Yeni Süreçte Bize Düşen Görevler/ Hasan Aksu
Dünyamız emperyalist devletlerin egemenliği altında yeniden düzenlenmek istenmektedir., Emperyalist kriz ekonomide dibe vurdu. Ekonomik kriz büyük tekellerin kardan zarar etmelerine yol açtı. Kardan zarar eden egemenler siyasal iktidarlarının da böyle devam etmesi halinde ciddi problemlere girdiğini gördü. Emperyalist devletlerin kendi iç çelişkileri kendilerine bağımlı olan işbirlikçi devletlerde daha belirgin ortaya çıktı. Klasik manada devam ettirilen işbirlikçi kompradorların ağaların, kapitalist işbirlikçilerin iktidarlarını kökten sarstı. Emperyalist efendiler yaşanan bu dünya krizinde oldukça şanslıydılar. Sebebine gelince; karşılarında enternasyonalist proletaryanın örgütlü kurmayı yoktu. Veya çok cılız olup güne müdahale edebilecek örgütlülükten yoksun bulunmaktadır.
Ortadoğu ve bölgemiz içinde hemen hemen ayni şeyi söyleyebiliriz. Bölgemizde Maoist komünist örgütlenmeler olmasına karşın, oldukça zayıf, üretken ve de yaratıcılıktan yoksun atıl durumdalar. Bölgede Maoist çizgiyi yürüten veya o iddiada olan en güçlü örgütlenme Türkiye ve Kürdistan’dadır. Açık söylemek gerekirse; Ülkemizde de Maoistlerin durumu pek parlak değil. Diğer ülkelerle kıyaslama yaptığımızda bir adim ileride olabilir ama gerçek anlamda politik, siyasal gündeme müdahale etme, belirleme yetisi yoktur. Bunu söylerken inkâr ve de küçümseme gibi bir art niyet taşımıyorum. Gerçeği olduğu gibi ifade etmek istiyorum. Kanımca yanlış bir tahlilde yapmıyorum. Yapılan her yanlış tahlil, belirleme kitleleri, hedefe varmada sapkınlık gösterir.
Yapılacak her doğru belirleme devrimin gücünü, düşmanın gücünü (ekonomik, siyasi, askeri )iyi bilmemizi gerektirir. Maoistlerde ona uygun stratejik, taktik belirlemeler yaparak güçleri oranında değil, güçlerini on misline, yüz misline çıkararak surece müdahale etme, alternatif halk iktidarı, halk demokrasisi plan ve projelerini sunmalıdır. Ne kadar güçsüz olunursa olunsun önümüze devrim hedefini, alternatifini koymalıyız. Hedefi ve amacı olmayanlar komünist olmayı bırakalım, ciddiye dahi alınmazlar. Sınıf savaşında proletaryayı temsil etme bir yana, burjuvazinin, sosyal ekonomistlerin kuyruğuna takılarak kendiliğindenci hareket haline dönüşürler. Kendi varlığını başkalarına göre belirler ona uygun hareket ederler. Komünist enternasyonalde, yakın geçmişimizde bu tür sözde KP`lere çokça rastlandı, halen de rastlanıyor. Komünist partilerinde de sınıfların ideolojik temsilcileri mutlak var, varlıklarını da sınıflar var oldukça göstermeye devam edecektir. Her şeyden önce bu gerçeklik kavranmalı. Komünist partisi sürekli kendini yenilemeli, geliştirmeli, ayrık otlarını temizlemeli, örgütlenmeli, yeniden örgütlenmelidir.
Tam da bu gerçekliğimizi göz ardı etmeden, öz gücümüze güvenerek, siyasal –politikalar belirleyerek azami ve asgari programa hizmet edecek taktikler belirlemeli, stratejik örgütlenmelere gidilmelidir. Bölgemiz gelecek yakın dönemde ve yıllarda daha da karmaşık çıkar savaşlarının içerisinde olacaktır. Bu görmek veya bilmek için kâhin olmaya gerek de yoktur. Ancak bu gerçeğimizi görüp kısa çıkar ilişkileri yerine, demokratik halk devrimine, sosyalizme halk demokrasisine, sosyalist demokrasiye uygun yeniden yapılanmalı görevlerini ona göre belirlemelidir.
