Pazartesi Mart 31, 2025

“Devletin Kıskacında Halk Gençliği”

T.C Devleti kurulduğu günden bu yana kendine muhalif kesimleri katletmekte bir sakınca görmemiş, bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. Ancak bazı kesimlerde, devlet olanca gücüyle saldırsa da toplumsal muhalefet dinmemiş, şanlı direnişlerle devletin katliamlarına karşı halkın direnme ruhu sönmemiştir.

Topuyla, tüfeğiyle gerçekleştirdiği saldırılarla istediği politikayı gerçekleştiremeyen devlet, saldırılarının sistemini değiştirmiş, bireylerin yanı sıra toplumun kültürel değerlerini de hedefine almıştır. Direnişçi yapısıyla öne çıkan yerlerde kültürel değerleri yozlaştırma, halkı, inançlarını inkâr ve asimilasyon politikalarına girişmiştir. Yoksul ve emekçi kesimin yoğun olarak yaşadığı mahalleler devlet nezdinde her zaman sorun olarak görülmüştür. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin ve halkın can bedeli mücadeleleri ile kurulan, adını 77'nin kanlı 1 Mayıs'ından alan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül'de devletin yıkım saldırısı ile karşı karşıya kalmış, ancak şehitler vermek pahasına mahallesine sahip çıkmış ve bir direniş geleneği yaratmıştır.

Devlet, katliamlarının ardından yozlaştırmaya, yok etmeye yönelik politikalarına devam etmektedir. Bu yıkım saldırısı bugün kentsel/rantsal dönüşüm adı altında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Açıktan saldır-a-mayan devlet, halkımızın değerlerini yozlaştırmaya, halk gençliği çeteleşme, uyuşturucu gibi yoz kültürlere çekmeye çalışmaktadır. 94'lü yıllardan itibaren mahalleye birçok pavyon açılmış, kahvehaneler polisin korumasıyla kumarhanelere evirilmiş, işsiz olan halk gençliği çeteleştirilerek  bir uyuşturucu rantı oluşturulmaya başlanmıştı. Devrimciler ve mahalle halkı tarafından pavyonlara yaşam hakkı tanınmasa da kumarhaneler, uyuşturucu ve çeteleşme hala gündemde duran sorunlar arasındadır.

Faşist devlet beslediği çetelerle halka zorbalık yaparak, değerlerini, kültürlerini yozlaştırarak sindirmeye, halkı kendi evinin içine kapamaya çalışmaktadır. Komşusuna, çevresine yapılan bir saldırıya "bana gelmesinde ne olursa olsun" diyen bir toplum modeli yaratma çabasındadır.

Ancak 1 Mayıs Mahallesi temelleri sağlam, köklerini unutmayan ve zihninde yaşananları canlı tutan bir mahalledir. 1 Mayıs halkı bugün sorun olarak yaşadığı bu tablonun kısa bir sürede üstesinden gelebilecek bir bilince, tarihsel deneyime sahiptir. Mahalleye, halk gençliğine yönelik yapılan her saldırıda bir olup düşmana karşı gelebilecek direniş ruhuna sahiptir. Çelik aldığı suyu unutmamıştır henüz.

Bunun son örneklerinden birini, Gezi İsyanı sırasında görmek mümkündür. Ezilen, sömürülen işçi, emekçi, LGBTI, öğrenci vb toplumun her kesiminden insanlar, sokaklara dökülmüş, günlerce egemenlerin uykularını kaçırmıştır. Gezi İsyanı Taksimde başlamış, kısa sürede ülkenin her yanında kendini sokaklara dökülen milyonlarla ortaya koymuştu. 1 Mayıs Mahallesinde de halk isyanın hemen her gününde sokaklara inmiş, binlerce kişilik kitlelerle yürümüştü.

Son dönemde apolitik olarak değerlendirilen halk gençliği de, Gezi İsyanının en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur. Devlet tarafından gerek medya kurumları gerek eğitim sistemiyle kirli politikalar empoze edilmeye çalışılan, apolitize bir ortama itilmeye, sınıf gerçekliğinden koparılmaya çalışılan halk gençliği, faşist devlete cevabını meydanlarda dövüşerek, barikat barikat direnerek vermiştir.

