Perşembe Mayıs 23, 2024

Tüm Türkiye Diyarbakır Cezaevidir

Kürt işçilerine, halkına ve gençlerine saldırmak Türkiye’de normal hale getirilmiş. Kürtlere parya ve birçok ülkede görüldüğü gibi saldırılması gereken mülteciler olarak yaklaşılıyor. Amedli bir Kürt ile Yozgatlı bir Türk aynı görülmüyor. Bu ayrımcılığı da bizzat Türk devlet yöneticileri yapıyorlar. Kürtler, Aleviler ve başka kimlikten topluluklar bu ülkenin özgür ve eşit vatandaşları olarak görülmüyor. Ne anayasal ne yasal ne de toplumsal kültürde bu topluluklar eşit görülüyor. Bunu yaratan da Türk devlet politikalarıdır. AKP-MHP iktidarı ise bu kutuplaşmayı derinleştirmiş, kapsamlılaştırmış ve normal hale getirmiştir. Bu iktidar Türkiye’de her farklılığı kutuplaştırmıştır. Bu nedenle Kürtler, Aleviler, gazeteciler ve muhalif siyasetçilere saldırı sürekli bir hal almıştır. Hatta bu iyi zamanlarınız, daha kötü zamanlarınız gelecek, denilerek saldırganlar teşvik edilmektedir.

Kürtlere yönelik saldırılar kesinlikle planlıdır. Devlet içinde illegal biçimde örgütlendirilmiş özel savaş organları var. Bunlara bağlı tetikçi birimler var. Öte yandan zaten MHP ve bazı partiler içinde Kürtleri sindirmek için saldıracak bir zihniyet var. Bunlar da devlet yetkililerinin söylemlerine göre harekete geçiyorlar. Özel savaş organının da MHP ya da başka partiler içinde talimat alınca harekete geçen elemanları bulunmaktadır. Bunları geçmişte çok yazıldığı ve çizildiği için belirtiyoruz. Öyle ki, MHP’li yetkililer bile bu durumu kabul etmişlerdir. Son zamanlarda Kürtlere yönelik saldırı gerçekleştirenlerin de bozkurt işareti yapmaları da bir tesadüf değildir. Şimdi sahiplenilmese de ileride bunlara kahraman muamelesi yapılacağını geçmişten çok iyi biliyoruz.

90’lı yıllardan bu yana Türkiye’nin il ve ilçelerinde Kürtlere yüzlerce saldırı yapılmıştır. Bunların çoğunluğu da linç amaçlı toplu yapılan saldırılardır. Çarpıtıldığı gibi bu saldırılar toplumdaki herhangi bir husumetten kaynaklanmış saldırılar değildir. Kürtlerin ötekileştirilmesi, terörist ya da terörü destekleyenler olarak gösterilmesi Kürtlerin hedeflenmesini beraberinde getirmektedir. Kürtlerin Kürtçe konuşmasına, Kürtçe müzik dinlemesine tahammül edilmemesi terörist ve terör denilirken neyin kastedildiğini de gözler önüne sermektedir.

Bu saldırıların neden yapıldığını artık tüm Kürtler de demokrasi güçleri de biliyor. Kürtleri sindirmekten çok, daha da öfkelendiriyor. Kürtlerin ulusal bilinçlerini geliştiriyor. Çünkü bu saldırılar Kürtlerde dayanışma bilincini geliştiriyor. Kürt oldukları için hedeflendiklerini düşünerek toplumsal duyguları artıyor. Bir zamanlar Diyarbakır Zindanı’nda Türk olduğunu kabul etmeyenler işkence görüyordu. Tüm tutsakların Kürtlüğünü inkar edip Türkleşmeleri dayatılıyordu. Sonuçta bu politika ve uygulamalara karşı büyük bir direniş gelişti. Öyle ki, Türkiye’de birçok kesim PKK’yi Diyarbakır Zindanı’ndaki baskılar yarattı, demiştir. Kuşkusuz PKK’yi bu zindan yaratmadı. PKK’yi 70 yıllık Kürt soykırımını hedefleyen politikalar ortaya çıkardı. Şark Islahat Planı bu devletin Kürtler üzerinde nasıl bir soykırım politikası uyguladığının somut belgesidir. Zaten 70 yıllık tüm uygulamalar bu gerçekliği ortaya koymuştur. PKK’yi ortaya çıkaran bu politikalar ve uygulamalar olmuştur. Ancak 12 Eylül ve Diyarbakır Zindanı’ndaki uygulamalar PKK’nin ortaya çıkış gerekçelerini ve tezlerini doğruladığından, oradaki uygulamalar ve PKK’lilerin gösterdiği direniş PKK’nin büyümesinde önemli bir rol oynamıştır.

