Cumartesi Mayıs 4, 2024

TKP/ML YDK:Faşist diktatörlük değil direnen Kürt ulusu kazanacak!

Emperyalizm çağı aynı zamanda savaşlar çağıdır. Emperyalist sistemin kendi öznel saldırganlığı kadar yarattığı zeminde savaşa gebedir. Emperyalizmin siyasal, ekonomik ve ideolojik sistemi savaş koşullarını sürekli, zorunlu ve istikrarlı bir biçime büründürür. Onun parçası olan hiçbir sistem bu koşullardan azade değildir. Her türlü toplumsal çelişkinin aldığı biçim ve boyut savaş koşullarına hızla evrilebilir, ki genelde de evrilir. Bugün dünyada yoğunlaşmış politikanın yani savaş koşullarının odak noktası Ortadoğu bölgesidir. Tam bir toplumsal karmaşa, var olandan memnuniyetsizlik-kabul etmeme ve bunun doğurduğu bir savaş iklimi söz konusudur. Bu mezhepsel ve ulusal çelişkilerle şekillenen bir mücadeleyi ve savaşı doğurmaktadır.

Türkiye’de bu şiddet ve savaş ikliminin tam ortasında, göbeğindedir. Özellikle Ortadoğu’da ki gelişmelerle iç içe geçmiş Kürt meselesi politik çelişkinin merkezindedir. Şiddet ve savaşla gerçekleşen bir toplumsal mücadeledir Kürt meselesi. Türk hakim sınıflarının verili Ortadoğu politikasının merkezine oturtarak ele aldığı, Suriye ve Irak’taki gelişmelerle birlikte şekillendirdiği bir Kürt politikası vardır. Faşist diktatörlük Ortadoğu’daki gelişmelerin ve Kürt ulusal mücadelesinin uzun erimli savaşımından sonra geleneksel inkar, imha, asimilasyon ve yok sayma politikasını gevşetmeye mahkum olmuştur. Çözüm süreci adı altında uzlaşma ve barış diyerek başlattığı süreci hiç ara vermeksizin Kürt ulusuna karşı faşist baskı, imha, yok etme yöntemleriyle eş güdümlü yürütmüştür.

Barış derken; Kürt siyasetçileri tutuklamış hapse atmış, uzlaşma derken; Kürt köylüleri uçaklarıyla bombalamış, kardeşleşelim derken; “kadında olsa çocukta olsa gereği yapılmış”tır! Faşist diktatörlük her türlü hile, aldatma, demagoji yöntemini yenilemiş ancak vazgeçmediği tek bir şey olmuştur, oda Kürtleri katletmek ve sindirmeye çalışmak. Evet uzlaşma-barış dediği “çözüm süreci” boyunca bundan asla vazgeçmemiştir.

7 Haziran seçimleri sonrası ise; seçimlerin yarattığı sonuç, Suriye’de Rojava’nın kazanımlarının genişlemesi, faşist diktatörlüğün ABD ve AB emperyalistleriyle Ortadoğu politikasında kullanılmaya daha açık taahhütlerle aldığı “taze” destek gibi unsurlar birleşince Kürt ulusal hareketine ve Kürt ulusuna karşı yeni bir askeri saldırganlık süreci başlatılmıştır.

“Kamu düzenini” sağlama ve “terörle mücadele” adı altında hayasız ve tırmandırılarak sürdürülen bir saldırganlık yaşanmaktadır. Bugün gelinen noktada Türkiye Kürdistanı’nda şehirler kuşatılmış, sıkı yönetim sıradan hale getirilmiş, kadın-çocuk demeden tüm yurtsever Kürt halkı tankın-topun-namlunun hedefine konmuştur. Cizre, Sur, Silopi, Dargeçit başta olmak üzere Kürt şehirleri ağır silahlarla harabeye çevrilmektedir. Faşist diktatörlük her türlü savaş aygıtıyla, yargısıyla, medyasıyla topyekûn bir saldırı halindedir. Bu topyekûnlük hali tüm gerici kliklerin tam bir uyumu ile yaşama geçmektedir. Söz konusu Kürtler olduğunda her türlü boğazlaşmaları bir kenara bırakıp güçlerini birleştirmekten geri durmamaktadırlar.

Ancak zulmün olduğu yerde direnişte kaçınılmazdır. Kürt halkının yiğit kadınları ve erkekleri, gençleri ve yaşlıları faşizmin tankına-topuna karşı en iyi bildiği şeyi; direnmeyi ve boyun eğmemeyi tercih ediyor. Saldırının şiddeti büyüklüğünde direnişi örgütlüyor. Korku, sindirme, boyun eğdirmeye karşı varlığıyla, taşıyla, sopasıyla, silahıyla ve eline geçen her şeyle meşru bir direniş sergiliyor. Güçlü olanın haklı olmadığını, haksız olanın kazanmasının kural olmadığını dişiyle tırnağıyla ispatlıyor.