Sokaklara inen, faşistlere alanları dar eden halk gençliğinden biri de Mehmet Ayvalıtaş'tı.

Taksimde yapılan polis saldırılarına karşı 1 Mayıs Mahallesinde gerçekleşen eylemde yerini alan Mehmet Ayvalıtaş, kitlenin otobanda yolu kestiği sırada sivil faşistlerce üzerine sürülen aracın altında kalarak katledilmişti.

Kuruluşundan bu yana, devletin sürekli, sistematik saldırısına maruz kalan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül ruhundan vazgeçmediğini bir kez daha göstermiştir.

Bugün bir kez daha mahallemizde yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya geçit vermeyeceğimizi haykırmak için Cuma Gül'den, Hüseyin Aslan'dan, Hüseyin Çaparoğlu'ndan, İsmail Poyraz'dan, Hasan Yıldırım'dan Mehmet Ayvalıtaş'a uzanan şehitlerimizin bizlere bıraktığı kızıl bayrağı yükseltmek için dayanışmayı büyütelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim.

1 Mayıs Mahallesinden ÖG Okuru

89054

Misafir yazarlar

Güncele iliskin yazilariyla sitemize katki sunan yazar dostlarimiza ait bölüm

Son Haberler

Sayfalar

Misafir yazarlar

Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -2-

Son yıllarda, emperyalist savaş tehlikesinin zemininin güçlenmesine paralel, dünya genelinde ırkçı hareketlerin ve partilerin dikkat çekici boyutta güçlendiğine vurgu yapmış, bu yükselişin, sadece belirli demografik gruplarla sınırlı kalmadığını, kadınları da içine aldığını gördüğümüzü ifade etmiştik.

Peki, kadınlar neden bu tür hareketlere katılıyor? Bu sorunun yanıtı, birçok faktörün karmaşık bir birleşiminde yatıyor.

Faşizmin Yüzünü Örten Çirkin Bir Maske (Nubar Ozanyan)

İttihatçı Türk kompradorları, ekonomik-mali-siyasal krizden bir türlü kurtulamıyor. Faşizmi maskeleyen kaba uydurma parlamentoyla bile ülkeyi yönetemiyor. Zorbalık her taraftan fışkırıyor. Kötülük ve çirkinlik her yerde bütün utancıyla görülüyor. Dağda, köyde, sokakta Kürt ve emekçi kanı dökmekten çekinmeyenler dünyanın gözü ve kulağının üzerinde olduğu parlamentoda bile Kürt kadın parlamenterin kanını dökmekten çekinmiyor. Zorbalık, pervasızlık, yasa, hukuk tanımamazlık ayyuka çıkmış, had safhaya ulaşmıştır.

Emperyalist haydutlar, 3.Dünya savaşı hazırlıklarını yoğunlaştırmakla meşgul…

Bazı sol-sosyalist ve kendilerini komünist addeden kesimler hâlâ (evet, hâlâ) bir 3. Dünya Savaşı çıkacak mı çıkmayacak mı ve keza “süreci belirleyen esas etmen savaş mı devrim mi?” ikilemi girdabında, adeta miskince bir fikirsel jimnastik rehavetiyle, sorunu ele almaya devam ede dursunlar; fakat süreç, maalesef ki hem de çok hızlı bir şekilde, o istenmeyen malûm sona doğru ilerliyor. 

Fakir (Nubar Ozanyan)

Yaşamı boyunca hep yokluk ve fakirlik içinde yaşadı. Bundandır ki arkadaşları ona “Fakir’’ dedi. Ne zaman biraz dünya nimetlerine yakın olan olanaklara sahip olsa o yine fakir yaşamından ayrılmadı. Yaşamı fakir, bilinç ve yüreği zengin olan Nubar Ozanyan en alttakilerin, yoksulların, mazlumların yoldaşı olmaktan bir an olsun geri durmadı.

