“Dursun Abi Anısına” (İ)

Yanlış hatırlamıyorsam yıl 2019 yazı olması gerekir, Partizanlardan Turgut Kaya Türkiye’den Yunanistan’a girerken gözaltına alınmış, önce alt mahkeme sonra yüksek mahkeme Turgut Kaya`nın Türkiye’ye iadesine karar vermiş, hukuksal anlamda itiraz hakkı kalmamıştı.
Zor bir süreçten geçiyordu parti, parti içi tartışma yerini kopuşlara bırakmıştı, böylesi dönemler en zor dönemlerdir kitle ve aktivistler için.
Turgut yş, haksız gözaltı ve iade kararına karşı açlık grevine baslamıştı, Yunanistan geçiş olarak kullanıldığından dolayı orada ikametgah eden fazla bir ATİK taraftarıda yoktu. Var olanlarda kopuş ve ayrışmadan dolayı saflarda değildi artık. ATİK Avrupa’da Turgut Kaya´ya özgürlük ve Türk devletine iadesine karşı „Siyasi tutsaklara özgürlük“ şiarı ile kampanya başlatmıştı.
Avrupa`nın her tarafından onlarca taraftar Atina´ya gitmişti, onlarca arkadaş bir değil birkaç kere gitmişti. Almanya Güney’den bir grubun daha gitmesi gerektiğini öğrenince, telefonlaşmalarla bir grup daha organize edildi, gideceğimi söylediğimde gelen diğer arkadaşlarıda duyunca daha bir memnun oldum. Grup şu kişilerden oluşmakta idi. ULM den Dursun abi, Memmingen’den C…., Augsburg dan H….,Stuttgart dan ben. Dışardan bakıldığında Muhtar ve azaları dememek elde değildi. Tam anlamıyla ihtiyar heyeti gibiydik. En az 30 yıldır Mücadele alanlarından tanıdığım bu yoldaşlarla Yunanistan’ a araba yolculuğu yapmanın tadına doyulmazdı tabii ki.
Ulm’de buluşup H….. de Augsburg dan aldıktan sonra Dursun abinin H…..e takılmaları daha ilk anda bizi kahkahalara boğdu. 2000 km lik yolda kah politik sohbetler, kah H…..n Heycanlı anı anlatımları,Dursun abinin, H…..e şakaları Atina’ya nasıl gittiğimizi anlamadık desek yeridir.
Dursun abi ile Politik meseleler üzerine çok güzel sohbetler ettik, politik da ki ustalığı, Marxsist siyasetde ki yetkinliği, konulara hakim oluşu göz dolduruyordu adeta.
Atina’ya Syntagma-Platza vardıgımızda öğlen vakitleri gibiydi.Arkadaşları bulup biraz Sohbetden sonra, Genc Kadın yoldaşlar kampanya hakkında bilgilendirme yaptılar,orada bulunanların çoğu genç kadın yoldaşlardan oluşmakta idi. Ihtiyar heyetini görünce „bunlar burada ne arıyorlar dediklerini“ hissettik adeta…
Bir iki gün sonra bu guruba A yoldaş da dahil oldu. Artık ihtiyarlar genç bir kadın arkadaş öncülüğünde bir eylem grubu oluşturmuslardı. Hiç birimizin yunancası yoktu,dolayısı ile iletişim dilimiz Ingilizce idi. Genc kadın yoldaşlarda doğal olarak propaganda yapan, ne istediğimizi
Atina halkına anlatan, doğal önderlerimizdi.
Atina Syntagma-Platz’ daki standın başındaki arkadaşlar hariç en az 3-4 Grup oluşturmuştuk. Her grup 4-5 kişiden oluşmakta idi. Bir grup Televizyon işgali, diğer bir grup Atina’nın en turistik (ismini hatırlayamadım)alanlarında diğer bir grup, sendikalarla görüşme gibi planlamalarla Turgut’ un Türkiye’ye iadesini durdurmak için başta genç Kadın yoldaşlar olmak üzere canla, başla mücadele ediliyordu.
Ihtiyar heyeti birbirine takılmayı hiç bırakmıyordu. “yoldas başına güneş geçer. Aylardan Ağustos, eyleme sen gelme stand yerinde kal“ gibi içten, samimi, birazda korumacı bir tavırla sağlığı iyi olmayan arkadaşları uyarıyorduk. Gittiğimiz bir Turistik mekanda pankartlarımızı açıp, konuşmalar yapılmaya başladığımızda polisin ihtarı ile karşılaştık. Orayı terk etmemiz gerektiğini, etmezsek gözaltı yapacağını genc kadın arkadaşımız bize iletti. Genc kadın arkadaş; ”ne diyorsunuz?” diye görüşümüzü sorduğunda.Dursun abi; insiyatif senin yoldaşım! Sen ne dersen öyle yapalım dedi…Genc kadın arkadaşımız da „ direniyoruz o zaman dedi “Polisin müdahalesi gecikmedi ben, Dursun abi ve Genc kadın yoldaşımızı gözaltı yaparak karakola götürdüler. Ekonomik krizle cebelleşen Yunanistan’ın her yerinden fakirlik, yoksulluk fışkırmaktaydı. Karakolda olduğumuz saatler içerisinde karakolu en cok ziyaret edenlerin seyyar satıcılar olduğuna tanıklık ettik. Polise tuvalet ihtiyacımız var. dediğimde, parmağıyla tuvaleti işaret etti. Penceresiz bir yer olan tuvalette ampül olmadığını söylediğimde el-kol la bizde böyle kullanıyoruz dercesine serzenişde bulunduğunu çıkarttım.
Evet, Yunanistan`a vardığımızdan itibaren ekonomik kriz’in izleri o kadar belirginleşmiş ki her adımda hissetmemek elde değildi.
Yaklaşık 4-5 saat gibi bir süre sonra kimlik kontrollerinden sonra serbest kaldık..karakola kadar yansıyan fakirlik görüntülerinin Dursun abi ile epey sohbetini yaptık…
7-8 gün çabuk geçmişdi, geri dönüş için bir planlama yaptıktan sonra yola koyulduk. Hepimiz geri dönüş yolu için Deniz sahilinin iyi olacağı görüşünde anlaştık. Bunu da en çok isteyen Dursun abi idi. Mola verirken, denize girme gibi bir fantazi ürettik kendimize bunuda uyguladık.
Ancak navigasyonun çalışmadığı dağlara tırmanırken „H…. bu senin düşüncendi, nerden çıkarttın ? Bırakmadın bildiğimiz yerden gidelim“ deyişi, H…. yüklenişi hala kulaklarımda.
En az 1,5 gün daha gec eve varışımızı kimseye anlatmamaya sözleştik. Son olarak Münih mahkemesinde karşılaştığımızda, çocuklarına ve M…. yoldaşa çoktan anlatmışdı bile Dursun Abi…
H…..e takılmayı da hiç elden bırakmadan.
Dursun abinin yakalandığı amansız hastalığa yenik düştüğünü öğrendim bugün. Anısı önünde saygıyla eğiliyorum. ATIK ailesinin, Dursun abisi….anıların biz yasadığımız müddetçe bizlerle olacak,
Hoşçakal sevgili yoldaşım…
Hoşçakal Dursun Abi…
Stuttgart’tan İ.
25.02.2021
Son Haberler
Sayfalar

