Cumartesi Mayıs 25, 2024

Saygı duyulan militan…

Halkın yoksulluk ve acılarını azaltmanın sömürü ve zulüm dolu yaşamını sonlandırmanın denenmiş ve sınanmış yolu devrimi büyütüp, özgürlüğü çoğaltmaktır. Her gün her an daha fazla işçileri, köylüleri, Kürtleri, alevileri, kadınları, gençleri tüm ezilenleri kolektif etrafında örgütlemenin yol ve yöntemini geliştirmek, zengin araçlarını yaratmaktır. Daha etkili, yaratıcı, gerçekçi propaganda yaparak kitleler üzerinde devrimci etkiyi artırmak, kitleleri adım adım kolektife yakınlaştırarak, örgütlemektir. Sınıf düşmanlarına daha etkili sarsıcı darbeler vurarak kitleleri ve kolektifi örgütlemektir.

Bütün bu zorlu ve onurlu görevleri yerine getirmek için devrimin militanına ihtiyaç vardır. İdeolojinin-programın- devrimci kararların yaşam bulmasında devrimin kadro-savaşçı ve militanı belirleyici yerde durmaktadır. Eğer sürecin ve anın devrim ihtiyacına yanıt olacak “Ne yapacağını bilen” bilinçli ve örgütlü insan eğitilip hazırlanmadığı zaman devrim gerçek olmaz.

Devrimi gerçekleştirecek militanda olması gerekli nitelik ve değerlerin başında “Tutarlı olmak”, “görevlerini yerine getirmek”, “özeleştiri vermeyi öğrenmek” gelir. İstenen, aranan, yaşanması ve sürdürülmesi gereken temel devrimci nitelikler bunlar olmalıdır. Bu niteliklerden birinin eksik ve zayıf olması durumunda devrimin zorlu görevleri yerine getirilemez özgürlüğün yolu yürünemez. Halkın güven ve saygı duyduğu kadroları yaratılamaz.

Bugün sistemin, küçük burjuvazinin kendi insanını örgütlemeye, yaratmaya çalıştığı süreçte proletaryanın devrimci kadro ve militanını yaratma ihtiyacı daha fazla ön planda olduğu bilinciyle hareket edilmelidir.

“Teori ve pratik”, “iddia ve uygulama”, “amaç ve görevler” arasında uçurumlara varan uzaklıkta duran sistemle her konuda uzlaşarak barışık yaşayan, iddia ve temsiliyet düzeyi zayıf, sahip oldukları statükolarını bozmayanların ne halka ne de yoldaşlarına güven vermediği bilinmelidir. Halk ve yoldaşlık nezdinde kırılma ve güvensizlik yaratanlar sistemden, küçük burjuva yaşamından onun ideolojisinden-alışkanlıklarından tam kopuş sağlayamayanlardır. Kopuşun mücadelesini vermeyenlerdir. Bugün bu tipte küçük burjuva kişilikler yüzünden halkla/devrim iddiası, halkla/örgüt arasında aşılmaz duvarlar örülmektedir.

Her dönem devrimci saflarda tasfiyeciliğin sosyal tabanını proleterleşemeyen küçük burjuvalar oluşturmuştur. Bunlar felsefi planda idealizmi, politik alanda oportünizmi örgütsel zeminde tasfiyeciliği örgütler. Her tasfiyeci sürecin “bir müsibet” olduğu bilinciyle hareket edildiğinde görülecek ve anlaşılacaktır ki iki zıt temel sınıf arasında sıkışıp kalan bir ayağı düzen içinde bir ayağı devrimci saflarda, iddiasız, gönülsüz, kararsız, tutarsız olanlara ne halk ne de proleter devrimciler güven duyar. Bu tipte yarı-bilinçli, yarı-inançlı insanların halka ve yoldaşlarına güven vermesi güven duyulması da beklenemez. Hiçbir güvenilirliği, saygınlığı ve ciddiyeti olmayan kendinden menkul küçük burjuvaların proletarya adına ortaya çıkıp politik ve örgütsel rol çalmaya çalıştığı günümüzde bir kez daha devrimin kadro ve militanda olması yaşanması gerken niteliklerin doğru belirlenmesi ve neler olması gerektiği üzerinde ciddiyetle ve önemle durmak gerekir.

Bir militanda devrimci nitelikler neler olmalıdır? En başta aranması gereken nitelik tutarlılıktırSözünün sahibi olan, söylediğini yapan, aldığı devrimci kararları canla başla samimiyet ve içtenlikle uygulayan nitelik esas alınmalıdır. Sağlam devrimci dünya görüşüne sahip olunmadan tutarlı olunamaz. Devrimin bilgisine ve pratiğine girme cesareti gösterilmeden kararlılık kazanılamaz. Materyalist diyalektik dünya görüşüne göre eğitilip terbiye edinildiği oranda tutarlılık kazanılır. İç bütünlüğü, uyumluluğu olan proleter dünya görüşü militana hemen her konuda sağlam bir devrimci bakış-duruş hem de sorunların çözümünde tutarlılık ve kararlılık kazandırır. Teori ve pratik, eylemle söylem, savunu ve uygulamanın bütünlüğünü, tutarlılığını kazandıran yegane güç devrimci ideolojidir. Proletaryanın devrim öğretisidir.

