Cuma Nisan 26, 2024

Rojava’dan TKP/ML-TİKKO kadın savaşçısı: “Eller cepte devrim mücadelesi verilemez!”

Öncelikle tüm yoldaşlara selam ve saygılarımı iletiyorum. Örgütümüz içerisinde/dışarısında yaşanan tartışmaların hem içerisinde hem de “dışında” bir savaşçı olarak ben de birkaç söz söylemek istiyorum. Gönül isterdi ki tüm bu tartışmaların örgütün sistemi içerisinde tartışılsın, mücadele edilsin, çözüme kavuşturulsun. Ancak  bu haliyle bile olsa bu bizim gerçekliğimizdir, ne kadar zor ve can sıkıcı bile olsa bu süreç yine devrimcilerin ve halkın çıkarına sonuçlanacağına, inancım sonsuz. İzninizle Mao yoldaştan bazı alıntılarla devam etmek istiyorum. (Bu arada ne hikmetse herkes Mao yoldaştan alıntılar yapıp farklı sonuçlara varabiliyor. Halbuki Mao yoldaşın çok sade ve net yazdığını düşünüyorum.)

“Ateş, kağıda sarılıp sarmalanamaz. Şimdi yangınların çıkması iyidir.” Demek ki bizim için hizipçi diyen arkadaşlarla partimiz içerisinde yeterince mücadele edememiş, eleştiri-özeleştiri silahını toprak altına gömmüş, doğru bir yöntem bulamamışız ki süreç böylesi bir duruma evrilmiş. Çok mu kötü bu, kesinlikle hayır. Bir şey son haddine vardığında karşıtına dönüşür, hatalar üst üste yığıldığında da aydınlık çıkar. Bizim bu yaşadığımız şafaktan önceki karanlıktır. Bu şekilde yaşanan olumsuzlukların bize katkısı, dogmatizmle idealizmle mücadele etmeyi öğrenmektir.

“Hava değişince giysileri değiştirmek gerekir. Her yıl bahar yaza, yaz güze, güz kışa, kış da bahara dönerken bu değişikliği yapmak zorunda kalırız. Ama alışkanlıkları sonucu bazıları bunu zamanında yapmazlar. Artık kışlık giysilerimizi dolaba kaldırıp düşmanla savaşırken çevik hareket edebilecek şekilde elbiselerimizi giymemiz gerekiyor. Oysa biz hala sımsıkı sarınıp sarmalanıyor, hantallaşıyor, savaşa tamamen elverişsiz bir duruma geliyoruz.” (Mao yoldaş)

Biz üzerimizdeki kışlık elbiseleri atıp, baharın renklerini kuşanmak isterken, bizi ya kış vakti çıplak, ya da yaz vakti üzerimize dikmeye çalıştıkları kalın kıyafetlerle tutmaya çalışan, somut koşulların somut tahlilini yapmaktan uzak, güncel politikadan, halktan kopuk, aklın yerine alışkanlıkları koyan bürokratik “önderlik” yapmaya çalışan insanları istemiyoruz.

Eller cepte devrim mücadelesi verilemez. Eller cepte nöbet tutulmaz mesela, çünkü düşmanla karşılaştığında hazır olana kadar düşman seni çoktan imha edebilir. Bu yüzden elin silahında olmak zorundadır. Biriyle karşılaştığında selam verene kadar karşındakinin eli havada kalır. Ellerinle yaratır, ellerinle kavrarsın. Bir tek burjuvazinin elleri cebindedir. İhtiyaç duymaz çünkü. Emirlerle yaptırır işlerini, kendisi öldürmez ama başka ellerle öldürtür, ezer, katleder. Eller cepte ancak seyredersiniz sınıf mücadelesinin akışını. Tek bir el alkış çalamaz, başka ellere ihtiyacı vardır. Bu yüzden çıkarın ellerinizi ceplerinizden, dokunun halka, halkın acılarına, yoldaşlarınıza, silaha. Kaldırıp atın koltuklarınızı, çıkın “yuvalarınızdan”. Öncü, önder olmak bunu gerektirir. Önder olmak başarılardan değil, eksikliklerden hatalardan pay almaktır.

