Dünyaya Barış Sosyalizmle Gelecek!

"Sömürüye, doğanın yok edilmesine, kadının kurtuluşuna, halklar arası düşmanlığa son verecek sosyalizm ve komünist toplum, kalıcı barışın da tek teminatıdır"
1 Eylül 1939, II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın başladığı tarihtir. Savaş, Alman emperyalizminin Polonya’yı işgaliyle başladı. Hitler Almanya’sı Avrupa topraklarına, Balkanlar’a, nihayetinde Sovyetler Birliği topraklarına göz dikerek dünya imparatorluğuna soyundu.
Savaş, Avrupa başta olmak üzere büyük bir yıkıma neden oldu. 67 milyon insan hayatını kaybetti. Milyonlarcası yaralandı, sakat kaldı. Yıkılmayan şehir neredeyse yoktu. Hitler, 6 milyon Yahudi’yi gaz odalarında katletti.
Stalin, 1929 dünya ekonomik krizinin atlatılmayacağını ve savaşın kaçınılmazlığını gördü. Savaş istemeyen ve bir savaş durumunda bunu kaldıramayacak durumda olan genç Sovyetler Birliği, 23 Ağustos 1939 tarihinde Hitler Almanya’sıyla bir “saldırmazlık paktı” imzaladı.
Hitler Almanya’sı, Sovyetler Birliği’yle yaptığı “saldırmazlık” anlaşmasına uymadı ve 1941 yılında Sovyetler Birliği’ne saldırdı. Hitler, kısa sürede Sovyetler’i işgal ederek Alman bayrağını Sovyetler’de dalgalandırmayı hayal etti. Ancak Stalin önderliğindeki Kızıl Ordu ve Sovyet halkları büyük bir fedakarlık ve direnişle Stalingrad ve Leningrad’ı Alman ordularına mezar etti.
Geri kalan Hitler ordusu artıkları kaçmak zorunda kaldı ve nihayetinde 8 Mayıs 1945 tarihinde Kızıl Ordu, Berlin’de Hitler’i tarihin derinliklerine gömerek savaşa son verdi.
Sovyetler Birliği, dünya barışına katkı olması adına 1950 yılında savaşın başlangıç tarihi olan 1 Eylül’ü “Dünya Barış Günü” olarak kutlanmasını önermiştir.
Sovyetler’in tarihe geçen bu anlamlı gününü silmek ve unutturmak için Birleşmiş Milletler bu tarihi değiştirdi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1981’deki 57. birleşiminde, “Genel Kurul’un açılış günü olan her eylülün üçüncü salı gününü”, “Uluslararası Barış Günü” ilan ederek, sözde dünya barışına katkı sağlamayı amaçladı. Her yılın 21 Eylül’ünde BM merkezinde “Barış Çanı” çalsa da bunun sadece bir sahtekarlık olduğu açıktır. Her 21 Eylül’de aslında “çan kimin için çalıyor” sorusuna verilecek en güzel cevap, “çan”ın emperyalistler için çaldığıdır.
Emperyalist-kapitalist bir dünyada barıştan söz edemeyiz. Böyle bir dünya, bugün söz konusu değildir. Sovyetler Birliği’nin 1 Eylül Dünya Barış Günü sembolikti.
Stalin, dünya üzerinde tek bir emperyalist ülke kalmayana kadar gerçek barışın gelmeyeceğini defalarca söylemiştir. Sovyetler, Çin ve diğer demokratik ve sosyalist ülkelerin “barış içinde bir arada yaşama” politikasının özü, enternasyonal dayanışma içinde dünya haklarının emperyalizme karşı verdiği savaşı desteklemekten ibaretti. Sovyetler ve diğer sosyalist ülkeler, kendilerine saldırılmadığı müddetçe, kimseye saldırmama politikasına uygun olarak “dünya barışını” savundular.
Dünyamız emperyalist sistemin acımasızlığıyla talan ediliyor. Savaş, yoksulluk ve açlığın tek sorumlusu emperyalist sistemdir. Emperyalistler işgal edemedikleri ülkelerde iç kargaşa çıkartarak, darbeler yaparak, ekonomik ambargo uygulayarak hegemonya kuruyorlar.
Dünyanın her coğrafyasında savaş ve işgaller devam ediyor. ABD emperyalizmi en saldırgan güç olarak 2003 yılında Irak’ı işgal etti. Yüz binlerce insan hayatını kaybetti, milyonlarca insan göç etmek zorunda kaldı. Irak’ın tüm alt yapısı; hastaneler, okullar, yollar elektrik ve su şebekeleri yok oldu.
2011 yılından bu yana devam eden Suriye iç savaşında ölen yüz binlerce insanın yanında en az beş milyon Suriyeli göç etmek zorunda kaldı. Emperyalist işgal güçleri; Rusya, ABD, Fransa, İngiltere ve Almanya Suriye’yi bölüşmek için buraya üşüştüler. Türkiye ise Yeni Osmanlıcılık hayalleriyle Suriye’de Kürt topraklarını işgal etti.
19 Mart 2011 tarihinde Fransa ve İtalya’nın işgal hareketiyle başlayan Libya iç savaşı, NATO desteğinde ABD, Fransa, Almanya’nın başını çektiği bloka karşı, Rusya’nın da dahil olduğu blok arasında Libya’yı paylaşım savaşı devam ediyor. Türk devletinin Yeni Osmanlıcılık hayalleri burada da devam ediyor.