AKP-MHP iktidarı şimdi Diyarbakır Zindanı’nda uygulanan politikaları tüm Kürt illeri ve Türkiye’de uygulamaktadır. Aynı yöntemler farklı sonuç vermez, diye bilimsel bir yargı vardır. Bu açıdan AKP-MHP iktidarının tüm Türkiye’yi Diyarbakır Zindanı haline getirmesinin de farklı sonuç vermesi beklenemez. Diyarbakır Zindanı’nda 12 Eylül işkencecisi Esat Oktay Yıldıran da ben bunları hallettim diye düşünüyordu. Şimdi de AKP-MHP iktidarı gerçekleştirdiği baskı ve zulümle Kürtleri sindirdim, Türkleştirme önünde engel kalmadı diye düşünmektedir. Ancak Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli de Diyarbakır Zindan işkencecileri gibi büyük hayal kırıklığına uğrayacaklardır. Kemal Pir’in Diyarbakır Zindanı’nda Esat Oktay Yıldıran’ın yüzüne söylediği gibi büyük balığın kılçığı boğazlarında kalacaktır. Kürtler ve demokrasi güçleri oradaki direnişçiler gibi bu iktidara gereken cevabı vereceklerdir.

İzmir’deki Deniz Poyraz’a saldırı, Afyon, Ankara ve Konya saldırıları Kürtler’de büyük bir öfke yaratmış; Kürtlerle demokrasi güçlerinin daha fazla birleşmesine vesile olmuştur. Türk devlet gerçeğini anlamayan Kürtlerin de bu devlet gerçeğini anlamalarını sağlamıştır. AKP-MHP iktidarı Kürtlere ve demokrasi güçlerine yaptığı zulmün altında kalacaktır. Bu kadar zulüm yapanların bugünün dünyası, Ortadoğu’su, Türkiye’si gerçeğinde başka bir akıbetle karşılaşması da mümkün değildir.

Kaynak: Yeni Yaşam Gazetesi

2334

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Misafir yazarlar

Rojava, Filistin, Karabağ: İşgal, Yıkım ve Direniş (Yorum)

Ortadoğu tarihi boyunca yer küremizin en çatışmalı bölgelerinden biri olmuştur. Bölgenin stratejik konumu, uygarlığın gelişim düzeyi, baskıya, sömürüye dayalı dış müdahaleler için güçlü zeminler sunmuştur. Kuşkusuz bölgedeki iç çelişkiler ve çatışmalar da her zaman dış müdahaleleri kolaylaştırmıştır. Özellikle dinsel ve mezhepsel çatışmalar hem çağdaş temelde toplumsal gelişmeleri frenlemiştir hem de bölgeyi dış saldırılara açık hale getirmiştir. Bu nesnel zemin üzerinde toplumsal çürümeler, işbirlikçi ilişkiler ve itaat kültürü bir yaşam tarzına dönüştürülmüştür.

“Hamas-İsrail Çatışmasında” İtidal Çağrısı Yapmak…(Polemik)

Filistinli 14 direniş örgütünün, 7 Ekim günü “Aksa Tufanı” adıyla İsrail devletine yönelik operasyonu, başta Ortadoğu olmak üzere tüm dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Hamas gibi İslamcı örgütlerin yanısıra ve de Filistin Halk Kurtuluş Cephesi, Filistin Demokratik Halk Kurtuluş Cephesi gibi Marksist eğilimli hareketlerin de yer aldığı hamle, Siyonist İsrail’in tarihi boyunca aldığı en büyük darbelerden biri olarak kayıtlara geçti. Sözkonusu direniş, kısa sürede dünyanın dört bir yanında devrimci, ilerici güçler nezdinde çok ciddi saflaşmaları da beraberinde getirdi.

“Çizgimiz Nubar Ozanyan’dır!” (Deniz Aras)

7 Ekim sabahı Filistin Ulusal Direnişi’nin Siyonist İsrail işgalciliğine ve zulmüne karşı “Aksa Tufanı Operasyonu” başlatması başta siyonizm olmak üzere bölge gerici devletleri ve siyonizme koşulsuz destek veren emperyalistlerde şok etkisi yarattı.

