Pazar Mayıs 26, 2024

Şengal Jenosidi: Ezdi kızlar, Baba Şêx’in fetvasıyla Laleş’e döndü

IŞİD’in 3 Ağustos 2014’te Ezdilerin yurdu Şengal’e saldırmasıyla Ezdi Kürtler dünyanın gözü önünde tarihin en büyük soykırımlarından birini yaşadı. IŞİD’in saldırılarıyla 73. Kez soykırıma uğrayan Ezdiler, Arap komşu ve kirveleri tarafından da ‘Kafir’ ve ‘düşman olarak ilan edildiler. Soykırımdan kurtulan Ezdi Kürtlerinin anlatımına göre, birlikte yaşadıkları Arap komşuları, köy okullarından megafonla ‘Katli vaciptir’ çağrılarında bulundu.

IŞİD, Şengal’de Ezdi erkekleri toplu halde öldürmüş, Ezdi kadın ve çocuklarını da ‘Savaş ganimeti’ olarak kaçırıp ‘Köle pazarlarında cariye’ olarak satmaya başladı. 4 yaşını dolduran tüm çocukları annelerinden kopartarak şeriat okullarında, katı disiplinle, IŞİD’in siyasi ve askeri eğitimlerinden geçirerek, anne ve babalarının neden katli vacip olduğunu onlara ezberletildi.

IŞİD’in uyguladığı jenositten sağ kurtulan Ezdi kadınları cinsel saldırıya, işkenceye maruz kaldı. Çoğu Ezdi kadın ve kız bu işkence ve cinsel saldırı nedeniyle yaşamlarına son verdi.

IŞİD’in esaretinden ilk kaçan kızlar tek başlarına aç, susuz kilometrelerce yol yürüyerek koca bir IŞİD hakimiyetini arkalarında bıraktılar. Nereye kime gideceklerini bilmeden ölüm sessizliğinde yürüdüler. IŞİD Ezdi kadın ve kızların kaçmaması için, onlara “Biz sizi, sizin inançlarınıza göre kirlettik. Siz artık Ezdi toplumu ve uleması tarafından kabul edilmezsiniz, Oraya vardığınızda sizi bizler değil sizin dini liderleriniz ölümle cezalandırır” sözleriyle tehdit ettiler.

İlk kaçan Ezdi kızlar IŞİD’in içlerine saldığı korkuyla Laleş Tapınağı’na ulaştıklarında Baba Şêx’in kendilerini karşılamak ve kucaklamak için, ilerlemiş yaşına (Baba Şêx 84 yaşlarında idi) rağmen upuzun bir yolu yürüyerek gelmiş olması, korkularının ne denli yersiz olduğunun ispatı oldu. Ruhani Lider Baba Şêx ilk olarak özgürlüklerine kavuşmuş, Ezdi kızlarının ellerini öptü. Onların ellerini kendi kafasının üstünde tuttu. Ve onlara “Siz bizim dinimizin asıl savaşçıları ve temsilcilerisiniz” dedi. Onları Laleş tapınağının beyaz suyuna götürdü. Beyaz suda kendi elleri ile yıkadı, arındırma ritüeli ile kafalarını yeniden Ezdi mor’unu (Mor kirdin: vaftiz etmek, kutsamak vs.) yaptı ve kutsadı. Laleş Tapınağı’nda günlerce onları misafir etti. Birçok kızı da onaylarını alarak evlendirdi.

IŞİD’in Şengal’e saldırısının üzerinden 5 yıl geçerken Baba Şêx’in oğlu ve aynı zamanda vekili Baba Şêx Hadi ile Ezdi Soykırımı’nın yıl dönümünde yaşananları konuştuk.

Şengal soykırımından sonra IŞİD'in elinden kurtarılan kızlara ilişkin Baba Şêx bir beyanname yayınlandı, bu beyanname hangi esaslara dayalı olarak yayınlandı?