Türk devletinin Kürt düşmanlığı, 97 yıldır aralıksız sürdü/sürüyor. Ülke içinde 15 bine yakın Kürt esir tutulmaya devem ediyor. Demokratik kurumlara dahi tahammülü kalmayan faşist diktatörlük, 50’nin üzerinde belediyeye kayyım atayarak gasp etti.
Suriye’de Kürt topraklarını işgal eden Türk devleti, binlerce insanı katletti. Irak Kürdistanı’nda Medya Savunma Alanları, neredeyse her gün Türk savaş uçakları tarafından bombalanıyor ve onlarca sivil insan yaşamını yitiriyor.
Gerillanın direnişi karşısında çakılıp kalan Türk ordusu, her gün yalan haberler yayarak “kahramanlık” gösterileri yapıyor. Koronavirüsün hızla yayıldığı Türkiye’de, faşist diktatörlük, Türkiye Kürdistanı’nı kendi kaderiyle baş başa bırakarak hiçbir sağlık hizmeti götürmedi. Türk devletinin barış ve kardeşliği bundan başka ne olabilir ki!
Ezilen ulus ve azınlıklar ve işçi sınıfı hiçbir zaman kendisini ezen, sömüren, katleden sınıf düşmanlarıyla barış içinde yaşayamaz. İki sınıf her zaman bir savaş ve çatışma içinde olmuştur. Bu sadece ülkemiz açısından böyle değildir, tüm dünya üzerinde ezilen halklar ve işçi sınıfı emperyalizm ve onların uşaklarıyla barış içinde yaşamamıştır.
Koronavirüsle emperyalist sitemin insanlık üzerindeki yıkıcı etkileri devam ediyor. Çin’in Wuhan şehrinde çıkan virüsün bir anda dünyaya hızla yayılarak bir insanlık dramına dönüştüğü şu günlerde, sağlık sisteminin kâr üzerine kurulduğu bu sitemde milyonlarca insanın sağlık hizmetine erişemediği, yeterli besin maddelerini bulamadığı bu sistem içinde insanların barış içinde sağlıklı ve mutlu yaşamaları mümkün değildir.
Sağlık, barınma, eğitim emperyalist-kapitalist sistemin en fazla kâr ettiği alanlardır. Emperyalistler için insanların refah ve mutluluk içinde yaşamaları pek de önemli değil. Kâr gütmeyen hiçbir şeyi sistem insanlara sunmaz/sunmamaktadır.
Emperyalist-kapitalist sistemin bitmez kâr hırsı, doğanın da hızla yok olmasını getirdi. Ozon Tabakası’nın delinmesi ile baş gösteren hastalıklar, kuraklık ve canlı türlerinin hızla yok olmasından emperyalistler sorumludur. İnsan nüfusunun hızla çoğalması ile ortaya çıkan yeni ihtiyaçların bir bütün olarak bu düzen içinde çözülmesi artık söz konusu değildir.
Bu dünyada barış mümkündür! Emperyalizmin tümden yıkılıp yerine sosyalist bir dünya kurulduğunda ancak kalıcı bir barıştan söz edebiliriz. İnsanlık, barışla birlikte mutlu ve huzurlu bir dünyada yaşamaya başladığında toplumun ihtiyaç duyduğu barınma, beslenme, sağlık ve eğitimin yanında insanlar barışı tadacaklardır.
Sosyalizmin kısa ömrüne rağmen, bu dünyada barış için atılan adımların insanlık için umut verdiği görüldü ve yaşandı. I. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nın devam ettiği süreçte, iktidarı ele geçiren Sovyet proletaryası savaştan çekilerek barış için önemli bir adım attı. II. Emperyalist Paylaşım Savaşı’nda 27 milyon insanını kaybeden Sovyetler Birliği, Hitler’i savaş dışı bırakıp, savaşa son vererek dünya barışı için önemli bir adım attı.
Bugün yeni bir emperyalist paylaşım savaşının çıkması ihtimaline karşı barış, savunulabilir. Bu, düzeni kutsamak anlamına gelmez. Haklı ve haksız savaş ayrımında emperyalist savaşlara karşı çıkarken haklı savaşlarla emperyalistlerin ve uşaklarının yer yüzünden yok edilmesiyle kalıcı bir barış sağlanabilir.
Dünya çapında sınıf mücadelesinin boyutu ve şiddeti her coğrafyada bir ve aynı olmamakla birlikte, anti-emperyalist mücadelenin umut veren bir şekilde yükseldiğini de görmek gerekir. MLM güçlerin Hindistan, Peru, Filipinler, Brezilya ve Türkiye’de verdikleri anti-emperyalist mücadele en doğru ve tek yoldur.
Anti-emperyalist mücadelenin genişleyerek ve daha güçlü verilmesinin şartları ve olanakları dünden daha fazladır. ICOR (Devrimi Parti Örgütlerin Uluslararası Koordinasyonu) anti-emperyalist mücadelede önemli bir yerde durmaktadır. Dünyanın değişik coğrafyalarından 70 parti ve örgütün üye olduğu ICOR, güçlendikçe anti-emperyalist mücadelenin daha da ileri taşınması şansı vardır.
O halde, yeryüzünde yaşayan yaklaşık 7 milyar insanın gerçek bir barış içinde olmalarının yolu sosyalizm ve komünist bir toplumla mümkündür. Sömürüye, doğanın yok edilmesine, kadının kurtuluşuna, halklar arası düşmanlığa son verecek sosyalizm ve komünist toplum, kalıcı barışın da tek teminatıdır.
kaynak:ozgurgelecek10.net
Son Haberler

