Perşembe Mayıs 2, 2024

Sermaye, Siyaseti Çıkarlarıyla Örtüştürür[1]

“AKP-Gülen Savaşı” içinde yolsuzlukların çok az bir kısmının dışa vurumundan sonra, siyaset, bu kirli güçler arasındaki savaşıma odaklandı. Bunun böyle olması doğal. Bu olay, özellikle Haziran (GEZİ) Ayaklanması’ndan sonra hızlanan ve beklenen bir durmdu. Daha önce yazdığım “üç vakte kadar” başlıklı bir yazıda, hükümet açısından “iki vaktin” bittiğini, “üçüncü vaktin” ise içinde olunduğunu yazmıştım. Bu herkes tarafından da bilinen bir gerçekti. Haziran Ayaklanması var olan süreci hızlandırmış ve daha kaçınılmaz bir hale getirmiştir. Burjuvazi, Haziran’dan sonra aynı ata oynayamazdı ve oynamakta istemedi. O ayaklanma, salt bir AKP hükümetine karşı değil, bütün kokuşmuşlukları AKP iktidarında toplanmış olan burjuvzinin sistemine karşı bir baş kaldırıydı. Burjuvazi için ise kapitalist sistemin bekası önemlidir. Kitleler içinde başkaldırı ve örgütlü sınıf bilincinin gelişmesi, sermayeyi en çok ürküten ve sermaye tarafından kabul edilemeyecek bir gelişmedir.

 

Son yolsuzluk olayının bakanlar düzeyinde “deşifre” edilmesi, egemen sınıflar arasındaki savaşında boyutunu gösteriyor. Oldukça yüksek perdeden seyrediyor. Kılıçlar çekilmiş ve yenilenin kellesi gidecek düzeyde sürdürülüyor. Egemen sınıf klikleri arasındaki bu çıkar ve iktidar dalaşı (bu ikisi birbirinin tamamlayıcısıdır) ya uzalaşamayla sonuçlanacaktır ya da birinden birinin yenilgisiyle. Her iki durumda da savaş bitmeyecektir. Burjuvazi ile işçi sınıfı arasındaki savaşın sürmesi gibi, egemen sınıf klikleri arasında da sömürüden daha fazla pay alma savaşımı; bu sömürü, soygun, yolsuzluk ve baskı sistemi var olduğu sürece her zaman var olacaktır. İşçi sınıfı bu her yönüyle kokuşmuş kapitalist sistemi ortadan kaldırmak isterken, burjuvazi bu sistemi sürekli ayakta tutmaya çalışacaktır. İki sınıf arasındaki temel karakteristik ayrım buradadır.

 

Yolsuzluk, kapitalist sistemlerin, doğal ve kaçınamayacakları bir koşuludur. Kapitalist sistem artı-değerleri gasp ederek sermaye birikimi üzerine kurulu olduğundan ve sistem, bütün gelişmleri (hukuk, siyaset, yasalar vb.) sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda hazırladığı için, yolsuzlukta onun bir parçası olarak gelişir. Borsanın varlığı dahi yolsuzluğun resmilerştirlmesidir. (Ki, burası sermaye birikimi için çok önemli bir alandır.)  Diğer, “yasa dışı” yolsuzluk olarak ortaya çıkarılanlar ya da deşifre edilenler ise, “yolsuzluğun” kendi aralarında “adaletli” bir şekilde paylaşılamamasından çıkan sorunlardır. Bir kesim daha az pay aldığı için, “yolsuzluk var” diye ortaya çıkabilir, bugün olduğu gibi.

 

Elbette AKP’ye yönelik operasyonun görünen yönü “yolsuzluk” olarak kamuoyuna sunulmasına karşın, sahne arkasında başka nedenler durmaktadır. Başka yan nedenlerin  de birikimi olmakla beraber, esas olarak iki neden öne çıkmaktadır:

 

Birinci neden; Emperyalistlerin kendi aralarındaki çelişmeye bağlı olarak, ABD ve AB’li emperyalistlerin gelinen aşamada AKP’nin çıkarlarına ters düşmesidir. Son dış gelişmeler, Suriye olayı, İran ile ABD ve Batılı güçlerin anlaşması ve her şeyden önce, “Şangay Beşlisi”nin önde gelenleri ile ABD ve AB’li güçlerin Ortadoğu konusunda kısmen uzlaşmaya varmaları, AKP’nin dış siyaseti ile örtüşmüyor. AKP onlar için kirlenmiş bir mendildir ve atılması gerekiyor. Aynı Ecevit başbakanlığındaki koalisyon hükümetinin düşürülmesi (2002) ve Ecevit’in başına gelenler (partisinin parçalanması) de olduğu gibi.