28 Ağustos’ta 2 Ezdi kız Felluce'den getirildi. Bunlardan birinin ismi Hanya, diğerinin ismi ise Samina'ydı. Bu kızlarımız IŞİD'in eline esir düşmüşlerdi ve IŞİD onlara her türlü kötülüğü, insanlık dışı muameleyi reva görmüştü. Bu kızla getirildiğinde, Baba Şêx bunların elini tutarak ‘Siz Ezdi inancının en fedakar en değerli insanlarısınız” dedi. Baba Şêx onlara “Yaşadığınız, size zorla yaşatılan hiç bir şeyi rızanızla, isteminizle yapmadınız. Tamamen insanlı dışı uygulamalarla bu şeyler size karşı yapıldı. Siz inancınızın kurbanlarısınız. Ezdi olma gerçekliğinin kurbanlarısınız. Siz toprağınızın, yaşadığınız coğrafyanın, ülkenizin kurbanlarısınız. Bu nedenle de Ezdi inançlarımıza göre siz kesinlikle bozulmamış, tertemiz, helal insanlarsınız” dedi. Ortaya çıkan bu gerçeklikler doğrultusunda, bütün bir Ezdi toplumun kabul etmesi gereken bazı kararlar almamız gerekiyordu. Bu temelde bir beyanname yayınladık. Bu beyannamede IŞİD'in eline esir düşmüş, daha sonradan kurtulmuş Ezdi kızlarımızın, inançlarımıza ters gelecek, ya da örf – adetlerimize zarar verecek hiç bir şey yapmadıkları, tam aksine IŞİD gibi vahşi, insanlık dışı bir örgüte esir düşmelerine rağmen onurlarını koruduklarını, bu nedenle de Ezdi toplum içerisinde her zaman yerlerinin olduğunu açıkladık.

Bu beyannameyi ilk hazırladığımızda, yayınlamaktan çekindik. Çekincelerimizde iki sebep vardı. Birincisi, “Acaba bu beyannamenin ileride Ezdilik inancına ne gibi zararları olur. İleride farklı anlamlara yol açabilir mi?” Ama diğer taraftan, şayet yayınlamazsak IŞİD'in elinde esir olan kızlarımız var olan gerçekliklerden korkar ve gelmek istemeyebilirler diye düşündük. Bu konuya ilişkin çok kapsamlı tartışmalar yaşadık. Bu konuda çok farklı araştırmalar yaparak, gençlerimizin, aydınlarımızın, akil insanlarımızın fikirlerini aldık. Biz beyannamemizi hazırladıktan sonra Birleşmiş Milletler temsilcileri yanımıza geldi ve bize neden bu beyannameyi yayınlamadığımızı sordu. Biz de kendilerine çekincelerimizi bildirdik. Onlar da bize hiç bir çekince olmadan bu beyannameyi yayınlamamızı söylediler. Yürüttüğümüz tartışmalar, aldığımız güvenceler ve en önemlisi de esir düşmüş Ezdi kızlarımızın Ezdi toplumu içerisinde başı dik yaşama garantileri için 2015 yılının 2. ayında bu beyannameyi farklı dillerde yayınladık. Bu beyanname yayınlandıktan kısa bir süre sonra Ezdi kadın, kız, çocuk, yaşlı ve erkeklerden oluşan 217 kişi Havice tarafından, bir Arap Şêx aracılığı ve yardımıyla getirilerek bize teslim edildi. Bu beyannamenin yayınlanmasından sonra artık her taraftan kurtarılma imkanları oluşan insanlarımız grup grup getirtildi. Zaten bu gelişlerde gösterdi ki bu beyanname çok cesur ve Ezdi toplumu için çok gerekli bir beyannameydi, şimdide bu konuda ne kadar haklı olduğumuz daha da gün yüzüne çıkmakta.

