörizmin finansmanına destek adımı” diyerek tepki gösterdi: “ABD’nin uluslararası hukuku hiçe sayan, Suriye’nin toprak bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden ve terörizmin finansmanı kapsamına giren bu adıma destek vermesini esefle karşılıyoruz” denildi.

KvDSÖY’nin ABD’li şirketle yaptığı anlaşmayla “uluslararası hukuku hiçe saydığını, Suriye’nin bütünlüğüne, birliğine ve egemenliğine kasteden bir anlaşma olduğunu iddia ederek karşı çıkan AKP’nin başı R.T. Erdoğan; 2015 yıllarında petrol bölgelerini denetiminde tutan IŞİD’le petrol alışverişi yaptığı, IŞİD’in Suriye ve Irak’tan çaldığı petrolün en büyük alıcısı olduğu o dönemlerde dünya basınına yansımıştı. Rusya R.T. Erdoğan ve ailesini IŞİD’le doğrudan petrol ticareti yapmakla suçlamıştı. Zamanın Rusya Savunma Bakanı yardımcısı Anatoly Antonov Türkiye’nin Suriye’den çalınan petrolün en büyük alıcısının Türkiye olduğunu öne sürmüştü. Rusya TV’lerinde IŞİD’in kontrolündeki bölgeden petrol tankerleriyle taşındığının uydu görüntülerini yayınlamıştı.

Erdoğan 2019’un aralık ayında BM Cenevre ofisinde düzenlenen 1. Küresel Mülteci Platformu’nda “Gelin Suriye’deki petrolü beraber çıkaralım diyorum ama yanaşmıyorlar. Projelerimizi uygulayarak mültecileri evlere, okullara, hastanelere barınmaları için oraya yerleştirelim” diye konuşmuştu. “Fırat Kalkanı”, “Zeytin Dalı”, “Barış Pınarı” harekatlarıyla Suriye’nin kuzeyindeki bölgenin bir bölümünü 30 km derinliğinde işgal eden Türk devleti, Kürtleri bu bölgeden temizleyerek SMO (Suriye Milli Ordusu) denilen cihatçı çeteler ve ailelerini buralara yerleştirerek daha önce Suriye devletinin yapmış olduğu “Arap kemeri”nin daha katmerlisini yapmak istiyor. Ki Erdoğan, buraya yerleştireceği çeteler için “150 metre kare bahçesi olan 300 metre karelik evler yapalım. Bunu da TOKİ yapsın. Petrolü buradan çıkaralım, Türkiye’de mülteci halinde olan insanları buraya yerleştirelim” demişti.

RTE yine bu yılın mart ayında Rusya devlet başkanı V. Putin ile yaptığı görüşmede de Suriye’nin Qamışlo ve Deyr el Zor bölgesindeki petrolün KvDSÖY’in kontrolünden alınması ve bunların geliriyle Suriye’nin yeniden inşası yönünde teklifte bulunduğunu açıklamıştı.

TC’nin Korkusu Anlaşılırdır!

AKP/MHP iktidarının KvDSÖY’nin bir ABD’li şirketle yaptığı anlaşmaya bu denli neden karşı çıktığını, korkusunu anlamak zor olmasa gerek.

Türkiye’nin esas korkusu petrol gelirlerinin KvDSÖY yönetimine ve dolayısıyla bölgedeki yerel halka gitmesi, KvDSÖY’nin özerklik hedefini daha da güçlendirebileceği endişesidir. Suriye’de, Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan Bölgesel Yönetimi gibi bir yapının oluşabileceğine dikkat çekiliyor. Kürtlerin bu kazanımları AKP/MHP iktidarını çok endişelendiriyor. TC faşizmi aynı zamanda bu durumun Türkiye’de yaşayan Kürtleri de etkileyeceği endişesi içindedir. Diğer yandan uzun bir süredir Kürtlerin Suriye’nin kuzeyinde özerklik ve benzeri talepleriyle ilgili Suriye hükümetinin vurdum duymaz tavırlarına da bir çelme atılmış oluyor. ABD’li şirketle imzalanan petrol anlaşması KvDSÖY’nin mali kaynaklarının güçlenmesini getirmektedir. Anlaşma aynı zamanda Suriye hükümeti üzerindeki baskının da artmasını getirecektir.

Anlaşmanın Özerk Yönetim İçin Anlamı da Anlaşılırdır!