Bugünkü konjuktör sunu bize gösteriyor; PKK ve onun siyasal kanatları uluslararası emperyalist plan ve projenin içine çekilmek isteniyor. Bunda önemli yol aldıkları da söylenebilinir. Güçler dengesi, çıkar ilişkileri emperyalist devletlerin ve işbirlikçi komprador yönetimlerin geleceğini yeniden düzenlemektedir. Bölgemizin ve Ortadoğu’nun haritasını kendi çıkarları doğrultusunda belirliyor. Bölgemiz halklarını kirim ve zulümden geçirmektedir. Sözüm ona yapılan bunca kirim, katliam ve zulümde “demokrasi” adına
Yapıyor. Kendi taşeron kanlı terör örgütlerini yaratarak böl parçala yönet sanatını çok iyi uyguluyor. Çıkarları olduğu sürece El Kaide vb. ajan örgütlerin katliamı karşısında ölü sessizliğine bürünerek, katliamlar karşısında bıyık altı gülerek gelecek kari hesaplıyorlar. PKK`de oynanan oyunda santrac taşlarından biri durumunda. Kimin kimi niçin kullandığı, hangi sınıfın çıkarlarına hizmet ettiğini doğru belirlersek kendi bağımsız politikamızı daha net belirler, özne olmaya alternatif olabiliriz.
PKK bölgedeki güçler dengesine göre çıkarlarını düşünerek hareket etmektedir. O sebeple İmralı çok yönlü görüşmelerle yalnızca MİT’le değil kanımca Amerika’ya bağlı güçlerle de Kürdistan’ın geleceği hakkında belirlemeler yapmakta, PKK’nin ulusal muhteva taşıyan bağımsızlıkçı çizgisini tasfiyeyi esas almaktadır. Bu gerçeği açıkça görmeli gidişattın yanlışlığı belirlenmeli, Maoistler ideolojik taviz göstermeden, güç olayını belirleyici görmeden eleştirilerini yapmalı kazanıcı olmalıdır. Ancak kazanma adına da gidilen yanlış yola tavır almamazlık etmemelidir.
Her zaman devrimin müttefiklerini ciddiye almalı, emperyalizme, faşizme karşı halk cephesi çalışması yapmalıyız. Ona uygun örgütlenmeler yaratılmalıdır. Halk içindeki çelişkiler doğru kavranmalı, ona uygun antiemperyalist, antifaşist örgütlenmeler yaratılmalı geleceğe hazırlıklı olmalıyız. Mesele geleceği görmek değil, Mesele geleceğe müdahale etme şartlarını yaratacak örgütlülüğü yaratmanın pratik adımını atmaktadır.
23-10 2013 HASAN AKSU
Son Haberler
Sayfalar
Savaş Şiddet Üzerine Ekonomi-Politik ve Antropolojik Notlar
“Yoksulların zenginlere karşı verdiği savaşa terörizm,
zenginlerin yoksullara uyguladığı terörizme de savaş denir.”[2]
İtiraf etmek gerekir ki, savaş hakkında konuşmak, kolay bir iş değil.
Bunun nedeni, insanın savaş konusunda, “alternatif” de olsa bir ders bağlamında konuşabilmesini sağlayacak nesnellik ve uzaklık duygusunu deneyimleyebilmenin zorluğu.
KIMSENIN KUŞKUSU OLMASIN; ONLARI MUTLAKA YENECEĞIZ![1]
“Belki de asıl ustalık budur;
her zaman acemi olmayı bilmek.”[2]
Yedi düvel dört iklimden hoş geldiniz…
Dersim’den, Diyarbekir’den, Antakya’dan, Çorum’dan, Sivas’dan, Samsun’dan, Ardahan’dan, İzmir’den, Adana’dan, Antep’den yani “Nuh’a beşikler veren” kadim Anadolu’nun dört bir yanından buraya gelen yoksullar, işçiler, Kürtler, Araplar, Ermeniler, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, kadınlar, gençler, çocuklar yani ötekileştirilen mağdurlar, madunlar, ezilenler, sefa getirdiniz…
NEDEN KAYPAKKAYA
“Kemalist diktatörlük, Türk şovenizmini körüklemeye girişti! Tarihi yeni baştan kaleme alarak, bütün milletlerin Türk’lerden türediği şeklinde ırkçı ve faşist teoriyi piyasaya sürdü. Diğer azınlık milliyetlerin tarihini, kitaplardan tamamen sildi. Bütün dillerin Türkçeden doğduğu şeklindeki “Güneş Dil Teorisi” safsatasını yaydı. “Bir Türk dünyaya bedeldir!”, “Ne mutlu Türk’üm diyene!” cinsinden şovenist sloganları ülkenin her köşesine, okullara, dairelere, her yere yaydı.
KÜRTLER TARIH YAZIYOR!
KÜRTLER TARİH YAZIYOR!
Kürdistan halkı kendi tarihini kendisi yazıyor.
Kürdistan Ulusal Özgürlükçü Hareketi, kendi öz gücüyle T.C. devletine her alanda darbe vurarak ilerlemeye devam ediyor. Kürdistan Özgürlükçü Hareketi Artık gerilla savaşı dönemini aşmış, stratejik denge savaş sürecini yakalamıştır.
Türkiye Devrimci Hareketi tarafından Batı’da ikinci bir cephe açılamadığından dolayı Kürt Özgürlük Hareketi stratejik denge aşamasına ağır bedeller ödeyerek mücadelesini sürdürmektedir.
NEWROZ ATEŞİ!
Zalimin zulmüne başkaldırının günüdür Newroz. Ortadoğu halklarının zafer ve özgürlük ateşini yaktıkları gün. Modern Dehak’lara karşı mücadelenin boyutlandığı, halkların emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı savaşlarınıyükselttikleri gün.
İntifalara, serhıldanlara esin kaynağı olan Newroz ateşi binlerce yıl önce yakıldı. Zalim Dehak’ın sarayından yükselen Newroz ateşi, o günden bu yana her 21 Mart’ta daha da bir gür yanıyor.
"EYLÜL KOKUSU" VE ADIL OKAY
Kaç Kişi Kaldık?" sorusu ile postmodernizmden malûl "yenik ruh hâline", "Hayır" diyen Adil Okay, yaşadığı tarihin umutlarını bizimle paylaşırken, Can Baba'nın yolunda, İbni Haldun'un uyarısını unutmamacasına ilerliyor...
Okay'ın "uzun yürüyüşü"nde "düş kırıklıkları", "yenilgi", "aşk", "sürgün" ve "yitirilenler"; ya da başkaldıran insana ait her şey var! Ama yılgınlık, vazgeçiş, tövbe yok... İnsan(lık)tan umudunu kesememiş Okay; bunun için de heybesinde dizeleri ile hâlâ yollarda...
AYDIN(LAR) VE AYDINIMSI(LAR)[*]
“Alev, başka şeyleri aydınlattığı
kadar aydınlatmaz kendini.”[1]
Dört yanın “aydınımsı(lar)” diye ifade edilebilecek bir yabancılaşma/ deformasyon tarafından kuşatıldığı kesitte, Demba Moussa Dembélé’nin, ‘Samir Amin: Ezilen Hakların Sömürülen Sınıfların Organik Aydınları’[2] başlıklı yapıtı, “dünya aydın bakışı”nın yanıtı gibidir sanki…
KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK
ŞOVEN GERİCİLİK DALGASINA KARŞI KAYPAKKAYA'YI ANLAMAK VE ANLATMAK[1]
"Çocukluk saflığını kaybetmeyen
insana büyük insan denir."[2]
I) İbrahim Kaypakkaya'dan söz etmek; Onu anlamak ve anlatmak kolay bir şey değil; hatta çok zor; öncelikle bunun altını çizerek başlayayım konuşmama...
Önce bir soru: İbrahim Kaypakkaya öldü mü? İçinizde buna "Evet" diyen var mı? Olduğunu zannetmiyorum; ama varsa ne yazık...
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP -3
Kolombiya’da Gerilla Örgütleri: ELN, ELP ve M-19
“YÜZYILLIK YALNIZLIK”I YIKAN GERILLALAR: FARC-EP* -1
“Ya bedel ödeyerek özgürlüğü fethedeceksin,ya da onsuz yaşamaya razı olacaksın” Jose Marti