 

İkinci neden; Türk egemen sınıfları da, birinci nedene bağlı olarak,  artık AKP ve özellikle de T. Erdoğan ile büyük sermayenin çıkarlarının örtüşmediğidir. Çünkü, Erdoğan ve arkasındaki sermaye, diğer sermaye kesmine (örneğin Koç grubu ve diğerleri, yani TÜSİAD) zararlar vermeye başladı ve sömürüden daha fazla pay alma ve sermaye birikimi konusunda önlerine engel olundu ve bu alenen yapılmaya başlandı. 

 

Bu savaşımı salt, Gülen-AKP olarak göstermek ya da görmek, sorunun görünen yönünü görmek olur. İçinde, Emperyalist ve TÜSİAD bileşenlerini görmemek büyük bir yanılgı, siyasal saptırma olur. Gülen ABD emperyalizminden ayrı hareket etmez. Sermayenin genel karakterinde olduğu gibi, Gülen hareketi de pragmatisdir. Gülen sermaye grubu kimlerin elinde büyüdüyse, onların zararına hareket etmez. Gülen hareketinin tarihi gelişmi de böyledir.

 

Son onbir yıllık AKP iktidarına bakıldığında, AKP’nin kendi burjuvazisini büyük ölçüde büyüdüğünü ve bir çoğunun uluslararası tekeller durumuna getildiği, ülke içindeki kaynakların büyük bölümünün bunlara aktarıldığı ve özellikle inşaat dalında muazzam bir sömürü yaşandığı gözlemlenebilir. “Kentsel Dönüşüm” vb. adı altında rant vurgunları ayyuka çıkmış durumdadır. Ve bunların büyük bir çoğunluğu AKP’nin temsil ettiği sermaye kesiminin elindedir. TOKİ’nin yaptıkları ve burada dönen sermaye AKP’yi ayakta tutan önemli bir alandır. Burjuvazi, burada dönen sermaye için birbirinin kellesini rahatlıkla götürebilir.

 

Erdoğan’ın “kabadayılığı”,  herkese “meydan okuması” (yeri geldiğinde ağlayabilir de), arkasındaki sermayenin gücüyle direkt ilgilidir. Ancak, son bağırmaları türbünlere yöneliktir ve ipinin çekildiğini kendisi de bilmektedir. Sünğüsü Haziran Ayaklanması ile düştü, kendini iktidara bağlayan bağlar zayıflatıldı ve kopmaya hazır ipi ise temsil ettiği sınıf çekti. Çünkü bu tarihi işçi ve emekçi ayaklanması, sermayenin kendi arasında var olan çelişmeleri açığa çıkardı, çelişkilerin kızışmasını sağladı, egemenlik alanlarını daralttı ve bir arada sessizce durmalarının koşullarını da ayaklarının altından çekip aldı ve peşinden gerisi geldi. Ve bu duruma dış gelişmeler de eşlik etti. Ve sonuç, kendini “YOLSUZLUK” olarak dışa vurdu. 

 

Sermaye, kitlelerin çıkarına göre değil, kendi çıkarına göre hareket eder ve verili siyaseti kendi çıkarlarıyla örtüştürür ya da örtüştürmeye çalışır. Büyümesinin önündeki engelleri, ucunda ölümde olsa, ortadan kaldırmaya çalışır ve savaşır. Bir zamanlar kendilerine hizmet etmiş en iyi “adamını” da (örneğin Menderes’de olduğu gibi) asmasını bilir.  Ya da saf dışı eder. 

 

Soruna, sınıflar arası mücadele açısından bakmak gerekiyor. İşçi sınıfıyla burjuvazi arasındaki savaşım, elbette uzlaşmaz olarak devam eder. Ancak burjuvazinin kendi arasındaki savaşım uzlaşır. Birbirlerini yeselerde, birbirlerini saf dışı etselerde (sermayenin karakteri gereği bundan kaçamazlar), burjuvazi her zaman işçi ve emekçiler karşısında birleşir. Bu nedenle, son gelişmelere, sermayenin kendi arasındaki savaşımı olarak görmek gerekir. İşçi sınıfı ve emekçiler bu klikler arasındaki savaşımda birinden birini desteklemek değil, yolsuzluğun üzerinin küllenmemesi için çaba harcarken, bütün kesimlerin yargılanmasını da istemelidir. Ve her yönüyle dökülen, çürümüş bu kapitalist sistemin yıkılmasını kendine hedef edinmelidir. Sadece AKP iktidarı süresince, Türk devletinin sıradan bir muz cumhuriyeti hukukuna sahip olduğu, siyasal gelişmelerden uzak insanlar tarafından bile çok net görülmüştür. Kitleler bunu, her gün yaşayarak görüyor. 

