Cumartesi Mart 1, 2025

Birleşik Mücadelenin Önemi Giderek Artıyor

Nihai hedefimiz devrimdir. Yasal ve yasa dışı tüm eylemlerimiz devrimin gerçekleşmesi içindir. Devrimin öncü kurmayı ola-rak parti, işçi sınıfı önderliğinde toplumun tüm bağlaşıklarını örgütleyerek, belirlediği stratejinin yol göstericiliğinde devrimi gerçekleştirir.

Devrim uzun soluklu bir mücadeledir. Yenilgiler ve zaferler diyalektik bütünlük içinde ilerler. Felsefi olarak  zıtların birliği olan bu bütünlük mücadelenin zengin yol ve yöntemlerini ret etmez. Aksine sınıf mücadelesi, tüm mücadele alanlarının sonunda tek bir potada da toplanmasıdır. Partinin  kurmay olmasının esprisi de burada  yatar.  Parti,  temel  örgütlenmesinin yanında, oluşturduğu tüm yan örgütlerle güçlenir ve mücadeleyi ileri taşır.

Koronavirüs salgınıyla birlikte insan-ların önemli bir bölümünün bu hastalığa yakalanması,  binlercesinin  hayatını  kaybetmesinin önüne geçilememesi düzenin sağlık siteminin doğrudan sonucudur.  Salgınla birlikte derinleşen ekonomik krizin tüm yıkıcı etkisi işçi sınıfına ve ge-nel olarak emekçilerin sırtına yıkılacaktır. Sermayenin bu krizden etkilenmesi esas olarak artı değer sömürüsünden elde ettiği karın bir süreliğine daralmasından ibarettir. Merkezi sosyalist bir ekonomi de bunun  böyle  olmayacağı  geçmiş  sosyalist devlet sitemlerinden bilinmektedir. Gerek dünya da gerek ülkemizde her şeye yön veren sermeye olduğu için yıkımların  sonuçlarının  bu  kadar  büyük olması, tekellerin tüm zenginlikleri kendi ellerinde  toplaması  ve  toplumsal  paylaşımda emekçilere sadece çalıştıkları sürece ücret ödemelerinden kaynaklanıyor. Salgın  sonrası  AKP  iktidarı  ekono-minin yeniden toparlanması gerekçesiyle patron ve büyük tarım işletmelerinin lehi-ne ne varsa hayata geçirmeye çalışacaktır. Daha  şimdiden  “torba  yasa”  adı  verdiği  birçok  uygulamayı  meclise  getirmeyi planlayarak bu adımı atmış bulunuyor. İşçi sınıfı ve genel olarak tüm emekçilerin yıkıma karşı mücadelesi ancak ve ancak örgütlü bir mücadeleyle büyütülebilir. Bu, kendiliğinden olmayacaktır. Lokal di-renişler ve kendiliğinden hareketin başarı şansı yoktur.

Devrimci hareketin örgütlülüğü ve işçi sınıfı içindeki gücünün bilinmeyen tarafı yoktur. Türkiye devrimci hareketi, şu ya da bu nedenden dolayı sınıf mücadelesinin  ve  toplumsal  mücadelenin  oldukça gerisinden  geliyor.  Sendikalardaki  gücü, fabrikalardaki  örgütlülüğü,  semtlerdeki gücü biliniyor. Birbirine yakın örgütlükler ve etki gücü süreci tek başına karşılamasına yetmeyecektir. Bu  durum  eylem  birliklerini  ve  hatta uzun vadeli ittifakları zorunlu kılıyor. TDH,  50  yıllık  mücadele  tarihinde  irili ufaklı birçok eylem birliği yaptı. Bunların bazıları uzun sürdü, bazıları ise çeşitli nedenlerden dolayı fazla uzun ömürlü olmadı. Toplamda önemli bir birikim ve tecrübeye  sahibiz.  İşe  nasıl  ve  nereden başlayacağımız bellidir. Sürecin getireceği yıkım  toplumsal olarak henüz yeterince hissedilir olmasa da, bunun uzun sürmeyeceği de açıktır. Sürecimiz tıpkı Lenin’in “Ne Yapmalı”da dile getirdiği gibi: “kaynamış bir grup halinde, sarp ve zorlu bir yolda birbirimizin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak yürü...”meliyiz. “Düşman tarafından her yandan sarılmış durumdayız. Ve bunların ateşi altında hemen hemen hiç durmadan ilerlemek zorundayız.”(Lenin Ne Yapmalı, sf:15) Birlikte yürüyeceğimiz zeminler yaratmalıyız.