Faşist diktatörlük bu kavgayı kazanamayacak. Çünkü tarihin seyri artık Kürt ulusunun haklarının gasp edilemeyeceği bir evrede seyrediyor. Kürt ulusunun bu ölümüne ve haklı direnişinin beslendiği kaynak, bu tarihsel haksızlığın son sınırına dayanmış olmasındandır. Bunun önünde ne faşist diktatörlüğün tankı, topu ve her türlü savaş makinesi durabilir, ne emperyalizmin gericilikle kurguladığı oyun planları. Direnişin parlaklığı bugün hendeklerin arkasında yüzünü göstermektedir. Faşist diktatörlüğün yıktığı her hendek Kürt ulusal bilincinde örülen yeni bir direniş mevzisi olacaktır. Toprağa düşen her Kürt bedeni haklılığın zaferini müjdeleyen bir diriliş olacaktır.

Faşist diktatörlük kazanamayacak. Kürt ulusuyla ve onun görkemli direnişiyle kaynaşmak, onun içinde ve yanında yerini tereddütsüz almak, mücadelesine destek sunmak tarihsel bir sorumluluktur. Alanlarda, sokaklarda ve mücadelenin olduğu her yerde faşist diktatörlüğün T.Kürdistanı’ndaki baskı yok etme ve imhasına karşı mücadele içinde olmak devrimci bir görevdir. Direnişi büyütmek direnenlerin yanında olmak, nerde ve nasıl olursak olalım onu desteklemek omuzlarımıza binmiş bir görevdir.  Bu görevi yerine getirmek için dayanışmaya, mücadeleye ve meydanlara!

 

Kahrolsun Faşist Diktatörlük!

Selam Olsun Cizre, Sur, Dargeçit, Silopi’deki Direniş Barikatlarına!

Selam Olsun Kürt Halkının Yiğit Kadın ve Erkeklerine!

Şehit Namırın!

Yaşasın Partimiz TKP/ML, Önderliğindeki TİKKO,TMLGB!”

 

ARALIK 2015

 

TKP/ML-YURT DIŞI KOMİTESİ   

44640

Proletarya Partisi

 Proleterya Partisi'nden gundeme iliskin yazilar

Proletarya Partisi

“Kaypakkaya’yı pratiğiyle çizilmiş yolu izleyerek sarsılmaz bir kararlılıkla anıyoruz”

Katledilişinin 44. yıldönümünde, önder yoldaş İbrahim Kaypakkaya’yı onun teorisinin bakış açısında durarak ve pratiğiyle çizilmiş yolu izleyerek sarsılmaz bir kararlılıkla anıyoruz!

18 Mayıs 1973!

BOYKOT tavrı üzerine: Taktik hata, stratejik körlük!

15 yıllık iktidarı ile ülkemizdeki faşizmin özgün bir vearsiyonunun temsiliyetine erişen AKP tarihinin en kaotik seçimlerinden birisine hazırlanıyor. Yaklaşan referandum, AKP’nin son yıllarda aldığı darbeler ile açığa çıkan krizinin giderilmesi ya da kalıcılaşması açısından ciddi bir dönemeç anlamına gelmektedir.

Demirdağ’dan öğrenelim: Savaşı savaşarak öğren, öğret, geliştir!

Hem ülkemiz devrimci hareketinin tarihi hem de uluslararası deneyimler halk gençliğinin devrimin motor gücü olduğu gerçeğini birçok kez göstermiştir. Ülkemizde de sınıf mücadelesinin tarihi dönemeçlerine kısa bir bakış, gençliğin üstlendiği rolün tayin edici olduğunun görülmesine yetecektir. Öyle sanıyoruz ki, 68 gençlik hareketinin çıkışına kadar gitmeye gerek yok bu gerçeği görmek için. Kobanê’yi zafere taşıyan direnişin öncülerine bakmak yeterli olacaktır. Coğrafyamızda halk gençliği, Kobanê’den yükselen isyan çığlığına akın akın sınırları aşarak yanıt olmuştur.

Ötekileştirilenlerin Rojavaya Gidenlerle Dedikodusu

"Bu demektir ki, köylünün ...... yok olmadığı ...... yerini tarım gündelikçilerine bırakmadığı yerlerde, şunlar olabilir: ...... Fransa'da olduğu gibi her işçi  /köylü/  devrimini engeller ve yıkar  ......  /proletarya/ onun  /köylünün/ durumunu doğrudan iyileştirecek ve bunun sonucunda, onu devrim saflarına kazanacak önlemler almalıdır."  Marks

De ... babo ... türkiye devrimci hareketi hiç bu kadar birbirine benzeşmemişti.