Ezdi toplumu ve Ezdi inançlarımıza göre, bir Ezdi kızının Ezdi olmayan birisiyle cinsel münasebete girmesi kabul edilmeyen bir gerçeklikti. Tarihte özellikle Osmanlılar döneminde Ezdi toplum üzerine yapılan katliamlar ve bu katliamlarda yaşanmış bir çok gerçeklik var. Ama Ezdiler en zorlu dönemlerinde aldıkları stratejik kararlarla kendi inançlarını ve yaşam tarzlarını bu güne kadar taşıyabildiler. Biz de bu beyannameyle bu tarz bir stratejik karar verdik. Yani bu kızlarımız Ezdilere yönelik gerçekleşen, inanç temelli bir katliamın kurbanı ve esiri oldular. Bu bir tercih ya da bir rıza değil, tamamen yaşanmış bir zorbalığın sonucu. Bu nedenle de kızlarımızın affedilecek, ya da yeniden Ezdiliğe kabul edilmeyi gerektirecek herhangi bir suçları ya da günahları yok diyerek bu beyannameyi yayınlama kararına vardık.

Bu beyannameyi yayınladığınızda Ezdi toplum içerisinde herhangi bir tepki yada kabullenmeme ile karşılaştınız mı?

Yok hayır. Kesinlikle hiç bir tepki ya da karşı çıkmayla karşı karşıya kalmadık. Çünkü Ezdi toplum içerisinde Baba Şêx'in aldığı kararlara karşı tepki ya da itiraz olmaz. Baba Şêx'in aldığı kararlar Ezdi toplum içerisinde sorgulanamaz. Üzerine tartışmalar yapılır, güçlendirme temelinde fikirler üretilir, öneriler sunulur ama kesinlikle alınan kararlar ayaklar altına alınacak davranışlarla karşı karşıya kalmaz. Tabi bunu doğru anlamamız gerek, Baba Şêx de elinde bu yetki, bu imkan var diye keyfi yada farklı çıkarlara hizmet edecek, Ezdi topluma zarar verecek kararlar almaz. Bunu yapmaz.

Kurtarılan Ezdi kızları Baba Şêx'in yanına getirildiklerinde, Baba Şêx'in bu kızlara yaklaşımı nasıl oluyor?

İlk kurtarılan kızlarımızdan Samina, Baba Şêx'in yanına geldiğinde, Baba Şêx, Samina'nın elini tutarak kendi kafasının üzerine koydu ve ona şunları söyledi: “Siz bizim fedakar kızlarımızsınız, inançlarınız ve Ezdi toplumunun değerleri için bu insanlık dışı uygulamalarla karşı karşıya kaldınız. Ama siz bizim baş tacımızsınız ve her koşulda biz sizi başımızın üstünde taşımaya hazırız.” O dönemlerde IŞİD'in elinden kurtarılan bütün Ezdi insanlarımızı karşılamak için Baba Şêx kendisi gitti. Fakat şimdi yaşı ilerlediği ve rahat hareket edemediği için eskisi kadar yapmak istediklerini yapmakta zorlanıyor. Şu an 88 yaşında ve eskisi gibi karşılamalara vs. gitme gibi durumları yapmakta zorlanıyor. Fakat Baba Şêx'in vekilleri temsilcileri olarak bizler Baba Şêx'in yapması gereken ama yapamadığı şeyleri kendisinin yerine yapıyoruz.

IŞİD'in elinden kurtarılmış Ezdi kızları ile daha önce yaptığım görüşmelerde, “İlk getirildiğimiz dönemlerde, korku ve çekincelerimiz, hatta psikolojik sorunlarımız vardı. Fakat Baba Şêx'in huzuruna çıktıktan ve onunla sohbet ettikten sonra rahatladık, psikolojimiz düzeldi' diyorlardı…