Güzel insanların ardından kurulan her cümle yetersizdir…(İsmail Cem Özkan)
Şimdi anıları olanlar hemen anılarını paylaşmayacak, zamanı gelince yazarlar ya da anı kitabı yapılacaksa oraya bir kaç kelime bırakacaklardır ama popüler olanı yapacaklar yani varsa birlikte çektikleri/ çekildikleri fotoğraflarını paylaşacaklar...
Turan Eser benim geçmişi (artık geçmiş oldu, zamanda üzerine eklenince) uzun bir sancılı dönemin dostluğuna dayanıyor...

Emperyalizm Üzerine Notlar-6
13-15 Eylül 2024 ICOR Uluslararası “Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” Semineri 1. Gün
Giriş: Almanya’nın Thüringen Eyaleti’ndeki Truckenthal’da 13-15 Eylül 2024 tarihleri arasında ICOR’un, Lenin’in 100. ölüm yıldönümü anısına, ”Lenin’in Öğretileri Yaşıyor” adı altında uluslararası büyük bir seminer yapıldı. Bu seminer’de “Lenin ve Emperyalizm” başlıklı 1. bölüm’de ben de bir sunum yaptım.
Rothe Fahne (Kızıl Bayrak) dergisinden kısa bir bilgilendirmeyi buraya alıyorum.

Erdoğan ve cumhur ittifakı’nın hazırlıkları iç savaş odaklıdır!
İçinden geçilmekte olan sürecin bu ayırt edici özelliği, rejimin ne kadar da kırılgan bir durumda olduğunun, çıplak bir ifadesi olarak da okunabilir elbet.

Serdareme, Caneme, Hevaleme…
Her devrimci değerlidir. Ancak bazıları istisnadır. Yaşam ve duruşlarıyla, söz ve eylemleriyle derin izler, unutulmaz anılar geride bırakır. Geçtikleri her yerde devrimin, özgürlüğün dinmeyen esintilerini bırakır. Devrimcilerin değerlerini belirleyen her daim hatırlanan pratik ve eylemleri ve yazdığı unutulmaz eserleridir. Serdar Can yoldaş her ikisini de doğru yapmaya çalıştı. Hem devrimin kalemini hem de devrimin silahını iyi kullandı. Hem de en geç yaşlarında.