TKP/ML Kadın Komitesi

 

Kadın Komitesi: “Kadınların öfkesi, isyanı ve örgütlü iradesi karşısında hiçbir diktatör duramayacak!”

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair bir açıklama yayınlayan TKP/ML Kadın Komitesi “Özgürlüğümüzü, geleceğimizi emekçi kadın ellerimizle yaratalım! Buna gücümüz, buna bilincimiz, buna inancımız var! Unutmayalım, öfkemizin, isyanımızın ve örgütlü irademizin karşısında hiçbir diktatör, hiçbir iktidar sahibi duramaz!” dedi.

İki çizgi mücadelesi ve sol içi şiddet üzerine

Sınıf mücadelesi kavramsal olarak sadece karşıt sınıfları hedef alan ve tek başına burjuvaziye ve onun sömürü çarkının ortaklarına yönelen bir pratik alanı değil çok kapsamlı şekilde burjuvazinin uzantısı olan sosyal, siyasal ve kültürel tüm dönüşüm süreçlerini de kapsayan bir olgudur. Bu kapsamdan ötürüdür ki, devrim iddiasına sahip olmak, özü itibari ile devrimciliği bir kimlik olarak sahiplenmeyi ve bu kimliğe uygun şekillenmeyi gerekli kılar.

Kadınların Aleksandra Kollontay'a borcu;Kadının kurtuluşu

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün 107. yılı, bugünün gerçekleşmesinde birinci dereceden payı olan ve 9 Mart 1952 yılında ise aramızdan ayrılan Aleksandra Kollontay’ın ise 65. ölüm yıldönümü vesilesiyle...

Altın Eller ile Kanlı Eller

Anadolu'da yaşayan,ama bugün varlıklarınan söz edilemeyen kadim halklardan Ermeni'ler,Süryani'ler,Yahudi'ler,Rum'lar,Ezidi'ler üretken,yaratıcı,sanatkar topluluklardı.Yüz yıl önceden inşa edilen saraylar,kiliseler,yalılar,köşkler,binalar tüm tarihi dokunun gerçek sahipleri olurken,bu zenginliklere tepeden inme bir şekilde el konmuş,bunları inşa eden Altın elleri adım adım tarih sahnesinden silmiştir.Var olanın üstüne aradan yüz yıl geçmiş olmasına rağmen hiç bir zenginlik-değer inşa edememiş ancak kan akıtmakta maharetli olduğunu göstermiştir.Önce Ermeni'leri,Süryani'leri,Yahudi'leri,Rum'la

İdeolojinin kadrosu olmak

Devrim gerçekleştiren komünist parti tarihleri incelenip araştırıldığında küçük burjuva ideolojisinin yönetim düzeyinde ve kolektifte etkili olmaya çalıştığı, egemen olduğu dönemlerin yaşandığı görülür. Proletarya partisinde silahlı savaşın bir savaş çizgisi olarak egemen olmadığı, burjuva-feodal sistemden ve onun ideolojisinden TAM KOPUŞ sağlanamadığı süreçlerde tasfiyeciliğin kısa süreli de olsa etkili olduğu ve olmaya çalıştığı dönemler yaşanmıştır. Bundan sonra da yaşanma olasılığının mümkün olduğu bilinmelidir.

Yetersiz ve eksikliği itiraf etmekten korkmak!

"Şimdi esas mesele öncünün kendi üzerinde çalışma, kendisini yeniden biçimlendirmede yetersiz hazırlığını, yetersiz becerisini açıkça itiraf etme, görevinden çekinmemesinde yatmaktadır." (Lenin)

Birleşmeyin, Bölünün Ki, Adımlarınızın Sayısı Artsın(!)

Komünistlerin Birliği:

Marx ve Engels. “Bütün ülkelerin işçileri birleşiniz” demişlerdi. Mao, “Bütün ülkelerin işçileri ve Ezilen halkları birleşiniz” diyerek, işçi sınıfının birliğinin yanına bir de ezilen halkların ve ezilen ulusların birliğinin ekleyerek, burjuvaziye karşı sınıf savaşımında daha fazla çoğalmamızı önerdi.

İşçi sınıfı ve ezilen halkların bölünerek çoğalmayacağını, proletaryanın bütün büyük öğretmenleri ve marksizmin klasikleri biliyordu ve önermelerinide bu doğrultuda yaptılar. Kendi eylemleri de bu yönde oldu.

Sayfalar