 

Türk devleti, “adalet”sizliğiyle, hukuksuzluğuyla, yolsuzluk ve sömürüsüyle, baskı ve vahşetiyle, kendi yasalarını dahi hiçe saymasıyla, kısacası her yönüyle çürümüş bir sistemdir. Kürtlere, alevilere ve diğer azınlık ulus mensuplarına yapılan katliamlar, baskılar ise günlük yaşanan olağan gelişmeler haline gelmiştir. Burjuvazi, “yolsuzlukların üzerine gidiyor” görüntüsü vererek çürümüş ve kokuşmuş kapitalist sistemi, kitleler nezdinde olumlamaya çalışıyor. Bu sistemden kurtulmanın tek çaresi var; yıkılması ve sosyalizmin kurulmasıdır. Adaletsizliklerin, yolsuzlukların, ulusal, cinsel, dinsel vb. eşitsizliklerin, sömürü ve baskıların kalkacağı; ezenin ve ezilenin, sömüren ve sömürülenin olmayacağı sistem o zaman gerçekleşebilecektir. ***18.12.2013

 

[1][1] AKP-Gülen kirli ittifakı üzerine çok yazılar yazıldı ve tarihsel gelişmeleri en küçük ayrıntısına kadar basında yer aldı. Ben burayı tekrarlamayacağım.  


 

 

 

94666

Yusuf Köse

Yusuf Köse teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır. Ayrıca 7 adet kitabı bulunmaktadır. Kitapları şunlardır: Emperyalist Türkiye, Kadın ve Komünizm, Marx'tan Mao'ya Marksist Düşünce Diyalektiği, Marksizm’i Ortodoks’ça Savunmak, Tarihin Önünde Yürümek, Emperyalizm ve Marksist Tarih Çözümlemesi, Sınıflı Toplumdan Sınıfsız Topluma Dönüşüm Mücadelesi.

yusufkose@hotmail.com

http://yusuf-kose.blogspot.com/

 

 

Son Haberler

Sayfalar

Yusuf Köse

Siyasi partiler ve İslami sermaye ilişkileri içinde Fethullah Gülen

Türk siyasetinde bir tiyatro oyununa daha tanık olduk. Türk devleti, yıllardır bağrında büyüttüğü, hatta 12 Eylül darbesinden sonra Anavatan Partisi döneminde Türkiye Umumi Vaizi yapılan Fethullah Gülen’i terörist ilan edip darbe yapmakla suçlayarak demokrasi oyunu oynamaya başladı.

15 Temmuz Darbe girişimi, Yenikapı mitingi ve burjuvazinin kendi arasındaki uzlaşması

15 Temmuz 2016 tarihinde geçekleştirilen darbe girişiminin üzerinden bir ay gibi geçmeden devletin yeniden yapılandırılması adı altında AKP’nin dizginsiz saldırıları devam etmektedir.

AKP, 2011 yılında siyasal çıkarlarına ters düşmesiyle yollarını ayırdığı Fetullah Gülen’le girdiği hesaplaşmayı bugünlere kadar aralıksız sürdürse de, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası yaptığı hamle, geride kalan süreyle kıyaslandığında, 5 yılda yapamadıklarını bir ay gibi kısa bir sürede başarmış oldu.

Düzen İçi Sol’culuk;Özgür Yıldız

Her toplumsal yapı kendi karşıtını da içinde taşır. “Sol”da, kapitalist sistemin karşıtı olarak ortaya çıktı ve gerçek kimliğini Komünist Manifesto’nun yayınlanmasıyla buldu. Bu süreçten sonra işçi sınıfı, kendisi için bir sınıf olarak burjuvazisinin karşısına, ütopik olmayan gerçek sosyalizm alternatifiyle çıktı. Elbette, burjuvazi boş durmadı. “Sol” hareketi reforme etme yollarını seçti. Proudhon, Bernstein ve Kautsky kadar sol”u reformizme etmenin teroik zeminlerini hazırladı.

