Ağır tecrit, büyük direniş (Nubar Ozanyan)
Biz 5 Nolu Amed Zindanı’ndan tanırız faşizmin üniformalı generallerini ve kan yüzlü zindan bekçilerini! Özgürlük mahkumlarına intikam alırcasına en ağır işkencelerin nasıl yapıldığını çok iyi hatırlarız. Devrimin öncü ve önderlerine nasıl düşmanca yüklendiklerini iyi biliriz. Sadece memleketimizden değil, biz ağır tecrit koşullarını ve ölümcül duvar sessizliğini, Peru devriminin önderi Başkan Gonzalo yoldaşın 29 yıl süren direnişinden biliriz.
Yedi düvele adını işkenceci olarak duyuran Esat Oktay Yıldıran’dan biliriz faşizmin “büyük balık”ların peşine nasıl ilgi ve merakla düştüğünü. Yüz yıldır Türk devletinin sonlanmayan zindan politikasından, şiddetinden ve zulmünden biliriz Türk faşizmini ve zindanlarını. Faşizmin generalleri, işkencenin uzmanları devrimin önderlerini susturarak onlara boyun eğdirerek devrim ve özgürlük mücadelesinin sonlanacağını düşünür. Unuturlar “büyük balık”ların kılçıklarının büyük olduğunu, unuturlar faşizmin kursağında nasıl kalıp faşizmi nasıl boğduğunu.
Zindanlarda her devrimci tutsak, her özgürlük mahkumu faşizmin hedefi durumundadır. Ancak devrimin önderleri, özgürlüğün öncüleri, herkesten daha fazla ve her zamandan daha ağır açık hedef durumundadır. Onlara akıl tutulması en ağır psikolojik baskı ve işkenceler uygulanır.
PKK lideri, Kürt ulusal özgürlük gerillalarının önderi bir çeyrek asırdır, tek kişilik hücrede tek başına kalmaktadır. Ağır bir tecrit işkencesine maruz bırakılmaktadır. Bu durum bile başlı başına büyük bir zulümdür. Yakınlarıyla, avukatlarıyla görüşmemek, dışarıdan bir haber, bir selam bile alamamak, zulmün katbekat kabul edilmez halidir. PKK lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan tecrit, hukuk dışı olduğu kadar insanlık dışı uygulamadır. Bu utanç dolu zulme her zamandan daha güçlü karşı çıkılması gerekir. Bu, devrimci sorumluluktur. Onur ve vicdan sahibi herkes ayağa kalkıp tecrit işkencesinin üzerine yürümelidir.
Bu bitmeyen zulmün birinci nedeni Kürt halkının özgür bilincinin ve iradesinin kırılmak istenmesidir. İkinci bir neden ise Kürt halkından, onun yarım asırdır süren ulusal özgürlük mücadelesinden intikam alınmak istenmesidir.
Bir yarım asırdır Kürt halkı ve onun ulusal özgürlük gerillaları fazlasıyla kellesi kopmuş cellatlar, apoleti düşmüş generaller tanıdı. Hiçbiri başarılı olamadı. Ve hiçbir zulüm politikası, hiçbir imha edici teknoloji, kimyasal ve yakıcı gaz özgürlük yürüyüşünü durduramadı. Ve durduramayacaktır!
Kürt halkı vefalı bir halktır. Kadir kıymet bilir. Ne dostunu ne yoldaşını ne de fedailerini ve önderlerini unutur! Kürt halkına kimlik, kişilik, onur ve ulusal özgürlük bilinci kazandıran, adını ve mücadelesini dört parça Kurdistan’a on binlerce şehidin kanıyla yazan bir önderin konuşması, halkıyla ve yoldaşlarıyla buluşması önemlidir. Değerlidir.
Bugüne dek Türk faşizmin temsilcileri ve gardiyanları, Abdullah Öcalan’la her türlü iletişimi kesip onu sessizliğe mahkum edip suskunluğa gömmek istiyorsa onur ve vicdan sahibi herkes faşizmin bu zulmüne karşı durmalı ve ellerini kaldırıp seslerini yükseltmelidir.
Son Haberler
Sayfalar
Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-
Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.
Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.
Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)
İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.
Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…
Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor.
Fakir (Nubar Ozanyan)
Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.
Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı
Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.
Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!
Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.
Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama
Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.
6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.
İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”
Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR.
Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!
Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”
KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-
Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.