IŞİD vahşeti bütün Ezdi toplumunda derin psikolojik yaralar yarattı. En büyük psikolojik yarada esir kızlarımız oldu. Bu kızlarımız bu vahşetten kurtulup tekrardan vatanlarına döndüklerinde, tedavisi çok zor psikolojik yaralarını da kendi içlerinde getirdiler. Baba Şêx bunun farkındaydı ve buna göre bir yaklaşım sergiledi. Bu kızlarımız geldikten sonra Baba Şêx'in karşısına çıktılar. Daha sonra kutsal mekânımız Laleş'e gittiler. Bir bütünen olmazsa da kısmen psikolojilerinde bir rahatlamanın yaşandığını söyleyebilirim. Hatta bu konuya ilişkin dikkat çekici bir örnek verebilirim: Bir erkek çocuğu, IŞİD'ten kurtulmuş bir kıza aşık oldu ve evlenmek istedi. Ama erkek çocuğun babası, “Bu kız IŞİD tarafından kirletilmiş, ben bunu gelin olarak kabul etmem” demişti. Biz karar alarak bu kişinin Baba Şêx'in huzuruna çıkmasını istedik. Baba Şêx huzurunda bu adama “Sen nasıl olurda bu kızımız için bu kelimeleri kullanırsın, sen bu şekilde davranmaya devam edersen seni Ezdilikten aforoz ederim” dedi. Adam özür diledi ve oğlunun bu kızla evlenmesine razı geldi. Yani biz de bir toplumuz ve bütün toplumlar gibi bizim içimizde de gericilik, anlayışsızlık yaklaşımları mevcut. Elimizden geldiğince bu türden yanlış yaklaşımların önünü alarak doğruları toplumumuza göstermeye çalışıyoruz.

Son olarak herkesin, hatta uluslararası kamuoyunun çok merak ettiği bir konu var. IŞİD'in elinden kurtarılmış bazı kadınların o dönem doğurduğu çocukları var. Ezdi ileri gelenlerinin bu çocukları kabul etmediklerine dair düşünce ve görüşler var. Gerçekten öyle mi?

Bu konuya ilişkin çok ciddi problemler var. Aslında en büyük problem bizim bu çocukları kabul edip etmememiz değil. Aslında biz kabul ediyoruz. Ama şunu bir düşünün, bir anne için en değerli şey nedir? Elbette ki evlattır. Şimdi biz bu çocukları kabul edip getirelim, kendi toplumumuz içerisinde 5 – 10 yıl bu çocuklara her türlü hizmeti yaparak, büyütelim ama bir gün, bir Arap gelsin ve bu çocuk benim torunum, benim çocuğumun çocuğu vb. gerekçelerle alıp götürsün. Biz bunu nasıl kabul edelim. En büyük sorun Irak Anayasası’nda belirlenmiş kanunlar. Irak Anayasası’nda belirlenmiş kanunlar İslami ve şeriat kanunları. Yani problem Ezdi toplumda değil, Irak'ın şeriat kanunlarında. Çünkü bu kanunlara göre aradan ne kadar zaman geçerse geçsin, doğmuş bir çocuk babasının künyesine geçmek zorunda. Yani bu Ezdi kızlarımızın doğurduğu çocuklar bu şeriat kanunlarına göre babaları her kimse, onun nüfusuna geçmek zorunda. Mesela biz Ezdilerde çocuk annelerinin soyundan giderler, babalarının değil. Yani esas olan annedir, baba değil. Şayet bizim Ezdi toplum olarak devletimiz olsaydı, kendi kanunlarımız, hükümlerimiz olsaydı biz bu çocukları annelerinin nüfusuna kaydederek, Ezdi toplumu içerisinde hayatlarını idame etmelerini kabul ederdik. Örneğin Irak anayasasına göre, babası Müslüman olan bir çocuğun kimliğine Müslüman yazma zorunluluğu var. Yani biz bu çocukları kendi toplumumuzun içerisine Müslüman kimlikleri ile kabul etmek zorunda bırakılmak isteniyoruz. Bu nedenle de biz bunu kabul etmek zorunda değiliz. Irak Anayasası bu konudaki hukuki kararını değiştirir, bu çocukların kimliklerine 'Müslüman' ibaresi yazma zorunluluğunu kaldırırsa şayet, bizim bu çocukları kabullenmeme gibi bir durumumuz da olmaz.

Ruken Hatun Turhallı-Repörtaj

Kaynak: BasNews 

3013

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar