Barbara Anna Kistler...(Nubar OZANYAN)

Adına Kürtçe ve Zazaca türküler yakılan, mısralar dizilen, roman ve öykü yazılan İsviçreli bir enternasyonal devrimci kadındı, Barbara Anna Kistler.
Onu İsviçre’nin Alplerinden alıp Dersim dağlarına götüren tutku düzeyindeki sevda, devrimin kendi ülkesinden daha önce gelişeceği fikriydi. Onu kayak merkezleriyle ünlü İsviçre’den çekip alıp Pülümür’ün karlı dağlarına yürüten güç, proleter enternasyonalizm idealiydi. O, bir devrim serüvencisiydi. İnessa Armand’ı Fransa’dan Sovyet devrimine yürüten devrim serüveni gibi…
Barbara yoldaşı önce devrime, sonra dağlara tutku düzeyinde bağlayan, genç komünist önder İbrahim Kaypakkaya’nın devrimci fikirleriydi.
Gerçek adı Barbara Anna Kistler, parti ismi Kinem olan enternasyonalist yoldaşın kaybı, onu tanıyan ve tanımayan her devrimcide büyük hüzün yarattı.
Şehit düştüğünde tek başıma kaldığım hücremde asılı duran beyaz mont her gün gözüme kara bir mont gibi görünerek içimi üşüttü. Sanki Pülümür’ün karlı dağlarında donan o değil de bendim.
Pülümür dağlarında bir yandan düşman saldırısını püskürtmek ve izini kaybettirmek, diğer yandan donmak üzere olan üç yoldaşını kurtarmak için olmadık fedakarlık yaparak kendini unutan Barbara oldum. O günden bugüne yaz ortasında bile üşüyen Barbara oldum.
Barbara yoldaşı 1993 yılının 7 Şubat’ında kaybettik. Donmak üzere olan yoldaşlarını kurtarırken kumral teninin altındaki iç organları daha fazla dayanamadı. Ağır zatürre oldu. Köylülerin donmaya karşı en iyi bildikleri koyun postuna sarmaları da yetmedi.
Barbara yoldaş, Sovyet devrimine hesapsız katılan Fransız kadın devrimci İnessa Armand gibi gözlerini dağların doruklarında yakılan isyan ateşine çevirdi.
Yüreğine ateş düşenin sevdasını hangi fırtına durdurabilir. Zemheride, boranda yürürken geleceğin aydınlık günlerini belki de en çok gören Barbara’ydı. Onu farklı ve özel türden bir insan kılan da buydu.
Herkesten daha fazla hesaplaştı, herkesten daha fazla istedi. Bunun içindir ki, gözlerini Dersim’in dağ doruklarına dikerek yüreğini Munzur’un çağlayanına bıraktı.
En az kendisi, en çok yoldaş olan Barbara, doğmadığı topraklarda, göremeyeceği özgür günler için dövüştü. Olağanüstü bir direniş sergiledi. İşkence gördü, zindanlarda uslandırılmak istendi. Mahkemelerde “Beni ancak enternasyonal proletarya yargılayabilir” derken faşist mahkeme heyeti, Barbara yoldaşın ne demek istediğini dahi anlayamadan yargısını verdi. Zindanlarda her devrimci tutsağın yoldaşı oldu. Bundandır ki, herkesten fazla sevgi gördü.
Barbara yoldaşın İsviçre’de amacına uygun yaşam ve çalışması kendisine yetmedi. Dünyayı, Ortadoğu’yu daha yakından okumaya, anlamaya, çözümlemeye başladıkça yönünü ve yürüyüşünü devrimin sert gelişen topraklarına vermek gerektiği kararını verdi.
Ne çarmıha gerilmeler, ne göstermelik İstanbul yargılamaları ne de “seni bir daha bu topraklarda görürsek…” tehditleri Barbara’yı durdurmadı.
Bilinci uyanmıştı, çizili sınırlar hareketini durduramazdı artık. “Yarın bugünden daha fazla devrimin ve özgürlüğün olmalıdır” diyerek yürüyüşünü hızlandırdı.
Hiçbir kelimenin gizleyemediği, hiçbir uzlaşmacı teorinin karartamadığı kapitalizmi genç yaşında tanımıştı. Kendi ülkesinin, İsviçre’nin sömürgeleştirip varlıklarını talan etmeye, halklarını köleleştirmeye, yönetimlerini diktatörleştirmeye çalıştığı ülkeye giderek demokratik halk devrimi ve sosyalizm ideallerini gerçek kılmaya çalışması, enternasyonalizm fikrinin Barbara rengidir.
Dersim, Kürdistan’ın ters açan lalesidir. Kürdistan topraklarında gerillacılık yürüten her savaşçının hayalinde mutlaka Dersim’e gitmek vardır. Başûrlu, Rojhilatlı, Rojavalı sayısız gerillayla karşılaştım orada. Onları Dersim sevdasına çeken bu büyüleyici sır ancak Dersim’e gidince anlaşılır.
Barbara’nın gerilla hayali hem herkes gibi hem de bambaşkaydı. Daha ilerde ve yukarıda enternasyonal fikrin dağlara taşınmasıydı…
Sokaklara bakıyorum… Sokaklarda, fabrika önlerinde ve Kürdistan’da küçük küçük damlalar birikiyor. Herkes soru soruyor, bir şeyler arıyor. Kimse memnun değil gidişattan.
Rüzgar belli bir süre sonra yine yeniden bizden, ezilenlerden yana esiyor. Bu rüzgar dağların kokusunu sokaklara, fabrika önlerine, amfilere taşıyor.
Bugün Barbara’nın Alplerden Munzur’a yürüyüşünü hatırlamak için daha fazla nedenimiz var. Barbara nasıl ki, Şubat’ın ayaz ve tipisini, enternasyonalizmin ateşiyle tersine çevirdiyse, Barbaralaşarak faşizmin karanlığını ezilenler için aydınlığa çevirebiliriz.
Çiçekler içinde devrimin uyuyan güzeli, bedenini Pülümür dağlarına teslim ederken, onun devrim ideali mutlaka başka bir şekilde geri dönecektir.
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.