Hamas öncülüğünde başlatılan ve aralarında Filistin Ulusal Hareketi’nin tarihsel öznelerinden Filistin Halk Kurtuluş Cephesi gibi devrimci örgütlerin de yer aldığı “Operasyon Odası” tarafından yönetildiği açıklanan bu hamle, tüm dünyada olduğu gibi coğrafyamızda da tartışmalara yol açtı.

Yerini Bulan Her Vuruş Acı Verir!

Komünist partileri yaptıkları eylemleri kamuoyuna açıkladıkları gibi, yanlış yaptıkları eylemleri de kamuoyuna açıklar ve özeleştirisini yaparlar. Yanlış eylemlerin özeleştirisinin yapılması, o partinin dürüstlüğünü gösterir ve bu tür özeleştiriler kitlelere ve parti kamuoyuna güven verir.

Arif Alıç, 1978 yılında Hıdır Aykır ile Bayrampaşa  Hapishanesinden kaçtı. Parti tarafından kırsal (Dersim) alana gönderildi. 1981 yılının ortalarında, TKP/ML üyesi bir kişi tarafından öldürüldü.

Bu makaleyi, yazarken ölüm haberini aldığım, sevgili yoldaşım Turan Talay'ın anısına adıyorum.

Türk Tekelleri Afrika'yı Çok Çooook Sevdi!

TKP-ML Ortadoğu Parti Komitesi:Faşizm Ve Siyonizm Kaybedecek, Filistin ve Rojava Kazanacak!

Ortadoğu ezilen halklarının ezeli düşmanları olan Faşist T.C. ve Siyonist İsrail devletlerinin halklara yönelik saldırıları ile ezilen Rojava ve Filistin halklarının direnişine şahit oluyoruz. Bu gerici güçler, tüm teknolojik üstünlük ve emperyalist devletlerden tam destek görmelerine rağmen, Filistin ve Rojava halklarının direncini, mücadele kararlılığını kıramıyorlar. Egemenlerin tüm saldırılarına rağmen belirleyici olan yine halkın öz direnişi ve kararlılığı oluyor. Filistin ve Kürdistan halkları; İsrail Siyonizmine, T.C.

Arstahk: “Biz Beyaz Bayrak Kaldırmayız!”

Ermeni halkının soykırım ve tehcir tarihine bir yenisi daha eklendi. 1915 bitmedi. Bu kez TC destekli Azeri faşizmi eliyle utanç dolu katliam gerçekleşti. 19 Eylül günü Karabağ’ın (Arstahk) Başkenti Istepanagerd başta olmak üzere Karabağ’ın dört bir yanına saldırılar başlatan Azeri işgalcileri, saldırının birinci günü tamamlanmadan aralarında kadın ve çocukların da olduğu 35 kişiyi öldürüp yüzlerce sivil insanı yaraladı.

Vurun Abalıya - Çaresizsen Güneşe Bak... Cızz....

Proletaryalarda öğren proletaryalara öğret.

Nolurrr.... nolurrr.... bir kez de kabahati....

Fakirlik güzel şey... fakirlik güzel şey..

Hele de birde seni deniz kampına götüren, yanacam diye de çakma (yoğurt) yağlarıyla, insanın midesini bulandıracak bir şekilde,  orasını burasını yakan o... fakir...  insanları bırakıpta deniz manzaralı villalarda sabah kahvaltısı yapabilecek dostlarınız varsa... gerçekten fakirlik güzel şey.... gerçekten fakirlik güzel şey...

Kılıçdaroğlu sadece Kılıçdaroğlu değildir! -2-

Burjuva-feodal politika yapmanın bazı “incelikleri”!

II. ABDÜLHAMİD MEVZUU[*]

 

“Gerçeği bilmeniz gerekiyor,

gerçeği aramanız gerekiyor.

Gerçek sizi özgür kılacak.”[1]

 

“ÖZELEŞTİRİ”NİN ELEŞTİRİSİ[*]

 

SİBEL ÖZBUDUN-TEMEL DEMİRER

 

“Sende, ben, imkânsızlığı seviyorum, 

fakat aslâ ümitsizliği değil.”[1]

 

Anlama/ ve kavramanın dünyayı değiştirmek için mücadele edenler için eleştirel bir “olmazsa olmaz” olması yanında; “Netlik [de] insanın en büyük gücüdür.”[2] Bu bir.

Sayfalar