“Devletin Kıskacında Halk Gençliği”

T.C Devleti kurulduğu günden bu yana kendine muhalif kesimleri katletmekte bir sakınca görmemiş, bunu bir devlet geleneği haline getirmiştir. Ancak bazı kesimlerde, devlet olanca gücüyle saldırsa da toplumsal muhalefet dinmemiş, şanlı direnişlerle devletin katliamlarına karşı halkın direnme ruhu sönmemiştir.
Topuyla, tüfeğiyle gerçekleştirdiği saldırılarla istediği politikayı gerçekleştiremeyen devlet, saldırılarının sistemini değiştirmiş, bireylerin yanı sıra toplumun kültürel değerlerini de hedefine almıştır. Direnişçi yapısıyla öne çıkan yerlerde kültürel değerleri yozlaştırma, halkı, inançlarını inkâr ve asimilasyon politikalarına girişmiştir. Yoksul ve emekçi kesimin yoğun olarak yaşadığı mahalleler devlet nezdinde her zaman sorun olarak görülmüştür. 77 1 Mayıs’ında devrimcilerin ve halkın can bedeli mücadeleleri ile kurulan, adını 77'nin kanlı 1 Mayıs'ından alan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül'de devletin yıkım saldırısı ile karşı karşıya kalmış, ancak şehitler vermek pahasına mahallesine sahip çıkmış ve bir direniş geleneği yaratmıştır.
Devlet, katliamlarının ardından yozlaştırmaya, yok etmeye yönelik politikalarına devam etmektedir. Bu yıkım saldırısı bugün kentsel/rantsal dönüşüm adı altında gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Açıktan saldır-a-mayan devlet, halkımızın değerlerini yozlaştırmaya, halk gençliği çeteleşme, uyuşturucu gibi yoz kültürlere çekmeye çalışmaktadır. 94'lü yıllardan itibaren mahalleye birçok pavyon açılmış, kahvehaneler polisin korumasıyla kumarhanelere evirilmiş, işsiz olan halk gençliği çeteleştirilerek bir uyuşturucu rantı oluşturulmaya başlanmıştı. Devrimciler ve mahalle halkı tarafından pavyonlara yaşam hakkı tanınmasa da kumarhaneler, uyuşturucu ve çeteleşme hala gündemde duran sorunlar arasındadır.
Faşist devlet beslediği çetelerle halka zorbalık yaparak, değerlerini, kültürlerini yozlaştırarak sindirmeye, halkı kendi evinin içine kapamaya çalışmaktadır. Komşusuna, çevresine yapılan bir saldırıya "bana gelmesinde ne olursa olsun" diyen bir toplum modeli yaratma çabasındadır.
Ancak 1 Mayıs Mahallesi temelleri sağlam, köklerini unutmayan ve zihninde yaşananları canlı tutan bir mahalledir. 1 Mayıs halkı bugün sorun olarak yaşadığı bu tablonun kısa bir sürede üstesinden gelebilecek bir bilince, tarihsel deneyime sahiptir. Mahalleye, halk gençliğine yönelik yapılan her saldırıda bir olup düşmana karşı gelebilecek direniş ruhuna sahiptir. Çelik aldığı suyu unutmamıştır henüz.
Bunun son örneklerinden birini, Gezi İsyanı sırasında görmek mümkündür. Ezilen, sömürülen işçi, emekçi, LGBTI, öğrenci vb toplumun her kesiminden insanlar, sokaklara dökülmüş, günlerce egemenlerin uykularını kaçırmıştır. Gezi İsyanı Taksimde başlamış, kısa sürede ülkenin her yanında kendini sokaklara dökülen milyonlarla ortaya koymuştu. 1 Mayıs Mahallesinde de halk isyanın hemen her gününde sokaklara inmiş, binlerce kişilik kitlelerle yürümüştü.
Son dönemde apolitik olarak değerlendirilen halk gençliği de, Gezi İsyanının en önemli ayaklarından birini oluşturmuştur. Devlet tarafından gerek medya kurumları gerek eğitim sistemiyle kirli politikalar empoze edilmeye çalışılan, apolitize bir ortama itilmeye, sınıf gerçekliğinden koparılmaya çalışılan halk gençliği, faşist devlete cevabını meydanlarda dövüşerek, barikat barikat direnerek vermiştir.
Sokaklara inen, faşistlere alanları dar eden halk gençliğinden biri de Mehmet Ayvalıtaş'tı.
Taksimde yapılan polis saldırılarına karşı 1 Mayıs Mahallesinde gerçekleşen eylemde yerini alan Mehmet Ayvalıtaş, kitlenin otobanda yolu kestiği sırada sivil faşistlerce üzerine sürülen aracın altında kalarak katledilmişti.
Kuruluşundan bu yana, devletin sürekli, sistematik saldırısına maruz kalan 1 Mayıs Mahallesi, 2 Eylül ruhundan vazgeçmediğini bir kez daha göstermiştir.
Bugün bir kez daha mahallemizde yozlaşmaya, çeteleşmeye, uyuşturucuya geçit vermeyeceğimizi haykırmak için Cuma Gül'den, Hüseyin Aslan'dan, Hüseyin Çaparoğlu'ndan, İsmail Poyraz'dan, Hasan Yıldırım'dan Mehmet Ayvalıtaş'a uzanan şehitlerimizin bizlere bıraktığı kızıl bayrağı yükseltmek için dayanışmayı büyütelim, devrimci mücadeleyi yükseltelim.
1 Mayıs Mahallesinden ÖG Okuru
Son Haberler
Sayfalar