Baba ben geldim! (Nubar Ozanyan)
Ben Yerevan’da doğdum. Binlerce yıldır üzerinde yaşadığım gül ve ilim kokan topraklarım, bir eylül sabahında kana ve talana doymayan varlıklar tarafından “vatan” adına işgal edildi.
Ermeni kokan topraklarım, barbarlığıyla övünenler tarafından talan edildi. Buğdayımızı çalıp kayısı ağaçlarımızı yaktılar. Babam, bir sabah vakti alnımdan öperek cepheye gitti. Ve bir daha dönmedi. Sabır ve dirençle bekledim. Sonunda babamın yıldızların yoldaşı olmak için gökyüzüne uzandığını öğrendim.

Metal ve Elektro Endüstri İş Kollarında Toplu Sözleşme Dönemi! (İsmail S.)
Metal ve Elektro Endüstri iş kollarında toplu sözleşmeler dönemindeyiz. Bu iş kollarındaki toplu sözleşmelerin iki modeli var. Bunlardan birincisi; işverenleri temsilen Südwestmetall ve isçileri temsilen Metal ve Elektro iş kolunda IGM sendikası arasında yapılmakta. İkincisi ise; Ev Toplu Sözleşmesi (Almancası Haustarifvertrag). Örnek olarak VW, Stahl gibi büyük işletmelerde sendika ile işveren arasında yapılan toplu sözleşme, sadece o iş yerini bağlamaktadır. Almanya’da ilk toplu sözleşme 1873 yılında Matbaa iş dalında yapılmıştır.

Gin gyank azadutyun* (Nubar Ozanyan)
Yirmi birinci yüzyılın ilk çeyreğine girerken 8 Mart’ın kadın özgürlük mücadelesi açısından her yönüyle ve her anlamıyla mücadele, direniş ve kararlılık yılı olması için mücadele etmek onurlu ve vicdan sahibi her insanın temel amaçlarından olmalıdır. Çünkü kadın, başlangıçların anasıdır. Evrenin güneşi, kimsesizlerin gecesi, şafağın başlangıcıdır. Yarının hayalidir.

