Cumartesi Ocak 18, 2025

AKP-MHP FAŞİST DİKTATÖRLÜĞÜNÜN K. KÜRDİSTAN’DA FİİLİ OLARAK UYGULADIĞI, SÖMÜRGE SİYASETİDİR.

Sömürge siyasetinin en belirgin özelliği, yerel halkın iradesinin gasp edilerek, yok sayılmasıdır. Bunun yerine, sömürgeci merkezi yönetimin doğrudan kendi memurlarını oraya yönetici olarak atamasıdır. Bunun adı bir dönem OHAL Valisi, sıkıyönetim komutanı, bölge müsteşarı oluyorken; bugün de Kayyum belediye başkanı, muhtar vs. vs. oluyor.

Günümüz koşullarında sömürge veya ezilen bağımlı uluslara, azınlıklara, baskı altındaki inançlara ve ezilen cinse karşısömürge siyasetinin aldığı biçim; aleni bir şekilde, koyu faşizmden başka bir şey değildir.

Dün de bugün de K. Kürdistan’da halkın, başta seçme-seçilme iradesi olmak üzere birçok temel hak ve yetkileri aleni bir şekilde gasp edilip, yok sayılıyor: Seçtiği millet vekilleri çeşitli gerekçeler oluşturularak tutuklanıp hapsedilirken; yerel yöneticiler olarak seçtikleri belediye başkanları ise; yine olmadık uyduruk gerekçelerle azledilip tutuklanıyor ve yerlerine de merkezi yönetimin kayyumları atanıyor.

Yerel yönetimler özgülünde uygulanan bu siyaset öylesine bariz bir şekilde sömürge siyasetidir ki yasalarca belirlenmiş olan usul Türkiye kesiminde ve diğer burjuva partiler somutunda, bir şekilde görevden alınan belediye başkanı yerine belediye meclisi kendi içinden birilerini yeni başkan olarak seçmesi şeklinde uygulanırken; K. Kürdistan’da belediye meclisinin bu hak ve yetkisi de gasp edilmek suretiyle, rafa kaldırılır.

Bunun en son örneğine Kepez ve Hakkari’de tanık oluyoruz. Tutuklanan CHP’li belediye başkanının yerine Kepez Belediye Meclisi kendi içinden birini yeni belediye başkanı olarak seçmişken; Hakkari’de, Belediye Meclisinin bu hak ve yetkisi gasp edilerek, yerine, devletin atanmış valisi,bu kez de belediye başkanı olarak atandı.

Kendilerinin mevcut yasalarına da aykırı bu keyfiyetin bir izahatı da yok! Zaten olması da gerekmiyor,çünkü keyfiyet, faşizmin bir diğer karakteristiğidir.

“Cumhur İttifakı İktidarı”nın küçük ve ama devletin birçok ‘derin odak’larının sözcüsü de olan ortağı faşist MHP’nin lideri, Hakkari’ye kayyum atanmasının ardından yaptığı grup konuşmasında, tüm Kürt belediyelerine de derhal kayyum atanmasını buyurabiliyor.

Bu, besbelli ki bir işaret fişeği. Yani önümüzde ki günlerde, başta Mardin Belediye Başkanı sayın Ahmet Türk olmak üzere, birçok belediye başkanın da yine malum uyduruk gerekçelerle görevlerinden alınıp, yerine kayyum atanması, hiç de sürpriz olmayacaktır.

Bir bütün olarak bu sömürgeci faşist uygulamalara karşı net ve kararlı tutumlar almak ve keza her biri somutunda bunlara karşı fiili direnişler örgütleyip sürdürmek; Türkiye ve K. Kürdistan somutunda yürütülen demokrasi mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

Bu, aynı zamanda kendisini ilerici, demokrat, sol-sosyalist ve komünist addeden tüm demokrasi güçlerinin ertelenemez tarihi görev ve sorumluluğunun da bir gereğidir.

Bu tarihi görev ve sorumluluk; kendilerini sol-sosyalist ve komünist addedenler açısından daha da farklı bir karakter arz eder. Çünkü bu kesimler Türkiye ve K. Kürdistan özgülünde kendisini dayatan “Birleşik Devrim Mücadelesi Stratejisi” gereğince, zaten yürütülmekte olan demokrasi mücadelesinin de birinci dereceden asli özneleridirler. Dolayısıyla da bu somutta ki görev ve sorumlulukları asla sadece “desteklemek” şeklinde ki bir tutum ve pratik ile sınırlı olamaz/olmamalı da. Bu bir demokrasi ve sosyalizm mücadelesiyse; o halde unutmamak ve de üzerinden atlamamak gerekir ki sol-sosyalist ve komünist güçler bu mücadelenin destekleyicisi değil; doğrudan önderi, tarafı ve katılımcısıdırlar.

Unutmamak gerekir ki faşizmin kerte kerte geriletilmesi ve nihayetinde yıkılması, işte tamamen bu mücadele hattında ki ısrar ve kararlılığa bağlıdır.

4039

Halil Gündoğan

Halil Gündoğan sitemizin köşe yazarıdır. Teorik ve politik konularda yazılar yazmaktadır.

Son Haberler

Halil Gündoğan

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)

Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...

Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6

 

13-15 Eylül 2024   ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1.  Gün

Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.

Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!

İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…

Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?

Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir

Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?

Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)

Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.

Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...

Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...

Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...

ne kadar güzel olurdu...

mecliste, belediye başkanlıklarında bir...

Öyleyse.... öyleye...

Hayeller.... söylemler...

Kitleler...

yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...

Gerçekler ise....

Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..

Hemi... hemi...

hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın

Tüm  kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale  geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve  keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi

Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.

Sayfalar