Örgütü kendi mülkleri olarak gören, partinin merkezini bir pay kavgasına çevirmeye çalışan bu anlayış, çiçekleri at sırtından izlemeyi bırakıp, toprakla, halkla yani gerçekle iç içe olmalıdır. Rojava’yı görmeden, buradaki mücadelenin sıcaklığını, her karışı şehit kanıyla sulanmış toprağa el sürmeden “gerçek enternasyonalizm” yazıları yazanlar at sırtında seyirci kalmaya devam edeceklerdir.

“Gerçek enternasyonalizm” yazısının sahibi bu anlayıştır ki Kobanê savaşına katılmak isteyen, Rojava’da DAİŞ çeteleriyle mücadele etmek isteyenleri engelleyerek, “legal mücadele alanlarını” boş bırakmamıştır.

Kürt ulusal mücadelesine destek vermek gerektiğini yazıp çizenler, Kürt ulusunu Rojava’da yalnızca yapay bir sınırın böldüğünü bilmekten uzaktır. Madem gerçek enternasyonalizmin komünistlerin kendi ülkesindeki savaşı büyütmekten geçtiğini söylüyorsunuz, Ankara’da, Suruç’ta TC destekli DAİŞ çeteleri yüzlerce insanımızı katlederken neredeydiniz, özyönetim direnişlerinde Türkiye Kürdistanı’nda halk ilmek ilmek barikatları örerken, Şirnex’te bodrum katında göz göre göre bir insanlık katledilirken neredeydiniz? Hani nerede kaldı sizin enternasyonalistliğiniz?

Komünist partilerde farklı görüşlerin ortaya çıkması doğaldır. “Görüşleri ifade etmemenin bize hiçbir yararı olmayacağı gibi, yarım ifade etmek de hiçbir şeyi çözmez. Görüşler tam ifade edilmelidir.” Ancak “birçok zehirli ot güzel kokulu çiçek kılığında boy gösteriyor, birçok saçma sapan söz de materyalizm ya da sosyalist gerçeklik etiketini taşıyor.” (Mao yoldaş)

 

Sancısını çeken ve yaratan yine kadınlar

Geçtiğimiz günlerde tutsak Resmiye Vatansever’in gazetede sürece dair kaleme aldığı yazıyı okuma fırsatı buldum. Yazı, bu süreci biz kadınlar cephesinden nasıl okunması gerektiğini gösteren nitelikte bir yazıydı. (Bu arada başta Resmiye olmak üzere tüm devrimci tutsaklara selam ve sevgilerimi yolluyorum)

Ne diyordu yazıda? “Son beş-on yılımıza baktığımızda ön açıcı politikaların en canlı ve dinamik şekilde kadınlar tarafından üretilmiş ve kabul görmüş olduğu ortadadır. Dogmatiklerimizin ulusal sorunun çözümünde yıllardır sürdürdükleri ‘suya sabuna dokunmama’ anlayışına karşı da kadınlar pratik ve anı yakalayan politikalarıyla İbrahim’in çözümlemelerini sahaya taşımışlardır.”

Sık sık bir araya gelerek, tartışmalar yürüterek, güncel politika üreten, “kitle çalışmasının” sınırsız özelliklerini gösteren kadınlar oldu. Alınan kararları en çok sahiplenen, en çok tartışan, dogmatizm ve sekterlikten uzak düşünen, eyleyen, partimizin özellikle son yıllarda daha fazla güçlenmesini sağlayan devrimci cins bilinciyle donanmış kadın yoldaşlar olmuştur. Zaten bir partinin gücüne niteliğine bakmak için onun kadın politikalarına ve kadın niteliğine bakmak gerekir. Bugün nasıl ki Rojava Devrimi kadınlar olmadan gerçekleşemeyeceği gibi, biz kadınlar olmadan da bu süreç aydınlığa kavuşmayacaktır. Her devrim sürecinde ya da devrimci komünist örgütlerin sıkıntılı süreçlerinde kadınlar ön açıcı olmuştur. Bakın PKK’de Zilan ve Beritan arkadaşların bu kadar sembol olmasının bir anlamı vardır. Onlar tasfiyeciliği pasifizmi reddederek peşlerinden yüz binlerce insanı sürükleyecek bir yol açtılar. Bizde de Beşler’i, özellikle Sefagül yoldaşı bu kadar özel kılan, onların tıkanan, değişmeyen eski olana vurdukları darbedir. Dünya devrimler tarihine baktığımızda ve tabii ki kendi parti tarihimize baktığımızda nasıl zor zamanlar yaşandığını, nasıl mücadele edildiğini ve kazanıldığını görürüz.