Fransa’da El Freni Çekildi! İşe Yarar Mı?
Avrupa Birliği üyesi 27 ülkede 720 sandalyeli Avrupa Parlamentosu (AP) seçimleri, 6-9 Haziran tarihleri arasında yapıldı. Almanya, İtalya ve Fransa’da aşırı sağ olarak tanımlanan faşist hareket ciddi anlamda sandalye sayısına ulaştı. Böylelikle merkez sağla birlikte faşist hareket AP’deki en büyük grup olarak yerini korudu.
Seçimlerin yankısı ve sonuçları ciddi anlamda tartışmaları doğurdu. AP’ye Almanya’dan sonra sağcılar adına en fazla vekil gönderen Fransa, tartışmaların girdabından çıkıp erken seçim hamlesi ile sarsıntıyı giderme yoluna gitti.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (3)
Devrimci siyasal mücadelenin genel olarak nesnel zemini, sosyal devrimleri de olanaklı kılan nesnel zemin ile, aslında ortak paydalara sahiptir. Emperyalist- kapitalist barbarlığın hüküm sürdüğü ve kendisinin doğrudan var ettiği her bir antagonist çelişme ve sorunların giderek daha bir keskinleşerek; ulusların, halkların ve doğanın yaşamını kâbusa çevirip, geleceklerini ciddi şekilde riske soktuğu şu süreçte, gerek özel olarak Türkiye ve K.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (2)
Somut özgülün realitesi içerisinde devrimci siyasal mücadelenin etkili ve sonuç alıcı kazanımlara dönüşerek yürütülebilmesi için gerekli olan bir diğer öncelikli koşul ise; elbette ki bu mücadelenin, küresel ve yerel zeminde, toplum gündemini doğrudan ilgilendiren ve de ilgilendirecek olan sorunlar üzerinden ele alınarak yürütülmesidir.

Halkların İhanetçilerden Çektiği (Nubar Ozanyan)
Zulmün gölgesinde yaşam bulmaya çalışırken karanlığın sadece gece gelmediği, güneşin altında da gelip halkları bulduğu katliamlar birçok halkı nefessiz bırakmaya çalışmıştır. 1915 Ermeni Soykırımı boyunca başta Asuri, Süryani, Pontus halkı olmak üzere Êzîdî ve Kürt halkı da büyük trajediler yaşamıştır. Bugün Türk faşizmi eliyle Başûr Kurdistan’ında gerçekleşen işgal ve ilhak saldırılarında Kürt halkıyla birlikte Asuri-Süryani halkı da tanımsız acılar yaşamaktadır.