Evet, eylem birliklerinin özü ve ruhu tam da Lenin’in dile getirdiği gibi “bir birimi-zin ellerine sıkı sıkıya sarılmış olarak” yürümek değil midir? Tam da böyledir. Bir hedef ve amaç için bir araya gelmiş, aynı payda da birleşenlerin birlikte yürümesi-dir eylem birliği. Her eylem birliği ya da ittifak sadece zayıf olduğumuz için bizi bir araya getirmez. Öyle dönemler olur ki, düşmana son darbeyi vurmak için de bir araya geldiğimiz dönemlerde olacaktır. Bu tamamen mücadelenin o anki durumu, güç dengesi ve düşmanın durumuyla ilgilidir. Örneğin  birleşik  cephe  böyle  bir  temel ittifaktır. İşçi köylü temel ittifakı üzerinde yükselen ve toplumun geri kalanlarını KP’nin öncülüğünde birleştirilmesidir.

Şimdi çok daha zaruri olan eylem birliği özgün yanları olacaktır. Salgın öncesi de sorun olan yoksulluk, işsizlik, sağlık sorunu, kadın ve gençlik sorunu, köylülük ve  hapishane  sorunları  ve  çevre  sorunu koronovirüsle birlikte toplumsal acil sorunlar olarak önümüzde durmaktadır. Yıkımın getirdiği sonuçlar toplumsal bir  hareketliliği  beraberinde  getirecektir. Bunun için müneccim olmaya gerek yoktur.  İlerici  ve  demokratlar,  ekonomistler ve hatta burjuva çevreler bunu ön gördüklerine göre devrimcilerin bunu öngörme-meleri zaten beklenemez. Birleşik mücadele (eylem birliği ya da ittifak) tartışmaları ilkesel sorunlar üzerinden yürütülmemelidir. TDH olarak her bir birleşen,  birbirinin  hassasiyetlerini  aşağı yukarı biliyor. Kimin hangi tartışmaya ne tepki vereceği bilindiği için  hedefleri belli bir program çerçevesinde bir araya gelip, anlaşarak eylem birliği hayata geçirilmeidir. Eylem birliği ilk bir araya gelenlerin oluşturdukları hedef ve çalışma tarzını ka-bul eden her devrimci, ilerici ve demokrat çevre,  parti  ve  örgütlere  açık  olmalıdır. Eylem birliğinin HDK’yi içine alacak şekilde ilk adımda birleşenler arasında ol-masına özel bir önem vermek gerekir. Bu-nun yansımasının T. Kürdistanı’na olacağı düşünüldüğünde HDK önemli bir birleşen olmalıdır. Keza halk evleri, çevre dernekler ve bazı sendikaların da yer alması için girişimler gerçekleştirilmelidir.

Birleşik Mücadelenin Önemi Giderek Artıyor! Yıkımın getirdiği sonuçlar toplumsal bir hareketliliği beraberinde getirecektir.

              Nisan 2020

              Özgür Gelecek

5026

Devrimci Demokratik Kamuoyuna ve Halkımıza!

KOMÜNİST ÖNDER İBRAHİM KAYPAKKAYA’YI ORTAK BÖLGESEL GECELERLE ANACAĞIZ!

Çakma komünistler! (Deniz Aras)

Her genç Kaypakkayacının biraz da alaycı bir alaycı mutlaka karşılaştığı bir cümledir “Köylü devrimcisi”! Kastedilen elbette İbrahim Kaypakkaya ve onun görüşlerini savunanlardır. Bu tanımı yapanlar için zaman mefhumu sanki bir avantaj olarak kullanılır. Zaman geçtikçe Kaypakkaya’nın görüşlerinin eskidiği sanılır ya da umulur. Kaypakkaya artık eskide kalmıştır ve şimdi “yeni şeyler” söyleme zamanıdır!

Siyasi Tutsakların Tecridi Kırma Mücadelesinin Neresindeyiz? (Yorum)

Emperyalist kapitalist sisteme karşı mücadele eden devrimcilere, komünistlere karşı hemen her ülkede gözaltı ve tutuklama sistematik bir şekilde devam ediyor.

Bu sistematik durum, bu faşist devletler nezdinde tutuklananların her gün daha da derinleşen br şekilde tecrit altında bırakılması anlamına da geliyor.

Egemenler dünyanın dört bir yanındaki devrimci ve komünistlere dönük saldırılarını, katletmekle bitiremediğinde esir alma, tutsaklar üzerinden muhalif güçleri, toplumu sindirme, hapishaneleri bu sindirmenin en önemli aracı haline getirmek hedefiyle yürülüğe sokmaktadır.

Artsakh (Dağlık Karabağ) Tehciri: Stalin Düşmanlığı ve Sosyalizme Saldırı

Uluslararası alanda sömürü, baskı, saldırı ve ilhaklar son dönemlerde katbekat artmış ve katmerli boyutlara tırmanmıştır. Emperyalist devletler ve onların güdümündeki gerici devletlerin, tüm ezilen sınıflar ve toplumlar üzerindeki saldırı furyası, had safhaya ulaşmış durumda. Öyle ki, uluslararası hakim sistem bir taraftan mevcut sorunların bedelini giderek ezilen yığınlara ve mazlum uluslara daha fazla yüklerken diğer taraftan saldırılarını da daha acımasız ve daha şiddetli boyutlara tırmandırmış durumdadır.