Erdoğan yeni anayasa istemi ne tür bir ihtiyacin ürünü ?
Siyasal İslamcı din bezirganı Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan, özelliklede son yerel seçimlerde uğradığı ağır hezimetin ardından, adeta gün aşırı bir sıklıkla, toplumun artık yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu dilendirmekte. Bu demek oluyor ki Erdoğan’a göre, 22 yıllık iktidarları döneminde yeni bir anayasa, toplumsal bir ihtiyaç haline gelmemiş. Gelse, ille ki o zaman da bunu gündeme taşır ve çözmek isterdi, değil mi? Peki şu son dört-beş aylık zaman diliminde ne oldu da birdenbire acil bir ihtiyaç haline geldi?

Asıl Olan, Örgütlü Yığınların Mücadelesidir
Çağımız, emperyalizm ve proleter devrimler çağıdır. Yaşanan tüm değişimlere, ideolojik anlamdaki çürüme ve yozlaşmaya rağmen işçi sınıfının ezen ve ezilenler mücadelesindeki tarihsel misyonu hala gerçekliğini korumaya devam ediyor.

Yaşanmakta olan, ikili hukuk denkleminde,bir ara rejim midir?
Resmi adıyla, “Cumhur Başkanlığı Hükümet Sistemi”ne, günlük kullanım diliyle “tek adam diktatörlüğü”ne geçişle birlikte ve özellikle de ırkçı faşist-kontra bir odak partisi olan MHP katılımıyla oluşturulan “Cumhur İttifakı” iktidarı altında; sistemin, Anayasasında kendisini tanımlaya geldiği ve iyi kötü ve de taklidi de olsa, bir şekilde uygulanmaya çalışılan “laik” ve Anayasal “hukuk Devleti” prensipleri, adım adım terk edilmeye başlandı.

Komutan Orhan Cihat Bingöl (Nubar Ozanyan)
Duyduğumuzda inanmakta ve kabul etmekte zorlandığımız şehit haberleri yüreğimizi fena halde acıtsa da ideallerine ve anılarına bağlı kalma, mücadele bayraklarını daha yükseklere taşıma sözü vermeye devam edeceğiz.
Kürt ve özgürlük düşmanları sevinmesin! Hesapsızca toprağa düşen her gerilla Kürdistan topraklarında yeniden doğacaktır. Ve onlar her daim ölümsüzlük içinde çoğalarak büyüyecek birer dağ olup düşmanın üstüne yürüyerek anılacaklar. Ne yaşamları ne toprağa düşüşleri ucuz ve kolay olmayacaktır.

Vitrin olma kız... vitrin olma...
Sen, senle halk arasında artırılan düşmanlığı çözmenin araçlarının neler olduğunu bilmiyorsan...
Şimdi ne kadar güzel olurdu değil mi kız...
ne kadar güzel olurdu...
mecliste, belediye başkanlıklarında bir...
Öyleyse.... öyleye...
Hayeller.... söylemler...
Kitleler...
yüzlerini dahil seçemeceğimiz kalabalıklar...
Gerçekler ise....
Zil zurna, kah kaha atarken sümükleri dahil ağızlarına giren masaları tek tek dolaşarak, mekan yeni insanlar..
Hemi... hemi...
hayat bu... gerçeklik bu ise...

Şeriat ve kadın
Tüm kurumları üzerinden devlet erkine artık tamamen hakim hale geldiğini düşünen siyasal İslamcı Erdoğan iktidarı, dini esaslar üzerinden toplumsal yaşamın yeniden kurgulanması esas hedefi doğrultusundaki ana hamlelerini, “İstanbul Sözleşmesi”ni feshederek, “Her kürtaj bir Uludere’dir”tavrıyla, en nihayetinde vasat ölçüler içinde kadın haklarını belli yönleriyle koruyan “6284 Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Yasası”na ilişkin tutumuyla ve keza “9.

Türkiye ve kuzey Kürdistanlı solculara yönelik bayrak eleştirisi
Kendisi de sol-sosyalist cenahtan olan yazar ve aynı zamanda televizyon programcısı sayın Merdan Yanardağ, on binlerce solcunun, Fransa’da faşistleri yenilgiye uğratarak seçimlerin galibi olan Yeni Halk Cephesi’nin zaferini kutlamak için, ellerinde Fransa bayrağı ile toplaştığı Cumhuriyet Meydanı’nda, coşkuyla Enternasyonal marşını seslendirmelerinden övgü ve gıptayla bahsederken: “Bakın diğer ülke devrimcilerinin kendi ulusunun bayrağıyla bir sorunu yok. Ellerinde Fransa Bayrağı ile hep birlikte Enternasyonal okuyorlar.