İkinci temel nitelik ise “devrimin görevlerine sıkı sıkıya sarılmaktır” Devrimci görevler dendiğinde elinden geleni en iyi şekilde yapmakdır. Üstlendiği görev ve sorumlulukları arkada ve masada bırakmadan ciddiyetle yerine getirmek ve tamamlamakdır. İşini en iyi şekilde zamanında yapandır. “Görev” denilince yaşamın ve çalışmanın ertelenemez önceliği, mutlak yerine getirilmesi gereken kutsal değer olarak kabul etmektir.

Üçüncü temel nitelik ise başta kendi hata ve zaaflarına karşı içtenlik ve samimiyetle özeleştirelyaklaşmaktır. Yetersizlik yaşadığında hata yaptığında zaafa düştüğünde hiçbir kişisel kırgınlık yaşamadan kapris yapmadan gerekçeler arkasına sığınmadan düzeltme yol ve yöntemlerine açık olmaktır. Bir yoldaş kendisini yapıcı temelde eleştiriyorsa eleştirileri ciddiye almak eğer aynı konu üzerinden iki yoldaş eleştiri getiriyorsa önünü ilikleyip ayağa kalkarak samimi dürüst güven verici bir şekilde konuşmaya, özeleştiriyle başlamaktır. Hiçbir dış nedenler idealizmine başvurmadan, gerekçeli teoriler üretmeden, hiçbir küçük kişisel hesap ve çıkarlar içine girmeden dürüst ve samimi bir şekilde özeleştirel tutum yoluna girmektir. Herhangi bir düşünce, hareket, tavır ve çalışma konusunda eleştiri getiren yoldaşa teşekkür edilmelidir. Unutmamak gerekir yıkıcı ve bozguncu olmayan her eleştiri ciddi bir gözlem-dikkatli bir inceleme tutarlı bir değerlendirme ve kapsamlı bir analiz üzerinden yapılır. Yoldaşına eleştiri getiren her militan bir ya da birkaç konu hakkında sorun üzerinde ciddi kafa yormuş, ciddi bir izleme-gözlem-analiz yapmış demektir. Her devrimci eleştiri değerli ve anlamlı bir emektir. Devrim iddiasında samimi ve dürüst olanlar devrimci emeği her şeyin üstünde ve önünde kabul eder ve eleştirilere ciddi anlam yükler, değer verip önemser. Çok iyi bilir ki devrimci eleştiri militana güç verir. Onu her türlü küçük burjuva zayıflıklarından arındırarak, güçlendirir. Ancak devrimci eleştiriyi geliştirici ve güçlendirici olarak kabul etmeyenler ise oportünistlerdir. Devrim iddiası tükenen küçük burjuvalardır. Devrimin-partinin-halkın böylesi tutarsız, bencil, arızalı kişiliklere ihtiyacı yoktur. (Bir Partizan)

38590

Partizan'dan

Partizan'dan; Gündem ve güncel gelişmelere ilişkin politik açıklama ve yazılar. 

Partizan'dan

ՇՆՈՐՀԱՒՈՐ ՆՈՐ ՏԱՐԻ ԵՒ Ս. ԾՆՈՒՆԴ

YENİ  YILINIZ  KUTLU  OLSUN

SERSALA  WE  PİROZ  BE  2016

Katliam,acı ve gözyaşı ile dolu bir yılı geride bırakırken 2015 Kara bir yıl olarak tarihe geçti.Ortadoğu coğrafyasından hiç eksik olmayan savaş rüzgarları ivmesini her geçen gün artarak yükselirken faturasını ezilen halklar çok ağır koşullarda ödemektedir.

Müslüm Elma:Tüm dostların yeni kavga yılı kutlu olsun!

Sevgili Osman,

Göndermiş olduğunuz mektubu aldım. Çok sağolun. Ayrıca mektup yazmak konusunda rahat olun. Koşullarınız uygun olduğu anda yazarsınız.

Artık yeni bir yıla merhaba demenin ön günündeyiz. Bundan dolayı 2015 yılının bıraktığı izlerden bir demet sunarak sohbete giriş yapmak istiyorum. Bu notları başka arkadaşlara da yazdım.

Tarih komünistleri bekliyor

Dünya

Bir yılı daha geride bırakıp yeni bir yıla giriyoruz. 

 Dünyamıza egemen olan kapitalist-emperyalist sistem, "köpeksiz köyde değneksiz dolaşıyor" gibi, yine topuyla, tüfeğiyle, savaş uçakları ve füzeleriyle ve tüm kanlı vahşetiyle, dünyamızda dolaşıp duruyor. Emperyalist burjuvazi; ne sermaye birikimine, ne hükümranlığa ne de insan ve doğayı katletmeye doymadığı gibi, kendi aralarında alabildiğine bir egemenlik çatışması da olanca hızıyla devam etmektedir.