Türkiye’de Ermeni bir devrimci militan: Haldun Karyol (MEHMET GÜNEŞ)
Haldun Karyol, asıl adıyla Harutyan Karyolacıyan, kadim dostum, 8 Temmuz günü aramızdan ayrıldı. Haldun bir Ermeni’ydi ama her şeyden önemlisi Türkiye’de yetişmiş, ender görülebilecek, kendine has eylemci bir devrimci militandı. Onu ender ve ebedi kılan hikayesini bilmek ve öğrenmek, bugün Türkiye’de devrim mücadelesine baş koymuş her militanın hakkı. O yüzden, Haldun’u yakından tanıyan biri olarak, onu anlatmayı devrimci bir görev olarak üstleniyorum.

Mevcut koşullarda devrimci siyasal mücadelenin öne çıkan toplumsal dinamikleri (1)
Nasıl ki genel siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı, küresel ve yerel bazdaki ekonomik, politik, eğitsel, askeri, kültür-sanatsal, çevresel-iklimsel, ezen-ezilen cins, inanç ve etnik sorunlar yekûnu olan toplumsal dinamikler zemini üzerinden kendisini var edip sürdürüyorsa; birebir aynı şekilde, devrimci siyasal mücadele ve siyaset ediş tarzı da aynı küresel ve yerel toplumsal dinamikler üzerinden kendisini var edip sürdürmesi gerekiyor. Normal ve de olması gerekendir bu.

Küçük bir damla ile fırtınayı başlatanlar (Nubar Ozanyan)
Aradan 12 yıl geçti. Etki gücü Ortadoğu’ya yayılan 12 yaşında genç bir devrim yaşıyor adına Rojava denilen topraklarda. Derin yoksulluk, bitmeyen zulümle terbiye edilip cehenneme çevrilen Ortadoğu’da Rojava, bir özgürlük adası gibi duruyor.

Türk Faşizmi EURO 2024’te Sahaya İndi
İki yılda bir Avrupa Futbol Federasyonları Birliği (UEFA) tarafından organize edilen Avrupa Futbol Şampiyonası, bu yıl EURO 2024 olarak Almanya’da düzenlendi.

Kapitalist Toplumsal Bir Kırılma ve Yeniden Tarihi Yeni Bir Toplumsal Süreç
Kapitalist emperyalist sistem, önceki bunalım ve çelişmelerinden farklı olarak,, kendisinin taşıyamayacağı ve çözemeyeceği sistem içi yapısal ekonomik ve siyasal çelişmeler ile karşı karşıya kaldığı bir sürecin içine girmiştir. Bir taraftan yeni emperyalist ülkelerin ortaya çıkışıyla (ki, bu; kapitalizmin ala bildiğine gelişmesi, genişlemesi, üretimin ve sermayenin alabildiğine temerküzü ve de mülksüzleştirenlerin mülksüzleştirilmesi sürecinin de ilerlediği anlamına gelir) kendini yeniden üretemez olan bir sürecin içine girmiştir.
Bunların neler olduğunu kısa olarak açalım:

Prof. Dr. Korkut Boratav CHP’den Sermaye Sınıfıyla Hesaplaşmasını İstiyor...
Marksist iktisat Profesörü Korkut Boratav, gazeteci İrfan Aktan’a verdiği mülakatta, sürece ilişkin gerçekten de çok değerli ve devrimci sol-sosyalist ve komünist politik öznelerce dikkate alınması gereken çok önemli siyasi ve iktisadi analizler yapıyor, saptamalarda bulunuyor.
Örneğin kendisine sorulan şu soruya verdiği yanıtta olduğu gibi:
“Yoksulların, alt sınıfların bu kadar derin bir kriz yaşadığı dönemde nasıl oluyor da ideolojik hegemonyayı yine de iktidar sağlayabiliyor ve buna karşı güçlü bir sol alternatif çıkmıyor?” (abç)

Yağma ve Talan Cumhuriyeti (Analiz)
Geçtiğimiz haftalarda Kayseri’deki pogrom girişimiyle başlayan ırkçı ve mülteci düşmanı saldırılar Antalya, Antep, Urfa, Hatay, Bursa, İstanbul gibi şehirlerde de kendisini göstererek göçmenlere ait işyerlerinin ve malların yağmalanmasına, yakılmasına ve çok sayıda göçmenin yaralanmasına, hatta Antalya’da göçmen bir gencin öldürülmesine neden olmuştur.
Bir çeşit günah keçisine dönüştürülen göçmenlere karşı yükselen bu dalga görünen o ki daha çok olaya ve şiddete gebe bir yerdedir.