Perşembe Kasım 7, 2024

Ali Asker / İsmail Cem Özkan

Hozat’lı bir delikanlının atalarından duyduğu türkülere yaşadığı çağın ruhunu katarak yeniden üretmesi ile oluşur Ali Asker. Ali Asker devrime inanmıştır, devrimcidir. Bir gün gelecek eşit haklar içinde çok kültürlü bir ülkede yaşama hayalindedir. O Dersim’lidir. Acı ile yoğrulmuştur yakın tarih ve acıyı yaşayanlardan almıştır ağıdın, öfkenin nefesini. Henüz bitmemiş bir sürecin ara kuşağı olarak doğmuştur, zorunlu kalmıştır Elazığ'a göç etmeye. İyi ki de etmiştir, orada öğrenmiş ve yaşamıştır aşık geleneğini. Oraya gelen aşıklardan nefes almıştır, bilgi almış, onların önünde ilk sınavını vermiştir. İlk sınavını verdiğinde bir kahvede çay dağıtmaktadır. O emeği ile emeğin yardımı ile çıkacaktır, umudun merdivenlerinden.

O devrimcidir, devrimcilerin katledilmesini içinde yanan alevin yeniden dışarıya ezgiler ile vurmasını yaşamıştır. O artık şehir şehir, kasaba kasaba, köy köy, nerede bir direniş varsa, nerede bir örgütlü devrimci yapı varsa orada sahne alacak, içinden gelen ateşin ezgilerini sloganlar eşliğinde seslendirecektir. O kendi emeği ve gücü ile katılacaktır kavgaya ve hiçbir karşılık beklemeden, sürekli dayanışarak, hiçbir yardımı gözetmeden yola çıkmış ve yolda sesine ses katacaktır. O sadece yol parasına yola çıkmış, geri dönmeyi düşünmemiş bir devrimcidir ve o dönüşü olmayan yolda işkence tezgahında kaybettiği kardeşinden sonra yurt dışına sürgüne gidecektir, çünkü düşman onu yakalasaydı kardeşinden farklı bir sonuç beklemiyordu. Yoldaşları işkence tezgahlarında, darağacında, direnerek dağda vurulmuş, öldürülmüş ve o sürgünde onların öfkesini, acısını, beklentisini ezgiye dökmüş söylemiş dayanışma gecelerinde, devrimci etkinliklerde sahneden seslenmiş, sahne bulamadığı zaman evinde besteleri ile seslenmiş, o sadece ezgileri ile yol almış devrimcidir ve devrimci olmanın gereğini yapmış, elindeki nota ile saldırmış karanlığa…

O bir devrimcidir, devrimci yolda düşenlerin olduğu yerde düşenlerin arkasından ağıt yakmamış, sadece öfken ile umudu birleştirmiş... O içinde beslediği büyüttüğü umudunu sürekli ezgilerine aktarmış, aktarmakla kalmamış seslendirmiş. Seslendirmek isteyenlere de izin vermiş bir alçak gönüllüdür. O devrimci dayanışmanın, devrimci olmanın ne olduğunu yaşamı ile kanıtlamıştır. O sıradan bir askerdir, o bir neferdir, o bir sanatçıdır. O büyük laflar etmemiştir, inandığını söylemiş, elinde olan teoriye uygun bir dünya hayal etmiş ve o hayalini hayata geçirmek için mücadele etmiş bir devrimcidir. O devrimci bir sanatçıdır ve üretmeye devam etmektedir. En umutsuz olduğunda bile yeniden umut bulmuş, en küçük tohumdan bir orman olacağını bilerek bakmış hayata.

“Yemeden içmeden mahrum kaldıysak 
Her zaman zayıftan yana olduysak 
Varımız yoğumuz hepsini serdiysek 
Gelecek aydınlık günler içindir.”

 

Ali Asker 50. satan yılını kutluyor, selam olsun devrimcilere, selam olsun devrimci yolda yürüyenlere, selam olsun düşenlere, selam olsun varlıkları ve ruhları ile aramızda olanlara, selam olsun Ali Asker’e…

 

İsmail Cem Özkan

25627

BAŞKALDIRININ -ÖN- DEĞERLENDİRİLMESİ[*]

“Ve bizim bir haziranımız

Bir yıl kadar yetecektir dünyaya

Çünkü yoğun ve ateşle yaşanmış

Çünkü ellerimiz, başımız ve kanımız

Hayasız pençelerini kokuyla gizleyen

Bir olgu olmayacaktır sana

Ölülerimiz toplanacaktır

Doldurulan bir kıyı gibi.”[1]

 

Erdem Aksakal’ın, “2011 yapımı ‘Ya Sonra’ filmine, Özcan Deniz aşkını şu sözlerle anlatarak başlar. ‘Masallar neden en güzel yerinde biterler? Sonra ne olur bilinmez. Biz de masallara göre sona geldik. Peki ya sonra?’