Devrimin İşçisi Dursun Çaktı Yoldaş’a...
Ölümün yaşamın yoldaşı olduğunu bilmeme rağmen, yoldaşlarımızın ölümlerinin arkasından kalem oynatmak, söz etmek bana hep ağır gelmiştir. Düşmanla savaşarak ya da ağır hastalıklar nedeniyle erkenden yitirdiğimiz, toprağa verdiğimiz onlarca yoldaşın arkasından çok bildiri yazdım. Ama yoldaşları anlatmak bana hep zor gelmiştir. Dursun yoldaş’ta onlardan biridir.

TKP-ML KKB’li Savaşçılarla Söyleşi: “Erkek Egemen Faşist TC Devleti ve Onun Çetelerine Öldürücü Darbeyi Vuracağız!”
– Kadınların ve LGBTİ+ların kazanılmış haklarının gaspedilmeye çalışıldığı bir süreçten geçiyoruz. Aynı zamanda kadın ve LGBTİ+ hareketlerinin kitlesel eylemlere imza attığı bir dönem. Genelde dünyadaki özelde Türkiye’deki bu gelişmeleri nasıl yorumluyorsunuz?

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Kutlu Olsun!
Kadınlar ve İşçiler
Kadınlar neden, niçin ve nasıl eziliyor, neden cinsiyet ayrımcılığın en temel ve en tepe noktasında yer alıyor, neden öldürülüyor neden erkek baskısı kadın üzerinde şiddetleniyor vb. soruların yanıtı ile; işçiler neden, niçin ve nasıl sömürülüyorsa verilecek yanıtlar aynı yerde arandığında, kadının kurtuluşu sorununa, daha genel anlamda ise işçi sınıfı ve emekçilerin kurtuluş sorununa daha doğru yaklaşılmış olacaktır.

Dursun Abeme! (Vedat)
Böylesi durumlarda söylenenler genelde klasik ve belli kalıplar içerisinde kalıyor. Oysaki sıra dışı olanlarımızın sıra dışı anlatılması gerektiğine inanıyorum.
Sevgili DURSUN ABE, ben aynen abe demeyi tercih ediyorum çünkü yazılımı güzel olsun diye e yerine i koymayı doğru bulmuyorum. O bizim DURSUN ABE’mizdi.
“SIRA DIŞI BULUYORUM”

Devrimin Emektarı Dursun Çaktı Anısına!
Kimimiz 45, kimimiz 40, kimimiz 30 senedir seninle bilfiil mücadele içerisinden geliyoruz.

Yaralı Hayastan (Nubar OZANYAN )
Hayastan’da Karabağ işgalinden bu yana sular durulmuyor. Ermenistan ile Rusya arasındaki “İskender Füzeleri” krizinin ardından Ermenistan ordusu, Paşinyan’ın istifasını talep eden bir bildiri yayımladı. Başbakan Paşinyan, füzelerin kullanılamaz durumda olduğunu ima edince Putin yönetiminden sert tepki geldi. Paşinyan’ın özür dilemesi gerektiği söylendi. Ve hemen ardından her iki tarafın taraftarları sokağa döküldü.

Partizan’ımızı uğurluyoruz – Hüseyin Şenol
Yarın Partizan,ımızı sonzuzluğa uğurlayacağız. Ama Dursun Çaktı yoldaşımız her zaman mücadelemizde yaşamaya devam edecek. Her zaman anacak, O’nu sürekli yazacağız, gelecek kuşaklara anlatacağız…
Acımız büyük, çok üzgünüz. Geçtiğimiz Perşembe günü, 25 Şubat’ta, daha 64 yaşında kaybettiğimiz Dursun Çaktı’yı, Partizan’ımızı yarın sonsuzluğa uğurluyoruz.
Çok erken oldu be Dursun Yoldaşım.

Faşizme Karşı Birlik
Bugün, Türkiye’de faşist diktatörlük hüküm sürdüğünü ya da zorba bir diktatörlük olduğunu en liberalinden (örneğin Hasan Cemal ve benzerleri) en radikal sol kesimlere kadar kabul ediliyor. Yani, ortada bir asgari normlarda da olsa bir burjuva demokrasisi olmadığını, iktidar ve ortakları dışında kalan bütün muhalif kesimler kabul ediyor. Burjuva muhalefet bile “tek adam diktatörlüğü” diyebiliyor.
Faşizme karşı mücadelede, özellikle demokrat, devrimci ve komünist kesimlerin en asgari müştereklerede birliğini önceler.
Comment form