Servet Vergisi ve Sermayenin Olmayan Vijdanı

Bugünlerde de toplumsal eşitsizlik sermayenin birikimine ve merkezileşmesine koşut olarak artınca, zenginlerden servet vergisi alınmasını dilendirenlerde çoğalmaya başladı.[1] Servet vergisi, toplumsal servetin  belli ellerde birikmesinden bu yana ara sıra gündeme getiriliyor. Zaman zaman kısmen de uygulanmıştır. Örneğin savaş dönemlerinde vb. Yine ABD'de, 1960'larda 400 zenginden %53 oranında vergi alınmıştır.

Inger Nubar Can, Hewal Nubar, Nubar Yoldaş’a!

Halen pek çoğumuzun inanmak istemediği Nubar Ozanyan’ın ölümsüzleşmesinin 7. yılında, onu bir kez daha saygı ve sevgi ile anarken, şehadetinin yıldönümünde onu anlatmak da bizim için en zor yazılardan olacaktır.

Rusya / Ukrayna Savaşında Yeni Bir Aşama

Savaşın Rus topraklarına doğru genişlemesi Ukrayna'daki savaşın yeni bir aşamaya geçmesi anlamına geliyor.

6 Ağustos Salı gününden bu yana Ukrayna birlikleri Rusya sınırını geçerek Rusya'daki savaşta yeni bir cephe açtı. En az üç Ukrayna tugayı ve çeşitli taburlar savaşa dahil oldu ve ilerleme Rus topraklarının yaklaşık 30 kilometre içine kadar ulaştı. Bu, savaşın yeni bir aşamasının başlangıcına ve dünya savaşı tehdidinin önemli ölçüde yoğunlaşmasına işaret ediyor.

İKTİDARIN BÜYÜK YALANI: “HİÇ KİMSENİN YAŞAM TARZINA KARIŞMIYORUZ.”

Genel olarak tüm siyasal İslamcıların, ama özel olarak da İslamo-faşist Erdoğan ve iktidarının, başvurduğu en kullanışlı “idare etme” araçlarının ilk sırasında hiç kuşkusuz ki dinlerince de serbest sayılan takiyedir. Yani amaçlananı gerçekleştirebilmek için, gözünü dahi kırpmadan YALAN SÖYLEMEKTİR. 

Türkiye „Yarı-Sömürge“ Bir Ülke Mi? Emperyalizm Üzerine Notlar-4

Sömürge-Yarı-SömürgecilikÜzerine

Belliki sol-sosyalist eski nostaljik söylemlerin tekrarı bugün artık kitlelerde herhangi bir karşılık bulmuyor!

Geçenlerde, “dini bütün” olarak tabir edilen kesimlerden bir ahbabımla, “ne olacak bu memleketin hali” kıvamında sohbetteyken, şöylesi bir cümle kurmuştu: “Abi benim anlamadığım, bunca açlık, yoksulluk, işsizlik ve zulüm varken, yani koşullar aslında tam da siz devrimci solcuların kolayca taban bulmanıza ve kitleleri harekete geçirmenize ve hatta devrim bile yapmanıza bunca uygunken; bu derece atıl ve etkisiz olmanız, sence normal mi?”

KADINLARIN BİRLİĞİ | Kadınların Irkçı Hareketlere Katılımı: Karmaşık ve Çok Boyutlu Bir Gerçeklik -1-

Emperyalistler arası çelişkiler derinleştikçe, ekonomik kriz ağırlaştıkça vb. bu sistemin sarıldığı en temel dayanaklardan birinin ırkçılık-faşizm olduğunu biliyoruz. Zira bunun, sistemin alametifarikalarından biri olduğunu birçok -acı- deneyimiyle elbette biliyoruz. Şu anda yine tam da böyle zamanlardan geçtiğimizi söylüyoruz. Bu tehlikeye dair önlemler almaktan bahsediyoruz, özellikle Avrupa’da ırkçı partilerin yükselişini izlerken, Avrupa Parlamentosu’ndan çeşitli Avrupa ülkelerinin kendi seçimlerine odaklarımızı çeviriyoruz vs.

Sayfalar