KvDSÖY’nin ABD’li şirketle yapmış olduğu anlaşma bir anlamıyla KvDSÖY’nin kendi pazarına sahip çıkmasıdır. Bölge halkı Kürt hareketinin önderliğinde üzerinde yaşadığı toprakları IŞİD’e karşı savaşarak, onu yenilgiye uğratarak sahip çıkmışlardır. Bugün de bu toprakların altındaki zenginliğe -petrol- sahip çıkıyorlar. Ulusal meselede sorun en nihayetinde pazar meselesidir.

İlerici, demokratik, ulusal devletler ve sosyalist, DHD’ni yapan devletlerin kapitalist, emperyalist devletlerle ticari ilişkileri olabilir. Buna tarihten örnekler verilebilir. Örneğin 1954 yılında ÇHC ile Hindistan arasında yapılan ticaret anlaşmasında “Barış İçinde Yaşamanın Beş İlkesi” olarak bilinen kurallar bütünü, bu dönemde sürdürülen dış politikanın temel belirleyicileri olarak ortaya çıkmıştır. Bu kurallar “bağımsızlık ve sınırların bütünlüğü, saldırmazlık, diğer ülkelerin iç işlerine karışmama, eşit hak ve karşılıklı yarar prensibi, çevresindeki ilişkileri geliştirme ve barış içinde bir arada yaşama” şeklinde ortaya konmuştur.

Yine örneğin 1917 Ekim Devriminden sonra da benzer örnekler yaşanmıştır. Devrimden sonra yabancı devletlerle yapılacak ticaret anlaşmaları hayati öneme sahipti. Lenin, ABD ile ticari/ekonomik ilişki kurmak için geliştirdiği planı 1918’de Albay Robins aracılığıyla ABD hükümetine gönderiyor. Planda Rusya’nın önceki yıllarda ABD’ye sattığı malların listesi yer alır. Lenin ABD’deki kapitalistlerin Rusya’da kömür ocağı kiralayabileceği, Sibirya’da demiryolu yapımına katılabileceği önerilerinde bulunur. Bu dönemde İsveç ve Danimarka ile ticari alışveriş yapılır.

Elbette örneklerdeki Demokratik Halk İktidarları ve sosyalist ülkelerin yaptıkları anlaşmaların gerçekleştirildiği koşullar ile Özerk Yönetimin yapısı ve koşulları bir ve aynı değildir. En nihayetinde KvDSÖY, kendi yapısına ve koşullarına uygun bir şekilde ABD’li petrol şirketiyle yaptığı anlaşmayla kendi pazarına sahip çıkmıştır. Bu durumda, ABD’li petrol şirketiyle ilişkilerde KvDSÖY’nin kendi bağımsız duruşunu sergilemesi önemlidir. Sorun emperyalistlerin ileri karakolu olmamaktır. Önümüzdeki süreç bunu gösterecektir.

https://ozgurgelecek10.net/makale-rojavada-ozerk-yonetimin-petrolunu-sahiplenmesi-ve-tepkiler/

3060

Comment form

Plain text

  • Hiç bir HTML etiketine izin verilmez
  • Web sayfası ve e-posta adresleri otomatik olarak bağlantıya çevrilir.
  • Satırlar ve paragraflar otomatik olarak bölünür.

Kaypakkaya haber

kaypakkaya haber

Son Haberler

Kaypakkaya haber

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! (1ci bölüm)

Açıklama: Bu yazı, Kılıçdaroğlu’nun CHP’nin Genel Başkanlığına getirildiği dönemde, 2010 tarihli Partizan’ın 72. Sayısında yayımlanmıştır. Yazı eski olsa da, yazılanlar eski sayılmaz. Zira Mayıs 2023 seçimlerinde “halkın umudu” olarak önümüze konan Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’sinin burjuva-feodal sistemde oynadığı rol, özellikle de seçim sonuçlarının açıklanmasının ardından açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Ve ortaya çıkan bu gerçeklikler, Partizan makalesinde dikkat çekilen ve tespitleri yapılan gerçekliklerle uyumludur.

Beylere ve devlete karşı olmak (Nubar Ozanyan)

Artsahk (Karabağ) sekiz aydır kuşatma ve abluka altında. Elektrik, gaz, akaryakıttan yoksun; açlığa ve dermansızlığa mahkum edilmiş bir şekilde teslim olması bekleniyor. Soykırımın günümüzde almış olduğu en utanç verici ve acımasız hali yaşatılmaktadır halka.

Ne uluslararası Adalet Divanı’nın kararı ne sekiz aydır çalınan diplomatik kapılar, Karabağ’da yaşayan Ermeni halkının yaşamsal sorunlarına çare, derdine derman oldu. Yapılan sayısız görüşme, müracaat ve iletişimden hiçbir sonuç çıkmadı.

Sayfalar