Kadın yoldaşlar! İşte biz tam olarak böylesi bir tarihsel sürecin içerisindeyiz. Sayısız direniş, mücadele pratikleriyle dolu olan tarihimiz, şu an içinde bulunduğumuz anı da kapsamaktadır. Bunu kavramak, bu hassasiyet ve titizlikle yaklaşmak, attığımız atacağımız bütün adımları bu fedakarlıkla atmamız gerekiyor. “Meydanı erk/eklere bırakmayalım.” Daha ileri, daha görünür, daha fedakar, daha cesur olmanın, yeniyi aramanın ve yaratmanın zamanıdır. 

40410

Bu Senin Hikâyendir

Sen bir halksın. "MÜMİN VE EFENDİ" bir halksın.

Halkların devrimci birliği

Emperyalizm bir yandan ranta dayalı sermayesini büyütürken diğer yandan ezilen dünya halklarının yaşamında büyük bir ağırlık olarak duran sefaletin yaratıcısı ve sorumlusudur. Dünyada var olan ve yaşanan köleliğin ve yoksulluğun yaratıcısı ve sürdürücüsü durumunda olan emperyalizm bütün faşist-gerici ulus devletlerle birlikte yaşatılan soykırım ve katliamlarında baş sorumludur. Emperyalistler ve yerli gerici faşist iktidarlar Ortadoğu’da ve ülkemizde ulusal-dinsel-mezhepsel çatışmaların düşmanlıkların yegane sorumlularıdır.

Kürdistan boşalıyor!

Özyönetim ve Hendek

Katliam, yıkım ve göçün diyarı oldu !
Oysa birkaç ay öncesine kadar umutlanmış ve özyönetimle kendi kendimizi yöneteceğimize dair hesaplar yapmıştık.
Devletin Moğol psikozuyla Kürdün kendi kendini yönetme isteğini bastıracağını kimse düşünememişti, düşünemezdi, zira Erdoğan, İran mola rejiminin sünni versiyonlu dinci rejiminin ayak yerini yapmak için yapay bir barış ortamı yaratmıştı. Bu barış ortamına hepimiz kandık, "yetmez ama evet" lerle destekledik, rehavete kapıldık ve işlenen tüm suçlara da ortak olduk.

Umudun Yazarı Sizler Gibi Olmaksa ...

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri için üretikleri değil ki .

İnsanı faşistlikten kurtaran sevdikleri dışındaki insanlar içinde üretmesidir .

Vallah zenginlere döndük. Billahta zenginlere döndük. 

Hani şu nasıl kazanıldığını bilmeyen,  har vurup harcayan,  çocukları olan zenginler var ya,  ha…  onlara döndük.

Bu kadar da olmaz ki .  

Dünyanın neresinde halkın sosyal yaşantısının içerisinde çıkıp gelen tınılar  çalındığında devrimcide burçak tarlasına iştirak etmez ki .

Bir şeyde diyemiyorsak .

Berlin’e Savaşı Öldürmek İçin Gitmek

„Çocuklarınıza mutlaka şunu anlatın;Bizler, kadınlar olmasaydık,1945’inİlkbaharı da olmazdıYaşanmazdı”(Nonna Aleksandrovna)[1]

Berlin’e Savaşı Öldürmek,Sur’a Kürt katliamını Durdurmak İçin Gitmek...

 II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın en vahşi günleriydi. Bütün emperyalistlerin dört gözle, Sovyetlerin Nazilerin eline düşmesini beklediği anlardı. Ama, Nazilerin hesaplayamadığı bir şey vardı. Sovyet kadınları...

TKP/ML-MK:8 Mart emekçi kadınların örgütlenmiş isyanıdır!