Milliyetçi Enternasyonalizm

Bir kavramın, bugünün üretim ilişkileri içerisinde neyi ifade etmeye çalıştığını bilince çıkarabilmek için O kavramın, ilk ortaya çıktığından bugüne geçirdiği evrimı, hangi sınıfta ortaya çıktığını, hangi ihtiyaçtan kaynaklandığını, diğer bir deyişle hikayesini incelemek en etkili yöntemlerden biridir, çünki kavramların ifade edildiği dillerde sosyo-ekonomik hareketliliğe bağlı olarak gelişen, gerileyen canlı organizmalardır, bir kavram ilk çıktığı dönemde „olumlu“yu „iyi“ yi, „doğru“ yu işaret ederken sonraki dönemlerde karşıtına dönüşerek „olumsuz“ u, „kötü“ yü, „yanlış“ ı işaret edebilme

BATI BAĞIMLISI TÜRK BURJUVAZİSİ YÖN MÜ DEĞİŞTİRİYOR?

15 Temmuz askeri darbe girişiminden sonra, darbenin arkasından tartışılan konulardan birisi de; “Türkiye eksen mi değiştiriyor?”

AKP-Erdoğan çevresine ve yandaş medyada yazılıp çizilenlere bakıldığında ise, darbenin arkasındaki ABD ve AB istenmiyor. ABD ve AB medyasına bakıldığında ise Erdoğan'ın artık istenmediği gerçeği vardır.

Trabzon / Maçka'da Partizanlar; Tamer Çilingir

’’(…)
Maçka bir noktadır Türkiye haritasında,
Osmanlı’nın vergi defterlerinde geçer adı,
önemsizdir yağı, bol yumurtası, peyniri,
bir de delice balı vardır ilkçağlardan beri,
saray mutfağında bilinir
Maçka`yı, Maçkalıyı bundan öte tarih ne bilir? (…)’’ der İsmet Zeki Eyüboğlu bir şiirinde.

Ya Devrimden yanasın yada faşist diktatörlükten yanasın

Garip olaylar oluyor ülkemizde. Aslında garip olaylar oluyor demekte yanlış. Çünkü,hepimiz alıştık devletin bu tür panorayak oyunlarına... Devlet erk'inde at iziyle ıt izi birbirine karışmış durumda. Darbeciler kim? Darbeyi yapanlar kim? Bunların siyasal temsilcileri ve yönlendiricileri kimler? Henüz bu sorular en azından kamu tarafından netlik kazanmış değil. Açık olan birşey var ki,darbeciler devletin içerisinde ve iktidarın önemli mevkilerinde yer almaktadır.

Emperyalizm yaşlanıyor. Yaşasın Halk Savaşı

Uzun süredir yazamıyorum. Bunun temel sebebi okuma, araştırma ve inceleme yapıyor olmam. Bir yandan günlük ekmek mücadelesi, bir yandan ev içi sorumluluklar, ara molalar, bilgiyi fazlalıklarından arındırma ve süzme. Marx, Engels, Lenin, Mao’nun Türkçe eserleri bitti gece üçlere dörtlere yol alırken. Arada çerez niyetine Orhan Hançerlioğlu’nun düşünce tarihi, ve yüzlerce sayfa, tez… Sabah altı buçukta kalk borusu sonrası, martı çığlıklarına zincirlerimin sesi karışıyor. İş yerine ulaşım için gereken bir saatlik süreyi de boşuna harcamak olmazdı.

TKP/ML : Ne sois pas du côte du conflit des cliques fascistes mais du côte de la Guerre Populaire – (sur la tentative de Coup d’Etat)

Aux turques, aux kurdes et aux travailleurs de différentes nationalités,

M.Oruçoğlu’nda boy veren anarşizan ve revizyonist karakterli kimi görüşler üzerine kısa bir değerlendirme ; Halil Gündoğan

Bilenler bilir Sayın Oruçoğlu Halkın Günlüğü gazetesinde “Antagonizma” ismiyle tanımlamayı tercih ettiği köşesinde çeşitli konular/meselelere dair görüş ve düşünsel eğilimlerini paylaşır okuruyla.

Demokrasi, OHAL'le Değil Demokratik Halk İktidarıyla Gelecek!

Türk, Kürt uluslarından ve çeşitli milliyetlerden emekçi halkımız,

Faşist Diktatörlük halkla bir kez daha dalga geçmeyi tercih etti. Ve bir kez daha kendi içindeki kapışmayı halka fatura etmekten bir saniye bile tereddüt etmedi.

Sayfalar