Demirtaş'ın 'İhaneti'-Hüseyin Turhallı

Davutoğlu HDP Genelbaşkanı Selahattin Demirtaş'ın Rusya'ya ziyaretini "ihanet" olarak değerlendirmiş.

Bu adamlar ya kafayı yemiş, yada kafayı yemişlere hitap ettiğini düşünüyor.

İhanet nedir?

Önce basit anlamıyla: Yapılan bir iyiliğe, hizmete ve fedakarlığa karşı bireyin karşıt konuma geçerek kötülük etmesidir.

Sahi 90 yıldır Türkiye Cumhuriyeti devletinin Demirtaş'ın dedesine, babasına ve çocuklarına ne tür bir iyilik yaptı da ihanet ediyor?

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir.

Yaşamınız İçinde Birgün de Olsa Halkın Yanında Yer Alın!

Bu başlık, sağ ve sol liberallere bir çağrıdır. Liberaller hiç bir zaman doğrunun yanında yer almadılar. Alır “gibi” yapıp, güçlünün yanında, egemenin yanında yer aldılar. Egemenlere karşıymışlar “gibi” yaptılar, izledikleri yol egemenleri, zalimleri güçlendiren yol oldu.

 “Demokrasi”den sıkca dem vurdular, “insan haklarından" söz ettiler, ama asla halkın haklı olduğunu, ne ağızlarına aldılar ne de kalemleri beyaz kağıtlara bunları yazabildi. Kendilerine yaşamları boyu siyasal niteliklerini veren; “yetmez ama evet” ile burjuva düzenin bekasından yana tavır aldılar. 

"İpler kimin elinde "2

Dünyadaki gelişmeleri dikkate aldığımızda  Asya kıtası ve Ortadoğu  proleter devrimlerine, ulusal kurtuluş hareketlerinin başarı elde etmesine,zaferle taçlanmasına, objektif şartların en uygun  olduğu alanlardır. Yanlızca objektif şartların değil ,aynı zamanda komünistlerin ve anti emperyalist , anti faşist hareketlerin örgütlü ve ciddi bir potansiyol güç oluşturduğuda bir gerçek.  Emperyalizmin karnının en yumuşak olduğu  bu alanlarda  yükselecek halk devrimlerinin  emperyalizme büyük darbeler vuracağı kesindir.

Sen susuyorsun çünkü...

Seni Cizre, Silopi, Nusaybin, Diyarbakır Sur, Şırnak ve Dargeçit halkıyla empati kurmaya çağırmayacağım. Çünkü sen ölmüşsün. Bu düzen sana makam ve rahat bir hayat vererek ruhunu esir almış, öldürmüş seni. Ölmüş bir ruh gömüldüğü mezarda dışarıdaki seslere sağırdır.

Sevgili okur, bu sözlerim sana değil, siyasetçileredir.

15. yılında başka bir 19 Aralıkta

“Amaçları, insanı, insandan başka birşey    haline getirmekti”. Primo Levi

Aralık sallanıyor.

Bütün ayları özel kılan katliamlarla dolu Türkiye tarihinde, çığlıklar-haykırışlar, direnişlerle dolu Aralık her gelişinde, daha dünmüş gibi sallanıyor….

Bir bireyin tarihini bile objektif olarak yazması zorken, Aralık’ı yazmak hep zorluyor bizi.

Partisizlik Özgürlüktür

Vışş... o süperman kostümü ne la..... sıfır sıfır yedi gözlükler....

Sen benım kım olduğumu bılıyor musun ?

Haa..bılıyom.  Bızım koylu husosun.

Avradın da dayak yiyip şehire kaçan huso .

Bireycilik, grupçuluk....

Kapitalizmin ortaya çıkardığı bir hastalık bu.

Kapitalizmin itişi, kalkışının acımazsızca ceyran edişi  içerisinde statümüzü, grubumuzu....  buluruz, buldururuz.

Sanki kendimizin, ailemizin, yaşadığımız grubun....   sorunlarını, hislerini .....  başka bireyler, gruplar  yaşamıyorcasına, bilemeyeceklercesine  davranır, yaşarız.

İsrailleşen Türk devleti ve Kürtler

Ulusal sorununu çözmeyen bir devletin burjuva “demokratlığı” söz konusu olamaz. Türk devletinin tarihinde, burjuva anlamda “demokrat”lığı oldukça sınırlı olmuştur. Sınırlı yıllar içinde   burjuva “demokrasisi”ni uygulaması, dış koşulların ve iç koşulların (işçi sınıfı ve emekçilerin) dayatması sonucu olmuş, ama, işçi ve emekçiler ve başta Kürtler olmak üzere diğer azınlık uluslar üzerindeki faşizm sopasını da hiç bir zaman elinden bırakmamıştır.

Sayfalar