Garod – “Hasret” (Nubar Ozanyan)

Halkların coğrafyaları suç ve cinayet örgütü gibi çalışan devletler tarafından zorla boşaltılıyor. Soykırım, işgal, tehcir zulmüyle toprakları cehenneme dönüşen halklar; belirsizliğe, bilinmezliğe, karanlığa doğru zorla sürülüyor. Boyunlarında geleceksizlik zinciriyle birlikte adına yaşamak denilen zulme mahkum ediliyor.

Gerilla, haktır ve halktır (Nubar Ozanyan)

Sınırları ateşten ordularla kuşatılmış her dört parça toprakta, yaşam ve var olma hakkı ellerinden zorla gasp edilmiş Kürt halkının, direnme ve isyan etmekten başka çıkış yolu var mıdır? Kürtlere, ezilenlere kıyamet yaşatılırken her bir karış toprağına ölüm yağdırılırken, en dezavantajlı koşullar altında gerilla, çıplak elleri ve cesur yürekleriyle özgürlükleri uğruna savaşmaya devam ediyor.

TURAN TALAY’IN ANISINA…

Onu maalesef ki çok erken denilebilecek bir yaşta, henüz 68’indeyken, 11.10.2023 tarhinde yitirdik. Bu ani ve erken ölümü tüm sevenlerini, yoldaşları ve dostlarını derinden sarstı ve acılara boğdu.

Akciğer kanserine yakalanmıştı. Hastalık, özelliklede ikinci kez nüksettikten sonra çok hızlı ve sinsi bir şekilde gelişti. Öyle ki doktorların her şeyin normal göründüğünü söylediklerinin kısa bir süre sonrasında yapılan muayende, kanserin kafaya sıçradığı ve de yayıldığı tespit edildi. Artık tıbben yapılabilecek bir şey de yokmuş. 

Emperyalist Kamplar Arasına Sıkıştırılmış Bir Halk: Filistin

Filistin-İsrail sorunu olarak bilinen ve esas olarak da Filistin topraklarında İsrail'in kurulmasının teorik ve politik temeli 1890'lı yılların sonunda atılıyor. 1. emperyalist paylaşım savaşıyla koşullar olgunlaştırılıyor. 2. emperyalist dünya savaşı sonrası ise emperyalist burjuvazi, Filistin'i parçalamayı ve orda İsaril devleti inşa etmeye karar veriyor ve bunu Filistin halkının soykırıma uğratma pahasına gerçekleştiriyorlar. Alman emperyalizmi tarafından soykırıma uğratılan yahudi halkı, bir başka ulusu (Filistinlileri) soykırıma uğratarak kendi ulusal varlığını inşa ediyor.

Hazan Ayının Şehitleri

Kasım, proletarya partisinin en değerli kadro, komutan ve savaşçılarının katledildiği aylardandır.  Hüzün ve öfkenin birlikte yaşandığı aydır. III. Konferans delegelerini, komünist önder Mehmet Demirdağ’ı ve Aliboğazı şehitlerini hep bir hazan ayında kaybettik. Zafere açılan kapıyı adım adım aralayan, özgürlüğe giden yolu damla damla döşüyen Kasım ayı şehitlerimiz tarihin yüceliğine kavuşanlardır. Onlar, yarınların mutlak yenenleri olarak yazılacaktır parti ve devrim notlarımıza.

“Durum İyidir, Gerçekler Devrimcidir”

Yaşadığı dönemin özelliklerini anlayarak, savaşın hükmüne, zorun değiştirici rolüne inanan, sınırlı yaşamını sınırsız davaya adayan önder yoldaş Mehmet Demirdağ ölümsüzdür! Özgürlüğü ve kurtuluşu herkesten ve her şeyden daha fazla isteyen bu uğurda emeğin eğittiği bilinçle savaşarak şehit düşen proletarya partisinin dördüncü genel sekreteri Mehmet Demirdağ yoldaşı üstlendiği öncü pratik ve önder duruşuyla tanırız.

Yalım Nubar’dan Ozanyan Nubar’a Süren Hikaye Bizim!

Botan’dan Yozgat’a dek uzanan toprakların bağrından çıkıp İstanbul Ermeni yetimhanelerinde okumaya gelip, orada bilge önder İbrahim Kaypakkaya yoldaşın devrimci görüşleriyle tanışan ve tutkuyla bağlanan yoksul Ermeni çocukların hikayeleridir, Ermeni devrim şehitlerimizin hikayeleri.

Onları doğdukları topraklardan koparıp buruk ve sancılı bir şekilde İstanbul yollarına düşüren tarihsel gerçeklerin yanında yokluk ve yoksulluktur da. Onları İstanbul yolculuğuna çıkaran çaresizlik, yalnızlık, sahipsizliktir.

Sayfalar