KENTİ (YOKSULLARINDAN) “TEMİZLEMEK”…[1]

“Ahlâk ve para aynı çuvala girmez.”[2]

Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım, bugün İstanbul’un en “in” mekânlarından sayılan Erenköy-Göztepe arasında geçti. O yıllarda İstanbul’un tartışmasız bir numarası Teşvikiye- Nişantaşı-Osmanbey karşısında biraz “ikinci sınıf” sayılan, ancak “sayfiye” olarak muteber, bizim gibi yaz-kış kalanların hafiften “taşralı” muamelesi gördüğü, ama geceleri Bağdat caddesinde “anahtar teslim”ine yarıştırılan lüks, spor arabalara bakıldığında, geleceğinin “parlak” olduğunu sezdiren, üç katlı apartmanlar diyarı…

KÜRDİSTAN ULUSAL KONGRESİ VE BDP’NİN TÜRKİYELİLEŞME SİYASETİ

Herşeyin içinin boşaltılarak hızla tüketildiği bir çağda yaşıyoruz. Post-modern bir cehalet her yanımızda. Düşüncelerimizin, yaşamlarımızın, ilişkilerimizin, eğitimlerimizin hatta gıdalarımızın içi boşaltılmış ve global ekonomik sistemin ihtiyacına göre yeniden düzenlenmiş durumda. Wachowski Kardeşlerin unutulmaz filmi Matrix’te anlatılan insanı metalaştıran sanal düzenin bir benzeri hepimize dayatılmış.

ANNEME İnci Taneme

“Bu akşam, annem kamerada seninle konuşmak istiyor” diye mesaj geldi erkek kardeşim Nuri’den. Bir arkadaşa misafirliğe gidecektik. Erteledik. Bilgisayarın başındaki yerimizi aldık.  Ben, Nuran ve Ezgi… Ekranın gerisinde annem ve kardeşlerim… Selamlaşıyoruz. Annemin gözlerindeki mutluluk tarif edilir gibi değil. Yüzünde bir çocuk sevinci.  

“Nasılsın anne, nasılsın babaanne?”

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!! Hasan Aksu

Haksiz emperyalist savaslara karsi, halklarimizin hakli ozgurluk ve bagimsizlik savasinin yaninda olalim!!!

OLASI BİR YAĞMA SAVAŞI ve “ÜÇ VAKTE KADAR”

 

6/7 Eylül 1955 kan-gözyaşı ve ölüm

               Ermeni soykırımı tarihinin ilk evresi, Osmanlı imparatorluğu hakimiyeti altında yaşayan Ermenilere karşı Abdülhamit döneminde uygulanan katliam ve baskılar ile başlamaktadır.1896 yılına kadar birçok vilayette yapılan katliamlarda yüzbinlerce insan öldürülmüştür.Bir ulusun yok edilmesinin ikinci evresi 1915 yılında İttihat-Terakki hükümetinin 1,5 milyon insanın ölümüne sebep olan yeni bir yüzyılın başlangıcında ilk SOYKIRIM olayıdır.Üçüncü ve son devresi ise Ulus devleti inşasında kurulan TC,yani Kemalist Türkiye'sinde azınlıklara karşı uygulanan politikalar sonunda  b

İzzettin Doğan asimilasyoncu bir düşkündür

 

Fethullah Gülen’le hangi menfaatler ve çıkarlar karşılığında olduğu belli olmayan bir ortaklığa soyunup, aynı arazi üzerinde Cami, Cemevi ve Aşevi yapılması işbirliğini gururla anlatan, asimilasyonun gönüllü bir neferi olan İzzettin Doğan bir düşkündür. 

Kapitalizmin Sosyalizmi İçerden Ele Geçirme Çizgisi Olarak Modern-Revizyonizm Ve Dust Bowl Sendromu

 
 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL'IN SUÇU?

 

1. Pir Sultan, dinsizdir, namaz kılmaz, ramazan orucu tutmaz.

 2- Şeriata aykırı söz söylüyor ve davranış sergiliyor.

 3- Müslümanlara Yezit diyor ve şarap içiyor.

 4-Ayin-i Cem adında gizli toplantılar yapıyor.

 5- Safevi taraftarı ve Kızılbaş taifesinden, Devlet-i Ali düşmanıdır.

 6- Rafızi kitaplar bulunduruyor, okuyor ve okutuyor.

BARIŞ NE YANA DÜŞER USTA ...

 

Emperyalist ABD haydudu ve beraberindeki kan emiciler, Suriye’ye saldırı hazırlığı içindeyken, "barış”tan söz etmek abesle iştigaldir. Etrafin emperyalist ve kapitalist haydut devletlerle sarılmış ve kan emici kapitalist sistem yaşatılmaya devam edilirken, "kardeşlikten", "barıştan" söz etmek büyük bir aldatmacadır. Emperyalist ve gericiliğin vahşi saldırılarıyla içiçe yaşayan, kitlesel katliamlara uğrayan ezilen halklar ile dalga geçmek demektir.

Sayfalar