8 Mart 1857’de Amerika’da Kadın işçilerin temel hakları için mücadele ederken 129’nun yanarak katledilmesiyle temel buldu Dünya emekçi Kadınlar günü. Proleter kadınların kapitalizme karşı açtığı isyan bayrağının kızıl rengi bugün kadın hakları mücadelesinin hala temel itim gücü olmaya devam ediyor. 1857 ile rengini alan 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar günü, bugün kadınların sınıfsal sorunları yanında ezilen cinsiyet olmasından kaynaklı sorunlarla birlikte daha geniş anlama bürünen bir toplumsal mücadele karakteri kazanmıştır.

Son kavga sınıf kavgasıdır! İsmail Cem Özkan

“Tüfek icat oldu mertlik bozuldu” Köroğlu

Sınıf kavgasında taraflar meydana çıkıp er kavgası yapmamaktadır… Köroğlu değimi ile tüfek icat oldu. Bir tüfeğin sınıf lehine kullanılması ve sınıfı için sermaye birikimi aracı olduktan sonra savaşlar meydanlara çıkıp, daha karmaşık ilişkilerin olduğu bir alana kaydı. Kapalı kapılar arkasında verilen kararlar sonucu birçok insan haberi dahi olmadan, ne için öldüklerini bilmeden toplu katliamların, soykırımların kurbanı oldu.

Koçgiri'nin Onurlu Direnişi‏

Bilinmelidir ki, 1921’de Koçgiri, 1930’da Zilan ve 1937-38’de Dersim’de yaşananlar, resmi belgelerde tahrif edilerek gösterilmeye çalışıldığı gibi asla isyan değil, birer katliamdır. Hatta Dersim 1937-38 bir soykırım girişimidir.

Gelo ew ki ye / Jı wé da te ye /

Çı bejnik le ye / We ki reyhan e /

Navé wî Alîşer e / Him mér e him reyber e /

Li çiya ye Koçgîriyê zulfîkare

Kürt Ulusu Duygusal Bağlarının Olmadığı; Zoraki ‘Yaşama Birliğine’ Son Veriyor.

İsteyerek, gönüllü birlikteliği taşımayan, zoraki, tek taraflı ve baskıya dayalı bir evlilik mutlak ki, bir gün isyana başkaldırıya dönüşerek, kendi bağımsızlığını, özgürlüğünü isteyecektir. İstenen şu; bireyin, kadının, toplumun ve bir ulusun kendi iradesiyle her konuda kendisinin özgürce karar vermesidir. Kürt ulusu hiçbir zaman eşit şartlarda bir birliktelik yaşamadı. Türk ulusu her yönlü (sosyal, siyasal, kültürel, ekonomik ve yaşamsal ) bir imtiyaza, hâkimiyete sahipti, halen de öyle. Evlenip boşanmada olduğu gibi tüm toplumsal sorunlarda da Türk ulusu ezici üstünlüğe sahiptir.

Ey Ahmet Hakan! – Kadir Amaç

Gazeteci ve haber spikeri kamuoyunu doğru bilgilendirmeye dayalı bir informasi mesleğidir! Gazeteci ve haber spikeri olan insanlar; billim adamı değildir, düşünür değildir, siyaset bilimci değildir, toplum bilimci değildir, din bilimci değildir, tarihçi değildir ve hasılı kelam jurnalcilikten başka hiç bir şey değildir!

Davutoğlu Duran Kalkan'dan korkmuyor! Teslim Töre

Basına yansıdığı kadarı ile Duran Kalkan savaşı boyutlandıracaklarını, her tarafı savaş alanına çev...ireceklerini, bu savaşla “2016 baharı Kürd'ün baharı olacaktır” diyor. Buna karşın Davutoğlu da “bizi kimse korkutamaz” ve “biz her yerde olacağız” diye yanıt veriyor. Şu savaşın Türkiye'de ne hale geldiğini ya da getirildiğini görüyor musunuz? Çok korkunç trajedi komedi bir durum. Savaşan iki güçten birisi olan PKK adına Duran Kalkan savaşla Kürtlere “baharı” getireceğini, “2016”yı “Kürtlerin baharı” yapacağını söylüyor, Duran Kalkan'ın bu açıklamasına karşın savaşın diğer tarafı olan T.

Sayfalar